bugün

Yağmur başladı,Gelse de ıslansak dediği biri olmalı insanın.
son olarak kokunda silinirken tenimden, hatırıma kazınmış eski bir şarkı gibisin şimdi..
Aklımdan çıkarmaya kıyamadığım insanların aklından geçmeyecek olma hissi yedi bitirdi içimi.

yalnız bir yere daha yazarsam bunu kusacağım.*
Yazmak için
Ciğerimin çırpınmasını beklemiyorum her defasında
Ama bilirsin; büsbütün yaraya dönüşmeden
Kabuğuna çekilemiyor insan..
Koşarken yavaşlamak gibi...
bir kitaba başlar gibi...
bahçede havuzun altında oturan bir adam vardı. ben yaralıydım. bu adama bakıyordum. koşup sarılmak istiyordum ona. yaralarımı sarsın diye.
gelip geçen yılların aynası, aynı manzarayı başka türlü gösterdi bana. bahçede havuzun kenarında oturan bir adam vardı. bu adam yaralıydı. bana bakıyordu. koşup sarılmak istiyordu bana. yaralarını sarayım diye...
Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin! incecik, çilli bir dille
sen de gelsen.

içimi açtım sana
içini açmak için.
insan neyi anlatabilir?
insan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir?

Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.

Ahmet Hamdi Tanpınar
Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.

Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar şarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.

Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başımın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
içinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.

Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
bin rüyayı bir tek rüyada gördüm

yedi sabah içre dönsem de
acı geçiyor
acı geçiyor
acı elbette geçiyor

acı çekmiş olmak geçmiyor

kemal varol
bir ses, bir kıpırtı kapı önünde
akşam üstü meltemi adımların
masamın üstünde,
son kadehinde duruyor dudağının kırmızı imzası

ne kadınsın!
gözlerinde serçelerin çırpınışları...
+ Leyla sev beni sokma müşküle, gel seninle kasık atalım iki tabak KESKule.

+ leylaaa.
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim.
içimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim,
-içinde senin ve benim ağırlığım-
benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde,
incelik adına, ben geçtim
''kimseler görmedi ömür hanım.''

şükrü erbaş/Ömür Hanımla Güz konuşmaları
ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
eskimiş şeylerle avunamıyoruz
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayakucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum

halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum

uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
yalnızlık bir tablo
alacalı renkleriyle yılları karşılıyor
çığlıklarla yırtılan gecenin siyahını örtünmüş.

yalnızlık bir tablo
duvarından düşüp unutulan..
ne kadar hüzün geçmişse dünyadan
ne kadar acı geçmişse
yaşayacağız hepsini yeniden
bir bir dünyada.
dünyadan ve dünyayla sana sığınırım.
hep denedin hep yenildin
olsun yine dene yine yenil
daha iyi yenil.