bugün

Bir yolgezer şarkısı,sözleri şöyle:

Sadece sen ve ben aynadaki,
Bir de her zamanki gölgeler,
Uçuşan konuşmalar etrafta,
Saçma sapan öğütler.

Mum ışığında arıyorum yolumu sanki,
Ya da çıkmaz sokakların ortasındayım,
Gerçekten mi karanlık bu kadar güçlü,
Yoksa acaba ben mi körüm.

Söz-Müzik:Kerem Sakarya
kanımca berbat ötesi bir yoruma sahip kıraç efendinin ıkındığı, funda hanımın da aynı tarzda tarz yakalama sevdası içinde baydığı,onca çalgıcının berbat aranjelerle ortamı kanalizasyon deposuna çevirdiği, trt nin torpilli ve yalaka kadrosuna yakışan, şans toplu, müzik müsvetteli programcık.. (bkz: ohh be)
bunlarin gucleri adina he-man gaza gelirdi.
fotoğrafçılıkta odaklanabilinecek güzel bir konu.
orhan gencebay şarkısı:

Gölgeler ah gölgeler ufkumuzu gölgeler
Gölgeler ah gölgeler askimizi gölgeler
Gölgeler hep karanlik gerçekleri gizlerler
Gölgeler hep karanlik seni benden gizlerler

Gölgeler hep pesimizde adim adim iz sürerler
Gölgeler hep sessiz sessiz ne söyler nede dinlerler
Gölgeler gölgeler bizden neyi isterler
Gölgeler gölgeler seni almak isterler

Hasretler ah hasretler kucak kucak beklerler
Hasretler ah hasretler aglayip ta beklerler
Biz bize doyamadan bizi bizden ettiler
Sana hiç doyamadan beni senden ettiler

Gönüller hep parça parça kahir ettirte gittiler
Her yerde gözyaslari var yerlerde kirlettiler
Gölgeler gölgeler bizden neyi isterler
Gölgeler gölgeler seni almak isterler
suya dusen ayak golgeleriyiz. akip giden yesilin uzerindeki sabit gri lekeler. niluferlerin ustunde guneslenen su kurbagalarinin saskin gozlerle baktigi, baliklarinsa bir turlu yakalayamadigi varolussal bunalimli golgeler. sirf bu yuzden dovusur dururuz. aslinda biliriz ki, dere kenarindan sarkmis binlerce ayak arasinda sabihibimizi tanimak imkansizdir. ama yine de vazgecmeyiz bizlerle baglantisiz ayagimizi bulmaktan. metafizik soylemlerle baslariz bu sahiplenme kavgasina; ayaga vuran isigin olusturdugu karanliklarmisiz da, ayak ne yaparsa biz de onu yapmak zorundaymisiz.bu kacinilmaz kaderimizmis. madem oyle, kavga eden kim? yoksa ayaklar da golgeleri icin mi dovusuyorlar! ama ama onlar bizim tanrimiz. tanrilar dovusmez ki. aman iste neyse ne. butun bu karin agrilari cok canimi sıktı. kacacagim. birgun butun bu ayaklari ve golgelerini gerilerde birakip, tek basima bir bavulumla dolasagim dunyayi. sahipsiz bir ayak golgesi oldugunu korkusuzca haykirabilen tek ayak golgesi olarak.
Öyle çok düşündüm ki seni
ve öyle çok yazdım ki senin hakkında
bilemeden daha tam olarak kim olduğunu.
Seni yanıma alamadan
öyle çok odada yattım ki
ve o denli çok taşındım ki
evden eve, köyden köye, sensiz.
Bulayım diye seni, o denli çok yanlış kente gittim ki.

Sana ulaşan yolda o denli çok şey tükettim
ve bir o kadar da kaybettim ki
ve o kadar çok olanağı geri teptim
o kadar hayatı, senin yakınlığını, burayı ve şimdiyi,
bu yüzden kaybettiğimi hissediyorum her şeyi
ve en sonunda, yüzünde dolaşan
ya da gözlerini alazlandıran
ve gölgeleri daha bir derin ve serin gösteren
şu ilkbahar ışığından
başka bir şey olamayacağını düşünüyorum şimdi

Henrik Nordbrandt
1946'da yayımlanan ahmet muhip dıranas'ın tiyatro türündeki eseri.
"Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere;
Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere"

(bkz: necip fazıl kısakürek)
evli olup da karı koca sözlükte yazar olanların bildiği bir sıkıntıyı yeniden açığa çıkaran film.

akşam izledim filmi, beğendim de. biraz açılayım, öğleden sonra yazarım birşeyler diyordum ama bir de baktım ki bizim hanım yememiş içmemiş doldurmuş başlığı.

neyse geçelim filme;

olağanüstü görüntülerle bezemiş filmi yönetmen, tam olarak bu budur diyemediğim metaforlar var her yerde. hem durağanlığı, dinginliği muazzam pastoral görüntülerle, hem karmaşayı şehir ve apartmandaki görüntüleriyle çok güzel anlatmış yönetmen.

evet korkutuyor en baştan itibaren, geriyor film. ama kolay tahmin ediyorsunuz. bu önemli değil belki. yani kolay tahmin edildiği için kötü film değil elbet. bu iyi filmde kötü olan, sanırım yönetmen izleyiciyi hafife almış ve bu kadar kolay tahmin edileceğini öngörememiş ve biraz, azcık da olsa dallandırıp budaklandırmıştır. bazı yerler havada kalmıştır bu yüzden.

başka bir yönetmen çekmiş olsaydı süper, muhteşem gibi kelimelerle anlatırdım belki filmi ama yönetmenin talihsizliği ilk filminin before the rain olması.

mutlaka izleyin, izlettirin filmi.

68 üzerinden 54 ayrıca.
'Kaçak' grubundan olan ali seval'in hoş bir şarkısı:

ellerimle gölgeler yapmışım kendime
sana bir his vermeyen bu adam çoktan ölmüş
sessizlikte bulmuşsun feryadını sen
çığlığında kurşunlar..
kıraç ve funda arar ın yeni sezonda açılışını orhan gencebay şarkılarıyla yaptığı müzik ziyafeti tadında program.
beni benden almış, tadından yenmez trt programı. kıracı çok sevmem aslında ama funda ararla ikisi bir aradayken pek keyifli oluyorlar. .dev bir orkestrayla orhan gencebay şarkıları. inanılmazdı.
eskileri tekrar önümüze seren funda arar ve kıraç'ın sunduğu program. güzeldir. televizyona bakmasamda internetten takip ediyor insan.
okay tiryakioğlu'nun oldukça sürükleyici olan kitabı.
Bütün soruların yanıtları bir tek yerde
O suların çekilmediği tek yerde
Bir göç alır başını, bizden çoğa doğru

Toplasam önüme düşen gölgelerimi
Yaptıklarıma değil, yapacağıma bakar
Yine de bir şeylere güvenmemek
Güvenmektir tek birşeye
izin verse sevinç yoksunluğu

Nerelerde gizlidir asıl yolculuğumuz
Ne zaman, nerede başlayacaksa
Pusuda çırpınır umudun ilk dilimi
Şimdi toplandı artık üstümüzde
Dinle bak, o fırtınanın uğultusunu

Özel Arabul..
orhan gencebayın kendine has müzik duyumuyla bestelediği efkarlı parçasıdır. güçlü bası ve aradaki kederli elektro geçişiyle dikkat çeker.

--spoiler--
gölgeler hep pesimizde adim adim iz sürerler
gölgeler hep sessiz sessiz ne söyler nede dinlerler
gölgeler gölgeler bizden neyi isterler
gölgeler gölgeler seni almak isterler
--spoiler--
davul atakları, oldukça etkili bass gitar tekniği ve elektro bağlamanın ahengi şeklinde akıp giden orhan gencebay bestesi ispanyol motiflerde var eserde..

burdan dinlenebilir. http://www.youtube.com/watch?v=4_TG3AGttNo
Gölgeler ağlar gecelerde...
Ağladı gölgeler, bu gece yine...
Sorgulayan gölgeler hep takipte
Yıldırımlar çarpsın haykırayım
Duyulsun sesim duyulsun
Tokat olsun kimliksiz diyara kimliğim
Bu uğurda tükensin nefesim
Ya da kalbime boyundan neşter çekilsin
Kaybolsun gölgem kaybolsun
Gün yorgun gün ürkek susuz geçsin;

Ne gam ne keder boğmasın içimdeki suskunluk beni Yeter;
Duvara sor
Zındana sor
Hücreye sor!

Osman öztunç
Zülfü livanelinin az ve öz romanı. Romanın tadına doyamadım. Keşke daha çok sayfalı olsaydı.
ahmet muhip dıranas ın üç oyunundan biri. ilk sembolik tiyatro olma özelliğini taşır. bir şair nasıl oyun yazar onun ispatı.
okuldayken lisans tezim için seçip incelemiştim ödevdir diye çok da önemsemeden bir sunum yapmıştım şimdi vefasızlık ettiğimi hatırladım. canım çekti bu oyunu, olsa da okusam elimde yok pdf de bulamadım. baskısı yoktu o zaman şimdi de yok.
oyunda kendisi ve hayalleriyle birlikte bazı sıkışık durumlarda bulunan bir baba vardı. bir de annenin isyanını hatırlıyorum:
"tükendim gerçekdışı labirentlerde dolaşmaktan."
mütefekkir salih mirzabeyoğlu’nun ilk basımı 1986 yılı olan, onun kaleminden çıkan her eseri gibi sıradışı bir roman.

insan düşünmeden edemiyor, eğer sadece sanat ve edebiyat eserleri verseydi karşımıza nasıl eserler çıkardı?
gölgeler, elif, kayan yıldız sırrı ve münşeat bu konuda bize fikir veriyor.
gölgeler romanının baş kahramanı “adem”dir.
adem ikili bir anlama sahip malûm: adem: ilk insan, ilk peygamber; adem: yokluk. günlük hayatın içinde adem ve gölgeleri okuyucuya “hayatın hakikati”ne dair tablolar halinde görünüyor.

görsel
dava ne biliyor musun?
ben, akılsız akılcıları, akıl ve zeka idmanı ile yatmak istiyorum ki, mücerret fikir meselelerine yanaşabilsinler…
şuur seviyesinin her değişmesinde, gerçeklik seviyesinde değişeceğini anlasınlar.

salih mirzabeyoğlu - gölgeler sf:77
"Gölgeler" veya orijinal adıyla "Shadows". "Gölgeler", Amerikalı bağımsız film yapımcısı John Cassavetes'in 1959 yılında yönettiği ve aynı zamanda senaryosunu yazdığı bir filmidir. Film, Cassavetes'in sinemada doğaçlama ve gerçekçi yaklaşımlarıyla dikkat çekmektedir.

"Gölgeler", New York'un yeraltı sanat dünyasında geçen bir hikâyeyi anlatır. Film, genç bir adam ve kız kardeşleri arasındaki ilişkilerin, aşkların ve hayal kırıklıklarının karmaşık dokusunu keşfeder. Cassavetes, filmi gerçekçi bir tarzda çekerken, oyunculara büyük bir özgürlük tanıdı ve sahnelerin büyük bir kısmını doğaçlama olarak çektirdi.

"Gölgeler", Amerikan bağımsız sinemasının önemli bir örneği olarak kabul edilir ve Cassavetes'in sinema kariyerinin başlangıcını temsil eder. Orijinal ve yenilikçi bir yaklaşımı olan film, bağımsız sinema hareketinin gelişimine katkıda bulunmuştur.

ChatGPTden alıntıdır.