bugün

yaşamaya devam etmektir bazen. içten başlayarak öldürür insanı. kanserli bir virüs gibi içeriden başlar ve tüm bedeninize yayılır. doğduğundan beri insanı sikmeye programlı olan bu hayatın en ölümcül silahıdır bu. her ne kadar direnip bu hayatın amına koymayı isteseniz de, o virüsü durduramazsınız bir türlü.

yıllarca bok gibi bir hayatı tercih edip yaşarsınız. sırf, hayatı beklemediği yerden vurup, onun amına nihayet koyabilmek için. ama sonra o da kafi olmaz. gene kaybedersiniz bu savaşı. bu sefer de her şeyi düzeltmeye çalışırsınız. elinizden geldiğince çabalarsınız. bir süre sonra gerçekten de belli bir yol katedersiniz. değerlere, yargılara, kurallara, sevgiye inanmaya başlarsınız. inanmaya başladıkça da ruhunuzun bedeninize geri dönmeye başladığını fark edersiniz. bu böyle bir süre devam eder. sonra, sıfırdan başlamaya karar verdiğiniz bu ikinci hayatın ardından neredeyse bir yıl geçer ve bu süre zarfında yine elinizde kalanın sıfır olduğunu fark edersiniz acı bir şekilde. aslında tüm o inandığınız şeylerin, hayatın tekrar sizi sikmek için gönderdiği ve sonradan ortaya çıkan sinsi virüsleri olduğunu anlarsınız. anlarsınız ama çok geç. bedeninizde yayılmaya başlamış ve sizi esir almaya başlamıştır bir kere. her şey çöpe gitmiştir. o koca bir yılda olan her şeyin yalan olduğunu öğrendiğiniz zaman elden bir şey gelmediği için okkalı bir küfür savurursunuz. evet o an aciz ve zavallı gibi görünürsünüz ama kaybettiğiniz için değil, bir yıl önce bu yolu seçerek kazanmayı düşünmüş, umut etmiş olduğunuz için görünürsünüz zavallı bir aciz gibi. oysa kazanmaya, Kurtulmaya gelmiyoruz bu dünyaya. Daha da saplanmak için buradayız. Dibine kadar. Onun için çürüyor bedenlerimiz ölünce. onun için gömüyoruz yer atına ölen birilerini görünce. onun için eğiyoruz başımızı, belki bir gün biri gelir de anlar bizi diye. ama hayır, kimse anlayamaz bu dünyada kimseyi. bir bunu algılayamadı zaten her bir halta çalışan insanoğlunun o beyni. bunu anlayabilseydik eğer, daha az hayal kırıklığı yaşardık şüphesiz ki. yavaş yavaş ve sancılı bir şekilde değil de, tek seferde tek nefeste ölürdük belki.
yaşamak.
umut etmek. Çok sessizce öldürür çokta renkli öldürür heycanla beklersiniz birşeylerin düzelmesini heycanın en dorukta olduğu yerde ilk buluşmaya giderken kıyafetin üstüne dökülen ketçap gibi bir duygu verir.
sevgisizlik .
bizi yavaş yavaş öldüren sadece zamandır.
kocaman kalabalıklar içinde 'yalnız' olduğunu hissetmek. etrafınızda insan olmadığından değil, varlardır ama o kadar işte. sizi hep yargılarlar, anlamazlar, acımasızca eleştirirler. nedenini, nasılını anlamak isterler ama nedeni yoktur işte içinizden öyle gelmiştir. anlamazlar bunu ve birçok şeyi... siz de zamanla susarsınız, sadece susarsınız!
yaşamak.
Mutsuzluk ve takip eden benzer duygular. Mutsuz insanları acılı ve yavaş bir ölüm beklemektedir ilerlemiş halinde ise kişi acılarından haz almaya başlar artık bu aşamadan sonra kafayı iyice bozmuştur.
düşünmek.
kanser
aşk.
ailenin, akrabaların, çevrenin, 3. şahısların dolaylı ya da doğrudan hayatınıza yön vermesi.

içten içe yer bitirir.
Zuğaradir.
Hayal kırıklıkları. Güvendiğin ve tanıdığını sandığın insanın yaptıklarını öğrenince yaşadığın o hayal kırıklığı insanın cidden nefesini kesiyor.
Beklemektir. insan farkında olmaz ama beklerken yaşadığı sıkıntı içten içe curutur insani. Hele bir de gelmeyeceğini bile bile beklemek var ki o daha zor.
görsel .
oksijen.
yaz tatilinin son 1 ayı.
Umut ve vicdan.
insanın kendine olan inancını kaybetmesi.
hayat. bizzat kendisi öldürür. dünyaya ölmek için gelmedik mi zaten?
Yaşam kavgası.
kendine olan saygısızlığın ,neden kimsenin aklına gelmedi ki?
fütursuzca çekilen her nefes.
aşk gurbet parasızlık vicdan yıkılan hayaller.
kederdir, gamdır.