bugün

kisi icin zamanı durduran, kafasindaki kelimeleri alan, yapılacakları unutturan, cok acı veren olaydır. gözyaslari akıp durur, elden bir sey gelmez, 1 saat once balkonda kocaman gozleriyle sizi sevdiğini hissettirerek mutluluk vermiştir. 12 senedir yaptıgı gibi son kez o guzel gozleriyle bakmistir size "seni seviyorum hoscakal" der gibi. sonra salonun bir kosesinde hareketsiz gorursunuz "kızım neden ortada yattın kalksana ordan" dersiniz bu sefer boş bakıyordur... gitti. sefilce bilgisayarın başına geçip entry girersiniz, tırnaklarınızın arasındaki topraklara aldırış etmeden. "biraz daha sevseydim, birazcik daha kalsaydı benimle" gibi sözler gecer aklinizdan... gözlerinizi kapatır o guzel gozlerini hatirlarsınız, bundan sonra asla onları goremeyeceginizi bilmenizin verdigi korkunc hisle.
hele onu o halde görmek daha çok acı verir insana. inanamazsınız önce ama gerçektir işte. ağlamaya başlarsınız, onunla geçirdiğiniz zamanlar gelir aklınıza. sonra sessizce gömersiniz bahçeye... bir daha geri gelmeyecektir. hayatta çok değer verdiğiniz birşeyi daha kaybetmişsinizdir. onuda unutmaya çalışırsınız tıpkı hayatınızdan çıkıp giden giden diğerleri gibi...
(bkz: köpeğin ölmesi)
ölümünün yedinci yılında sevgili kedim goncik'i sevgi ve saygıyla anıyorum. ne günlerimiz geçti senle be goncik. huzur içinde uyu. zaten başka bi skim yapmıyordun yaşarken de.

umut sarıkaya.
insanın hayatta basına gelebilecek en iğrenç durumlardan birisidir. saatler once kucagında severken sıcak olan vucudu, anıden neden sogudu acaba dıye dusunur ınsan çaresizlikten...son bır umutla sallar silkeler insan belki gözlerini açarda her zamanki gibi muzurluklar yapar diye... ama nafiledir. gitmişir bir kere. işte o an anlar insan bu gece ve bundan sonrakı her gece artık odanın bir köşesinde yada evin kendisine ayrılmış mütevazi yerinde değilde, buz gibi toprağın altında yatacağını o masum arkadaşın...
kimse bilmezki o sıradan diye baktıkları toprağın altında bir sürü yaşanmışlık olduğunu...
canın yarısının orada olduğunu...
en sevdiği oyuncağı kırılan çocuğun hissettiği duyguları yaşatan durumdur.

yenisi alınsa bile, asla onun gibi olmaz.

oysa ben kedileri onunla sevmiştim, şimdiden özledim..
öğlen yemeğinden sonra bilgisayarın başında kafayı koyup iki dakka kestirirken gördüğüm rüyadır. ben ölmüşüm, sonra kediciğim kimsesiz kalmış, ne arkadaşlarım ne annemler sahip çıkmamış, veee sonunda o da ölüyor. levent kırcanın uykudan uyandığı gibi kan ter içinde kaldırdım kafayı vallahi sözlükçüm. allah bana uzun ömürler versin ki romeo ma bakayım.
sokakta bir kedi bulursunuz hastadır. elır eve getirirsiniz çok pistir hem uyuzdurda. ellemek istemezsiniz bi süre pislik içindedir. ertesi gün veterinere götürürsünüz. aşıları yapılır. veteriner olduğunu söyleyen hatuna güvenilir tabi bu arada.

- yıkayabilir miyim? bir sorun olur mu?
* yok bir sorun olmaz yıkayabilirsin.

eve getirilir kedicik akşam üzeri yıkanır temizlenir. bitlerinden arındırılır. artık tertemizdir kucağınızdan inmez. gece ortadan kaybolur uyuyor diye ellemezsiniz. sabah kalkıp büyük bir hışımla evin içinde ararsınız. bulduğunuzda perişan haldedir. beslersiniz edersiniz ama baygın durumdadır. tekrar veterinere gidilir...

- enfeksiyon kapmış olabilir. keşke yıkamasaydınız.

der gerçek veteriner. ordaki kadını öldürmek istersiniz. kediyi veterinerde bırakıp eve dönersiniz çünkü yapacak bişey yoktur. telefon edersiniz bir süre sonra. bir değişiklik olmadığını öğrenirsiniz. bir gece geçer aradan. telefon edip durumu kontrol etmek istersiniz. ve hayvancığın öldüğünü öğrenirsiniz. gelin alın gömün derler birde üzerine.

sokak kedisidir, bıraksak zaten ölecekti orada muhtemelen. ama hayvanın sıcaklığını hissetmek ve benimsemek başka bir olgu. merhamet duygusunun fazla kaçırıldığı bünyelerde travma yaratıyor. zavallı küçüğüm şimdi buz kesmiştir...

işin ehli olmayan insanların talimat verme huylarından nefret ediyorum. yıkayabilirsin deme o zaman kardeşim. biz onu pisken bile severdik...
(bkz: kedimizin ölmesi)
(bkz: kedinin ölmesi)
(bkz: ev kedisinin ölmesi)
gecenin şu saatinde hüngür hüngür ağlatandır...
ünlü bi veterinerlik fakültesinin kaldırımında kuyruğu kesilmiş etrafı kana bulanmış belliki can çekişerek ölmüş bir kediden bahsediliyorsa gerçekten iç parçalar. ~ ~
bazı insanların için; annenin ölmesi, babanın ölmesi, dedenin ölmesi olaylarından bile daha acı verici olaydır.

ölmek demişken;
(bkz: bir kediyi yere yatırıp kafasını kesmek)
fazla önemsenmemesi gereken ölümdür. ki bu ölüm sizin elinizden çkmışsa tın durumu. (bkz: kedilere ölüm)
bir zamanlar bluevelve nin de başına gelen talihsiz olaydır.

o olaydan sonra kendisinden haber alamadık.
(bkz: farelerin evde cirit atması)
sahtekar, ikiyüzlü,yalancı, sevgisiz insancıklarla dolu dünyada, sizi karşılıksız seven kedinin, insani perişan eden dönüşü olmayan gidişidir.
*
(bkz: kediden nefret edebilecek kadar şerefsiz olmak)
artık ders çalışırken kitaplara gösterdiğin ilgiyi kıskanıp da çalıştığın kitabın üzerine oturacak, ağladığında pembe patileriyle gözlerini silecek, aşırı ilgiden korktuğunda koltuğun arkasına saklanacak, mutfağa gidip masanın üzerinde duran lahmacunu yiyecek o sevimli yaratığı bir daha görememektir. kedisi olmayansa işin dramatize edildiğini düşünür ama bilmez ki o şirin varlıkla 1 saat geçirmenin bile ölümünden sonraki 3 gün boyunca sizi ağlama krizine sokmaya yeteceğini.
hayvanseverliği abartmış başka bi halt beceremeyen kadınlar varya onlardan değilim. * bir mayıstan iki gün evvel kedim ve muhabbet kuşumla dışarı çıktım. evin önüne öyle dışarı dedimse istanbul gibi bi yerde apartman arası filan işte hava almaya. kuş da kaçmıyor omzumda biraz uçsa hemen geri geliyor. neyse ben kaldırımda oturdum kuş da omzumda arada uçup tekrar geri geliyor. kedi de dışarı çıkmanın heyecanıyla zıp zıp zıplıyor. sonra kuş birden fazla ileriye gitti baktım geri gelmeye götü yemiyor cik cik ötmeye başladı gel beni burdan al kıvamında. gidiyim alaym diye kalktım. uzandım filan neyse aldım. oturduğum yere dönecekken yola bir baktım. az evvel zıplayan hoplayan kedi yerde ezilmiş vaziyette yatıyor. bir araba da basmış gidiyor hiçbirşey olmamış gibi. bi taş aldım yerden arabanın arkasından attım ama olmadı. gitti araba. dokuz aydır bi gün bile ayrılmadığım hayvancağız yerde. yatıyor işte öyle. bu sikim apartmanlar betonlar arasında bir araç yüzünden öldü seni nasıl sevebilirim sanayi devrimi?
Daha dün önüne gelen ve hareket eden herşeye pati atan yavru kedimin, sabah biberonla doyurulacağı saatte ölümüne şahit olmak... O duman renkli tüyleri, mavi gözleri toprağın içine hiç yakışmaz. Geceleri artık yeni yatağı olan bahçeye bakılır: "üşüyor mu acaba?" diye garip garip düşünceler geçirilir akıldan. Sonra günler, haftalar birbirini kovalar. O hep seninledir ama yara kabuk bağlamıştır bir kere. Hayata devam etmek gereklidir.
ağlatır. salya sümük ağlatır. elinden şekeri alınmış ufak bir çocuk gibi ağlarsınız. özlersiniz. sanki bir insanmışcasına ona sarılmak, onu öpmek istersiniz.

yaşamayana göre kediye de ağlanır mı be? olur hep. bir hayvana bağlanmak bir insana bağlanmaktan farksızdır. bir insan ile el ele tutuştuğunuzu hatırlarsınız. bir kedinin patisinden tuttuğunu, sizi patilediğini hatırlarsınız. çok zor . çok...
+oğlum naber
-iyi anne burak'ın yanındayım iü'de dönüyorum şimdi yurda
+çok güzel oğlum, abini vereyim o seninle bir şey konuşacak odan hakkında
-iyi annecim, öpüyorum görüşürüz
+abicim naber
-iyi abi ne olsun işte iü'deyim arkadaşımın yanında yurda dönüyorum şimdi
+ha o zaman yurda geç o zaman konuşalım.
-peki abi.(hiçbir şey anlamadım ve mevzu aklımın ucundan dahi geçmedi, sadece şu günlerde maddi bazı şeyler var dışarıda konuşulmasının pek uygun olmadığını düşündüm sadece)

-anne yurda geldim ben.
+oğlum sana bir şey söyleyeceğiz,
-evet anne ne oldu(burada anlamıştım ters bir şeyler olduğunu)
+sarıya araba vurdu oğlum, beli, ayakları filan kırılmış
-ne? nasıl? ne zaman!!!!
+dün oğlum, baban eve gelince fark etti, yürüyemiyormuş, gece eve aldık ağrı kesici filan verip bekledik, bugün de veterinere götürdü baban, uyutmuşlar, şimdi abin bahçeye gömüyor
-nasıl olur ya nasıl(o an aklımdan geçenleri hatırlayamıyorum)
+oğlum diğerleri buradalar daha ayrıca insanlar da ölüyor
-ha, hak, haklısın anne çok üzüldüğüm söylenemez, görüşürüz annecim.

gitti sarım daracık sokak arasında minimum 45-50yle giden bir orospu cocugunun sorumsuzluğu yüzünden şu an toprağın altında, ben ise hissettiklerimi yazmak, acımı paylaşacak birilerini arıyorum bu yalnız odada...
o kadar acıtır ki adamın içini, hislerini buraya dökemez, kimseye anlatamaz.. evet, bugün evimizin maskotunu, şerefsiz ferhat' ını kaybettik. tabiatın şaheseri olan bu güzel canlının, can çekişerek ölmesini kabullenemiyor insan. onu veterinere götüremeyip, ölmesini beklemek... en acısı da bu sevgili dostlar.
yaşadığımız yerde, gökçeada da veteriner diye bir şeye gerek duyulmuyor. 2 ayda bir geliyormuş sikik adaya.. bu nedenle kaybettik kedimizi, bu zihniyet öldürdü onu..
sabah sütünü hazırlayıp, yaşadığını umarak kahvaltısını vermeye gittim. fakat o çoktan gitmişti. maalesef onu yaşatamadık, elimizden bir şey gelmedi. ve onu bu sabah ulu bir ağacın gölgesine gömdüm, kimsecikler bulamasın diye..

rahat uyu lan şerefsiz, seni özleyeceğiz..
zordur. milyarlarca kelimeyle anlatılamaz. tek kelimedir. zor. herşey zordur o an hayattaki.
Beraber büyümüşseniz, öldüğünde aile bireylerinden birini kaybetmiş gibi üzüntü verir.
güncel Önemli Başlıklar