bugün

dirlik, bas dinçliği, gonul rahatligi, rahatlik anlamina gelen kelimedir.
(bkz: nisyan)
susmakla elde edildiğine dair yanılgılar yaratan şey.
alakası yok.
sahafların ,gerçekten kitap kokan kitapların ve kadın kokan kadınların önemli bir yer tuttuğu tanpınar eseri..
gönenç, inşirah , erinç , baysallık eşanlamları olan kelime.
ahmet hamdi tanpınar'ın türk edebiyatının en iyilerinden kabul edilen romanı.

huzur'ın kahramanlarından mümtaz, roman boyunca kendisini "huzur"a kavuşturacak iç nizamı aramaktadır. eserde hastalık, ölüm, tabita, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh hallei ve estetik fikirler iç içe verilir. ancak bütün bunların üzerinde romana hakim olan müntaz'la nuran2ın aşlklarıdır. istanbul, bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, adeta bir roman kahramanı gibi ele alınır.

huzur için belli bir dünya görüşüne, bir hayat nizamına kavuşamamış cumhuriyet aydınlarıın "huzursuzlukları"nı dile getiriyor denebilir.
(arka kapaktan)
insanın genelllikle yalnız kaldığında sorunlardan uzaklaşma ferahlama kendinle başbaşa keyif dolu dakikalar geçirme durumu.Mutluluğun indsan üstünde bıraktığı etki.
islamda olduğu söylenen kavram.

(bkz: huzur islamdadır)
kalamıştan almaya gidilen duygu
(bkz: mutluluk)
cama oturmuş annemi bekliyorum , çalıştığı ve doktor olduğu için onunla çok vakit geçirme lüksüm yok bu yüzden onu gördüğüm her an benim için çok değerli , köprünün üzerinden ince silüetinin belirdiğini görüyorum , birazdan eli kolu dolu olarak gelecek , telaşla torbaları masaya bırakıp anneannemin demlediği çaya eşlik etmesi için getirdiği tahinli çörekleri çıkartacak , annem , anneannem ve ben pencereden dışarıyı seyrederek oturacağız , annemin dizine başımı kyup saçlarımı okşatacağım

şimdi yad ettiğim , tekrar yaşamak için neler vermezdim dediğim çocukluğuma ait bir anı buram buram huzur kokan
sıcaklıktır.üşüdügü yerlerini ısıtabiliyorsa tabii..
sıcak bir ev, sıcak bir çorba, sıcak bir kuçak mesela.
yıllar yıllar önce (1999) şehir tiyatroları tarafından sahnelenmiştir. romanı oyunlaştıran kenan ışık isimli zat aynı zamanda rejiyi de üstlenmişti (zate kendisi o vakitler şehir tiyatroları'nın genel sanat yönetmeni ve henüz meşhur değil). hatırladığım kadarıyla murat daltaban ve bennu yıldırımlar oyunda öne çıkan oyunculardı.
sevgilin yanında olduğunda hissettiğin şey.
(bkz: varlığı huzur verenler).
bulması zor , kaybetmesi kolay şey. *
bir kitap ismi olduğu kadar bir sokak ismidir aynı zamanda huzur. bugünlerde de bir şarkı ismidir belki de. fakat, en nihayetinde tüm insanların yakalamak için verdikleri eşsiz mücadelelere fazlasıyla değecek kavramdır.
"huzur ruhun şerefsizliğidir" demiştir dostoyevski.
orta gelirli bir kadının gittiğinde, kocasının huzurunu kaçırdığı mağazalar zinciri. (bkz: 12 taksit kol gibi fiyat)
kactigi an inekleri sütten kesen bi$ey
en çok yokluğunda anlaşılan şey.
zaman nakkaşı tanpınar'ın siyah-beyaz film tadındaki romanı. marx'ı müşahhas kılan balzac ise cemil meriç'i ete kemiğe büründüren de aha bu romandır zannımca. (bkz: gayrikabili kıyas)
(bkz: huzur duruşu)
türk edebiyatının en iyi işlenmiş on romanından biridir. ahmet hamdi tanpınar arka plana, dış mekana ve iç mekana öylesine hakimdir ki... türk edebiyatında eşine az rastlanılacak başarıda doğa ve insan tasvirleri, mükemmel benzetmeler, ince ve duyarlı bir adamın zihninde olağandışı bir kültürle yoğrulmuş felsefe anlayışı. sanırım bu kitap bir kerede okunup kütüphanenin tozlu raflarına terkedilecek bir eser değil, sürekli baş ucunda bulunması gereken bir kitaptır. yaşamın içindeki her durum, kararsızlık, neşe, üzüntü ve insanoğlunun karşılasabileceği tüm kasvetli ve saadet dolu ruh halleri bu kitap da mevcuttur. ahmet hamdi tanpınar'ın 47 yaşında kaleme aldığı bu eser, dünü ve bugünü başarıyla resmeder. fotoğraf albümünün tozlu raflarında bir fotoğrafa mahkum kalmış eski dostlar canlanır; yüzyıllardır başıboş dolanan hayaletler anılmanın sevinciyle ruhunuza saldırırlar.
Huzur

1949 tarihinde basılan "Huzur", Ahmet Hamdi Tanpınar'ın en tanınmış romanıdır. Dört bölümden oluşan kitabın her bölümü, öykünün dört kahramanının, ihsan, Nuran, Suat ve Mümtaz'ın adlarıyla verilir. Ancak, romanın ana karakteri Mümtaz'dır. Yazar, diğer üç karakteri de Mümtaz'la olan ilişkileri çerçevesinde tanıtır bize. Roman, bir olayı anlatmak için değil, karakterlerin ruh ve düşünce dünyalarını anlatmaya yöneliktir. Yine de kısa bir özet yapılması gerekirse, Mümtaz ve Suat'ın Nuran'a olan aşklarıdır öykünün merkezi. Mümtaz ve Nuran birbirini sevmekte ve evlenmeyi tasarlamaktadırlar. Ümitsizliğe düşen Suat ise kendini asarak intihar eder. Bu trajedi nedeni ile Nuran'dan ayrılan Mümtaz'ın iç dünyası yıkılmıştır. Radyoda II.Dünya savaşının başladığı haberi verildiği sırada, Suat'ın hayalini gören Mümtaz merdiven başına yıkılır (bazı edebiyat incelemecileri, sonda Mümtaz'ın öldüğü biçiminde yorumlar yapmış olsalar da, Tanpınar'ın metninde ölüm telaffuz edilmiyor).

"Huzur", Osmanlı-Türk romanının ana sorunsalı üzerine kurulu. Doğu-Batı karşıtlığı olarak özetlenebilecek bu sorunsal, Osmanlı aydınının kimliğini aramasının bir metaforudur. Geleneksel değerler ve ahlakı Doğu, Aydınlanma düşüncesini ve modernleşmeyi Batı temsil eder. Tanpınar, bu kez Cumhuriyet projesinin dönüp dolaşıp aynı karşıtlığa geldiğini savunuyor. Cumhuriyet devrimleri ile başlayan modern yaşam tarzları, geçmişi ihmale ve insanları kendisine yabancılaştırmaktadır. Yazar'a göre, "hayat ve halk, yani asıl kütle devlete yetişmek mecburiyetinde" kalmıştır.

Birinci dönem Türk romanında mekan Doğu-Batı değerlerini temsil etmek bakımından bir anlam taşıyor ve kent ikiye ayrılıyordu. istanbul tarafının mahalleleri Osmanlı-islam geleneklerinin, göreneklerinin değerlerinin yaşadığı semtlerdi. Beyoğlu tarafı ise kentin Batılılaşmış öteki yarısıydı. Oturulan mekan olarak konak ve apartman Doğu-Batı karşıtlığının simgesiydi. ilk dönem yazarları arasında, Doğu-Batı karşıtlığı ve kimlik sorununu, istanbul'un farklı semtlerini karşı karşı getirerek işleyen Ahmet Hamdi Tanpınar, kuşkusuz en rafine örnektir. "Beş Şehir"(1946) adlı denemesinde, "Beyoğlu, küçük ve orjinalite damgası çoktan kaybolmuş, hatta bu damgayı üstünde bir defa bile duymamış en ucuz cinsinden bir 19.yüzyıl Avrupa'sıdır" biçiminde vurguladığı Batılı semt farklılaşmasını, "Huzur" romanında, öykünün merkezine koymuştur. Tanpınar, "Huzur"un ilk bölümünde kentin yoksul mahallelerini ve insanlarını anlatır. "Bir nevi cüzzama yakalanmış, onun tarafından iki yana sıralanmış evlerin duvarına kadar yer yer soyulan yol..." cümleleriyle aktarılan hazin manzara, "Sefiller" romanında, Victor Hugo'nun "duvarlar sanki cüzzam illetine tutulmuşlardı" tasviriyle aynı imgede buluşur.

Romanın en başarılı yerleri, Mümtaz'ın içlerinde düşlerini yaşadığı istanbul manzaralarının "resmedildiği" yerlerdir. Tanpınar, okuyucusunu Mümtaz ile birlikte, Beyazıt Sahaflar Çarşısında, salaş dükkanlarda, bit pazarında, Çekmece'de balıkçı muhitinde ve kır kahvelerinde dolaştırırken, istanbul'un bir kronikçisi, istanbul'da eski zamanın donup kaldığı ve biriktiği köşelerin bir tasvircisi oluyor. Huzur'un sonraki bölümlerinde Boğaz'a, zengin bir eve, sanki başka bir dünyaya geçeriz. Pırıl pırıl görünen modern semtte önceleri çok mutlu olan Mümtaz, giderek bu çevrede yaşayan insanlardan kaynaklanan olayların sonucunda yıkılır. Geçilmemesi gereken bir sınırı çiğnemiştir o!

A. Ömer Türke

http://www.pandora.com.tr/Sahaf/eski.asp?pid=20