bugün

kafir olduklarını söyleyenler vardır. katılmamak elde değildir.
dördü de müslümandır. kafir olduklarını söyleyenler kafirdir...
(bkz: tekfir edeni tekfir etmekle tekfir olmak)
(bkz: said kürdi)
onlardan değilsen sana zalim derler
onlara aldırma hayyam dostum...
(bkz: ahenkli isimler)
ilk dördü dışındakiler şakirtlerin atalarıdır.
keynes,newton,ibni haldun,einstein hakkında ortak değerlendirme yapma teşebbüsü gibi şaçma bir şeydir,bizden istenen. yukardakiler din alimidir,ömer hayyam hariç. hepsinin maksadı aynı olsa da yolu,ekolleri farklı. tıpkı yazdığım dört kişinin ilim adamı olup, bilime çabalayıp branşlarının farklı olması gibi.

ayrıca 2. enrtyde tahin ile pekmez e katılıyorum. bu konuda direk hz muhammed in sözü var. ben imanın,islamın şartına,kur an ayetlerine inanmıyorum,diyen hariç, kimin kafir olduğuna karar vermek allaha aittir. hele yukardaki ekser islam alimlerinin büyük gördüğü zatlara dil uzatmak ayarsızlıktır,cahilce veya ahmakça bir havlamaktır. utanma birde yunus emreyi,abdülkadir geylaniyi,imam gazaliyi,imam rabbaniyi de ekle de tüm büyük alimleri kafir eyle,fetvan ile.
sayın okuyucu bu entrye kadar okuduklarının hepsi birer safsatadan ibaretti. şimdi konuyu asıl manasıyla içimize sindirerek hapsedelim ve kabullenemediğimiz bir konuda sonsuza kadar mahpus kalalım. bu senin zihinsel imkansızlığın ve taassubunla alakalı bir durumdur artık. ne bok yersen ye...

ebet sırasıyla özet geçerek kısaca şu herifleri bir inceleyelim. daha önce yazdığım entryleri okuyarak engin ve derin, yoğun, fevkalade yüksek tecrübelerimden istifade edebilirsin artık.

öncelikle ibn arabi yani şeyhül ekfer (biz ona bizzat kafirlerin şeyhi diyoruz) için; (bkz: ibn arabi/#9401369)

sonra sarhoş hayyam ise mutezile fırkasından olup malum rubaileriyle birlikte bir müslümanın asla ve asla söylemeyeceği sözler sarf ederek kubur faresi bir zihniyetin eseri haline gelmiştir. bu vesiyle günahkarların takdirini toplayan biri olmuştur.

mevlana ve said nursi ise aynı bokun laciverdidir.
mevlana, mesnevisinin önsöznüde yavaşça sıvazlamaya başlar. hikayeriyle bu süreci tamamen püsüre bağlayarak ilmi kelamda işin bokunu çıkartır.
mesnevinin önsöznüde mesneviyi kuran ile kıyaslyarak; ona mesnevinin allah tarafından yazdırılan bir kitap olduğunu ileriye sürerek, nübüvvetin yani veliliği nebilikten üstün olduğunu söyler. çünkü velilik onun için çalışarak elde edilen ve peygamberlik gibi gökten zembille inen bir meziyet olmadığını iddia eder. ayrıca şems ile aralarındaki münasebetin özellikli bir yeri vardır. hikayerinden en meşhuru ise muhakkak şehvetin sonu isimli kabak hikayesidir. hikaye eşeğin sikini oldukça cezbedici anlatır ki benim bile içim gitmiştir doğrusu... bu durumda kendisinin nasıl bir hale düştüğünü hayal etmek odukça güçtür.

said nursi ise bizim bildiğimiz cifrci/ebcedci saidin ta kendisidir. bildiğin kabalacı canım işte. bununda bir risale i nuru vardır. mevlana gibi o da kitaplarının ön sözünde kendi kitabını kuranla mukayese eder. aşk attırır... (bkz: risale i nur vs kuran ı kerim/#11212911) *
tabi öncelikle bu isimler elbette göte kadar vahdeti vucud felsefesine bulaşnmış tasavvufçulardır. islam adına büyük bir utançtır. tasavvuf erbabı için kafir hükmünü vermek elbette zır bir iş değildir. çünkü haddizatında islami usuller beliidir. tasavvuf kişilerinin keşif'i bir usulu olarak ele almaları her türlü sapkn düşünce fikrine zemin hazırlayan bir gerçektir. keşif, onlara göre bir rüya ve bir sarhoşluk halidir. zahirden çok batın ile hükmetmeleri bu sebepledir. oysaki keşif islamda kesinlikle bir usul değildir. kaynaklar bellidir ve bunlar sapıktırlar kardeşim...

unutmadan gazali'nin bu kişilerin biraz daha dışında kalıdğını söyleyelim. çünkü kendisi bir dönem kelam ve felsefe ile iştigal etmiş olduğu gibi tasavvuflada içli dışlı olmuştur. sonra hayatının son dönemlerinde bu yolun yanlış ve sakat bir yol olduğunu kendiside zikretmiştir.
abdulkadir geylani ise bir tasavvuf adamı değildi. bu onu tasavvuf adı altına çekip nemalanmak isteyen çevrelerin uydurmasıdır.
imam rabbani ise mektubat adındaki kitabıyla beni en çok güldüren adamdır. daha kitabının başlarında kadınlar hakkında şöyle bir şeyden bahserek, kadınların organlarından Allah'ın zati sıfatlarının tecelli ettiğini söyleme gibi bir terbiyesizlikte bulunmuştur. tüh ona!

--spoiler--

''kıymetli emirlerinize uyarak bu mektubu yüzümün karasıyla yazıyorum. dağınık, bozuk olan hallerimi titreyerek arzediyorum. bu yolda ilerlerken, allahu teala'nın ismi zahirleri o kadar çok tecelli etti ki, her şeyde ayrı ayrı göründü. hatta nisa (kadınlar) şeklinde, onların organları haline ayrı ayrı zahir oldu.''
--spoiler--
falan demiştir. bu adam. ne içtiğini ben hala anlayamadım. kaldı ki bu değil diğerlerinin nasıl bu kafayı yakaladığını hiç anlayamadım. anlayanlar varsa aynısından banada içirsin efendim.
yukardaki yazıma edepsiz bir üslubla birebir entry giren kişiye kale almayacaktım devenin düzeltilecek yeri olmaması misali. zaten vaktim de yoktu. lakin,kaynaksız hurafelerini gerçek zanneden safi biri çıkabilir diye kalbim maskesini düşürmem için zorladı beni. bu entr nin akabinde daha da cevap vermeyeceğim. istediği kadar iftira edebilir islam alimlerine. kaynaksız çamur atabilir;hatta allahlığa soyunup onu bunu kafir ilan edebilir kibirli bir meczuplukla;çünkü onların zihni bir amaç için çalışmakta. din adına yapar gözüküp din alimlerine,dolaylı olarak da islama çamur atmak,safi insanların zihninde şüpheler uyandırmak. zaten en sonda bu geniş katılımlı,bilinçli amaca dair verdiğim bakınızı da okumanızı öneririm.

uzun entry üşenilip okunmadığından kısaca özetlemeye çalışacağim. yazar demiş ki, allahlığa soyunup, kendini tek otorite görerek: önceki yazılar safsatadan ibaretti. asıl manasıyla ben açıkladım, inanmazsanız sizin zihinsel taassubunuzdan diye. bu cümleler sonrası insan gülmeden edemiyor. işin komikliği üç,beş kavramı bir araya getirip kaynaksız ve terbiyesiz bir yazıyla yazdıklarını kesin kanıt zanneden kibirli,nickaltını dahi kendi dolduran acayip bir cehl-i mürekkeb karşı karşıya oluşumuz.

ibni arabi nin görüşleri diye güya engin,fevkalade tecrübelerini aktaran yazarın kendine yakışır bir biçimde tüm bkz ları boş. diğer dedikleri de kaynaksız bire laf ebeliği. kaynak demişken,beni bilenler bilir, burada birçok prof dan veya en önemli,geniş eser islam ansiklopedisinden yazacaktım. her yazdığımı oradan teyit ettim elbet. lakin, bu tiplerin dahi laf edemeyeceği onlara yakın, mütedeyyin çizgiye uzak milliyet gazetenin verdiği "tarikatler ansiklopedisinden" deliller vereceğim ki hiçbir dayanakları kalmasın. yazıdaki tırnak içleri oradan yaptığım alıntılardan oluşmaktadır.

endülüste doğan ve farklı bir kültür,zaman ve mizacın şekillendirdiği ibni arabi "islam tasavvuf düşüncesinin önde gelen şahsiyetidir." tam bir kalp ehli olan arabi nin "mekkede dört yıl kaldığı dönem tam bir ruh coşkunluğu içinde,gece gündüz demeden kabeyi tavaf ederek ve kitap yazma faaliyetlerine endülüste başladığından,tavaftan geri kalan vakitlerinde kitap okumakla geçiriyordu. okumak kadar yazmak faaliyeti de verimlilik bakımından en üst düzeye çıkmıştı. dört önemli eseri burada yazılmış,meşhur fütuhatı mekkiye nin de temel taşları konulmuştu."

uzun süre kaldığı konya dahil birçok kent sonrası yine şam a döndü. "büyük mutasavvıfın son on yılı burada geçecekti.burada şehrin mutaassıb çevreleri ve uleması o zamana dek hiç karşılaşmadıkları bir ruh zenginliğine sahip tasavvuf büyüğünü anlayamadılar. aslında kendisini çekemeyenlerle bir ilişkisi olduğuda söylenemezdi;çünkü dış alemden alakasını kesmiş,günlerini ibadet,zikir,kitab yazmak ve talebeleriyle okumakla geçiriyordu. ibni arabi kadar hiçbir düşünce adamının eseri anadoluda yaygınlık kazanmamış denebilir." hazretin sentez sürecini kanımca anlayabilmemiz olanaksızdır.
ondan rivayet olunan bizden olmayanlar bizi okumasın kelamı hele maddeci olmuş,kalpleri katılaşmış bizlere direk hitaptır. aşk-cezbe ile söyler kelamını. dediğim gibi onun farklı kültür,zaman ve mizacının şekillendirdiği sırlı üslubunu maddi kelimelerle anlamak zor ve güçtür. o şahsına münhasırdır. izlediği yol da herkese açık, geniş ve herkesin izleyebileceği sahabe mesleği misali umumi değildir. bu sebeble imam rabbani bu "seyri süluk sonrası fenafillah mertebesinin nihai olmadığını, cezbe sonrası tabii hale gelen salik in her ne kadar kainatın varlığının allaha nispetle yok gibi oluşunu,ve yaratılanların da allahın gücü ile oluşunu müşahede etse de,allahla-kainatı ayırmasının gerekliliğini belirtir ve bunu vahdeti şuhud diye tanımlar. vahdeti vücud da ise bu yapılmaz."

mevlana meselesine gelirsek. mevlana moğollar nedeniyle nice alim,bilginin akın ettiği koca selçuklu şehri konyada babası alimler sultanı diye vasıflandırılan bahaaddin veled himayesinde "zamanın tüm ilimlerini okumuş" bir şekilde yetiştirildi. senin anladığın tarzda kelamcı yani felsefeci ismi istersen-ki örnek çok- galatasaray üniv. fen-edebiyat fakültesi eski dekanı prof.kenan gürsoy u veya cambridge de masterını, berlinde de felsefe doktorası yapmış büyük edip,alim muhammed ikbal in mevlanayı öven yazılarına,hayranlıklarına bak,anla.

tüm büyük alimlere kendini peygamber görüyor iftirası atılmıştır,neredeyse. ilhamla yazdık demesine rağmen, zihinleri bulandırmak için bunlara vahiy gelmiş diye propaganda olarak dillendirmiştir hep kimileri. şimdi bile olmuyor mu? dindar siyasilere kafir diyen ateist tanıdıklarım var. lan sana mı kaldı dinsiz, bu iş? bunu diyorum,çünkü 1000 kat daha fazla alimlere saldırıyor bu komünist,ateist tayfa. biliyor ki onları kirletebilirseler hem sonda dediğim tatmini yaşarlar hem dünyada da iktidar olurlar,herneyse. mevlana o günden sezmiş olsa gerek, demiş:" Canım bedenimde oldukça Kuran ın kuluyum,Seçilmiş Muhammed in yolunun toprağıyım. Birisi sözlerimden, bundan başka bir söz naklederse,O nakledenlerden de bezmişim, o sözlerden de." işin daha vahimi: tefsir ilmi diye bir şeyden bu cahillerin haberi olmaması. bu bilgisizliklerine rağmen, bu zatların kurandan ilhamla yazdıkları izahlara, kuran a rakip diye kafa karıştırmaya çabalarken rezil olmalarıdır.
kabak olayı ise temsili bir meseledir.okuyunca görülür ki batıni bir manayı ifade içindir.kaldı ki zahir anlamda şehvetin,kanaatsizliğin,nefsin insanı sürüklediği kötü sondan başka bir anlam da çıkmıyor. bence,mevlana nın tek hatası, günümüz sapıklarında sıkça görülen hayvanlara hatta küçücük çocuklara saldırmaya kadar işi azıtan,içleri gidenlerin olacağı bir zamanın geleceğini kestiremeyip, abazaların eline koz vermesidir,tıpkı şarap kelimesinin ilahi aşk olduğunu idrak edemeyen edebiyattan nasipsiz cahillerde olduğu gibi.

said nursi ye gelirsek: ona düşmanlık sadece siyasi sebeblerle. onun amacı ise harf inkılabı ve yaşanan tek parti süresinde sıfır noktasına yaklaşan dini ilimlere, iman ilmi talebine destek vermekten ibarettir. türkiye o dönemde tayyip erdoğanın da şimdi mitinglerde kullandığı gibi türkiye alimi bırak gassal bile bulamamış, inönü yaklaşan seçimde tarumar olmamak için celalettin ökten e bu sebeble 10 aylık ihl kursu aç talimatı verdirmiştir.

yaşanan özetle:emevilerin, hz hüseyine, abbasilerin ebu hanifeye yaptığı gibi nice örnek verebileceğim bir siyasi düşmanlıktır.çünkü, kaynağımız hep diyor ki:"300 den fazla mehkemeden beraat eden,-hatta sonra kaziyye i muhkeme bile çıkmış dava açılamayacağına-polise en ufak direnç göstermeyen,davaları beraatle neticelenen,örgütü,maddi eylemi,direnişi,yazı ve sözlerinde suç olmayan ve sadece kötü niyet ihtimali ile suçlanan birisidir." yine kitapta deniyor ki:"türkiye nin ihtiyacı olan gelişim çizgisine ters düştüğüne inanıyorum. ancak başka yerde siyasetten şeytandan kaçar gibi kaçar,sadece pasif direniş yapar,(gandi nin sivil itaatsizliği)laikliği dinsizlere karışmadığınız gibi bize de karışmayın diye yorumlar der,lakin milliyet yayını ya devleti yıkabilir de der,bir,iki 1960 darbesi yanlısı kişiye atıfla." o kişiler de yine dindar diye menderese olan desteğinden dolayı,yani vehimden,siyasi kinden bu cümleleri söyleyen halk partili yazarlardır.

eserde "said nursi bir ömür boyu (iman) inancı uğruna kavga verişini, taktir etmişimdir,der." yani isnad edilen kabala,batınilik,ismailiye takiyyesi hayatı meydanda olan,mahkemenin ortasında eli kelepçeli namaz kılan pervasız biri için komik bir iddiadır. hasan sabbahlar,hurufiler ile iran atıfı yapılıyorsa,bu da daima selçuklu ve osmanlı nın ve alimlerinin siyasi ve birçok dini konuda rakibi olan şiiliğe, bir sünni olarak ne kadar uzak olduğunu bilmeyecek bir cahilliğe götürür bizi. avamın, cahilce şii irana gidin,vehhabi s.arabistan gidin demesi ehli sünnet nazarında itibarsız ve komik bir cümledir. ayrıca sultan abdülhamid ve ittihad terakkiye de karşı olan ve her isnadla itibarsızlaştırılmaya çalışılan said nursi nin hiçbir zaman hurufilikle suçlanmaması bu isnadın da iftira olduğuna ayrıca delildir. çünkü,dinsizlikle eş değer hurufilikle onu rezil edebilmek kolayken kimse bunu diyememiştir. kaldı ki hurufiler:ruhu,ahireti takiyye icabı kabul eder. oysa nursi onları ispata onlarca eser yazmıştır. hurufilerde ana kitap cavidanname iken nursi sadece kuranı rehber edinir. onlar dini hükümleri kendi düşünceleri ve inanişları doğrultusunda tevil ederken,nursi şeriatın her meselesine başını vermeye hazır bir yapıdadır. türk hurufilerin çoğu alevi-bektaşi iken nursi ve talebeleri ehli sünnettir ve de bektaşi veya herhangi bir tarikatten de değildir.

tasavvufu dinsizlikle eş değer gören ve her alime çamur atan sözlük yazarı kendini de belli etmiş, sahih birçok kaynakta geçen "Kişi kardeşini kâfirlikle suçlarsa, şüphesiz ki, kâfirlik ikisinden birine döner." hadisine mazhar olmuştur. tüm islam dünyasında yüz milyonlarca talebeleri olmuş bu kişilerin ve izleyenlerin kafir olması aklın,insafın yanısıra diyanete göre de mümkün değildir,bunlar iftiradır. bu sebeble de bu isnad yazarın üzerinde kalacaktır. tavsiyem,aşağıdaki bahsettiğim tiplerden değilse, tövbe edip aklını başına almasıdır. bir diğer aklını başına alması gereken konu abdulkadir geylani nin tasavvufla ilgisinin olmadığı iddiasıdır. tüm ilimlerde otorite oluşu bir yana onun istisnasız,tüm kitaplarda geçen esas vasfı, "kadiriye tarikatının kurucusu" olmasıdır.zaten adı üzerindedir. somut bir gerçekliktir.cahilliğini ispat için bunlar yeterlidir. etrafımızda dahi zaten birçok kadiri vardır.hepsi akaidi sağlam,ehli sünnettir.

son olarak imam gazzali, aklını felsefeyi islam zannetmekle veya daha yukarıda görmekle bozmuş yazarın iddiasının aksine gazzali tabiri yerindeyse devrin ord.prof u iken,felsefede dahi otorite iken iç aleme,tasavvufa yönelmiştir. merkez efendi,aziz mahmud hüdai,imam gazzali,esad coşan,annemarie schimmel,necip fazıl misali milyonlarca ilimde-sanatta otorite olup tasavvufa yönelmiş kişi mevcuttur.

(bkz: inançsızlık dinine inanan inançsız yobaz)

ekleme:imla düzeltimi
güncel Önemli Başlıklar