bugün

hoş görme durumudur. anlayışlı, toleranslı, her koşulu değerlendirmeye yönelik tavır içinde olma durumu.
ışın karaca'nın içinde aşk var adlı albümünün güzel şarkılarından biridir(daha önce de sezen aksu söylemişti...)
sözler aysel gürel'e müzikse onno tunç'a aittir
hoşgörü
kalbim sanki kavgalar aşklarla yoruldu
bir öfke bir isyan
bir hırstır gidiyordu
yabancıydım kendime
sevgi bedenimde
yalnızlığı örüyordu

bir hasret acısında
bir an kendimi gördüm
bakışım bencil gibi oysa insancıl özüm
bir umut çiçek açtı
sanki gözlerimde
yarınlara dostça güldüm

artık bir başka duygular
bir başka dünya
insanlar gerçek yolunda
hoşgörüyle mutluluk var yanımda

duygular yüreğimde
yıllarca boğuştu
artık o deli nehir
denizlerde duruldu
geçip gitti fırtınam
rüzgar meltem oldu yağmur oldu,güneş oldu....
güzel bir kelime gibi görünmekle birlikte, alt anlamı kibir barındıran kelime. olgunlukla birlikte karşındakinden üstün olma duygusu taşır. kusurunu görürsün, ondan iyi ve olgunsundur, hoş görürsün. eski ve kelimelerin hakkını vererek konuşanlar bunu yaşca denklerine ve büyüklerine karşı kullanmazlar. aslında genel olarak kullanmaktan imtina ederler.
(bkz: müsamaha)
her insanın içinde potansiyel olarak bulunup kimileri tarafından hoyratça kullanılan , kimilerinin farkında bile olmadığı üstün özellik ..
bu aralar bir cemaat tarafindan kullanılıp yavşatılan kelime.
her zaman ihtiyacımız olan insani erdemlerden biridir.
(bkz: yunus emre)
(bkz: mevlana)
farklı her düşünceye gösterilmesi gereken erdemdir.
yeni düşüncelerin ortaya çıkmasında önemli bir etkiye sahip olan ancak kalıplaşmış düşünceleri savunanların ilgi göstermediği olumlu hareket.
artık olmayan şey. nerde osmanlı hoşgörüsü? Osmanlıda rumlar türklerle kardeşçe yaşar, şairler padişahları yerden yere vuran şiirler yazarmış. şimdi ise ancak birbirimizi yiyoruz.
demokrasinin temel taşlarından biridir. bir siyasal sistem ne kadar hoşgörülü ise o kadar gelişmiş bir demokrasiye sahiptir denilebilinir.
(bkz: görecelik)
insan mizacının perspektifinin geniş olma durumudur.
iyi bir özelliktir ama, sürekli bu şekilde davranıldığında, karşi tarafın olumsuz davranışlarının dozu artar. hoşgörü karşısında yüzü kızarmayanlara, asla ikinci şans verilmemelidir. yararsız ve zaman kaybıdır.
insanların bir arada ve huzurlu bir şekilde yaşayabilmeleri için gerekli olan en önemli şartlardan bir tanesidir.
aklın aklımdır

gönlün gönlüm

hatan hatamdır

hepsi başım üstüne..
türkler ile özdeşleşmiş yabancıların çoğunda bulunmayan anlayışlı bir tavır biçimi.
esasen hoşgörüsüzlüğü gizleyen bir şeydir. * öteki ile karşılaşma anında ortaya çıkar. bir nevi "seni (ötekini/ bir başkasını) belirlediğim, kontrol altına alabildiğim, ben'im için tehdit oluşturma durumunun olmadığı hallerde sana hoşgörü beslerim" anlamını taşır. zira "öteki", lacancı anlamıyla aslında "gerçek'in ta kendisidir. gerçek ise bilinmeyen, anlamlandırılamayan bir şeydir. * bu anlamlandırılamayan kontrol altına alınamayan şey (gerçek) insan için cehennemden başka bir şey değildir. denetim ağından kaçan her şey ben'in korkusudur. işte bu yüzden jean paul sartre "cehennem ötekilerdir" demiştir.
dünyada ve türkiye milyonlarca insan ve bir çok görüş bir çok inanış var, bu doğal bir durum doğal olmayan bunu kabul etmek istemeyip herkesi kendisi gibi olmasını isteyen bünyeler;yani hoşgörüsüz insanlar. zaten her insanda hoşgörülü fikirlere ve inançlara saygılı olsaydı basta sözlük olmak üzere dünya cennet gibi biyer olurdu.
dinimizin gerçek yapısında bulunan ve bugün kaybedilmiş bir erdemdir.
incitmemek değil, incinmemek hüner. hacıveyiszade
anlayışla karşılama durumudur. ve malesef ki sözlükler içinde küflenmeye yüz tutmuştur.
hoş görmek...
hoş görülü olmak...

kolay değildir.
zor olanı başaran da, ancak erdem sahibi olandır.

ilk olarak tahammül gereklidir.
kendi gibi olmayana ya da hoşlanmadığı şeylere yaşam şansı verme-me- eğiliminde ol-ma-yandır.

böylece çeşitlilik yani hayat vuku bulur.
hayat çelişkidir. çelişkinin olmadığı yerde hayattan bahsedilmez.
tekdüzeliktir o.

oysa yaratıcı, her şeyi zıddıyla yaratırken ne çok şey anlatmıştır, anlayana...
öyle bir tahammülle yaratmıştır ki; kendine inanmayana dahi rızık verir.

kendine inanan, inanmayana iyi davranmaz ise; yaptığına "zulüm", şahsına da, inancına rağmen, "zalim" der.

notumsu: besmele çekmeden oturanı sofrasından kovana, "yaratıcısı nefes almaktan nasiplenmesine izin verirken sana ne oluyor!" diyen "arif" geliverdi aklıma.
bir adam, kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu bir dergaha bağışlamak ister. adam hacı bektaşi-ı veli'nin dergahına gider. durumu hacı bektaşi-i veli'ye anlatır ve o ' helal değildir' diyerek bu kurbanı geri çevirir. bunun üzerine adam mevlevi dergahına gider ve aynı durumu mevlana'ya anlatır.
mevlana ise bu kurbanı kabul eder. adam aynı şeyi hacı bektaşi-i veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve mevlana'ya bunun sebebini sorar.
mevlana şöyle der:
- biz bir karga isek hacı bektaş-i veli bir şahin gibidir. öyle her leşe konmaz. o yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir. adam üşenmez kalkar hacı bektaş dergahına gider ve ona, mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de hacı bektaşi-i veli'ye sorar.
o da şöyle der:
- bizim gönlümüz bir su birikintisi ise mevlana'nın gönlü okyanusgibidir. bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.
(bkz: Hoşgörü budur)
özellikle artık günümüzde suistimale en açık ama çok değerli ve çok önemli insani erdemlerden biridir. gösterilecek insana çok dikkat edilmelidir yoksa ikiyüzlülüğün parıl parıl parlayan hançerlerini sırtında bulursun.