bugün

görsel
Sesinin gittiği her yere postacılar bırakıyorum.
Mektuplarının adresi belli değil,pullara kayıp
Ellerimden kayıp düşüyor koca bir BELKi
Belli ki gittiğin yerlerde ayrılık şarkıları çalınmıyor hiç.

Gidişinin ayak izlerini takip mesafesindeyim,
Nefesimi sol omzunda hissetmiyor musun sahiden?
Masum değildim dedim yine nefsime daha dün
Sahilden uzak dur!okyanuslarında kaybolurum biliyorsun.

Ve son perde"kim bilir nasıl ve nerede?"
Gelmek istedim hep dediğinde
Değdiğinde sineme tahrip edilmiş dilekçe
Sessiz satırlarıma düşer;GiT!ayrılık varmış yine serde...

Viranşairi
Saclarimi hep kestim
Tutacak kadar kalmasin istedim
Cunku bir baskaldirma ancak
saclarindan tutulur.
Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
Bazı ağaçlara kapı komşu
Bazı çiçeklerin andırdığı
iş bu kadarla bitse iyi
Bir insan edinmişsindir kendine
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut Güzelsindir de oldukça,
çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken Besbelli arandığından haberli Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda Sevgili
aşk, iki kişiliktir.
“Şimdi’si yitik
diziyor, diziyor notalarını.
göğe ışık üzerine boncuklarını,
ucuza getiriyor varlığını.
sonsuzun sessizliğiyle,
sonlunun gürültüsü arasında.
O bitirince kıyısında gezindiği,
yol çöküyor...

Şimdi’si yitik,
bundan yazıyor,
yazıyor enine boyuna.
içini ve dışını ve yeri
ve göğü ve suyu,
bindiği kadırga,
o inince batıyor.”

gökkuşağından darağacı - nilgün marmara.
biliyorum, bu kadar kırılgan olmayı kaldırmıyor hayat.
her tökezleyişte kendi içine saklanınca, sıvazlamıyor sırtını.

pencere önü çiçekleri değiliz ki, anlayışlı bir el alıversin bir çırpıda içeri.
hadi aldı diyelim, gün ışığı olmadan ne kadar yaşanır ?
öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm
öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde

uçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde
sonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer
yaz meleklerin eteklerinden bulutlar biçer
göklerin en mavisi buğdaylar üzerinde

karanlık bulutları boşuna dağıtır rüzgar
göklerden aydındır gözlerin bir yaş belirince
camın kırılan yerindeki maviliğini de
yağmur sonu semalarını da kıskandırırlar

ben bu radyumu bir pekbilent taşından çıkarttım
benim de yandı parmaklarım memnu ateşinde
bulup yeniden kaybettiğim cennet ülke
gözlerin perumdur benim golkondum, hindistan'ım

kainat paramparça oldu bir akşam üzeri
her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
gördüm denizin üzerinde parlarken Elsa'nın
gözleri elsa'nın gözleri elsa'nın gözleri.

louis aragon
birinin seni sevdiğini nerden anlarsın?

bakışından anlarsın
dokunuşundan
dudağının seyirmesinden

anlarsın işte

bitti
Artık bitti
desen de
bitmemesinden
anlarsın

gece yalnızlığını daha iyi
gözlerinin boşluğa düştüğü her an
onu daha iyi

onu, onsuz anlarsın

başladık ve bitti
başladık
ve bitti

başladık ve...

sırtımdan elini çektiğinden beri,
oramdaki yalnızlık bitmedi.

yanağın yanağıma değdiğinde göğsümden kelebek sürüsü geçmişti...
görsel
Sessizlik yorgunluktur; yorgunluk değilse kederdir; keder değilse hasrettir; hasret değilse sızıdır; sızı değilse derin bir düşünce, bir anıdır veya bütün bunlardır veya bunlardan bazıları.

Mehmet uzun
Terketmedi sevdan beni...
endamımız çift, sûretimiz çift, rûhumuz tek, sen ve ben
bulandıran palavralardan âzâde, gamsız bir keyif, sen ve ben.

Şarkısı da var.
Öyle bir hafızaya sahip ol ki;
Her yola çıktığında aklına ben geleyim,
Hafif bir rüzgar esintisinde,
Sonbaharda yapraklar sararıp dökülünce,
Deniz kenarında yürürken,
her dalga kıyıya vurduğunda,
Aklına ben geleyim.

Sigara içen birini gördüğünde,
Bir pasta yediğinde,
Şekerin yükselince,
Sade Türk kahvesi içtiğinde,
Aklına ben geleyim.

Gök gürlediğinde, şimşek çaktığında,
Her yağmur yağdığında,
Yalnız kaldığın her dakika,
Başını yastığa koyduğun an da,
Aklına ben geleyim.

Aklıma her düştüğünde,
içimden derin bir ahhh geçirdiğimde,
Beni bıraktığın o zaman diliminde,
Saat tam oniki de.
Aklına ben geleyim.

Saat oniki.
Şair

Şair şiirin kalemidir ancak,
sahibi değil.

Felek şiire malzemedir ancak,
anlatılan değil,
anlatmaya yarayan.
-anlatamamaya-

Şair feleğe yazgılı, istese de,
istemese de.
-Sanırlar ki bu seçiştir.

Acı çeker, ama ne acı.
Acılarını yazdığını zanneder şair,
hepten kopmasın diye madde ile bağı.
Oysa yazdıklarını anlayamaz şair,
işte acı olan da budur, budur işte öz acı.

-kendini kandırmak zorundalığı,
mutlak çaresizlik hali, işte
açıkça söylüyorum,
olanı-

Oysa -yalnız- bir kelime olarak,
karşılamaz şairin yalnızlığını.

Severler şairi, öperler, iyi şeylerle överler.
Elinden tutarlar, dizlerinde uyuturlar,
takdir ederler.
Gösterirler de açıkça
güzel yere konumlandırdıklarını.
Derin addeder, önemser şairi toplum,
yani,
kalabalık eder.

işte bu yüzden -yalnız- bir kelime olarak ,hiç bir zamanda,
karşılayamaz şairin yalnızlığını.

-yalnız-
Umarsız kelimedir. Anlaşılmaya hasret, ki
bile bile bu imkansızdır.
Şairin yalnızlığı ve,
yalnızın şairliği
bundandır.

Bir seçim değildir şairin şairliği,
-sanılır ki seçiştir-
Bir buhranlı gece yerine geçse,
herhangi kişi,
-anlar-
-anlatılamazı-
korkudan kalbi çatlar,
ömrü kabusa evrilir,
uykular ağır,
rüyaları kaskatı.
Şair talimlidir oysa korkuya, kalbi çatlamış, çoktandır.
Yarılmış.
Parçalanmış.
Milyarlarca parçadır şiircinin kalbi,
bu yüzden,
milyarlarca parçayla birlikte korkar şair,
işte tam da bu yüzden,
-acı- bir kelime olarak karşılamaz
şairin acıdığını.
Söylemeye,
milyarlarca -acılar- ı toplamak gerekti.
Şair de, kopmasın diye hepten madde ile bağı,
-sandı ki bu bir seçişti.

Eskilere bakar, karıştırır da,
bütününü,
kıtasını,
satırını,
cümlesini,
kelimesini,
hecesini,
harfini,
virgülünü ve
noktasını.

Sonum kötü der durur şair,
lanetlen miyim? diye sorar sorar,
durur şair.

Arandı,
günah günah,
nerede, ne zaman diye
tarandı geçmiş.
-sandığından ki bu bir seçiş.

Ya sabır,
ya sabır,
başı imame,
adımları boncuk,
gitmek için değil,
çekmek için,
ya sabır,
ya sabır.

Şair tespih.

Baktı virgüle,
gördü noktası.
Şair değil, kalem olması.
Seçiş değil, alın yazısı.

Selam.
Dervişim.
Selam dervişin,
meczup hırkası.
Kara Tren Gecikir Belki Hiç Gelmez
Dağlarda Salınır Da Derdimi Bilmez
Dumanın Savurur Halimi Görmez
Gam Dolar Yüreğim Gözyaşım Dinmez.
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, 
incinirsin.

Sana gitme demeyeceğim, 
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia...
bir sevişme olur,
alkol kokan gerdanlarda;
bir aşk ölür.
böyle ayrılıklarda her sey
önceden belli olur
en güzel zamanında
askın ve hayatın
insan deli olur.
öyle içimdesin ki

sen gözlerini

kapatıyorsun

ben uykuya dalıyorum.

öyle güzelsin ki

sen nefes

alıyorsun

ben yaşadığımı hissediyorum.

öyle ulaşılmazsın ki

sana uzanıyorum

fakat

ben gökyüzü oluyorum.
işler içinden çıkılmaz bir hal alırsa
dünya diyorum bin yıllardır böyle
senin için mi değişecekti yani şu düzen
sen ki değiştiremiyorsun yanlış almışsan bile bir bileti
tutup bambaşka bir şehre gidiyorsun mesela
ve hayret dahi etmiyorsun
kıyısı olmayan bir şehre nasıl gidilir vapurla

kimseye ayıp olmasın diye biraz daha yaşıyorum
aman zahmet olmasın diye kimseye
kendimi seviyorum biraz
beni sevmeyen herkesin yerine
konuşuyorum karşıma alıp kendimi
sen de olmasan kim severdi beni diyorum
bak koyamıyorsun yerine başka birini
düşündüğünde her şey ne kadar zor
oysa ne kadar kolay kıyıyor insan birine
ben kimseye kıymayayım diye ellerimi cebimde saklıyorum
çarpmasın diye örneğin elim, diğer elime

kim sevmiş şimdiye kadar birini
beni çok seviyor diye bir düşün
ama yine de insan olmayacağını bildiğinin peşini,
olmadığını görmeden bırakmıyor
gerçi görünce de bırakmıyor, kendime hak veriyorum
çünkü haksızlık etmem kimseye
bu yüzden adınla başlıyorum adımı söylemeye.
Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
Bak bu sensin çocuğum enine boyuna
Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
Sabahlara kadar koynumda yatmışsın
Bak bende yalan yok vallahi billahi
Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur

işe bak sen gözlerin de burda
Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık
iyi ki burda yoksa ben ne yapardım
Bak çocuğum kolların işte çıplak işte
Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
Gözlerin sabahın sekizinde bana açık
Ne günah işlediysek yarı yarıya

Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
Bunların konuşması olur öpülmesi olur
Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
Vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu
üç kulaç öteden istanbul gidiyordu
Uzanmış seni usulca öpmüştüm
Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu.

cemal süreya
Sonbahardi... Seninle geciyorduk o yoldan;
Topraklardan, havadan bir huzun tasiyordu.
Bize yaklasiyordu.
Gonlumuzde yepyeni bir duygu yasiyordu.
Ruzgarlarin degildi bu musiki, bu huzun;
Hatirladin degil mi? Kuslar aglasiyordu...
Havada bir serinlik...
Tatli bir hayal gibi...
Toprak nasıl meçhuldü tıpkı istikbal gibi?
O gun tabiat başka bir türlü yaşıyordu.
Kalbin acı, gözlerin yasla dolmuştu senin;
Yapraklar gibi yere dökülüyordu senin;
O nağme mesafeyi, zaman aşıyordu.
O bir beste degildi: Kuşlar ağlaşıyordu.
En hazin şey muhakkak öksüz kalan ocaktır.
Bu ocak hüzünlerle dolup boşaltacaktır.
Eski bir sonbaharı, küçük kuşları anmak
Belki veda etmektir sana birkaç satırla...
Yine bir sonbaharda ordan yalnız geçersen
Beraber geçtiğimiz serin günü hatirla!..
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum.

Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim için kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.

Sevindiğim anda sen üzülürsün.
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
Sakın başka bir şey getirme aklına.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
Aysel git başımdan seni seviyorum...
"sahi ben ne hırçın bir çocuktum;
ele avuca sığmaz, aklı fikri şiirde,
mısra mısra başımı belaya soktum..."

atilla ilhan
güncel Önemli Başlıklar