bugün

selam.

musarrah günahların yemyeşil gözleri,
ihtişamı satılmış tanrıçaların kanlı vecizeleri
şehveti musaddak sabilerden birer kolye yaptım göğsüne;
olur da masumiyeti ihanete uğramış kalbini belki temizlersin diye

bu anımı sizlere bu liriklerimle tasvir etmek istedim.
merhaba,
ben pembe tolga

tanrım ne de güzel bir gündü oysaki... altlarına bebek bezi giyen kırlangıçların adab-ı muaşerete vakıf olmuş entelektüel uçuşları, ruhumuza hapsolmuş huzurun saçlarına "dınım dırım dınım dırım dınım dınım dıdıınım dınınınımm" vurgularıyla dokunan pink panther'in büyüleyici giriş müziği, son günlerde revaçta olan kadına yönelik şiddet haberleri, yurdun birtakım tekrim görmemiş köşelerinde artan oğlanlı grup seks antrenmanları... her biri içtimai değerlerimizi arşa tırmandırmaya yeten, binaenaleyh karamsar yarınlarımızın üzerine serpiştirilen birer umut çiçeği gibi pembe bugünlerimizin arasından sıyrılan köhne bir gündü; fakat ne de güzel bir gündü...

o sabah robotum gri tlg ile geleneksel hale getirdiğimiz bilek güreşi turnuvasına ev sahipliği yapıyorduk. ben, robotum gri tlg, sadık köpek balığımız beyaz münir ve yaklaşık yirmi gaydaşın katılım gösterdiği son derece aktöresel bir turnuvaydı.

robotum gri tlg ile, yarışmanın ilk turunda katılım gösteren tüm gaydaşları darp ederek evden kovduk ve direkt olarak yarı finale yükselme başarısını gösterdik. bu durumda köpekbalığımız beyaz münir de direkt olarak adını finale yazdırmıştı. bu kıran kırana geçen mücadeleden dolayı birbirimizi tebrik edip yeniden yarışmaya döndük:
karşımda son derece robot disipline sahip, işinin ehli bir rakip vardı. onu eleyip adımı finale yazdırmak hiç de kolay olmayacaktı. kırmızı led gözlerinin içindeki ciddiyeti görmezden gelemiyordum. müsabakaya başlamadan önce ben parmaklarımı kütleterek, o da kollarındaki vidaların somununu sıkarak göz dağı veriyordu. artık ikimiz de hazırdık...
birbirimize son bir kez şans diledikten sonra dirseklerimizi masanın üzerine yerleştirdik. krom elleri buz gibiydi, yüzünde hiçbir mimik yoktu. ve nihayet beyaz münir'in işaretiyle zorlu mücadeleye başladık. gri tlg'nin kollarında oluşan yaklaşık 2 tonluk tork gücüyle beni yere sermesini beklerken; fakat o da ne... henüz ne olduğunu dahi anlayamadan onu bir çırpıda yenivermiştim.

fütursuzca mızıkçılık yapmıştı! bilerek yenildiği için ona tüm pembeliğimle teessüf ettim. bu mızıkçılığından naşi, devrelerine 220 volt elektrik akımı versem yeridir. kısa süre içinde kendimizi tatsız bir tartışmanın içinde bulduk. birbirimize ağza alınmayacak hakaretler sarf etmeye başladık:

- son günlerde bu davranışını ne kadar tezyit ettiğinin farkında mısın gri? sana tüm pembeliğimle teessüf ediyorum. zamanında konsorsiyum içerisinde bulunduğum şirketlerden hiçbir farkın yok. bu şuh kuvözümüze nifak tohumları serpmeye devrelerin el veriyor mu? dağarcığımda beni ne denli müteessir eylediğini aksettirebileceğim hiçbir kelam yok.

+ tolga bey... gerçekten hakkınızla kazandınız efendim. kollarımdaki çarklarda kısa süreli amper kaybı yaşamış olmalıyım. ve siz de tam bu sırad...

- yeter artık gri! mahiyeti yitirilmiş yalanlarına artık daha fazla devam etme!

+ peki efendim... evet bilerek yenildim. ama bir sorun niye yenildim? :(

- (yüzüne 450 dolar çarparak) söyle bana bu afaki yalanının sebebi neydi?

+ efendim siz yenildiğiniz zaman renginiz atıyor, oldukça üzülüyorsunuz. aşk tüccarlarınızın ensesinde çekiç parçalıyorsunuz, kız evladı olan ailelerin evinin kapısına nitrogliserin yerleştiriyorsunuz, üniversiteye sınavına giden kadınların çantasından kalemlerini ve kalemtıraşlarını çalışıyorsunuz... kısacası etkisinden kurtulmanız günlerce sürebiliyor ve bu sizi agresifleştiriyor. haddim olmamasına rağmen buna izin vermek istemedim. affınıza sığınıyorum efendim. tıpkı geçen yıl bahçenizde beslediğiniz değerli flamingolarınızın beslenme çantasını hazırlamayı unuttuğum zamanki gibi, beni yine 2 haftalığına "pause" tuşuma basarak beklemeye alıp cezalandırabilirsiniz.

tam da bu sırada merdivenlerden ağlayarak inen yeşil halis'imi fark ettim. bağırışmalarımıza uyanmış olmalıydı. poposuna sarılı bebek bezinin üzerine düşerek tek tek basamaklardan iniyordu. "bu şiddet dolu oyunu oynarken sana aşağıya gelmeyeceksin demedim mi ben!" diye kızsam da, beni duymazdan gelerek aşağıya inmeye devam etti. baba yüreği işte... dayanamayıp onu kucağıma aldım ve pışpışlamaya başladım. bu sırada da köpekbalığım beyaz münir, "oynayacağınız oyunu sikeyim ben gidiyorum" hareketi çekerek havuzuna geri döndü. ayıptır söylemesi tüm oyun elimize ayağımıza dolanmıştı. gri tlg'nin gözlerinin içinde yağ birikmeye başladı. o da ağlamak üzereydi. turnuva iyiden iyiye sarpa sarınca robotum gri tlg'yi affederek inzivaya çekilmesini söyledim.

minik bebişim yeşil halis ise ağlamaya devam ediyordu. "neden ağlıyorsun bebeykettom?" diye sorduğumda da cevabı gecikmedi:

- babaycım babaycım! bu güyn hani oğuzhan aymcaylaya gidiyoyduyk? geçeyn hayfta biyzi daveyt eytmişti. unuyttun mu yoyksa?

hiihh!..
gerçekten de unutmuştum. oğuzhan amca; gaydaşlar cemiyetimizin en önde gelen kalifiye ibnelerinden biriydi. bu sabah, yani çarşamba günü oğlunu istemeye geleceklerdi. beni bizzat davet etmişti. tanrım bunu nasıl unuturum! evde toplanmalarına yaklaşık 20 dakikalık bir zaman kalmıştı. muhtemelen gecikecektim. derhal salonun ortasında bulunan "gecikme" butonuna basıp bir kenara çekildim.
gecikme butonu; mühendislerimce fevri durumlar için tasarlanan, içerisinde bulunan yapay zekayla söz konusu durumlarla ilgili en kısa sürede analiz yapma yetisine sahip, paralel olarak gps sistemine bağlı çalışarak varılacak hedefin trafik sirkülasyonu değerlendirmek suretiyle en kısa süred... her neyse, yeterince geç kalmıştım.
derhal "gecikme butonu"na basarak, kaybettiğim zamanı telafi ederek oğuzhan amcaların evine vardım.

ev tıklım tıklım gey kaynıyordu. beni kapıda oğuzhan amca ve eşi ibrahim abla karşıladı. birbirimizin loblarını havada çarpıştırarak tokalaştıktan sonra beni içeri buyur ettiler. az sonra istemeye gelecekleri oğuzhan amcanın oğlu hamza da heyecan içinde salonda geziniyordu. geldiğimi fark edince elimi öpüp "hoş geldin tolga abiş" dedi.

çok kısa bir süre sonra da kapı çaldı. istemeye gelen gey aile de nihayet gelebilmişti. kapı zilini duyan toy hamza hemen mutfağa kaçtı. ne kadar da heyecanlıydı... gelen misafirleri yine oğuzhan amcayla eşi ibrahim karşıladı. gelir gelmez damat adayını inceledim. o da oldukça heyecanlı gözüküyordu. elinde devasal bir penisten yapılmış çikolata paketi vardı. çikolataları ibrahim ablaya verip ellerini öptü. bu hareketiyle benden +10 puan gey bonusu kazanmıştı.

velhasıl kelam, bir müddet yüzeysel sohbetten sonra damat geyin babası konuya girmek istedi:

- eveeeet... efendim ibneler birbirini sevmiş, beğenmiş. bize şu saatten sonra affedersiniz yarak yemek düşer.

tam da bu sırada elinde tuttuğu tepsiyle mutfaktan gelen hamza göründü. tepside, arpa maltından damıtarak ürettiği demlenmiş viskileri taşıyordu. viskileri hepimize servis ettikten sonra minik yudumlarla viskiyi tattık.
damadın annesi viskiye hayran kalmıştı. "tam ayarında, tam kıvamında olmuş. maşallah ibnemiz de pek hamaratmış" dedi. ufak çapta gülüşmelerle birlikte damat gey de tuzlu viskiyi inkisar etmeden, yüzünü buruşturarak içti. her şey yolunda ilerliyordu. bu genç gaydaşların mürüvvetini görecek ailelerin mutluluğunu paylaşmaktan dolayı kıvanç duyuyordum. her şey filhakika yolunda giderken, ne olduysa tam da bu anda oldu:

evde bıraktığım minik bebek cinim, yeşil halis'im bir anda salonun ortasında beliriverdi. damat geyin ailesi yeşil halis'i görür görmez çığlıklar içinde sağa sola koşuşturmaya başladılar. oğuzhan amca ve ailesi halis'i tanıdığı için olan biteni açıklamaya çalışıyordu. fakat nafile... hayatlarında ilk kez cin gören bu aile tam manasıyla ibrete tutulmuştu. "puu allah belanızı versin! bu yaratığın ne işi var evde! allaaaam bi de bebek bezi giymiş. defol mahlukat defooool!" naraları eşliğinde kaçmaya çalışıyorlardı.
bir baba olarak bu hakaretlere çok teessüf etmiştim. fakat işlerin iyiden iyiye çığırından çıkmaması için kendimi dizginleyip sustum. yeşil halis'im ise hüngür hüngür ağlıyordu. ah benim yeşil gayri muayyen bebeğim... ruhları adavet kaplı mülhidlerin kiniyle kırılan müşgin gözlü duygusal meleğim. onun ağlamasına daha fazla müsamaha gösteremezdim. evet belki bir insan olmayabilirdi, rengi onu herkesten ayırabilirdi, belki de bu dünyaya bile ait değildi; fakat hangimizin içinde vardı bu denli insan sevgisi? hangimizin yüreği pembeydi bu kadar?..

minik bebeğimi ağlatan damat geyin babasına dönerek, arka cebimden çıkardığım portatif tüfeğimi -bu tüfeği tasarladıkları için mühendislerimi siksem yeridir- saniyeler içinde kurarak beyninin sol lobuna ateş ederek patlattım. hemen akabinde damat ve oğuzhan amca üzerime çullanmaya kalkınca iki el de onlara ateş etmiş bulundum. zavallı gelin adayı hamza feryatlar içinde ağlıyordu. bu huzur dolu gün bir anda müphem bir katliama dönmüştü.

4 aylık yeşil bebeğimin ellerinden tutarak bu günahlar aşiyanından koşar adımlarla kaçtım. hiçbir suçu olmayan günahsız hamza'nın yüzüne de 6.000 dolar çarpmayı ihmal etmedim. tanrım nasıl da etmedim...
gözyaşları içinde uzaklaşıyorduk. ardımızda kalan istihraç edilememiş mutluluklardan kaçıyorduk. aslında hüviyeti yitirilmiş maktullerin nefretine koşuyorduk. koşuyorduk iğfal edilmiş vicdanımıza.

koşuyorduk evet;
ama ağlıyorduk yine de. ağlarken pek de dokunamıyorduk ihtiyatkar yüreğimizin kanlı nefsine.

musarrah günahların yemyeşil gözleri,
ihtişamı satılmış tanrıçaların kanlı vecizeleri
şehveti musaddak sabilerden birer kolye yaptım göğsüne;
olur da masumiyeti ihanete uğramış kalbini belki temizlersin diye
vakit ayırıp okuduğum için kendimden utanıyorumdur.
--spoiler--
- eveeeet... efendim ibneler birbirini sevmiş, beğenmiş. bize şu saatten sonra affedersiniz yarak yemek düşer.

--spoiler--

--spoiler--
damadın annesi viskiye hayran kalmıştı. "tam ayarında, tam kıvamında olmuş. maşallah ibnemiz de pek hamaratmış" dedi.
--spoiler--

sözde gay tespitidir. *
gay düğünü yapacak kişi merakı.
aynı cinsiyette olan insanların evlenemeyeceği medeni kanunda açıkça belirtilmiştir. hollandada gider evlenirler demeyin orda da evlilik olarak sayılmıyor hayat ortaklığı diye geçiyor.evlilik olmayacağı için düğün de olmayacaktır düğün olmayacağına göre isteme gibi bir durum da olmayacaktır.
Sizin oğlanla bizim oğlan birbirlerini sevmişler, diğer oğlan taraf aileside verdik gitti diyerek. hemen düğün hazırlıkları başlanır.
Elde dildolar ve deriden yapılmış kirbac ile gidilir. Aha ahaha..

Bu ne lan gey düğünü vardida bizmi gitmedik. Sizi gidi hinzirlar bizden gizli düğün yaptiniz demek.
gelinliği hangisi giyecek acaba.
--spoiler--
beni kapıda oğuzhan amca ve eşi ibrahim abla karşıladı.
--spoiler--
- oğlumuz ne iş yapıyor bu arada?
+ pompacıyım efendim.
- maşallah.e tabi ne olacaktı başka...soranda kabahat...maşallah.
güncel Önemli Başlıklar