bugün

çoğunlukla hüsranla bitmesine rağmen, insanın içinde bir umuttur hep.

hoşlanılan kıza duyguları açıklayana kadar hep en iyi ihtimaller düşünülür, güzel güzel derdini anlatırken hayal eder insan kendini. fakat o önemli an geldiğinde kelimeler düğümlenir, önceden planlanan hiçbir cümle ağızdan çıkmaz ve akla ne gelirse o söylenir. kızın karşısında utangaçlıktan kızarmış ve bir çocuk gibi konuşan adam vardır.
yürek ister. bildiğin göt ister arkadaş. seviyorsa açılır, günü birlikse hiç beklemeden açılır.
başlarken zor, başladıktan sonra kolaydır. zira başladıktan sonra otomatikman saçmalamaya başlıyor insan, patır patır dökülüyor kelimeler ağızdan. ama işte o ilk an var ya, ben onun amına koyim. saygılar.
(bkz: ona küçük süprizler yapın)
(bkz: seviyorsan git konuş abi)
açılşım şekline göre değişir. kıza kendini göstermek için alınan hediyelerden dolayı borç kesesinin açılımı, üstünde bulunan elbiselerin açılımı, kız dan tepki alamayınca gördüğü gerçek karşısında birde açılan göz vardır.
Malum kişi sizin çok iyi bir arkadaşınız değilse, kaybedeceğiniz de hiç bir şey yok demektir. Hoşlanıyorsanız gidip konuşacaksınız, evet derse ne mutlu, yok istemem derse de sallayın canım size kız mı yok.
öyle kağıt mağıt göndermeyin gidin karşınıza alın konuşun tabii yürek meselesidir.
mecburi bir durumdur. neticede ömür boyu platonik takılamasın ki.
-tuğba baksana bi
-efendim
-sen ve ben bişeyler
-hmm devam et
-sen ve ben kadıköyde bi yemek yesek mi ?
-biz zaten çıkıyoruz gerizekalı
-o heyecanı tekrar yaşamak istedim niye tersliyosun kaltak
-heyecanmış lahmancuncuda çıkma teklifi etmiştin bana öküz
Havuza atlamak gibidir bence, Önce ayak parmak uçlarını buz gibi suya sokarsın, tatlı bir üşüme gelir önce. atlasam mı atlamasam mı dersiniz. Acaba doğru zaman şimdi mi dersiniz. ama karar verdiğinizde o suya atlarsınız, ama sadece bir kaç saniyelik bekleme süresinden sonra şunu dersiniz.

iyiki yapmışım.
(bkz: teşhircilik)
ne derseniz deyin çok zor olay, ne dediğimi hatırlamıyorum bile inşallah kötü bir şey dememişimdir. *
çoğu zaman kötüdür. ama hoşlanılan erkeğe açılmak kadar da felaket değildir.
ne kadar zor ama ne kadar keyifli bir eylemdir. başına gelen anlar, hayattaki en büyük heyecandır. erkeği tir tir titreten en güzel andır hayatındaki.
bu yakınlarda yapacağım eylemdir..*
(bkz: dünyanın en güzel duygusu)
akıllı erkeğin yapmayacağı şeydir. çalıştırın biraz saksıyı(doğuş' unkini değil) . kızın önce meyilli olup olmadığını anlayın. bizzat muhabbet kurup tavırlarına bakın yahut gerçekten güvendiğiniz bir ortak arkadaş gitsin biraz sizden bahsetsin. bakalım ne tepki verecek. sizin yarı aşık- aptal halleriniz kızın hoşuna gidiyorsa ki bunu dudağının kenarından eksik olmayan gevrek sırıtıştan ya da sürekli kendinden bahsetmesinden anlayabilirsiniz sonra gider ' ya ben aslında seni ilk gördüğümde... ' şeklinde noktayı koyarsınız. böylece hem kendinize yasak bölgeler( kızın bulunduğu ortamlar) edinmemiş olursunuz hem de özgüveninizin içine edilmez. kapiş?
(bkz: güzin abla)
(bkz: şimşek aşkı)
Hayatımda bir kere deneyip olumlu sonuç almama rağmen ikinci kez deneyemediğim eylemdir. Çünkü (bkz: doğru zaman doğru insan) felsefemdir.
2 metrelik yarıktan karşıya atlamak gibidir. Uzun bir süre lan büyük ihtimalle gebereceğim, o çok sevdiğim canımı temelli kaybedeceğim deriz. Atlayabilirsek o renkli dünyaya adım atacağımızı biliriz ama riske girmeyip sıkıcı bir şekilde yarığın kapanmasını bekleriz. Sonra sikerün ha der atlarız. Keşke herkes yetişse karşı tarafa; gökyüzü pembe, toprak eflatun olsa.
dünyanın en zor ve en kolay seyidir söyleyeceğiniz şey 2 kelime 13 harftir yalnızca seni seviyorum fakat aşık olduğunuz insana bunu söylemek 13 tane acı biberi ardı ardına susuz yemek gibidir.
Güven, özveri ve tecrübe isteyen eylemdir. Heyecan vericidir.
genelde hep yavaş yavaş giderdim ama bir kereliğine hızlı gideyim dedim ve tanıştıktan 10 gün sonra yani bir kaç gün önce yaptığım ve arkadaş olarak kalmamız gerektiğini ve benden elektrik almadığını söylemiştir kendileri.
hircin dalgalari olan azgin bir denize acilmak gibidir, can yelegi basta olmak uzere tum onlemleri almak gerekir.
merdivenden çıkıyorlarken boynuna dokunup merhaba nasılsın dedim (sanırım öyle dedim hiçbir şeyi tam hatırlamıyorum çok ani ve kısaydı)
ilk baş çok garip geldi ona
sonra gülümsedi ama içten miydi değil miydi onu bile anlayacak kadar vakit olmadı
'iyiyim sen nasılsın'
cevap olarak ne verdiğimi de hatırlamıyorum sanırım: 'ben de iyiyim' demiştim galiba ve tabi ki yalan
sonrasında kitlendim ve hızla çıkıyorlardı basamakları
'sadece merhaba demek istedim' (virgül gelecek kadar sessizlik) 'şimdi de güle güle'
ben bunları söylerken de yüzünü dönmüş vaziyetteydi
rezil ettim bildiğin.

en azından olumsuz bir şey olmamış. en azından cesaret etmişim. en azından belki devamı gelecek. en azından belki arkadaşına benden bahsedecek. hakkımda isim dışında bir şey bilmese de.