bugün

Malum, gündem (ekşide de) Diyanetin son fakirlik açıklamasından sonra bu konuda bir şeyler yazmak bize vacip oldu. Onlar bunu kamuoyu (sadece camilerde konuşmak yetmez) önünde hiç söylemiyorlar ama bakın din zekat vermeyenler için neler söylüyor;

--spoiler--
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de zekâtı ihmâl edenlerin acı âkıbetini şöyle ifâde buyurmuştur:

“Zekâtı verilmeyen her altın ve gümüş, kıyâmet günü ateşte kızdırılarak levha hâline getirilir ve sâhibinin yanları, alnı ve sırtı bunlarla dağlanır. Bu levhalar soğudukça, sâhibine azâb için tekrar kızdırılır. Süresi elli bin sene olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye kadar bu böyle devâm eder. Netîcede kişi, yolunun ya cennete ya da cehenneme çıktığını görür.”

Ashâb:

“–Yâ Rasûlallâh! Peki zekâtı verilmeyen develerin durumu nedir?” diye sorduklarında Hazret-i Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“–Develerinin hakkını ödemeyen her deve sâhibi, -ki su başlarına geldikleri zaman sağılıp sütünden muhtaçlara dağıtılması da bu haklar arasındadır- kıyâmet günü düz ve geniş bir sahaya yatırılır. O develer de, bir tek yavru bile hâriçte kalmamak şartıyla en semiz hâlleriyle gelerek o kişiyi ayaklarıyla çiğner ve dişleri ile ısırırlar. Öndekiler geçtikçe arkadakiler gelir (aynı şeyi yapar). Süresi elli bin sene olan bir günde insanlar hakkında hüküm verilinceye kadar bu böyle devâm eder. Netîcede kişi, yolunun ya cennete veya cehenneme çıktığını görür.”

Ashâb-ı kirâm, sığır ve koyunların zekâtını ödemeyenlerin durumunu sorduklarında da Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- benzer cevaplar verdi. (Müslim, Zekât, 24; Buhârî, Cihâd, 48)

“Namaz kıldığı hâlde zekât vermeyen kimsenin namazı(nda hayır) yoktur!” buyrulmuştur. (Heysemî, III, 62)

“…Altın ve gümüşü yığıp da onları Allâh yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azâbı müjdele! O gün cehennem ateşinde (bu biriktirilen altın ve gümüşler) kızdırılıp bunlarla, onların alınları, yanları ve sırtları dağlanır. (Ve onlara denilir ki:) «işte bu, nefisleriniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azâbını) tadın!»” (et-Tevbe, 34-35)

https://www.yeniakit.com....umu-ne-olacak-344263.html
--spoiler--
“Allah'ın fazlından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırdır; bilakis bu onlar için şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”

Âl-i imran suresi 180. ayet-i kerime
Ebu Hüreyre Hazretlerinden nakledilen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

"Allah Teâlâ kime mal verir de o kişi zekâtını ödemezse; kıyamet günü, zekâtı verilemeyen mal, sahibi için çok zehirli bir yılan suretine çevrilir. Bu yılanın iki gözü üstünde iki nokta vardır. Bu azgın yılan kıyamet gününde, mal sahibinin boynuna gerdanlık yapılır. Sonra yılan ağzıyla sahibinin çenesini iki taraftan yakalar ve sonra der ki: 'Ben senin malınım, zekâtını vermediğin malınım.'” (Buhari, Zekat 3)
Ebu Derda Hazretleri, Salman-ı Farisiye yazdığı bir mektupta şöyle demektedir: Ey Kardeşim! Şükrü ödenmeyecek dünya malını toplamaktan sakın. Çünkü ben Resulullah’ın şöyle buyurduğunu işittim:

“Kendisine verilen malda Allah Teala’ya itaat eden servet sahibi mahşere getirilir. Malı da önüne konulur. Her ne zaman sırat köprüsü onu sallasa, malı ona: ‘Sen yoluna devam et (korkma), çünkü sen Allah’ın bendeki hakkını ödedin.’ der. Sonra malında Allah Teala’ya itaat etmeyen (yani zekâtını vermeyen) kişi malı omzuna yüklenmiş olduğu halde getirilir. Her ne zaman sırat onu sallasa, malı ona: ‘Yazıklar olsun sana, Allah’ın bendeki hakkını niçin ödemedin!' der. Ve bu hal, o kişi kendi helakını ve ölümünü çağırıncaya kadar devam eder.” (Beyhaki, Şuabu’l-iman)
Hz. Enes (r.a.)’dan nakledilen bir hadis-i şerifte Efendimiz şöyle buyurmuştur: Kıyamet gününde fakirlerden dolayı zenginlerin vay haline! Çünkü onlar şöyle diyeceklerdir: "Ey Rabbimiz! Bu zenginler bize haksızlık ettiler. Bizim için onlara farz kıldığın hakkımızı vermediler.” Allah Teâlâ da şöyle buyuracaktır: “izzetim ve Celâlimin hakkı için, sizi (Cennet’e) yaklaştıracağım, onları uzaklaştıracağım.” Allah’ın Resulü (asm) daha sonra şu ayeti okudu: “Onların mallarında, dilenen ve yoksullar için belirli bir hak vardır.” (Meâric, 70/25-25) (Taberani, el-Mü’cemü-s sagîr ve el-Mü’cemü-l evsat)
“Namazla zekâtı birleştirinceye kadar, zekât vermeyen bir adamın namazını Allah kabul etmez. Şüphesiz ki Allah, namaz ve zekâtı birleştirmiştir. Artık siz onların arasını ayırmayın.” (Deylemî, Firdevs 5/133 No: 7725, Kenzü’l-Ummal No: 15788)

“Kıyamet gününde Allah, zekât vermeyene, yetim malını yiyene, büyü yapana ve aldatana rahmet nazarıyla bakmayacaktır.” (Ebu Surayh el Huzai Hazretleri nakletmiştir. Deylemi, Müsnedi Firdevs)

“Bir kavim zekât vermezse, mutlaka Allah onlara kıtlık verir.” (Büreyde Hazretleri nakletmiştir. Taberânî, el-Mü’cemül evsat; Deylemi, 1/330-331)

“Define sahibi definenin hakkını (yani zekâtını) vermezse, kıyamet gününde definesi dazlak başlı bir ejderha olup ağzını açarak onu kovalayacaktır. Ona yaklaştığı zaman ondan kaçacak; ejderha ise arkasından şöyle seslenecektir: ‘Gel sakladığın defineni al! Benim ona ihtiyacım yok!’ Ondan kurtuluş olmadığını anlayınca, elini onun ağzına sokacaktır. Ejderha da onun elini, hurma hasırını parçalar gibi parçalayacaktır." (Müslim, Zekat 27-28)
Biz ortadan kaldırılmış fakirlik taraftarıyız. Zekat ve sadaka kültürü köleliğin, sınıf ayrımının aleni olduğu zamanları yansıtan bir kültürdür ve insan onurunu zedeler.
Amr ibni Şuayb hazretleri nakletmiştir: Bir kadın, kızı ile beraber Peygamber Efendimiz (asm)’e geldi. Kızın elinde iki tane altından yapılma kalın bilezik vardı. Peygamber Efendimiz (asm) sordu: “Bunların zekâtını verdin mi?” Kız: “Hayır.” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde Allah’ın bunları ateşten iki bilezik yapıp koluna takmasını ister misin?” Bunun üzerine kadın derhal bilezikleri çıkarıp Peygamber Efendimiz (asm)'in önüne bırakarak şöyle dedi: “Bunlar, Allah ve Resulünündür.” (Ebu Davud, Zekat 9; Nesai, Zekat 1-2)

Yine Hz. Aişe’den rivayet edilen başka bir hadis-i şerif de şu şekildedir: Allah’ın Resulü (asm) yanıma girdi. Elimde kaşı olmayan iki iri gümüş yüzüğü görünce sordu: “Bu nedir ey Aişe?” Dedim ki: “Ey Allah’ın Resulü! Senin için süsleneyim diye bunları taktım.” O dedi ki: “Bunların zekâtını veriyor musun?” Ben: “Hayır.” dedim. Bunun üzerine O dedi ki: “Bunlar ateş olarak sana yeter!” (Ebu Davud, Zekat 4)
Biriktirdikleriyle azap olunanlar. (ZEKATI VERMEYENLER)

https://m.youtube.com/watch?v=CBcXY7ipfKE

https://m.youtube.com/watch?v=DTrT_t5lwKU

https://m.youtube.com/watch?v=rELOHZ7TZcE

https://m.youtube.com/watch?v=sgxJGNxro_k

https://m.youtube.com/watch?v=m6ZxQpHGato

https://m.youtube.com/watch?v=pW3iSRtrlYg

https://m.youtube.com/watch?v=wWAZktjL2Ho
Zekat vermeyen zalimdir. Kul hakkı yemektedir.

https://m.youtube.com/watch?v=MUYV1IwJkD4
Zekât vermeyen merhametsizdir..! Merhametsizin cennette ne işi var ?!

https://m.youtube.com/watch?v=Vky2Zhjq0a0

https://m.youtube.com/watch?v=oqRUydegDDY
Zekat vermeyen hırsızdır. Fakirin hakkını gasbetmiştir.

Sadakanın ve zekatın kalktığı toplumlarda düzen bozulur. Tokun, açın halini unuttuğu bir memlekette, ne dirlik kalır ne birlik. O vakit biriktirme, azdan az çoktan çok ver. Rızkı veren o dur. Sakın aldanma. Kula minnet eyleme. Yaratılmış olan her canlının rızkı da yaratılmıştır ama hırsızlık edip biriktirme. Senin değil o, bırakıp gittiğin nasıl senin olur? Ya senin olmayanı biriktirmenin sana ne faydası var? Gafil olma, fırsatın varken ver. Sözün özü: Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz.

https://m.youtube.com/watch?v=5ti8iajYR4Q
Köprü yapmak yol yapmak baraj yapmak hastane yapmak okul yapmak zekat değildir. Tamam bunlar da lazım ama Zekat fakirin hakkıdır. Bunları yapmakla sosyal devlet olunmaz. Lütfen konuyu çarpıtmayın...
islam hukukunda devlet zekatı vermeyenin zekat miktarı malını zorla elinden alır ve fakirlere verir.

--spoiler--
- islam hukukunda zekât vermemeye terettüp eden bir hadd-i şeri yoktur.

Ancak şer’î haddin olmamasına karşılık ta’zir cezası vardır. Ta’zir, umum halkın ve kamunun menfaatini ve maslahatını gözetmeye yönelik olarak devlet reisine (devlet yetiklilerine) tanınan ve onlara tarafından tespit edilen bir cezadır.

Bu ta’zir cezasının tatbikine göre, hâkim tarafından zekâtını vermeyen kimsenin malından bir kısmının zorla alınması söz konusudur.

Şayet zekâtı inkâr ettiği için vermekten imtina eden olursa, devlet ona karşı savaş açar. (bk. Zuhaylî, a.g.y)

https://sorularlaislamiye...e-vermeyenin-cezasi-nedir
--spoiler--
görsel

https://books.google.com....20cezas%C4%B1&f=false
görsel

https://books.google.com....20cezas%C4%B1&f=false
görsel

https://books.google.com....20cezas%C4%B1&f=false
görsel

https://books.google.com....20cezas%C4%B1&f=false
Zekâtı ödememenin dinî cezası hakkında ibn Mes'ud (r.a.) buyuruyor ki: "Zekâtı terk eden müslüman değildir." (aynı eser, aynı sayfa). Yani böyle kimseler, islâm hâkimiyetini kabul etmeyen gayr-ı müslimler gibidir. Zira zekât, müslüman toplumda serbest dolaşmanın ilk şartıdır. Küfürden döndükten sonra bir kimse zekâtı verip namazı kılmadıkça islâm topraklarında serbest dolaşamaz.

https://www.islamiokul.co...nsiklopedisi/Zekat/27.htm
Zekât, Fakire Zenginin Bir Yardımı mıdır?

Zekât, zengin müslümanların fakir müslümanlara yaptıkları bir iâne, yardım ve sadaka değildir. Zekât doğrudan doğruya fakirin, zenginin malında olan bir hakkıdır. Kur'an-ı Kerîm'de bu husus şu şekilde belirtilmiştir:

"Mü'minlerin mallarında dilencinin ve dilenmeyen fakirin bir hakkı vardır." (ez-Zâriyât, 19).

Zengin, fakirin bu hakkını ödemek mecburiyetindedir. Zekâtı ödenmemiş bir mal, temiz ve helâl olmaktan çıkar; içinde gasbedilmiş, sahibine verilmemiş bir hak bulunan gayr-i meşrû' bir servet hâlini alır. Ne zaman ki malın zekâtı ödenir, o zaman mal temizlenmiş, gayr-ı meşrûluktan kurtulmuş olur. Resûlüllah Efendimiz bu hususu "Malınızı zekâtla temizleyin" buyurarak beyan etmişlerdir...

Bu bakımdan zenginin, zekât verdiğinden dolayı fakiri minnet altında bırakmaya çalışması uygun bir davranış olmadığı gibi, zekât alan fakirin de zengine karşı bir eziklik ve zillet duyması, minnet yükü çekmesi asla söz konusu olamaz. Çünkü zekât onun öz hakkıdır.

https://www.islammerkezi.com/zekat.htm
Vergi devletin hakkıdır. Vergi zekat değildir. Zekat fakirin hakkıdır.

https://m.youtube.com/watch?v=QmKl-5d-zsU

--spoiler--
Soru
Vergi zekât sayılır mı?

Cevap
Zekât, islam’ın beş esasından birisidir, yüzde yüz ibadettir, yüzde yüz Müslümanlık gereğidir, yüzde yüz yönü bellidir; sağa sola kaydırılabilir bir ödeme şekli değildir ihtiyari de değildir. Ya insan iman eder zekât verir ya da iman etmediği için kendisinde zekât sorumluluğu, zorunluluğu getirilemez. Mü’min zekât verirken sadece Allah’ın rızasını kazanmak ve Allah’ın cennetine girmek için zekât verir. ibadet mantığı da budur zaten. Zekât, temelde ibadet olduğundan dolayı zekâtı nerelere vereceğimiz ve nasıl kullanacağımız konusu da ihtiyari/seçenekli değildir. Zekâtı, Müslüman, filan fakire verir, filan yerde kullanır. Mesela çok enteresan, zekât parasıyla cami yaptırmak bile caiz değildir, minare yaptırmak caiz değildir, okul yaptırmak, hastane, köprü yaptırmak caiz değildir. Zekât parası Müslüman fakirin hakkıdır sadece. Bu zekâtın bu şekilde daraltılmış bir alanda kullanılması Müslümanların sözünü ettiğimiz o alanlara yatırım yapmayacakları, hayır yapmayacakları şeklinde bir sonuç doğurmaz.
Zekât, fertlerin sorunlarına çözüm için konmuş bir ibadettir. Nasıl hac sadece Mekke’de, Arafat’ta yerine getirilebilir, ancak orada yapılırsa kabul olur bir ibadettir, Medine de mübarek bir yer olduğu halde kimse gidip orada hac yapamıyor, Medine’de hac diye bir ibadet yok, nasıl bunu kabullendiysek, zekâtı da kendi içinde kendi mantığıyla yürüyen bir ibadet olarak kabul ederiz. Dolayısıyla, ‘camiye zekât verilmez, minareye zekât verilmez’ bunun için diyoruz. Bunun için, ‘zengine zekât verilmez’ diyoruz. Bunun için, ‘Müslüman fakir’ diye tırnak içinde kullanıyoruz bu ifadeyi. Vergiye gelince, vergi bir kere ibadet olmadığından niyetle yapılır bir iş değildir. Vergi, kanuni bir yükümlülüktür. Müslümanın islam Devleti’ni, Halifeliği, hutbeleri olan, ibadet esaslarına göre yürüyen islam Devleti’nin bile koymuş olduğu vergiyi zekâtla karıştırması mümkün değildir. Bu yani özellikle laik veya komünist ya da sosyalist bir ülkede Müslüman vergi verirken zekâtla karıştırılır mı demiyoruz. Devletin başında Ömer bin Hattab gibi birisi varken bile, islam Devleti olan bir devlette bile konmuş olan bir vergiyi zekât yerine saymak veya zekâtı vergiye vergiyi zekâta saymak mümkün değildir diyoruz. Tıpkı, hac yerine namaz kılmak namaz yerine hac yapmak mümkün olmadığı gibi. Kaldı ki, vergiyle zekât arasında çok ciddi bir fark var; birisi vatandaşlık sorumluluğudur biri de ibadet sorumluluğudur. Hiçbir vergi, ne kadar çok olursa olsun, zekât yerine geçmez. Böyle bir şey mantıklı değil zaten. Yani hac yerine Medine’yi ziyarete gidelim, Kudüs’ü ziyarete gidelim demek bile mümkün değildir. Vergi, zekât gibi ibadet değildir. Vergi sadece kanuni bir yükümlülüktür. Hakkaniyetle alınır verilir, ayrı bir konu. Yerine getirilir getirilmez, güzel harcanır harcanmaz; ayrı bir konu. Zekât ibadettir. ibadet olmayan bir şeyi ibadete karıştıramayız.

https://fetvameclisi.com/...kat-sayilir-mi-14275.html
--spoiler--

Vergi ödemek zekâttan muaf tutar mı?

Soru
Günümüzde devlet tarafından alınan vergi, verilmesi gereken zekâttan çok daha fazla. Bu vergileri vermek bizi zekât vermekten muaf tutar mı?

Cevap
Asla zekât ve vergiyi birleştiremeyiz. Bu şuna benzer: Teravih namazı çok yoğun, akşamı da ondan sayalım! Böyle bir şey olamaz.

https://fetvameclisi.com/...kat-sayilir-mi-14275.html
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar