bugün

gülse birsel'in dizilerinde taşralı olanlara çizdiği imajdan yola çıkılarak yapılan önerme.

bilindiği üzre burhan altıntop karakteri tokat'dan gelmiş, yavşak, çıkarcı, iki yüzlü ve etik değerleri olmayan bir tipti.

yalan dünya'nın birinci bölümünü izledik ve yine olgun şimşek'in adıyamanlı'yı oynadığı karakterde de aynı şeyi gördük. yavşak, karısını aldatan ve etik değerleri zayıf biri.

hani kitaplarında da bu belli oranda vardır fakat tv'de bu tutumunu üst düzeye çıkarmaktadır.
gülse birsel'e engin günaydın'ı kaybettiren tutumudur. bilinenin aksine avrupa yakası bitmesi gerektiği için değil, engin günaydın taşralı yavşak karakteri artık oynamak istemediği için bitmiştir.
Söz konusu dizide rol alan yönetmen ve başrol oyuncuları hem kentli hem de daha yavşaktır. Gülse birsel dizilerinde elitismin ağzına etmektedir.

Seyrettiğini anlayamayanların bir görüşüdür.

edit : bu entrinin silinmesine sebeb olan "ağır derecede hakaret ve küfürler " silinmiştir.
Faşizm , maşizm değilde burda bir sahne vardı ; orçun karakteri " öküz olan babam " dediği sahne. Orda bayağı sinirlendim dizi bile olsa anne-babadan böyle bahsedilmez. Çok mu derin düşunuyorum acaba, ama bu noktaya takılıp kaldım. Ayrıca başlıktan da sapmışız ama neyse.
(bkz: beyaz türk)
yalan dünya dizisinin beklenineni veremesiyle güçlenmiş tespittir. önceden yapılsa bu tespit, hadi canım, recep ivedik'e gülenler sizi diye saldırıyar geçerler.

ama bilmezlerki gülse birsel'i beğenmeyen kesim mizah dizisi seven kesimdir; geniş aile, kaygısızlar ve leyla ile mecnun izleyen kesimdir.

örneğin bu elitist faşizmin tam tersi geniş aile'de mevcuttu. elitist olanlar; daha yavşak, daha kaypak, daha buldumcuk gösterilirdi geniş aile'de.
türkiyenin en parlak zekalı kadınının elinden çıkan avrupa yakasından sonra ilaç gibi gelen yalan dünya dizisine atılan gereksiz bir çamurdur.
böyle bir şeyin varlığına inananlara, o zaman bilmem nereli insanların veya bilmem kaç lirası olan insanların türlü ajitasyonlarla salya sümük ağladığı ve ağlattığı dizileri izleyin de onların elit olmayan; başkaları tarafından korunmaya muhtaçmış(!) gibi görünen değerlerini koruyun dedirtecek, aslında olmayan durumdur. her şeyde türkiye'nin çok renkliliği(!) ve kozmopolitliğini her yönüyle ele aldırtma kaygıları güden; öylesine bir diziye gereğinden fazla anlam yükleme faşizmi(!)* yapanların totolarından çıkardığı önermedir.
gördüğü olayları eleştirel bir gözle algılama elitliğine sahipmiş gibi görünen insanların, aslında toplumda baskın olan düşüncelerden sıyrılamadan etrafı yargıladıklarının bir göstergesidir. zira, bir insan anadolu insanı diye onun bir iyi örneği bir de kötü örneği olmak zorunda değildir zikimsonik bir dizide. velhasıl kelam, yeni öğrenilen kelimelerle "elitist faşist" teşhisi koymakla elit olunamayacağının bir göstergesidir de eş zamanlı olarak. **
yıllar önce okuduğum ilk ve son gülse birsel kitabı gayet ciddiyim'den gördüğüm kadarıyla elitizm değil özentiliktir. güldürmek dışında hiçbir vaadi olmayan kitapta mide bulandıracak kadan göze soktuğu "ben new york city gördüm" havası, nyc'deki en boktan şeyi bile ballandıra ballandıra anlatması...

boğaziçi üniversitesi'ne hep böyle çiğ, amerikan hayranı ve sonradan görme tipler mi gidiyor, yoksa her gidene içeride bir şeyler yapılıyor da sonuç bu mu oluyor... bilemedim. bildiğim bir şey var: bu elitizm değil.

not: işbu satırların yazarı elitist faşizm tamlamasını hiçbir biçimde anlamlandıramamıştır ve yetkililerden çözüm beklemektedir.

düzetme: okumamın ve unutmamın üstünden neredeyse 10 yıl geçince kitabın adını yanlış hatırlamışım.
avrupa yakasından da aynı güruh rahatsızdı. modern, kentli yaşamı övdüğü için. (sanki suçmuş gibi)
bundan rahatsız olabilirsin, ancak bundan mütevellit insanlara faşist damgası vurmak komik oluyor.

şimdi ben şöyle desem:

habababam sınıfı dışındaki kemal sunal filmleri, bildiğin şehre gelmiş kekoyu normal göstermek için, o allah'ın hanzosunu normalleştirmek için çekilmiştir. amacı bu olmasa bile "şaban" ve muadili karakterlerin ayılığı sempatik gösterilmiş, ondan normal olarak rahatsız olan kentli insanlar; ukala, kendini beğenmiş, züppeler olarak lanse edilmiştir.

ne yani bu hanzolarla beraber yaşamaktan şikayetçi değil miyiz? bu insanların bu davranışlarının bu kadar egemen olmasında bu filmlerin hiç mi katkısı yok?

yazarın notu: kemal sunal filmlerini örnek olarak vermedim. ciddi ciddi böyle düşünüyorum. "kibar feyzo" harika bir filmdir bence de, ama düşüncelerimi değiştirmez.
sacma sapan, dusunmeden uydurulmus bir onermedir. adiyamanli yavsak olarak lanse edilen adamin ikizini oynayan yine olgun simsek tir. dogal olarak adamin ikizi istanbullu olamayacagina gore o da adiyamanlidir ve son derece kulturlu, durust, yetenekli bir insani oynamaktadir. yani bahsedildigi gibi herhangi bir elitist fasizm yoktur.
Ağa dizilerinden kusacak hale gelen şahsimin hiç umrunda olmadığı iddia.

Hepsi süper zengin ağalar ve picleri yuceltildikce yüceltilirken, poh pohlanirken iyi, gülse birsel iki dizisinde iki karakteri absürd bir şekilde çerçeve ederken kötü. Bırak allah aşkına.

Aynı dizide çaycı tanrıverdi nereliydi peki.
Şehirli, modern ve zengin insanlar da daha önceki dizide yerin dibine sokulmuştur. Her insanın çeşitli zaafları vardır zengin ya da fakir ve Gülse Birsel bunu yansıtmak durumundadır. Önceki dizide çaycı diyarbakırlıydı ama rock müzik yapıyordu. Sonradan barda konser bile verdi. Nişantaşı'nın en havalı dergi editörüyle aşk yaşadı. Bu mudur faşistlik? Elit kesimi işliyor diye asın bari kadını. Çekememezliktir bu düpedüz. Yalan dünya'nın ilk bölümünde oyuncuyu oynayan karakter daha yavşak çizilmemiş midir? Sonuç olarak gülse birsel total grubuna iş yapmıyor. Total grubuna iş yapan zatlar akasya durağı, yahşi çazibe, çocuklar duymasın gibi sığ diziler yapıyor. Ha daha iyisini yapabileceğini iddia edenler varsa görelim 13 bölümlük senaryolarını bakalım. Yazın da görelim. Derler adama.
salt türk düşmanlığından kaynaklanıyor. bu proje kadının insanların beynine viral olarak empoze ettiği şey elitizm = türk düşmanlığı. yani elit olmak istiyorsanız kafadan türklere ve kültürlerine kafadan düşman olun. elitizmi komple batıcılık olarak gösteriyor.

oysa türkiye'de en elit kesim türkçüler. bu kadına da bunu kırıp dengede tutma görevi verilmiş, karşılığında da zenginlik ve şöhreti cebine koymuşlar.
Emperyalist ve Kapitalizmin ağa babalarına gönüllü köle olan, magandalık, cehalet, saygısızlık, Hem medeniyetin hem de Türkleri 4000 Küsür yıldır Türk yapan bütün değerlerden uzaklaşmak, çocuklara tecavüz etmek vb. her tür sapıklık, sapkınlık ve aşağılık özelliğin marifet sayıldığı son 15-16 Senede; Türk halkına yaşamı olduğu gibi tamamen objektif sunan kişidir Gülse BiRSEL.

Keza Elitist denen ailelere bakıldığında aslında köken olarak Antepli, Türk genlerinden hiç uzaklaşmamış tam aksine korumuş, büyük şehirde yaşamaya başlayınca da hiç adaptasyon problemi çekmemiştir. Çünkü 4000 Ylı aşkın süre gelen Türk genlerini ve kültürünü asla kaybetmemiş olduğu için zaten hamurunda var olan bu özellik ister Antepo'de iste Nişantaş'ında olsun her yere adapte olabilmesini sağlamıştır.

Misal çok ciddi, kuralcı, entelektüel, bilgili Hukukçu dayıları Antep'ten sıradan bir aileden çıkıp kendi çabaları ile hukuk mezunu olmuş, ingiltere'de eğitim almayı başarmış zeki bir hukukçudur.

Öte yanda elçi olan "Monşer" karakteri de tıpkı Burhan gibi Anadolu çomarı olan bir tipin Avrupa çomarı olan versiyonudur.

Aslında Güle Birsel ile yapılmaya çalışılan bu karalamanın kökünde zaten bizzat Türk düşmanlığı, Türk kültürüne ve geleneklerine düşmanlık, medeniyet, zeka, toplum içinde bi,rlite yayabilmek vb. pozitif etkenlere bizzat düşmanlıktır.

Bunu da yapan kitlelere baktığınızda

A-) "Borbar Törgler Ermenileri Gotletti" diye, solcu olduğunu iddia eden ama özünde Kapitalist ötesi kapitalistlere, emperyalist ötesi emperyalistlere gönüllü kölelik ve borazanlık yapan, azğdından ingilizceden bozma acayip lehçe asla düşmeyen, Türk adını duyduğu anda hemen irite olup Türklerle ilgili bütün değerlere saldıran, tatlı su solcusu ve/veya Liboş dediğimiz tek hücreli amipler

B-) Saidi Kürdi/Nursi, Şeyh Sait, iskilipli Atıf vb. Şeriatçı, Dinci, mikro etnik Irkçısı, Hilafetçi, ingiliz/Fransız/Amerikan/Yunan iş birlikçisi vatan hainlerinin ideolojilerini bugün de sürdürmeye çalışan vatansız, milletsiz, bayraksız, kansız dinci (dindar değil Dinci!) şakirtler

C-) Türk adını duyunca direkt saldıran, Türküm dendiği anda Irkçı diyen fakat kendi barzo ırkçılığı yapan, varlığı dahi kanıtlanamayan küçük bir etnik azınlıktan gelmesine rağmen Irkçı ötesi Irkçı, Faşist ötesi faşist, Sosyalizm söylemleri yapan ama Emperyalizmin ve Kapitalizmin ağa babalarına gönüllü hizmet eden, açıkça Feodal Kölelik Sistemini savunan ve koruyan, hatta Emperyalistlerin ağa babalarının verdiği para ve silah ile terörist örgüt kurup masum insanları katleden, insanları ırk, mezhep, din, dini anlayış vb. her alanda atomlarına, hücrelerine kadar bölmeye çalışan ırkçı barzolar.

Daha çok örnek verilebilir.

Ama bütün bunlar bir yana, Gülse Birsel kimdir? Soy ağacı nedir? Nasıl bir kökten gelmektedir?
Buna bakınca kendisinin Türklük bilinci olan, Atatürkçü, Türk olmanın şakirtler ve barzolar tarafından iddia edildiği gibi cahil öküz, sapık, sapkın, vurdumduymaz, hain, üç kağıtçılık olmak değil , 4000 Küsür yıldır var olan Türk kültürü ve değerlerini yaşamak, var etmek ve çağdaş uygarlıklar seviyesinde devam etmesini sağlamak olduğunu savunan bir kişi olduğu gayet açık görülür.

Aşağıdaki makaleyi okumanızı tavsiye ederim. Sonra karar verin!!!

Okuyun bakalım hele ne anlatıyor....

http://www.hurriyet.com.t...si-benim-ailemin-30143458