bugün

belkide en güzeli:

Körleşme
Körleşme diyor telefondaki ses
bakmadan yürüyüp gidiyoruz
ırmak yanımızdan akıyor,
dağıttığımız, boşa gittiğini sandığımız
sözcükleri bir bir derleyerek
birgün yeni bir yatak
açmak için kendine
umutlanıyoruz
büyücü değiliz,
bir solukta
değiştiremiyoruz
akarken akarken yanımızdan
ırmak değiştirir umuyoruz
Körleşme; diyor telefon
gözlerimiz:
ortaya anılar atıyoruz
insanlar mı kuzular mı
seçilemiyoruz
ırmak yanımızdan akıyor
yatağını zorlayarak, yıkarak bazan
bakmadan geçip gittiğimiz
o sislerin pusların içindeki: ah
geri dönüşlerle yürüyor kimimiz
düşleri azaldıkça anıları artıyor
onlar bizim delilerimiz mi
kilitleyip unutuyoruz.
durmadan unutmak unutmak unutmak
teselli. kendimizi koyuveriyoruz
'Hiçbir şey kaybolmaz'; diyoruz.
hâlâ körleşmeden söz ediyor telefondaki
o da susar büsbütün
lâl-ü ebkem kalırız.

gülten akın
KESTiM KARA SAÇLARIMI

Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön
Yasaktı yasaydı töreydi dön
içinde dışında yanında değilim
içim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi
Bu nasıl yaşamaydı dön

Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti

Tutsak ve kibirli -ne gülünç-
Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez
içimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı
Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum

Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi
Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen -
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın

Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum

Gülten AKIN
zeybek

`kelepçeyi yüreğinde taşıyanlara inat
kelepçem bırakmıyor ki zeybek oynayayım` diyenlere

dışarda fırtına yüklü havalar
rüzgar nasıl nasıl esiyor canım
başımın üstünde bahar çağrısı
sevdaya benzer çılgın bulutlar
birde bizim şu erkenci kuşlar
yare selam edin olur mu dostlar

özlem gözlerinde uzak yıldızlar
ellerini tutamam tel örgüler var
kavga büyütülmüş sevgilerdeyiz
kelepçem bırakmasın gülüm ne çıkar
bu yürek seninle bin zeybek oynar

kutsiye bozoklar
ismet özel'in tabiriyle: Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman/ Mangalın küle mahcubiyeti artar..
Kuğuların ölüm öncesi ezgileri şiirlerim,
Yalpalayan hayatımın kara çarşaflı
bekçi gizleri.

Ne zamandır ertelediğim her acı,
Çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,
-bu şiir -
Sendelerken yaşamım ve bilinmez yönlerim,
Dost kalmak zorunda bana ve
sizlere!

Çünkü saldırgan olandan kopmuştur o,
uykusunu bölen derin arzudan.
Büyüsünü bir içtenlikten alırsa
Kendi saf şiddetini yaşar artık,
-bu şiir -
Kuramadığım güzelliklerin sessiz görünümü,
ulaşılamayanın boyun eğen yansısı,
Sevda ile seslenir sizlere!

(bkz: nilgün marmara)
feryad ki feryadıma imdad edecek yok
efsûs ki gamden beni azad edecek yok
tesir-i muhabbetle yıkılmış güzel emma
virane dili bir daha bad edecek yok.

kes, varsa alkan bana ey tali-i dunum
sen var iken alemde beni yad edecek yok
hakkile bilir zari gönül halet-i aşkı
mahirdir o fende anı üstad edecek yok

yareb ne içün zari nigar şu cihanda
naşad edecek çoksa da bir şad edecek yok

şair nigar hanım
Şimdi'nin bedeni yok,
Yontuyor geçmiş bilgisiyle
gelecek belki olur diye taşı,
taşını kokluyor
yontu dağılıyor...

Şimdi'si yitik
bundan boyuyor
boyuyor evine aldığı
ağacın üzerine tüneyip
duvarını, tavanını, geçmişi
ve geleceği ve her yanını;
dal kırılıyor...

Şimdi'si yitik
diziyor diziyor notalarını,
göğe ışık üzerine boncuklarını,
ucuza getiriyor varlığını
sonsuzun sessizliğiyle
sonlunun gürültüsü arasında,
O bitirince kıyısında gezindiği
yol çöküyor...

Şimdi'si yitik
bundan yazıyor
yazıyor enine boyuna
içini ve dışını ve yeri
ve göğü ve suyu,
bindiği kadırga
o inince batıyor

(bkz: nilgün marmara)
yontusal bir dinginlikle sıralarım
sözcüklerimi vasat bir yere
bu duyumlanmaz imgeleme -
taşkınlıktan ırak mı ırak

ah! ya benim ele geçirilemez coşkularım
varolamamış henüz
biçimleyemediğim
neredesiniz siz ey bilinçsizliğin bilinçleri
varılamaz yengisinden sonra
ulaşılır esriklik alanları?

bir uçuş diliyorum salt kanat
gökyüzünün üçgen bir köşesinde,
bir tozlaşma... miriabilis bir jalapa'da
görsün her gözenek ait bana
süresiz dolun ve sonsuz bir ay
patlaması tüm içkinliğimde

bildiğimi biliyorum çemberimi
yarıçapları oturtsam bir kez özeğe -
ve eğretilikten arınmış parçacıkların
uyumsuz hiçbir üstüstelenişi düşünülemez

bu uyumlar elaçıklığıyla ulaşacak hep
çembere...

kuşkusuz mu?

(bkz: nilgün marmara)
zamanında hiç anlaşılmamış şiirlerdir; pek çok kadın şairimiz edebiyat çevrelerinden dışlanmış ve ne yazık ki hak ettikleri değeri ve saygıyı ancak ölümlerinden sonra görebilmişlerdir...
düşü ne biliyorum

kimdi o kedi, zamanın
eşyayı örseleyen korkusunda
eğerek kuşları yemlerine,
bana ve suçlarıma dolanan?

gök kaçınca üzerimizden ve
yıldız dengi çözüldüğünde
neydi yaklaşan
yanan yatağından aslanlar geçirmiş
ve gömütünün kapağı hep açık olana?

yedi tül ardında yazgı uşağı,
görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
ve bağlanmıştır körler
örümcek salyası kablolarla birbirine
sevişirken,
iskeletin sevincini aklın yangınına
döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.

yine de, zaman kedisi
pençesi ensemde, üzünç kemiğimden
çekerken beni kendi göğüne,
bir kahkaha bölüyor dokusunu

düşler marketinin,

uyanıyorum küstah sözcüklerle:
ey, iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini
gördüm ben!

nilgün marmara
Kim Olduğumu Henüz Bilmiyorsun

Cüneyt Ayral'a

kim olduğumu henüz bilmiyorsun
kendini yaralamış biri
yaşamını ikiye bölmüş
.......
.......



Lale Müldür
Bir hikayemiz var mı?

(bence var.../ yoksa bu hasret neden tüter...)
imgelerin izdüşümünde dansa kaldır beni
uyuklayan bedenimi uyandır
yüreğimi uçuklatan satırlarına sarıldım
hadi beni yeniden kandır

hala çocuğum sevdalarda
yalpalayarak yürürsem yüreğinde,
ayağım takılıp da düştüğümde adını sayıklarsam,
mimiklerim çıldırırsa seni görünce,
beni bağışla
her şeyin sebebi hasretindendir

hangi geceydi,
her gece miydi susuzluğum sarılmalara...
gökten üç elme düştüğünde,
biri de bana değmiş miydi...
kaç yaşında fark ettim
unuttum
hatırladım kadın olduğumu...
hangi şarkı kesti göbek bağımı,
bağladı beni hayata...
beni bu soruların cevaplarından tutar mısın...

gecenin bilmem kaçı
aklımın kaçışı
sorgu sual dinlemiyor saatler
önce hangimizin yüreğinde yıldız kaydı...

tuttuğum dileklerde unuttum kayıplarımı
kime baksam üzgün
ağlamaklı
yaralı
haydi gel
şu uzaklığın kopçasını tek bir hareketle çıkart üzerimden
şehveti bir bıçak gibi sapladım bedenime
göğüslerim değil,
yüreğim dirileşiyor
sana öyle bakma demiştim,
beynim tahrik oluyor

zaten kandıramadım geceyi
gündüzün koynuna girmek için hızla geçiyor
gecelelerde benim gibi sevgilim
sabırsız
isyankar
laf dinlemez
işin ucunda sevda olunca,
saatleri bile saymıyor...


ama sen.../...bir hüzzam makamında uyut beni
adını sayıklayan dudaklarımı ıslat
gözlerimi güldüren renkli düşlerine sarıldım
haydi.../...bana hikayemizi anlat

Pelin Onay