bugün

bursa ve istanbul'da uzun süredir aramama karşın henüz bulamamış olduğum, ferhan şensoy'un eski kitabıdır. (bkz: buradan tüm uuserlara sesleniyorum)

bir dergide okuduğum yazıda bu kitaptan ferhan şensoy'da dahi olmadığı yazıyordu.

edit: buldum lan!
(bkz: gecedeste)
(bkz: dündeste)
herşey burada yazılı
bu bir divan-ı kerim
ölünce gam yerim
ama bundan habarım olmaz

(bkz: ferhan şensoy)
yasakani'nin sönmez'de döne döne aradığı bulamadığı burbs ve beni entelektüel bunalıma sokmuş kitap,kırk derecede bu ne kitap aşkıdır diyor,yasakani'ya saygılarımı sunuyorum.
ayrıca ferhan şensoy'un da en güzel eseri olduğunu okudum ki bu her yazdığı çok güzel olan bir adamdan çıkıyorsa mükemmel olduğuna işarettir.
gündeste'yi tamamladık
verdik matbaaya
akşam oldu
gecedeste başladı *
el yakıyor gündestemin gülleri
ağaçtırlar gorbon ışıl saksınıza sığmazlar
ya bu saksıyı değiştirirsin
ya da bizden gül almazsın ecelerin ecesi
dikenlidir ele batar kan çıkar pardon
sonuncu dalgayı gören olmuş mu
yüreğinin celladını aramaktadır gezginci
tüm bu yazdıklarımın bacanağı olur hayvan engin
sen bektaşi olduğuma bakma münkir
napolyon'a senfoni yazdığından haberim var allahsız bethoven'ın
korsikalı bücür kurtaracak dünyayı
koskoca ezra pound faşist radyolarında
ozanlar kimsenin adamı olmadıkça güzel hü
babil sokakta muhbir bakkal ekrem var
yoğurt satar hem de spor toto bayii bizzat
kırksekiz numaranın kapıcısı hüseyin'den alır derin bilgiyi
hani şu kaşın altında gözün arandığı günler
onu şikayet bunu ihbar kimisini yaka paça
koskoca bakkal ekrem yalan söylemiyor ya
kırksekizin iki numarasında oturan çocuk
arkadaşı sakal hasan
dikişe gelen akademili kızlar
her bir numarayı biliyor ekrem
kapıcı hüseyin gözleriyle görmüş
amerikan bankasında küba parası bozdurduklarını
ellerinde t cetvel okullu numaraları
biz bursalıyız koçum yemeyiz böyle şeftali
işte burası memur bey
sürekli basın siz zile
evdeler
yoksa kapıyı kırarız n'olucak biliyorum içerdeler
demedim mi ben size
işte bunlar memur bey

gündeste, 1986
ince bel bardaklarda tavşanın kanı
loş sabahçı kahvesinde boş bakışkan bir anı
bir süpürge her teliyle ayrı geçer üstümden
sorumluluk yelidir büyür gözlerim kuşlardan daha kuşkulu
bir kaynar suların bir baştan bir başa boşanması
başkaları dürüyor fakirin özenli defterlerini
aldım tasdiknamemi şubatın altıncı günü
tutuklanma
bayan grubach ile konuşma
sonra bayan bürstner
biri fakir k.'ya iftira etmiş olmalıydı
kötü bir şey yapmadığı halde sabah tutuklandı
fakir k. bunu tarık dursun k.'ya bildirmeliydi
ve fakat tanışmıyorlardı
ölene dek kafka'yı kimsenin mandallamadığı gibi
destination samsun
fare elli lira
tarih date dokuz şubat dokuzyüzaltmışdokuz
saat hour onyedikırkbeş
koltuk seat no onbir
passenger name fakir
ulusoy airlines manitu'ya emanet
eyvallah istanbul artık çaylar şirkettendir hü
inersin babanın evine şubatın onunda
baban hiçbir şey söyler
artık küsüzdür onunla.

gündeste, 1986
beş param yok
sigaram azaldı
zeyyat selimoğlu okuyorum
gemici tahsin'in ekmek yiyişini bir anlatıyor
midem kazınıyor
evde yiyecek yok
bir sigara yakıyorum
okuyorum
doyuyorum
biraz sonra yedi sayfa kurufasulye anlatırsa selimoğlu
elinoğlu olarak dayanırım geceyarısı kapısına
çok aç karnına okuduk yazdıklarınızı
oyun yazdım bitirdim adı haneler
haldun taner'e götüreceğim
yol param yok
yürüyerek gidilmez ki
elmadağ'dan moda'ya
henüz köprü yok

gündeste, 1986
esrik adamların masalarından
gemiler kalkar çok bandıralı
her limana göz kırparlar
pervaneleri çırpınarak
esrik adamların masaları yer yer çalkantılı
geçiyorduk uğradık limanınıza
kaptan freud aleyisselam
madem ki ben padişahım
inanmayan vestiyerciye sorsun
yağmurdan ıslanmış pembe incili kaftanım
ömer seyfettin değilim ya
madem ki ömer değilim herhalde padişahım
sizin gemilerinizi de batırırım
kendi akdeniz göllerimde
tarumar ederim mendireklerinizi
batsın bu okyanus
madem acemidir kaptanlarınız
pusulasız usul usul bitsin bu deniz hü
ben sizi bir yerden ansıyorum altıncı filo kadın
merhaba kızoğlankız kulesi

gündeste, sayfa 335
şiirlerle yüklendim
karlar buzlar içinden geliyorum
sevecektim bir kadını sevdirmedi kendini
gemiler evimin içinden geçerken içim geçiyor
binip balkondan bir gemiye
uzaklara gidesim
her gün biraz daha geçiyor
kalakaldım bir ozan şaşkınlığı denize karşı
güneşin balık burcuna girdiği gün
bembeyaz karla kaplı istanbul
giydik ipek gömleği
artık çok geç arkadaş
annem bilir en güzel
gözümüzün rengini
ben de babam olurum bulursam annem gibi bir kadın
sabahleyin geçtiler
finlandiyalı kuşlar
istanbul'da müthiş kış
finli kuşlar afallamış
büyüyorum annemin ördüğü kazaklarla
muzo ağbim getirdi bu yıldıztaş yüzüğü
geçirildi necaset parmağına
yalnız yaşamanın tüzüğü
tevekkülü ben annemden öğrendim

gündeste, sayfa 375
hava puslu
yürek paslı
usum ile doğruları
buluyorum usul usul
yüreğimi dinlemeyip
doğrulara eriyorum uslu uslu
otel odama hoş geldin mayıs ayı
bugün ayın üçü
çok önemli kararlar alıyorum sabaha karşı

gündeste, sayfa 290
yorulduk mu güvercin
bir yerlere konalım mı
durup nefes alalım mı
çok ıslandı kanatlarım
belki yolumuz yakın
sen uçarsan ey umut
ben seninle uçarım
yorulduk mu umudum
bulutlara darıldık mı
doğan güneş bizden yana
ilk doğuşu değil ki bu
yorulmadık ak güvercin
biz menzile çok yakınız
kanatları çırpa çırpa

gündeste, sayfa 112
taş ondan öğrenmiş sabrı
elini koyup yüreğine solumuş bulutlarını
kavuğundan dökülmüş al güvercinler
bir kemirgen kahpelikle çepeçevre sarılmışız
paris'teyiz zaten şaşkınız
istanbul akıyor gözlerimizden
kötü yunan rakılarıyla geçiştirilmeye çalışılan bir akşam
eyfel'i gök maviye boyuyorum kafamda
paris ki bizi suskun sedasız bilir
ürkerek sabrımızdan omzumuza gül atıyor
almanya'da basılmış türkçe gasteler el yakıyor
ayrılık bize hastır
deryaları
görmüş
gezmiş
pirimiz
biz ne paris'ler gördük
ve paris'ten öğrendik istanbul'u sevmeyi
arkadaşları asmışlar
gastelerde resimleri var


gündeste, 1986
yıl bitmeden gecedeste'yle birlikte tekrar piyasaya çıkacağını bizzat büyük ustadan * duyduğum güzel kitap.
eski basımını okurken "aman bir sayfası yırtılacak, cildine bir şey olacak" diye el sürmeye korkanlar; * yenisi çıkarçıkmaz; başucunda, el altında bir yerlerde bulundurabilirler.
aralığın yirmiüçü cuma günü
bitti bitilmez sanılan askerlik
işte geçti ömrün geçmez sanılan iki kocaman yılı
artık otuzüç yaşındayım

gündeste, sayfa 412
içiyorum tezkere bekleyen upuzun cigaralar
bekle beni geliyorum içtima
taksim parkı yalnız benim sabah ıslıklarım
kasımın yirmiüçü çarşamba
matine var onsekizotuzda yedi benli anna
devlet tiyatrosu artık izin vermiyor numan'a
ankara'da çok turgut var bu sene
beşyüzonsekiz günlük askerim
sürüyorum fon dö teni yüzüme
daha otuzdört gün var tezkereye
gerilla olarak çıkıyorum sahneye fernando diye
elim ayağım dolaşıyor
oynamak ne kelime
askerdeyken unutmuşum durmayı adam gibi yere basmayı
fernando gereksizce esas duruşta

gündeste, sayfa 409
inançlar tükeniyor
görmek istemem seni karşıdan gelirken bir adamın kolunda
gözüm dayanmaz buna
boş kollarım sızlar
bezgin aslan terbiyecisiyim
ki bana aslan istemez
gündestemi paylaşmaya
çok yandı yürek
çok itfaiyeler özleyerek
bundan kelli sevgileri üfleyerek
siz bir dinamitsiniz
ki koynumuza sokulamaz
el yakıyor gözleriniz
ya sıkıca tut elimden
ya dostça el salla
bezginim dedim aslanım
korkuyorum
insanım

gündeste, sayfa 200
gönül değil bit pazarı
old bedesten
anıları okşayarak araladım baharı
sanki bende her bahar
karnıbahar yürek mi var
gezelim mi ablalar anı çarşımda

gündeste, sayfa 103
ben sandım ki basıldık
meğer kadın başbakanın karısı
adı papatya
kimse kızmaz fakire
kanada'dır burası

gündeste, sayfa 86
günler çabuk geçiyor
saniyeler çok uzun
sıkı dur köhne bizans
arındım geliyorum
cevat şakir mavisi
artık derim değişti
sıkı dur yunan bizans
soyundum geliyorum
ayvalık'tan van gogh sarısı
bir bekar adamın karısı
bir cigara düşüncenin yarısı
savulun geliyorum
kız kurusu zeytin ağacı
bıyıkta tuz kokusu
tozolun geliyorum
benim derdim bin tane
divane gönül hastane
kıçımda pervaneler
sıkıldım geliyorum
ulan bizans bize kastın kaç tane
tane tane geliyorum
fersiz ıslık sonbahar
sen gelende ben duram mı
ben uçmuşum haberim yok
dolmakalem geliyorum
domal ulan oğlan bizans
hem koşarak geliyorum
dikkat buyrun arkadaşlar
en güneyden geliyorum
yıllar var ki gidiyorum geliyorum
üzülüp yoruluyorum
bu kez fena dinlendim
sıkı dur köhne bizans
akşamüstü fütühata geliyorum

gündeste, sayfa 156-157
kaatil cinayet barında
içiyorum viskileri artık bana yasakken
zıvanadan çıkmışım
yaşamaya küskünüm
şimdi ölsem ne güzel
hiç kimseye borcum yok
sanki şair değilim
şimdi ölsem çok güzel
hiç bir şeyden suçluyum
kaatil cinayet barında
maktül bizzat kendisi
gündestemi tamamladım
evladım sen bunu niye yazdın
siz bu soruyu sorun diye mirim
gündestemi tamamladım
yas kılıfa girdi saz
gene erken geldi yaz
dokuz mayıs dokuzyüzseksenbeş
perşembe sabahı
sıfırbeş kırkiki
rum elinin hisarı
onikibindörtyüzseksenbir gün
destelendi

gündeste, sayfa 415
ve yayıldı odaya
huzur veren ütü kokusu

gündeste, sayfa 413
yalnız paris'te mi çok renklidir ondört temmuz gecesi
rakılar da yuvarlanabilir ihsan incesu'yla eyüp'te
hem paris'ten konuşarak
abidin dino'nun kulaklarını çınlatarak
bana paris demeyin şu sıralar
benim paris'im boulogne ormanına düşen bir uçaktır
civciv ölmüştür paris'te
gönlüm düzensiz bir saz
çalıyorum geceboyu eyüp'te
dokuzyüzyetmişbeş temmuzun ondördü
fakir frengistan'dan döner babaları sevindirmeyen bir diplomayla
tiyatro iyi güzel de bir işe girseydi çocuk
işimiz tiyatro
olabilir tamam da geçim kaynağı ne olacak kocaman oğlumuzun
alır mı aileyi sismik bir düşünce
alır mı fakiri düşüncelerin en yoksulu
nasıl kurulacak bir yazarın yazmaya yönelik düzeni
ikametgah sorunsalı
herkesin siyah beyaz televizyonlarını sonuna dek açtığı
kısmayı kapatmayı henüz bilmediği
bir yaz akşamı
örneğin yirmi temmuz pazar gecesi
bir yazlık sinema gibidir teşvikiye
kötü dublaj alışkanlıkları yanlış vurgular yanlış tonlarla
türkçe dökülmektedir pencerelerden bayır sokağa
ozan saz çalmaktadır
pederinin rakılarını ve millet meclisi cıgaralarını tüketip
ozan bozan renksiz türkçe bir yaşama karşı
hüznünüze hoşbuldum türkiye
bir çadır tiyatrosu gelişmektedir cevval beynimde
devekuşu kabare haneler'le izmir'de
ikibinbeşyüz izleyici gecede
bir yazarın şiiri pazarlanmaktadır izmir panayırında
yazara üç kuruş düşmemektedir
yapılan gayet zeki ve metin hesaplardan
tiyatronuza hoşbuldum türkiye

gündeste, sayfa 410-411
çok pahalıya mal olan manzum dünyadır. herhangi bir sahafın önünden her geçildiğinde mutlaka içeri girilip bu kitap sorulur. "kimileri ferhan şensoy mu? o yok be. " derken
kimileri de "güldeste mi? he, var var" der. ama girmişsinizdir bir kere sahafa, çıkış zordur; en azından bir 20 ytl eder.

bir zafer bayramı günü
bir yumruk çaktım ali kemal'e
dudağını patlattım
delikanlı oldum işte.
çünkü söylemediklerimiz
ve ağzımızdan kaçırdıklarımız var
bir önemli geceden arta kalmış bayat fıstıklar
bir sürü şeyimiz var ayşen
işte hüsrev gerede caddesi bensiz sabahlar
çok yumuşak sabahlıklar güzelliğine
çok kadınlar bilmek gerek
öptüm onu dudağında çiçek açtı
öpüştüğümüz vesikalandı
ayşe dedim de aklıma geldi
sevmek yoksa salaklık mıdır biraz
mürettipin suçu yok ayşe başka ayşen başka
yürürüm raylar boyu
çarşamba tren istasyonunda aşk başka
cıgaralar ağzımda gün geçtikçe daha sersem
iki de bir gece oluyor bu ne iştir ayşen
çok kadınlar bilmek gerek
bir kadının kıymetini bilmek için
dizimin dibini yer bileydin
özümün özünü yar bileydin
bildiklerin bir unutup sileydin
bilmediklerinden başlasaydık sevmeye hü
çok bilmenin sakıncası
masadan masaya güvercin uçurulmaz
böyle bir şarkı yoktur
zurnada peşrev imam nikahı
öyle nikahı ben de kıyarım bin rekat cenneşanühü
çiçekler solar
çiçekçiler yosma çocuğu
taze kahve aldım taze evime
zaten neden zincirlerden zincir beğeniyorum kendime
kapattım gönlümün kepenklerini
nefis köreltmeden çıkılır mı bu dingin tepelere
genç werther'in azapları değirmi yar değirmi
bir düşünsen özden verdiklerini
muhabbete değer mi

gündeste, sayfa 407-408