bugün

Sanalda laf sallamak kolaydır. Saçma sapan fikir ve sözlerinizi entry lere intikal ettirmeyin. Ne biliyorsan yaz geç.
Bu arada yukardiler entrylerini silmiş islamiyet kahramani olan bir zat hakkında saçma sapan akılsızca yaptığınız yorumlarla kirletmeyin bu başlakıklari hadi naş.
Bu arada yukardiler entrylerini silmiş islamiyet kahramani olan bir zat hakkında saçma sapan akılsızca yaptığınız yorumlarla kirletmeyin bu başlıklari hadi naş.
(bkz: gazali)
ihyayı ulumuddin kitabı dünyanın en çok diline çevrilmiş olan islam alimi ve felsefeci.
ışid zihniyetinin öncülüdür.
islamda Kıyas-ı Fukahalık bir şey kalmadığını, her şeyin icmalarda yazıldığını söyleyerek zaten az düşünen müslümanların koyunlaşmasına yardımcı olmuş bir islam düşünürüdür.
Yolundan gittiğini söyleyen tarikatler de " din akıl işi değildir, nakil işidir " görüşünün çıkmasına vesile olduğu düşünülen zat. Ama bunu söyleyenler varya! Münferit meselelerinde akılı yemin ediyorum satranç oyunu oynar gibi beyinlerinde kurgularlar. Hayatta yoksulluk ve fukaralık çekmezler. Zahmetsiz ve kolay erişilebilir bir rızka sahiplerdir. itirazı olan varsa özelden zevkle konuşurum.
yalan yanlis sapik supuk yazmis onune gelen ne said nursisi lan keko. said nursinin hocasi demis ya. allah sizleri islah etsin akildan bahsetmissiniz ama sizde olmayan biseyden bahsetmissiniz. eziksiniz ayar oldum arastirin okuyun lan biraz. imam gazali gibi buyuk bir alime neler giydirmissiniz yazik yemin ediyorum yazik iftiralarla kotulemissiniz birde.
El ihya eseriyle Islam dunyasinda felsefe tasavvuf ahlak ve mantik ilimlerini birlestirmis, mantik ilmini islama uyarlamis,ahlak felsefesinde otorite olan suan sinavda sorumluluk alanim oldugu icin hakkinda bir seyler bilmek zorunda oldugum islam alimidir.
yaşasa ışid'in başına geçerdi.
yaygın kanının aksine islam aleminin içler acısı durumunun müsebbibi değildir.

gazali, bilim düşmanı değildir. tehafetül felasife'sinde dünyanın yuvarlaklığı, güneş tutulmasının sebebinin ay olduğu gibi bilimsel gerçeklere dini argümanlarla karşı çıkanların dine verdiği zararın dinsizlerden daha fazla olduğunu söylemiştir. felsefe düşmanı da değildir. zira, aynı eserinde kendisi de felsefi metotları kullanmış; dahası tehafetül felasife'den önce makasıd-ul felasife isimli son derece objektif bir felsefe kitabı da yazmıştır. gazali'nin eleştirdiği şey topyekün felsefe değil yunan felsefesinin islam'a aykırı (kainatin ezeliliği gibi) kısımlarıdır.

ibn-i sina ve farabi'yi tekfir etmesi hususunda gazali'ye katılmasam da bu tekfirin sebebi filozoflukları değil yunan felsefesinin dinen sıkıntılı kısımlarını benimsemeleridir. ancak gazali el iktisad fil itikad kitabında ayetin varlığını inkar etmediği müddetçe yorumdan dolayı kimsenin tekfir edilemeyeceğini söylese de bu iki filozofu tekfir etmiştir. evet, ibni sina'nın alemin kıdemi konusundaki görüşü yanlış olsa da alemin yaratılışını reddetmemiş ve görüşlerini "kuran'a rağmen" değil kuran'a uygun olduğunu düşündüğü için savunmuştur. bu açıdan tekfirlerinin haksız olduğu, dahası gazali'nin kendi belirttiği ilkeyle çeliştiği söylenebilir.
"Aklı gerdim gerdim tam kopacaktı ki Resulullah'ın eteğine tutundum kurtuldum"

"Ne akılla olur ne de akılsız" sözlerinin sahibidir.

Imamı Gazali Hz. islam alimi ve Allah dostu olmanın yanı sıra bir mütefekkirdir. Bir eşi sözkonusu değildir. Islam'ın ferd planında derinine inmiştir. Allah ondan razı olsun.
Günümüzde bilmem hangi fransız, alman, rus filozofun isim modasına özenip sadece kitaplarını okuyup raflarına kaldıran özenti genç türk nesli böyle bir insanı tanıyamayacak kadar ne yazık ki cahil kalmış. Be güzel kardeşim sana avrupada asırlarca dersleri okutulmuş desek inanmazsın ve gülersin.

Halbuki gazali'yi tanınması gerektiği gibi tanısanız, okusanız, şaşırtacak şekilde başka bir esere gerek duymazsınız.
Okumak üç türlüdür:
dilin okuması kıraat,
Aklın okuması tefekkür,
kalbin okuması hayattır.

imam Gazali r.a
tarihin gördüğü en karanlık yobaz. islam dinini sonsuza dek değiştirmiştir.
"öbür dünyada kollarından bacaklarından kan irin akacak bla bla bla.." gibi sikimsonik bir söyleminden ötürü her daim içimin ısınmadığı bir kişidir.
Layık olmadan devletin makamlarına atananlar, astlarını ısırır, üstlerine kuyruk sallarlar.
imam gazali.
imam gazzaliye (ehli sünnet akaidi) göre din akıl değil nakildir. Fakat bu maddi alanda ilmin aklın ve düşüncenin reddi de değildir. Zaten iman kalbi bir haslet olup bu noktada aklın görevi onu inkar etmek üzere sorgulamak değil bilakis nefsi kalbi ve ruhi idrak ve mutmain ile tastik etmek ve imanı yaşamak üzere kişiye yol göstermektir. Onun (gazzali) yaptığı; Sadece felsefenin (aklın ve mantığın) idrak sınırlarının dışında kalan dinin metafiziğin maneviyat ve ilahiyyatın (bu konuları) tarifindeki acziyetini inkarını cehaletini mantıksızlığını ve tutarsızlığını orta yere koyması ve maddi manevi hiçbir temeli ve dayanağı olmayan safsatalarını meydana çıkartıp çürütmesidir. Buna itiraz edemeyenler bazı tenkid ehli ulemayı refere edip sözde dini ilimler (hadis fıkıh tefsir kelam) üzerinden hz. imam gazzaliye yükleniyorlar ise bilsinler ki imam felsefeyle uğraşmadan önce de bu ilimlerde, medreselerde müderrislik (prof.) Seviyesinde bir ilim adamı ve pek kıymetli ilimde ruus sahibi rasih zahid bir alim zat idi. Boşuna debeleniyorlar. Bu tezgahtan onlara ekmek çıkmaz. Karşılarındaki zatı muhterem huccetül islam imam gazzalidir. Kendisi ilimde öyle bir çığır ve kapı açmıştır ki, zulmani küfrani tağuti ve şeytani bütün fikriyat yer ile yeksan olmuş paramparça edilmiştir. Onun münvezi zahidane ve sufiyane yaşadığı hayat sünneti seniyyenin bizzat içinde yer alan ashabı suffenin, aşereyi mübeşşerenin, seçkin sahabiler, radıyallahu anh efendilerimiz; başta imam hz ali, ebu hureyre, selmanı farisi, ammar bin yasir, mikdad bin esved, ebu ubeyde bin cerrah, ebu zerr-i gıfari gibi müminlerin lider kadrosunun ve müslümanların seçkin (hass ül hass) lerinin yaşadığı hayattır. Tavsiye ettiği budur. imam gazzaliyi idrak seviyesinden uzak bir takım cahil ulema ve haset tayfanın dışında ehli sünnet içerisinde kim tenkit ettiyse el-hakikat bilsin ki ilim ehli tenkitten bizar değildir. Bu onun kadru kıymetini düşürmez. imam gazzali ehli sünnet ulemasının göz bebeğidir. O sanki Kutup yıldızı polaristir. Allahu alem. Allah ondan ebediyyen razı olsun.
islâm düşünce tarihinde filozoflarla kelâmcılar arasındaki tartışma Gazzâlî ile başlamış değildir. Temelde akılla vahyin karşı karşıya getirilmesinden kaynaklanan ve Gazzâlî’den önce yaklaşık 300 yıllık bir geçmişi bulunan bu çekişmenin, bir yönüyle islâmî bilgilerle dışarıdan gelme bilgiler veya daha genel olarak yerli kültürle yabancı kültür arasındaki çatışmadan kaynaklandığı, nihayet bunun bir zihniyetler çatışması olduğu da söylenebilir.

Ancak daha önceki kelâmcıların, tehlikeli bir alan olarak gördükleri ve gösterdikleri felsefeye yeterince inceleyip kavramadan ve belli bir yöntem geliştirmeden, derme çatma bilgilerle ona hücum etmelerine karşılık kendisinin de haklı olarak belirttiği gibi ilk defa Gazzâlî, döneminde yaygın olan Aristocu - Yeni Eflâtuncu islâm felsefesiyle doğrudan temasa geçerek onu baştan sona inceleme cesaretini göstermiştir. Çünkü Gazzâlî, eski kelâmcıların felsefeye yönelik tenkitlerinin çelişki ve yanlışlığı apaçık, sığ ve bölük pörçük sözlerden ibaret olduğunu, bunlarla -ilmî inceliklere vâkıf olanlar şöyle dursun- sıradan insanları ikna etmenin bile mümkün olmadığını görmüştür. (el-Münķıź, s. 16)

Halbuki çeşitli akımların görüş ve iddialarını onların kendi yöntemleriyle inceleyip öğrenmeden yanlış taraflarını tesbit ederek eleştirmek muhaldi ve bu tutumun araştırmacıyı ciddi hatalara götüreceği açıktı. (Makâśıdü’l-felâsife, s. 31)

https://sorularlaislamiye...ali-hakkinda-ne-dusunuyor
Nitekim Gazzâlî, benimsediği bu sağlıklı inceleme yöntemi sayesinde klasik felsefenin temel disiplinlerinden mantık, matematik ve çeşitli deneysel alanların dinî bakımdan ibra edilmesi gerektiğini ortaya koyarken özellikle mantığın kanıtlama yöntemlerinin Sünnî kelâmında kullanılmasına önderlik etti.

Cüveynî’nin öğrencisi olduğu dönemlerde Gazzâlî, bazı felsefî konularla kısmen meşgul olmakla birlikte asıl felsefe incelemelerine 484’ün Cemâziyelevvel ayında (Temmuz 1091) gittiği Bağdat’taki ilk hocalığı sırasında başladı, el-Münkız’da belirttiğine göre yaklaşık iki yıl süreyle felsefeyi sistemli bir şekilde inceleme imkânı buldu; ayrıca muhtemelen islâm felsefesiyle geleneksel islâm inançlarının bağdaşan ve çelişen yönlerinin neler olduğunu tesbit etmek için de bir yılını harcadı. Ardından bu felsefenin doğru ve objektif bir tanıtımı mahiyetindeki Makâśıdü’l-felâsife’yi yazdı. Müellifin rakip akımları doğru tanımak ve tanıtmak gerektiği şeklindeki yöntemi uyarınca eser öylesine ustalıkla yazılmıştı ki, XII. yüzyılda yapılmış olan Latince çevirisinde eserin tanıtım sayfalarının bulunmaması yüzünden skolastik âlimleri uzun süre onun bir ibn Sînâ öğrencisinin kaleminden çıktığını zannettiler.

Gazzâlî, Makâsıdü’l-felâsife’de vaad ettiği üzere (s. 32) bu eserin hemen ardından, yazmaların birindeki kayda göre (Bouyges, s. 23) 11 Muharrem 488’de (21 Ocak 1095) tamamlanan ve kelâmcılarla islâm filozofları arasındaki hesaplaşma tarihinin en önemli ürünü olan Tehâfütü’l-felâsife’yi kaleme aldı. Müellifin bu eseri yazmaktaki asıl gayesi, yirmi noktada topladığı temel meselelerle ilgili görüşlerini dikkate alarak filozofların islâm inançları açısından durumlarını tesbit etmekti.

https://sorularlaislamiye...ali-hakkinda-ne-dusunuyor
Belirtilmesi gereken önemli bir nokta da onun islâm dünyasındaki felsefî gelişmeleri bir yozlaşma hareketi olarak değerlendirmesidir. Her ne kadar Tehâfütü’l-felâsife ve el-Münkız’da islâm filozoflarını ilâhiyyât ve metafiziğe ilişkin konulardaki yanlış görüşleri sebebiyle küfür ve bid’atçılıkla itham etmişse de buradaki “küfür” kavramı, dinî anlamı yanında filozofların geleneğe aykırı düşünce ve zihniyetleriyle müslüman toplumun dışına çıkmış olduklarını ima eden sosyolojik bir anlam da taşımaktadır.

Bu bakımdan el-Münkız ve özellikle Tehâfütü’l-felâsife, kısa sunuş kısmından da anlaşılacağı üzere (s. 37-39) zekâ ve yetenek gelişmişliği itibariyle kendilerini akran ve emsallerinden üstün gören, bu yüzden islâm inanç ilkelerine aykırı fikirleri savunan, ibadet ve ahlâk kurallarını hafife alıp çiğnemekten çekinmeyen, taklidi marifet sayıp eski ünlü filozoflarla takipçilerinin cazibesine kapılarak onların saflarında yer almak hevesine düşen, halk ile ve toplumla kaynaşmayı küçümseyen, atalarının dinlerine bağlı kalmayı hor gören, kısaca kendi toplumunun inanç ve değer yargılarına tepeden bakmayı bir seçkinlik ve üstünlük alâmeti sayan aydın tipini protesto anlamı taşır.

Şüphesiz VI. (XII.) yüzyıl islâm ümmetinin mevcut içtimaî yapısı kesinlikle ıslaha muhtaçtı; fakat Gazzâlî’ye göre bu ıslah Yahudileri ve Hıristiyanları taklit gibi derme çatma tedbirlerle olamazdı. Çünkü onların doğumları ve yetişmeleri islâm dininin dışındaki bir ortamda cereyan etmiştir. Bu ıslah, araştırmacıyı doğruyu bulmaktan alıkoyan zihin karıştırıcı teorik çalışmalarla da sağlanamazdı. (Tehâfütü’l-felâsife , s. 37-38)

https://sorularlaislamiye...ali-hakkinda-ne-dusunuyor
Gazzâlî islâm toplumunu inançta, kullukta, ferdî ve içtimaî ahlâkta ve genel olarak maddî ve ruhî hayatın bütün cephelerinde ıslah etmenin yollarını Müslümanların kendi ilim, zihniyet ve kültürlerini oluşturan tarihî mirasında görüyordu. Bu mirası ve onun içerdiği ıslah yollarını daha sonra kaleme aldığı ihyâü ulûmi’d-dîn adlı eserinde ortaya koymuştur. Bu sebeple bizzat kendisinin de belirttiği gibi (Tehâfütü’l-felâsife, s. 137) Tehâfütü’l-felâsife’de, filozofların eşyanın gerçeklerinin bilgisine dair iddialarını kesin delillerle kanıtlamaktan âciz olduklarını gözler önüne serip onların kendi iddiaları hakkında şüpheye düşürülmesi amaçlanmış, en önemli temsilcileri Fârâbî ve ibn Sînâ olan felsefenin eleştirilmesiyle yetinilmiştir. (Tehâfütü’l-felâsife, s. 40, 43, 50)

Gazzâlî’nin bu son açıklamasının dikkat çeken bir yanı da onun sadece bu iki islâm filozofunun ortaya koyduğu şekliyle Aristo felsefesini hedef almasıdır. Bu açıklama, giderek yaygınlaşan kanaatin aksine onun genel anlamda felsefeye düşman olmadığını göstermesi bakımından önemlidir. Zira Gazzâlî, “kısır akıl ve ters görüşlere sahip” küçük bir azınlık dışında filozofların önde gelenlerinin, bütün peygamberlerin ortak öğretisi olan Allah’a ve âhiret gününe imanda birleştiklerini, ihtilâfların ayrıntılarda olduğunu düşünüyordu. (Tehâfütü’l-felâsife, s. 39)

https://sorularlaislamiye...ali-hakkinda-ne-dusunuyor
Gazzâlî’nin felsefeye hücumu, o dönemdeki felsefenin disiplinleri bakımından da sınırlıdır. Eleştirisinin ilkelerini koyarken bu felsefenin tenkide konu edilmesi ve tenkit dışı tutulması gereken kısımlarını şöyle belirler:

1. Mantık ve matematik din bakımından tamamen tarafsız ve kesin kanıtlara sahip disiplinlerdir.

Dini savunmak düşüncesiyle felsefe adına bunların eleştirilmesi dine karşı bir “cinayet” olup onu zaafa uğratmaktan başka bir sonuç doğurmaz. (Tehâfütü’l-felâsife, s. 41-42; el-Münkız, s. 22-23) Zira bu bilimler kesin kanıtlara dayandığı için dini güçlendirmek maksadıyla bunlar hakkında kuşku uyandırmaya kalkışan kişi sonuçta dini kuşkulu duruma sokar. Yanlış yöntemlerle dini destekleyenlerin ona vereceği zarar, doğru yöntemlerde dini eleştirenlerin vereceği zarardan daha büyük olur. (Tehâfütü’l-felâsife, s. 42)

Bunun yanında Gazzâlî, filozofların din bakımından zararsız olan bu ilimlerdeki başarılarına bakarak onların metafizik konularında da yanlış fikirlere sahip olmamaları gerektiği gibi bir hataya düşülmemesi hususunda okuyucuları uyarır. Çünkü bir meslekte uzman olan kişinin her meslekte uzman olması gerekmez. (el-Münkız, s. 21-22)

2. Tabiat ilimleri içinde tıp, deneysel fizik, kimya, astronomi, meteoroloji, zooloji, botanik gibi pozitif alanların da din bakımından inkâr edilmesi uygun düşmez (el-Münkız, s. 25; Tehâfütü’l-felâsife, s. 190-191; ihyâ, I, 22)

3. Sebep-sonuç (illet-ma’lûl) ilişkisi ve dolayısıyla mucize meselesi, ruh-beden ilişkisi, ruhun ebedîliği ve ölümden sonra cesede dönüp dönmeyeceği gibi klasik felsefede “tabîiyyât” disiplini içinde incelenen metafizik meselelerle ilâhiyyâta ilişkin problemler hakkında filozofların ileri sürdükleri görüşler hem dinî hem de felsefî bakımdan tartışmaya açıktır.

https://sorularlaislamiye...ali-hakkinda-ne-dusunuyor
Gazzâlî’nin esas maksadı, filozofların Ehl-i sünnet inançlarıyla bağdaşmayan yukarıdaki meselelere dair doktrinlerini çürütmekti. Fakat Gazzâlî, her ne kadar filozofları küfür ve bid’atçılık şeklindeki dinî ithamlarla mahkûm ettiyse de yine eski kelâmcılardan farklı olarak felsefeye karşı tenkitlerini onların delilleriyle, yani mantıkta koydukları ölçülere bağlı kalarak (Tehâfütü’l-felâsife, s. 45: Mi’yârü’l-ilm, s. 27) felsefî zeminde yürüttü. Ayrıca filozofları, kendilerinin koyduğu kanıtlama yöntemlerine mantık ve matematik gibi disiplinlerde sıkı sıkıya bağlı kalırken ilâhiyyât meselelerinde zan ve tahminlerle hüküm vermekle suçladı. (Meselâ bk. Tehâfütü’l-felâsife, s. 40, 52-53)

Her ne kadar ilk bakışta onun bu ifadelerinden filozofları, ilâhiyyât konularına dair görüşlerini kesin kanıtlara dayandırma hususunda gevşeklik göstermekle itham ettiği gibi bir anlam çıkmaktaysa da Tehâfütü’l-felâsife’mn temel iddiası ilâhiyyât meselelerinin aklî kanıtlarla çözümlenemeyeceği düşüncesidir. Eğer onların matematiğe dair bilgileri gibi ilâhiyyât konusundaki bilgileri de tahminden arınmış olarak kesin kanıtlara dayalı bulunsaydı aralarında asla ihtilâf çıkmazdı (Tehâfütü’l-felâsife, s. 40). Fakat bu ihtilâflarının asıl sebebi, mantığın çeşitli bölümleri için şart koştukları rasyonel kesinlik ölçülerini ilâhiyyât meselelerine uygulama imkânından yoksun bulunmalarıydı. (Tehâfütü’l-felâsife, s. 45)

Nitekim Gazzâlî, filozofların görüşlerini eleştirdiği yirmi meselenin her birinde onların kanıtlarını sık sık tahakküm (keyfî hüküm verme), tahayyül, telbîs (aldatma), tenakuz, habâi (kafa karışıklığı), bâtıl gibi kavramlarla niteleyerek bu kanıtların kesinlik ifade etmediğini, aynı yöntemlerle bunların aksinin de savunulabileceğini vurgulamış; bu tür meselelerin beşerî akılla çözümlenemeyeceğini, bunun için vahyin klavuzluğuna ve bâtınî keşfe (manevî sezgi) ihtiyaç bulunduğunu ısrarla belirtmiştir. (Tehâfütü’l-felâsife,s. 109, 138, 180-181, 185)

https://sorularlaislamiye...ali-hakkinda-ne-dusunuyor
güncel Önemli Başlıklar