bugün

Osmanlı sultanlarının otuzuncusu ve islam halifelerinin doksanbeşincisi.

Saltanatı: 1808-1839
Babası: I. Abdülhamid Han - Annesi: Nakş-i Dil Sultan
Doğumu: 20 Temmuz 1786 Vefatı: 1 Temmuz 1839

Küçük yaştan itibaren yüksek din ve fen ilimlerini devrin kıymetli alimlerinden öğrendi. Amcası III. Selim Han onun yetişmesine çok itina göstererek, modern askerî ve teknik bilgilerle devlet idaresini iyi bir şekilde öğrenmesini sağladı. Tahttan indirildikten sonra da yeğeni Mahmut'la sık sık görüşerek, ona tavsiyelerde bulundu. 28 Temmuz 1808'de Alemdar Mustafa Paşa vakası üzerine Osmanlı tahtına çıktı.

Alemdar Mustafa Paşa'yı sadrazamlığa getiren Mahmut Han, Öncelikle asileri ortadan kaldırdı. Sekbanı Cedit adıyla yeni ve modern bir ordu kurdu. Yeniçerileri itaat ve disiplin altına almak için kanunlar koydu. Ancak bu gelişmelere karşı çıkan yeniçeriler, 15 Kasım 1808'de büyük bir isyan çıkararak, Alemdar'ı öldürdüler. Mahmut Han, yenilikleri durdurmak zorunda kaldı.

Sultan Mahmut, içişlerle uğraşırken, Eflak ve Boğdan'a sahip olmak isteyen Ruslar, Osmanlı Devleti'ne savaş açarak Eflak, Boğdan, Besarabya ve Dobruca'yı kısa sürede işgal ettiler. Balkanlarda Sırp ve Hicaz'da Vehhabi isyanları çıkarak süratle genişledi. Bu isyanlar üzerine Mahmut Han 1812'de Ruslarla Bükreş antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Serasker Hurşid Paşa, kısa sürede Sırp isyanını bastırdı. Kavalalı Mehmet Ali Paşa da Vehhabi ayaklanmasını önlemek üzere görevlendirildi. Hicaz'ı istila eden Vehhabiler, Ehl-i Sünnet müslümanlara akıl almaz işkence ve zulümler yaptıkları gibi, dine hakaretleri de dayanılamayacak mertebeye gelmişti. Mehmet Ali Paşa, yaptığı silahlı mücadelelerden sonra, mübarek beldeleri Vehhabilerden temizledi. Zafer haberine çok sevinin Mahmut Han, Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'ya ihsanlarda bulundu. Mahmut Han 1821'de ortaya çıkan Mora isyanını kısa sürede bastırırken, ayaklanmanın ele başısı olarak gördüğü Patrik Gregorios'u patrikhanenin orta kapısında astırdı. Sultan Mahmut bu olaylar sırasında yeniçeri ve sipahilerin tecavüz ve zorbalıklarının önüne geçilemeyecek bir hal aldığını gördü. Aynı zamanda yeni talim ve eğitim kurallarını da reddeden bu fesat ocağının ortadan kaldırılması emrini verdi. Sancak-ı şerîf çıkarılıp dinine ve padişaha bağlı olanların onun altında toplanarak mücadeleye girişmesi istendi. Böylece Türk tarihinde eşine ilk defa rastlanan bir olayla Padişah'a bağlı birlikler halkla bütünleşerek, fitne ve fesat yuvası yeniçeri ve sipahi ocaklarını ortadan kaldırdılar. Yeniçeri ocağının kaldırılması hayırlı bir olay kabul edilerek, tarihe "Vaka-i Hayriye" adıyla geçti.

Mahmut Han büyük bir gayret ve çalışmayla kısa sürede Asakir-i Mansure-i Muhammediyye adıyla yeni ve Avrupaî tarzda sistemli bir orduya sahip oldu. Topçu, lağımcı ve humbaracı ocaklarını ıslah etti. Mekteb-i Bahriye'yi kurdu. Eğitim ve öğretimi en üst seviyeye çıkarmak için Avrupa'dan hocalar getirtti. Ancak Osmanlı Devleti'ndeki bu süratli ve olumlu gelişme, Avrupa devletlerini hoşnut etmedi. ingiliz ve Fransızlar Osmanlı Devleti içerisindeki Mustafa Reşit Paşa gibi adamlarını yardım vaadiyle aldatarak, Rusya ile harbe sebebiyet verdikleri gibi, Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'yı da devletine karşı kışkırttılar. Sultan Mahmut Han bu durumda bir yandan devlete yeni nizam verirken, bir yandan da buhran çıkaran iç ve dış düşmanlarla uğraşarak isyanları bastırmaya ve imparatorluğu kurtarmaya çalışıyordu. Bunlar arasında en kötüsü Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'nın çıkardığı isyan olup, hadise milletlerarası ağır bir mesele halini aldı. Nitekim bütün buhranlar karşısında, iradesi, sabrı ve cesareti kırılmayan Hakan, bu hadisenin ıstırabı içinde 1 Temmuz 1839'da hayata gözlerini yumdu. Cenazesi Çemberlitaş'taki türbesine defnedildi.

ikinci Mahmut Han, askerî, idarî ve sanat sahalarında kendini çok iyi yetiştirmiş, dindar, akıllı, zeki, çalışkan ve azim sahibi bir padişahtı. ilim ve sanat adamlarına ve eserlerine ziyadesiyle alaka gösterir, kıymet verip himaye ederdi. Osmanlı Devleti'nin ilerlemesini, teknik ve sanayide devrin seviyesine ulaşılmasında görüyordu. Gayret ve sebat sahibi bir padişahtı. Devrindeki bütün hadiseler karşısında asla ümitsizlik ve gevşeklik göstermedi. Düşmanlara ve asilere karşı aciz, fakat devlet nizamına ve yeniliklere engel olan yeniçeri ocağını ve başına buyruk kimseleri ortadan kaldırmakla en büyük inkılabı gerçekleştirdi. Lakin iş başında iktidar sahibi ve dinine bağlı devlet adamlarının bulunamayışı, onun yalnız kalmasına sebep olduğu gibi yeniliklerde kesin bir neticeye varmasını da önledi.

Ayrıca şair olan ve şiirlerinde Adlî mahlasını kullanan Mahmut Han, bu buhran devresinde, yaptırdığı ilim, sanat eserleri, hayır kurumları ve sosyal müesseseleri ile de ülkeyi imar etti.
(bkz: gavur padisah)
gavura gavur demeyi yasaklamis kisidir. (bkz: tanzimat fermani)
mevlevidir kendisi. osmanli'da, pek yaygin olan bektasi tarikatina en buyuk darbeyi vuran kisidir. yeniceri teskilatini kaldirmasinin buyuk etkisi olmustur bunda. (bkz: vakai vakvakiye) nitekim ikinci mahmut doneminden itibaren, degisik bir sekilde her tarafta naksibendi tekkeleri turemeye baslamistir.
halbuki, oncesinde, anadolu'da halk arasinda, esnaf arasinda ahi teskilatlariyla, yeniceri arasinda*, ve sultan ailesinde; kisacasi her yerde en yaygin olan tarikat bektasilikti. naksibendiligi kotu gostermek degil tabii ki amacim burada, ama bir toplumsal (sivil, askeri, vs.) teskilati yikmistir ikinci mahmut.
baticiliga yeni bir boyut getiren insan da budur. mahmuttan once, batinin askeri sistemini ve teknolojisini alalim denirken, mahmutla birlikte sictiklari .oku bile yeme egilimi baslamistir.
neyse yeter bu kadar tasladigimiz adami. kabatas sahilde, dolmabace camisiyle, tophane camisi arasindaki caminin de banisidir. sirf bu yuzden, allah mekanini cennet eylesin. gelin gibi cami mubarek,* mimarinin kabrine gidip fatiha okuyacagim istanbul'a dondugumde...
Âdli mahlaslı Şair, Bestekar, hattat Osmanlı sultanı. Ok atmada rekoru kırılamadı.
yeniçeri ocağını şiddetli bir saldırı sonrasında kaldıran padişah.yeniçeri ocağı üzerinde büyük bir etkiye sahip olan bektaşi dergahlarını da kapatmış ve ayaklananları öldürmüştür. hatta rivayet odur ki; 2. Mahmut bir gün bir omzu yukarda bir şekilde yürüyen bir delikanlıyı yeniçeri zanneder.çevresindekiler delikanlının iyi bir ailenin çocuğu olduğunu ve yeniçeri olmadığını söylemelerine rağmen padişah inanmaz ve delikanlıyı orada öldürtür.
1785 -1839 yıllarında yaşamış osmanlı tarihinin en yanilikçi padişahlarından biridir.III.Selimi tahttan indirilmesinden sonra tahta çıkmıştır.Tarihta genellikle Yeniçeri ocağı'nı kaldırıp Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusunu kurmasıyla bilinir.Bunun dışında resmi gazete çıkaran,posta teşkilatı kuran padişahtır.*ilköğretimi zorunlu yapmıştır bu yüce şahsiyet.
hanımı Bezmi Alem Valide Sultan'ın, halkın içinde bulunan tüm garipler için yaptırdığı ve gelen hiçbir hastadan da 'kesinlikle ücret alınmamasını' emrettiği, gureba hastanesi'nin oluşumunda büyük katkı sahibi olan örnek padişah.
Otuzuncu Osmanlı sultanı. islâm halîfelerinin doksan beşincisidir. mezarı çemberlitaş tadır.
Osmanlı Devletinin ilerlemesini, teknik ve sanâyide devrin seviyesine ulaşılmasını isteyen tedbirli, gayretli bir pâdişâhtı. Devrindeki büyük hâdiseler karşısında aslâ ümidsizlik ve gevşeklik göstermedi. Gayreti sâyesinde devlet, Avrupa tarzında sistemli orduya sâhip oldu.

Avrupa;ya askerlik ve yeni silâhların kullanılmasını öğrenmek için, talebe gönderdi. Askerî Tıbbiye ve Harbiye mekteplerini kurdu. Bu iki müessesenin eğitim ve öğretimini en üst seviyeye çıkarmak için Avrupa;dan hocalar ve mütehassıslar getirdi. Askerî Tıbbiye, Harbiye ve sivil yüksek okulların öğrenci ihtiyâcını karşılamak için medrese ve mekteplere ilâveten sıbyan mekteplerinin üstünde Rüşdiyeler (ortaokul), devlet memurlarının yetiştirilmesi için de Mekteb-i Maârif-i Adlî kuruldu. Ülkenin ihtiyâçlarını karşılamak, çeşitli sâhalarda mütehassıs eleman yetiştirmek içinAvrupa;ya çok sayıda öğrenci gönderildi. Eğitim ve öğretim parasız olup, ilk tahsil mecbûrî hâle getirildi. Açılan okulların seviyesini yükseltmek için ve lüzumlu fen ve teknik kitapların tercümesi için batı dillerinde tercüme bürosu kuruldu. Tekrar Avrupa devletlerinin şehirlerine konsolos gönderilmeye başlandı. 1 Ekim 1831 târihinde Takvim-i Vekâyi adlı gazete, Osmanlı Türkçesi ile ülke içinde çıkarılmaya başlandı. Fransızcası da dış ülkelere gönderildi. Avrupa ülkelerine gönderilen gazeteler ile Türkiye;nin propagandası yapılarak hâdiseler ve ıslâhâtlar dünyâ kamuoyunda değerlendirmeye tâbi tutuldu. Avrupa basınında, Türkiye ve Sultan Mahmûd Hakkında neşredilen yayınlar tâkib edildi.

ikinci Mahmûd Han, hükûmet teşkilâtı usülleri, kıyâfet nizamında yenilikler yaptı. Osmanlı Devlet teşkilâtındaki önceki müesseselerin yerine, Sadrazama Baş Vekil (Başbakan); Defterdara Mâliye Nâzırı (Mâliye Bakanı); Reisü;l-küttâba Hâriciye Nâzırı (Dışişleri Bakanı); Sadrâzam Kethüdâsına Dâhiliye Nâzırı (içişleri Bakanı) denilmeye başlanıldı. Osmanlı Devletinde büyük bir yekün tutan vakıflar için Evkaf Nezâreti kuruldu. Hükûmet ve ahâlinin önemli meselelerinin görüşüldüğü Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye; askerî işlerin görülüp, kararlaştırıldığı Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî müessesesi kuruldu. Memurlar iç ve dış işlerde olmak üzere ikiye ayrılıp, maaşları, rütbe ve derecelerine göre bağlanarak, verilmeye başlanıldı. 1827;de Osmanlı Tıp Fakültesi kuruldu. 1838;de Karantina usûlünü vücûda getirdi. Posta müessesesini kurdu. Posta yollarının kurulmasına çalıştı. Üsküdar;dan izmit;e kadar bir posta yolu yaptırdı. 1831 yılında kısmî nüfus sayımı yapıldı. Arabistan ;dan asker alınmadığı için sayımdan hâriç tutuldu. Nüfus sayımında insan ve servet durumu ölçülmüş oldu. Dört milyon Hıristiyana karşılık sekiz milyon Müslüman ahâlinin sayımı yapıldı. Bölgelerdeki Hıristiyanların sayısı, devlete verilen cizye miktârını da ortaya çıkarmış oldu.

ikinci Mahmûd Hanın ilmi fazla olup, dînî, fennî, teknik, askerî, idârî ve sanat sahalarında kendisini çok iyi yetiştirmişti. Dindar, akıllı, zekî, çalışkan olup, gayret ve azim sâhibiydi. Şâirdi. Adlî mahlasıyla şiir yazardı. ilim, sanat adamlarına ve eserlerine çok alâka gösterirdi. Onlara kıymet verip, himâye ederdi.

Ülkenin îmârına, ilim, sanat, hayır ve sosyal müesseselerine önem veren ikinci Mahmûd Han, pekçok eser yaptırdı. Bâyezîd Yangın Kulesini; Unkapanı ile Azapkapı arasındaki şimdi Unkapanı Köprüsü denilen Mahmûdiye Köprüsünü; Beylerbeyi ve Çırağan saraylarını; Tophâne;de Nusratiye, Bahçekapı;da Hidâyet, Üsküdar;da Adliye, Arnavutköy sâhilinde Tevfikiye câmilerini yaptırdı. Hazret-i Hâlid;in türbesini mükemmel tâmir ettirip, iyi bir hattat olduğundan sandukası pûşîdesi üzerindeki yazıyı kendi el yazıları ile yazdı. Yine güzel bir hüsnü hatla yazdığı Lefkoşe;de Selimiye Câmiinde asılıdır. Tophâne;de Kâdirî Câmii ve tekkesini tâmir ettirdi. ikinci Mahmûd Han, 1820 senesinde Hücre-i saâdete hediye ettiği şamdanla birlikte gönderdiği aşağıdaki yazı, Osmanlı Sultanlarının Resûlullah;a olan hürmet ve muhabbetlerinin bir vesîkasıdır:

Şamdan ihdâya eyledim cüret yâ Resûlallah!

Murâdım der-i ulyâya hizmet, yâ Resûlallah!

Değildir ravdaya şâyeste, destâviz-i nâçizim,

Kabûlünle kıl ihsân u inâyet, yâ Resûlallah!

Kimim var hazretinden gayrı, hâlim eyleyem islam,

Cenâbındandır ihsân u mürüvvet, yâ Resûlallah!

Dahîlek, el-emân, sad el-emân, dergâhına düşdüm,

Terahhüm kıl, bana eyle şefâat yâ Resûlallah!

Dü-âlemde kıl istishâb bu Han Mahmûd-i Adlîyi,

Senindir evvel ü âhırda devlet yâ Resûlallah!

Mısır, Yanya ve Mora gibi vilâyetlerin isyânı ve yeniçerilerin kazan kaldırmaları, yok edilmeleri ve Rus ordularının saldırmaları sırasında Sultan Mahmûd Han, Mekke ve Medîne;yi ancak tamir edebilmiş, kendisinden sonra oğlu Abdülmecîd Han, bunları tezyîn için şaşılacak bir himmet ve gayret göstermiştir.

Kaynak: http://membres.lycos.fr/ecdad/osmanli/padi$ahlar/
Babasi : Sultan 1. Abdülhamid
Annesi : Naksidil Valide Sultan
Dogumu : 20 Temmuz 1785
Vefati : 30 Haziran 1839
Saltanati : 1808 - 1839 (31) sene

Osmanlı sultanlarının otuzuncusu, islam halifelerinin doksanbeşincisi.Anadolu topraklarında ve türk halkına kıyafet devrimini yapan ilk insan.Yeniçeri ocağının kaldırılması ile de devrimci modelini devam ettirmiş, hatta ilk resmi gazete olan Takvim-i Vekayi'nin çıkarması ve ekonomi zirveleri ilede kendisinden sonraki kuşaklara örnek olmuştur.Fikirlerinin devamını ve hareket biçimini Sultan Abdülhamit'te ve Atatürk'te de görmekteyiz.
Kendisine aftedilen efsanleri bir yana koyup incelersek, Osmanlının gelişmeci yüzünü görmek için devrimlerini incelemek yerinde olur kanısındayım.
osmanli devletinin gördügü en hosgörülü padisahlardan biri, belki de en hosgörülüsü. nitekim kendisi dindar biri oldugu halde, ölüm döseginde olan analıgı naksidil valide sultanın hatrını kırmamıs ve gizlice saraya papaz getirtmistir. ayrica (bkz: vakayi hayriye)
üçünü selim'den sonra gelen osmanlı padişahı. üçüncü selim'den itibaren başlayan yenilikçi padişahlar grubu arasında incelenir. üçüncü selim'in (zor koşullar içinde) hazırladığı ortamda yeniliklere devam etmiş, yeniçeri ocağı'nı kapamıştır, yeni ordu biçimleri denemiştir, fransız ordu düzenini örnek almıştır. fakat askeri ve siyasi yönlerinden de önce, fikrimce, sanatçı yönü ile öne çıkmalıdır. tıpkı üçüncü selim gibi sanata o da önem verir. donizetti paşa'yı istanbul'a davet etmiş, ordu bandosunun başına getirmiştir. bu dönemde çatışmalarda mehter takımının eserleri kaybolmuş, fakat donizetti paşa önderliğinde üretilen müzik eserleri arşivlenmiş, (sanırım) kalan müzik tarafından da bulunup düzenlenip günümüzde satışa sunulmuştur.

ayrıyeten, çok başarılı bir okçuymuş 2.mahmud. osmanlı padişahları içinde en iyi, en çok nişana sahip okçulardan biri imiş.
(bkz: mahmut the second)*
eğitim alanında devrim niteliğinde değişiklikler yapmıştır. medreselerin haricinde yenilikçi tarzda öğretim yapan okullar açtı. ilköğretimi zorunlu hale getirdi. tahsil yapması için yurt dışına gönderdiği öğrenciler daha sonra ittihatçileri oluşturacaktı.
yeniçeri ocaklarını kapatan padişah.
yenilikçi yapısından dolayı bizzat yüzüne karşı gavur padişah denilen osmanlı hükümdarı, ayrıca kız rüştiyelerini açmış, hayata geçirmiştir.
amcası sultan üçüncü selim den oldukça etkilenmiş, yönetiminde ise tam bir devlet adamı sıkıntısı çekmiştir. osmanlı açısından iç**** ve dış olayların** en yoğun olduğu bir zaman diliminde bahtsız bedevi konumunda padişahlık yapmış, reformist yapısıyla dikkat çekmiştir. bana kalırsa osmanlı tarihinde en istekli ve azimli padişah olmuştur. tahta çıkışının ilk yıllarında alemdar mustafa paşa nın arkasında durmayışı ise en büyük yanlışıdır denebilir.

gerileme ve çöküş dönemlerinin tartışmasız en önemli ve büyük padişahıdır ancak son yıllarda gazlanan ikinci abdülhamid profiliyle yarışması zor görünmekte.
döneminde en çok ıslahat yapılan osmanlı padişahlarından birisidir. yapılan ıslahatlara göz atıldığında;

yeniçeri ocağı kaldırılmıştır.
yeniçeri ocağı yerine asakir-i mansure-i muhammediyye adıyla yeni bir ordu kurulmuştur.
eyaletlerde güvenliği sağlamak amacıyla redif birlikleri kurulmuştur.
mehterhane kapatılarak askeri bando okulu açılmıştır.
harp okulu ve askeri tıp okulu açılmıştır.
tımar sistemi kaldırılmıştır.
divan- ı hümayun kaldırılarak bakanlıklar kurulmuştur.
avrupa'ya ilk kez öğrenci gönderilmiştir.
ilköğretim zorunluluğu getirilmiştir.
ilk resmi gazete takvim-i vekayi çıkarılmıştır.
1831'de ilk nüfus sayımı yapılmıştır.
karantina örgütü kurulmuştur.
köy ve mahalle muhtarlıkları kurulmuştur.
memurlar kul olmaktan çıkarılmış ve maaşa bağlanmıştır.
pasaport zorunluluğu getirilmiştir.
devlet memuru yetiştirmek için mekteb-i maarif-i adliye açılmıştır...
yarışı üçüncü mahmut ile, birinci mahmut arasında tamamlayan mahmut tur.
ilk defa üç senelik ilköğretimi zorunlu kılmıştır. * *
yabancı kaynaklarda osmanlının değil türkiye nin modernleşme hareketini başlatan kişi olarak kabul edilir. tarihçilere göre türk olduğunu farkeden ilk osmanlı padişah 2. mahmuttur.

sarık yerine fes, şalvar yerine pantalon, çarık yerine modern ayakkabı giyilmesini zorunlu kılmış hristiyan azınlığın haklarını genişletmiş, islam alimlerinin günahtır, haramdır sözlerini dinlemeyerek resmi dairelere portresini astırmıştır.

(bkz: gavur padişah)
tebaamdan müslümanları camide, hristiyanları kilisede, musevileri havrada görmek isterim.

sözlerinin sahibidir.
Osmanlı'nın başına geçmiş en tilki ve en zeki padişahlardandır.
II. Mahmut, şehzadeliği sırasında, sultan olan amcası III. Selim tarafından himaye edilmiş ve eğitimiyle bizzat ilgilenilmişti. III. Selim tahttan indirildikten sonra ise, tahta çıkan IV. Mustafa tarafından katledilmek istenmiş fakat Harem'deki kadınlardan birisinin sayesinde çatı arasına kaçarak canını zor kurtarmıştır. Mehmet Alkan hoca bu olayı, Harem'in Osmanlı siyasetindeki son etkisi olarak adlandırır. Devam edersek, Şehzade Mahmut, istanbul'a III. Selim'i tahta çıkarmaya gelen Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşatarafından, III. Selim daha önceden katlolunduğu için, tahta çıkarılmıştır. Bu noktadan sonra izlediği siyasetse takdire şayandır:
Tahta geçtiğinde, siyasi bir desteğe haiz olmayan ve Yeniçeri güruhunun da pek iyi gözle bakmadığı Mahmut, iktidarını sağlamlaştırmak için askeri güce ihtiyaç duyuyordu. O askeri güç ise, dönemin feodal beyleri olan ayanlarda vardı: Böylece Mahmut, sultanlığını korumak için, ayanlarla Sened-i ittifak adı verilen antlaşmayı imzalamıştı. Ayanların, bu antlaşmayı imza etmek için şehre gelişleri de oldukça görkemliydi: Birbirinden ilginç kıyafetlere haiz hassa askerleriyle kente gelen ayanlar, aslında Mahmut'un gövde gösterisi niteliğindeydi. Bir süre sonra, iktidarını sağlamlaştıran Mahmut, mutlak egemenliğini sağlamak için ayanlarla hesaplaşmak zorunda olduğunu biliyordu: Ayanları görüşme bahanesiyle bir araya topladı ve onlardan ani bir biçimde kurtuldu: Hepsini öldürttü. Birkaç ayan hariç* artık mutlak otoriteye sahipti. Yeniçerilerle de hesaplaşmak için bekleyen Mahmut, amcası Selim'in düştüğü hataya düşmemek için en uygun anı kolladı ve Yunan isyanı sırasında askerlerin isteksiz savaştığı propagandasının da yardımıyla 1826 yılında harekete geçti Halktan da destek alarak Yeniçerilerin kökünü kazıdı. Vakayı Hayriye sonrası şehirde yaşayan tüm Yeniçeriler katledildi ve hatta mezarları bile bozuldu. Fakat bu olay, henüz o sırada devam eden Yunan Savaşı'nı olumsuz etkiledi çünkü elde doğru düzgün bir düzenli ordu kalmamıştı. Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla bir ordu kurdu fakat bu ordu hemen faaliyete geçemedi.
Mahmut, nazarımda devletin üçüncü kurucusudur, Osman Bey ve Fatih'ten sonra. Kendisi döneminde, Cumhuriyet dönemine de taşınacak olan bürokratik yapıların temeli kuruldu. Modern anlamdaki orduya benzeyen bir ordu yapısı teşekkül etmeye çalıştı. Postane, çiçek aşısı, tulumba ekibi vb gibi birçok yeniliğe imza attı. Kısacası, Osmanlı imparatorluğu bir müddet daha düşe kalka varlığını idame ettirdiyse bunda hiç kuşkusuz en büyük hisselerden birisini Mahmut'a vermeliyiz.
bir rivayete göre gavur padişah söylemi yüzüne karşı söylenmiştir veya bulunduğu bir ortamda duyabileceği tonda.
darbe geleneğini getirmiş pek asil bir o kadar da zeki Osmanlı hakanıdır. mekan-ı cennet bi sürü reform yaptı. japonyada meiji, osmanlı'da Mahmud.
tarihin arka odası adlı programdan öğrendiğime göre üç tane atasözünün mimari olan padişahtır.

bunlar;

(bkz: vermeyince mabud neylesin mahmut)*
(bkz: denize düşen yılana sarılır)*
(bkz: ya devlet başa ya kuzgun leşe)*
ikinci abdülhamid diye ağlayanların adam gibi okumaları gereken yegane adamdır.