bugün

gecenin mısralara düşen özetidir.

saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
gözlerin kac kişinin gözlerinde gezinir
sen kaç köşeli yıldızsın

fabrika dumanlarında resmin
kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
hatırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun

benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
sen kaç köşeli yıldızsın
* *
öfff,
püff,
hay aq,
yatayım en iyisi.
sabahları yoğun sise girmiş resimlerin
valizimde kaybolmayan sen bir de rutubet
sırtımı ısıtır bakışların nakış nakış
kurşuni eteğin çarpmış kapıya lodos lodos tenime
söylemez dilim poyraz götürmüş sevgilim...
* *
içtim içtim gelmedi uykum.
baktım olmuyor, saldım çayıra
ne yapsaydım daha
en bastaki harflere baksana.
bir sabaha uyanmak için
bir güne daha dünyadan armağan
bedenin bir gülümsemesi sana
bak, her gün yepyeni dünyan
Karanlıklar sarmalarken ruhumu
Olmayacak dualara amin demek niye?
Sıyrıldım artık tüm beyazlardan..
Siyahlara teslim ettim yüreğimi..
Ne kaçarı kaldı artık, ne vazgeçişi...
gece gezenler
gece gece gezerler,
gizli gizli giderler,
gece gezenler...

gece gece gezerler,
aşktan aşka uçarlar,
gece gezenler...

gece gece gezerler,
kucaktan kucağa konarlar,
gece gezenler...

gece gece gezerler,
azar azar para sayarlar,
gece gezenler...

gece gece gezerler,
kara kara yazı yazarlar,
gece gezenler...

gece gece gezerler,
sessiz sessiz ağlarlar,
gece gezenler...

gece gece gezerler,
gece gece ölürler,
gece gezenler...
ben oraya koymuştum, almışlar,
arasına sıkışık saatlerin.
çıkarır bakardım kimseler yokken
beni bana gösterecek aynamdı, almışlar.

kışken ilkyaz, sularımda açardı
buzlu dağlar gerisine kaçıracak ne vardı?
eski defterlerde sararırmış yaprak.
beni bana gösterecek anlamdı, almışlar.

bir ışıktı yanardı gecelerde
akşam, çiçekler uykuya yattı,
sardı karşı kıyıları karanlık
beni bana gösterecek lambamdı, almışlar.
* *
sokaklarda dans et benimle, şehrin ortasında, kalabalıklarda...
apartman girişlerinde ve düşler ülkesinde

ben bir anaç kadın olayım
sen yaramaz bir çocuk
ve aşık ol
birden
tanrının bahsettiği big bang gibi
bir noktadan sonsuzluğa saçılalım
ve evren gibi gittikçe büyü
hacimsiz ve hoyratça
ama düzensizce değil

misal sonbahar rüzgar ol
okşa tenimi
misal kış olsun sen üşü
ben bağrıma basayım seni

özlet kendini bazen
hatta küs bana
yüreğime birşey otursun
kelimeler düğümlensin
sonra sen yine çıkıp gel
tıpkı misafirlikteki yaramaz çocuklar gibi.
sonra ben seni affedeyim
yine dans edelim
sokaklarda, kalabalıklarda
şehrin ortasında..

krolice.
şimdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek
her koku mesela seninki gibi gelecek.
otobüste yanıma oturan adamın ellerine bakacağım ısrarla
dokunsam tutar mı elimi diye bekleyeceğim mesela.
sonra bir simidi alıp bölüşeceğin insan arıyacağım kordonda.
şimdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek,
her adım sesi senin evime yaklaşımınmış gibi olucak,
yolda yürüyen erkeklerin peşinden gideceğim belki de,
oturduğumuz bankta oturan çifte kötü kötü bakacağım,
napıp edip kızı uyaracağım mesela.
bırakacak o çocuk seni inanma diyeceğim,
şimdi gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek.
şehir bile bedenin gibi olacak bazen kurak bazen umut dolu yeşil,
sokak aralarında teninin sıcağını arayacağım,
mesela kaldırımları öpeceğim seni düşleyip,
şimdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek.
bense benzemez kimse sana diyeceğim rakı masalarında..
kısa ya da uzun
çekilmiş biraz yüzüm
ay ışığında kırbaçlanan atlar gibi sanki hüzün
bu gece üstü açık uyuyakalmış kalbim
ben üşümüşüm,
çok da önemli değil tersin düzün
ay ışığında kırbaçlanan atlar gibi hüzün. * *
yağdı yağmur
çaktı şimşek
sen de mi şair oldun
eşşoğlueşek.
Sana yüklediğim anlamları
Senmişsin gibi düşünme
Aldanırsın.
Sen o anlamlarla
Sadece bende varsın.
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar
in cin uykuda,yalnız iki yoldaş uyanık
biri ben biri de serseri kaldırımlar
-nfk-
En güzel günlerimin
üç mel’un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi.
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince;
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün.
Ne ben sana kızarım,
ne de zatın zahmet edip bana küssün.
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz!
en az üç dil bileceksin
üç dilde ana avrat dümdüz gideceksin.
tüm zamanları alkış yağmuruna tutan anilar
köhne bir çeyiz sandiği biraz

okul yolunda paçamıza tutunan çığlıklar
ve muzip uğur böceği şaka gibi

küle bulanmış yol kenarında yatan uysal papatya
yahut çatılardan sürüklenen avuç kadar kar
çocukluğumuzu buza çeviren bazen kimsesiz

ask,
kapının önünde seraplaşan iki küçük su damlası
içimizde süzülen mitolojinin tek parçası

o rengarenk uçurtmaların düştüğü özgür balkonlar yalnızlık abidesi
çatılar sessizliğin habercisi napsak

kediler atlarken düşürmüş gamzelerimizi
çok eskiden bir cumartesi

yan durmuş,
gecekondularda dikişleri patlayan potinlere hüzünlenen gözlerimiz
nerdeler hani sevilesi

oysa sevgi kapışılan bisküvi kırıntısıymış
en çok da korkutan film kurgusu

yaşasak izin vermezler her yanımız dizi dizi yasak
haykırıştır kalplerimizden kopan yaprak yaprak..

ne kaldı elimizde yaşanacak...

ne kaldı elimizde *
küçük bir aşk oyunu her günüm
yüzümden düşen bin parça,
kaldırımın ucunda mazgalda
kızgınlığım hep kalma babamdan
yeni başlangıçlar var ama sevgim sular altında. * *
bekliyorum...
öyle bir havada gel ki,
vazgeçmek mümkün olmasın.
--spoiler--
Beni alıp çıkarsalar feza füzesiyle...
gözümü bağlayıp, atsalar sırtımdan itip;
yine senin yanına düşerim!
Yer çekimi değil, Yâr çekimi derim.
--spoiler--
ben, iğne yapraklı bir ormanda aç kurt
sen, gecekondunun arkasından sızan genç bir dut
ötesi, suyun üstünde yüzüp giden tomruk.
dermansızlık çökmüş sırtıma, ormanım buzdan soğuk.
vefasızlık girmiş kalbine, 5 dakikada olmuşsun puşt!
birazdan basar işe giderim
kimseler görmeden merdivenleri inerim
istasyona yaklaşınca akbili sağ elime çekerim
normalde ben bu saatlerde saçımı tararım
birazdan basar işe giderim

pantolon ve kazağım nerde bilemem
bugün işten kaçta çıkarım allah kerim
evde yüzümü silmeye havlu yok,
tuvalet kağıdına silerim
çağırma beni olduğun yere gelemem
birazdan basar işe giderim. * *
ölüyorum tanrım
bu da oldu işte.
her ölüm erken ölümdür
biliyorum tanrım.
ama, ayrıca, aldığın şu hayat
fena değildir...

üstü kalsın...

cemal süreya
yine geldi sonbahar
akşam yiyeceğiz karnabahar
sevgilim çağırerim duymersin beni
meğerse olmuş kulakların sağar

bizim köylerde çok olur davar
sevmişem ben seni oy havar
ben sene mektup aterim
sen bene atersin uçak savar

bu şiiri yazarken gözlerim doldi
güzelim rengin neden soldi
sene sağar dedim omi koydi
banyo yaparken seni
ben değil hep anan soydi

bu anlamlı şiirime
bu manalı oksijen kokuli şiirime
kendi kendime dedim ki ayhancım son ver
unutma gülüm sende bi ara
bene......... * mektup yaz

mektup yazdım kış idi
kalemim gümüş idi
daha çok yazacaktım
gö...... * görüşürüz hoşçakal hoşt çakal *

bsen
bu gece ya da diğeri hep eksik
hesap beraber ödenir beylik
pazartesi ya da haftanın diğer günleri
kafayı yalnız başımıza çektik
ay sonu ya da yerçekimi
daha napacaktık bütün kalbimizle sevdik.
* *