bugün

sınıfları ortadan kaldırır. herkesin kanun önünde eşit olması durumu.
atatürk ilkelerinden biridir. Sosyal devlet anlayışının temelini oluşturur. Devletin halkın ihtiyaçlarını karşılaması (eğitim,sağlık) ve eşitliği sağlaması bu ilkenin gözetimindedir.
(bkz: populizm)
ulkemizde uygulanamayan bir ataturk ilkesidir. devlet halkin egitim ve saglik ihtiyaclarini karsilayamadigi gibi esitlik ilkesini de gozonunde bulundurmamaktadir.
atatürk'ün cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkelerinin doğal sonucu.
sınıf mücadelesini kabul etmeyen, egemenlik hakkını bir zümreye devretmeyen, egemenlik kaynağı bireyleri her alanda eşit sayan ilkedir.
sosyalizmin asl dayanak maddesidir halk eşittir.kimse diyerinden üstün değildir..
fakat şöyle bir açığı vardır halkın eğitim barınma sağlık giderleri devlet tarafından sağlanacağı için güçlü bir devlet yapısı ve kurallar cümbüşüne ihtiyaç vardır..
(bkz: kuzey kore) (bkz: sscb)
bu nedenle tekrar bir kaymak tabaka oluşur devlet ve devlete yakın olanlar yine kaymağı yerler ama hiyerşik düzene göre kat ve kat daha iyidir..
Cumhuriyetcilik ve milliyetcilik ilkelerinin dogal sonucu olarak ulusu olusturan toplumsal gruplar arasinda esitligin saglanmasi, ayrim yapilmamasi, yasalardan ve hizmetlerden esit olarak yararlanmasini ongoren ilkedir.
sınıf ayrımını reddeden, eşitliği öngören ilkedir. bu ilkede baz alınan ölçütlerden bazıları halkın kendi kendini idare edebilmesi, toplumsal eşitlik getiren yenilikler, halkın çıkarına yönelik yeniliklerdir.
fransız devrimi ile öne çıkmış olan, sınıflar üstü anlayış. bu atatürk dönemindeki gibi kapitalizmin kurulma aşaması olan şekilde görülebilir. genç türkiye cumhuriyetinin yapmış olduğu ilerici burjuva devrimleri sonucunda, halkın geniş kesimlerinin refahtan daha çok pay almasını isteyen bir anlayıştır. daha evvel rus narodnikleri buna benzer bir anlayışla yola çıkmış ve parolaları "halka rağmen, halk için" olmuştur. sosyal adaleti ortaya koyan bir anlayışın olan bu ilke, atatürkçülük'ün ya da daha doğru bir deyişle kemalizm'in en çok rafa kaldırılan ve unutturulan ilkesidir.
resmi tarih tarafindan olumlu gosterilen fakat ozunde burjuvazinin proleteryadan bir farki olmadigini, herkesin esit, kardes vs. oldugunu iddia eden ilkedir. *
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına, Türk Ulusu denir."

Bu tanımlamanın içinde halk ile ulus birbiri içinde kaynaşmış ve bir bütünü oluşturduğu açıkça görülmektedir. Atatürk, ulusumuzun bütün kesimini "halk" olarak kabul etmiştir. Atatürk: "Türk Ulusu, halk yönetimi olan Cumhuriyetle yönetilir." düşüncesiyle de halkçı görüşünü ulusçulukla birlikte Cumhuriyetçilik ilkesine bağlamıştır
(bkz: cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir)
cumhuriyetçilik ve milliyetçiliğin doğal sonucudur.
halkın eşitliği esastır.
halkın menfaatleri ön plandadır.
sınıf mücadelesi değil; sosyal dayanışma esastır.
sınıfçılık olmadığı için komünizmden ayrılır.
Din,dil,ırk ayrımı gözetmeksizin herkesin kanun önünde eşit hak ve ödevlere sahip olmasıdır.Sınıf ayrımını reddeder ve eşitliği öngörür.Sosyalizm ile eş anlamlıdır.
aslında milliyetçilik ile zıttır bir açıdan. bu yüzden altı oktan milliyetçiliği çıkartmak fena olmaz hani, geçti devri artık.
Atatürk ilkeleri 1937'de Anayasaya girmiştir ve Atatürk Milliyetçiliği esas kabul edilmiştir.Halkçılık ve Milliyetçilik ilkeleri her ne kadar karıştırılsa da bu iki ilke birbirini tamamlar
müslümanlar ve gayr-i müslimlerden tutun da reaya ve ulemalara ya da sünnîler ve sünnî olmayanlara kadar toplumu birçok sınıfa ayırmış osmanlı zihniyetini, tüm bireyleri hukuk önünde eşit hâle getirerek yıkan kamal atatürk devrimidir.
bana göre, kemalizm'in sui generis bir ideoloji olmasının en büyük sebebidir.
Türkiye'de yıllardır uygulanamayan bir ilkedir. Sosyal devlet olduğunu öngören her devlet halkçıdır. Zira anayasamıza göre sosyal devlet olmamıza rağmen, henüz sosyal devletin ve halkçılığın gereklerini yerine getirememiş bulunuyoruz.
(bkz: atatürk)
sınıf ayrımına karşı çıkan vatandaşların eşitliğini savunan ilkedir. kadınların 1934 yılında seçme ve seçilme hakkına sahip olması bu ilke kapsamında değerlendirilebilir.
bu ilke hiçbir zaman zuhur etmemiştir. atatürk döneminde de halkın yanında olmaktan ziyade, halktan kopuk ve baskıcı bir ideoloji izlenmiştir. zira atatürk zamanında atatürk kendine özgü bir -halkçılık- programı düzenlemiştir.

--spoiler--

M. Kemal, aynı yılın Eylül ayında Ali Fuad Paşa'ya;
"Mecliste sonradan meydana çıkan 'Halk Zümresi' bizim tanıdığımız arkadaşlardır. Bunlar memlekette bir
toplumsal devrimin kısmen olsun gerekli olduğuna inananlardır. Bu girişimin tehlikelerini
kavrayamamaktadırlar. Hükümetten ayrı bir grup yapmaktan vazgeçirmek istedik, mümkün olmadı. Fakat
şimdi halkçılık programı altında hükümetçebir program kabul ettik. 'Halk Zümresi' kendiliğinden dağılmış
gibidir."
--spoiler--
aklıma hep atatürk ve eceviti getirir. Babam anlatıyor daha 20 yaşında bir çocukken ecevitin istanbuldaki mitinginde şuana kadar hiç bir iktidar partisinin dolduramadığı alanı doldurmuştu binlerce kadınlı çocuklu herkez halkçı ecevit diye dakikalarca bağırmıştı halen kulağımda der ve gökgürültüsüne benzetir. babamın son cümlesi ise konu ile alaka bana ben bir radikal sosyalist olmama ragmen dayanayıp bende slogan atmıştım arkadaşlarımla der. eyy halkçı ecevit özlüyoruz seni.
chp'nin kaybettiği ilkedir.
içten içe elitizm barındıran söylemdir. sanki, ''bakın ben öyle elit bir adamım ki, sizin gibi düşük seviye insanları savunuyorum, erdemliyim ben, yüceyim, uluyum'' gibi bir yüksekten bakma tavrı taşır. cemil meriç'in de bu konu hakkındaki sözleri çok hoştur.

''anlamadığım kelimelerden biri de halkçılık. ne halkçılığı? halk kim? halkçıyım demek halktan değilim demek. ama lütfen tahtımdan iniyor ve o pespaye, o betbaht insanlara yaklaşıyorum. aman efendim kerem buyuruyorsunuz! halk partisi kurtla kuzuyu, insanla sırtlanı bir çuvala koyan madrabazlar kumpanyası. kime karşı halk partisi? kime karşı halkçı? halkçılık halkın sırtına binen bir avuç aydının uydurduğu bir mit. oğlancı gibi. halkın ırzına geçmek için halka hulus çakan açık gözlerin yaftası. halk partisi tarihinin hangi merhalesinde halk için çalıştı, halktan olmayanlarla mücadeleye girişti? halktan ne anlıyordu? alt yapı feodal. iki bin yıldan beri değişmeyen, kendi küçük dünyasında hep aynı dertlerle başbaşa, geniş bir kalabalık. o kalabalıktan kopan hiçbir çilesi, hiçbir dâvâsı olmayan bir halk partisi. bir nevi ur. ve ona da, rakkas gibi kalabalıkla halk partisi arasında gidip gelen diğer partiler.''

(#18122337)