bugün

Devletteydi. Hatta devlet uluları onlari tasfiye edip fetöcüleri yerlestiriyordu falan. Hatırlarsın.

Ek; fetö, götö gibi dinci comarların devlete sızması özal dönemiyle baslar. Kendisi bu takımin ahbabıdır.
Bir Humanist olarak soyluyorum bunlari hadi Kemalistler yoktu devletin ust mecralarinda kendini kalbur ustu goren insanlar neredeydi?
şu anda oldukları yerdelerdi. birileri fetö ile aynı yatakta debelenirken yapmayın etmeyin diyorlardı. karşılık olarakta "muhterem hoca efendi hakkında öyle konuşamazsınız" diye azar işitiyorlardı meclis kürsülerinden bile. aklıma birkaç atasözü geliyorda argolu bayağı yazmayayım şimdi buraya.
Onlarda devlete sızmıştı.
ergenekon yalanıyla bütün kemalistleri zindanlara atıyordunuz diye cevap verilmesi gereken saçmalıktır. lan ordunun kozmik odasını bile açtınız fetöcülere. genel kurmay başkanını terör örgütü lideri diye tutukladınız. hala utanmadan kemalistler ne yapıyordu diye başlık açmışlar. ananla beraber olanları izliyorlardı.
Kıçlarını yırtıyorlardı memleket elden gidiyor diye. Aynı bugün uzun vatan haini diye yırttıkları gibi.
çıkarttırmayın bana 2010-2011 entrylerimi şimdi kalbinizi kırarım.

biz buradaydık ama siz o şerefsizin kucağındaydınız.
Ergenekon ve balyoz davalarından hapiste yatıyolardı.
Fetö kucağında can bulanlar şimdi hesap soruyor. Bulunduğun çağı sorgulasana. evlatların uğraşmasın böyle mal mal işlerle.
uyarmakla, işten atılmakla, hapse tıkılmakla meşgul olanları vardı. gerçek atatürkçüleri teröristsevici sol zihniyetle karıştırmamak lazım ki zira bugün recep tayyip erdoğan, atatürk'ün nutuk'ta belirttiği çizgide hareket etmektedir. kısmen bile olsa. örnek vermek gerekirse, eylemle yetkilendirilmiş başkomutanlığın işareti, tanımı ve tarifi nutuk'ta yapılmaktadır.

Nutuk'tan bazı alıntılar yapacağım:

--nutuk--

1.
Başkomutanlığı Kabul Ediyorum
Ben, konuşmalar ve tartışmalarla beliren bu görüşleri, gereği kadar inceleyip irdeliyordum. Son görüşü savunanlar, mantığa dayanan sağlam nedenler ileri sürüyorlardı. Komutayı ele almamı yürekten önerenlerde yapmacık isteklerde bulunanların yaygaraları, derin ve kaygı verici etkiler yapmaya başladı. Benim eylemli olarak komutayı ele almam, bütün Mecliste son çare ve son önlem olarak görüldü. Meclis'in bu görüşü, çarçabuk Meclis dışında da yayıldı. Benim ses çıkarmayışım, komutayı eylemli olarak ele almaya can atmayışım, sanki yıkımın kesin ve yakın olduğu düşünce ve görüşünü genelleştirdi. Bunu anlar anlamaz hemen kürsüye çıktım.

Baylar, bu anlattığım durum 4 Ağustos 1921 günü bir gizli oturumda belirmişti. Üyelerin bana karşı gösterdikleri yakınlık ve güvene teşekkür ettikten sonra başkanlık katına şöyle bir önerge verdim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına,

Meclis sayın üyelerinin genel olarak beliren istek ve dilekleri üzerine Başkomutanlığı kabul ediyorum. Bu görevi; kendi üzerime almaktan doğacak yararların çarçabuk elde edilebilmesi, ordunun maddi ve manevi gücünün en kısa zamanda artırılıp pekiştirilmesi ve yönetiminin bir kat daha sağlamlaştırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini eylemli olarak kullanmak koşuluyla üzerime alıyorum. Yaşadığım sürece, ulusal egemenliğe en gerçek bir hizmet edici olduğumu, ulusa bir kez daha göstermek için, bu yetkinin üç ay gibi kısa bir süre ile sınırlandırılmasını ayrıca dilerim.

4 Ağustos 1921
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mustafa Kemal

2.
Başkomutanlığıma Karşı Davranışlar
Baylar, bu önergem, doğruluktan yanaymış gibi görünerek öneride bulunanların gizli düşüncelerini açığa vurmalarına yol açtı. Hemen karşı çıkışlar başladı. "Bir kez, Başkomutanlık sanını veremeyiz. O, Büyük Millet Meclisi'nin manevi kişiliğindedir. Başkomutan vekili, denilmelidir." dediler.

ikinci olarak da: "Meclis'in yetkisini kullanmak gibi bir ayrıcalığın verilmesi, hiçbir zaman söz konusu olamaz." düşüncesini ileri sürdüler.

Ben, padişah ve halifelerce verilegelmiş eski bir sanı takınamayacağımı; yapacağım görev eylemli olarak başkomutanlık iken bu sanı olduğu gibi vermekten kaçınmanın yersizliğini ileri sürerek görüşümde direndim. Durum, Meclis'in anladığı ve belirttiği gibi, olağanüstü olduğuna göre, benim alacağım kararların ve yürütümlerimin de olağanüstü olması gerekeceği kuşku götürmezdi. Düşünce ve kararlarımı çabuk ve şiddetli olarak yürütmek ve uygulamak zorunluğu vardı. Bakanlar Kurulundan, Meclis'ten izin istemekle doğacak gecikmelere durum elverişli olmayabilirdi. Bütün ülkeye ve ülkenin bütün kaynaklarına yaygın olması gereken buyruklarım ve bildirimlerim için, her işin bakanından ya da Bakanlar Kurulundan oy ve izin almak benim yapacağım Başkomutanlıktan umulan yararları sağlayamazdı. Onun için, sınırsız ve koşulsuz olarak buyruk verebilmeliydim. Bunun için de, Büyük Millet Meclisinin yetkisi benim kişiliğimde belirmeliydi. Bunu, başarı için, zorunlu görüyordum. Onun için bu noktada direndim.
uzun, devamı için : http://ekitap.kulturturiz...ma-karsi-davranislar.html

3.
Başkomutanlığı Eylemli Olarak Üstüme Aldım
Saygıdeğer baylar, Başkomutanlığı eylemli olarak üzerime aldıktan sonra birkaç gün Ankara'da çalıştım.

Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığının tümü ile Başkomutanlık Karargâhını kurdum. Bu iki makamın ortak çalışmalarını Başkomutanlık katında birleştirip dengelemek için ve bundan başka, orduyu ilgilendiren işlerle öbür bakanlıkların Başkomutanlıkla çözmek zorunda oldukları işlerin yürütülmesi için de yanımda küçük bir yazı işleri örgütü kurdum.

Ankara'da yalnız, ordunun insan ve taşıt bakımından gücünün artırılması, yiyeceğinin ve giyeceğinin sağlanıp yoluna konulması ile ilgili önlemleri almak ve düzenlemeleri yapmakla uğraştım.

4.
Başkomutanlık Yasasının Tarihçesi
Sayın baylar, bizim başkomutanlığımız ile ilgili 5 Ağustos 1921 günlü yasanın bir tarihçesi vardır. isterseniz, bu konuda yüksek kurulunuzu biraz aydınlatayım.

Başkomutanlık yasasının süresi, birinci kez, 31 Ekim 1921'de; ikinci kez, 4 Şubat 1922'de; üçüncü kez, 6 Mayıs1922'de uzatıldı. Her uzatılışında karşıcılların türlü türlü eleştirileri ve dokunaklı sözleriyle karşılaşıldı. Özellikle üçüncü uzatılışı önemlice bir olay biçiminde oldu.

6 Mayıs 1922 gününden önceki günlerde, zamanı geldiği için, yasa süresinin uzatılması Mecliste söz konusu olmuş. Ben rahatsızlığım dolayısıyla Mecliste bulunamamıştım. 5 Mayıs günü akşamı konutuma gelen Bakanlar Kurulu üyeleri durumu şöyle anlattılar: Mecliste karşıcıllar, benim başkomutanlıkta kalmamı istemiyorlar. Birçok tartışmalı görüşmelerden sonra iş oya konulmuş, gereken çoğunluk sağlanmamış; yani Başkomutanlık Yasası süresinin uzatılması kabul edilmemiş. Bakanlar Kurulu üyeleri, özellikle Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı -ki bunlar askeri durumu yakından izleyen makamlardır- pek çok üzülmüşler. Meclisin gösterdiği bu ruh durumu karşısında kendilerinin de görevde kalmalarının bir yararı olmayacağını ileri sürerek çekilmeye kalkıştılar.

5.
Yurdun Yüce Çıkarı Adına Başkomutanlık Görevimi Bırakmaya Karar Verdim
Ordu, Meclisin oyu belli olduğu dakikadan sonra komutansız kalmıştı. Genelkurmay Başkanı ile Bakanlar Kurulu da çekilecek olursa ülkenin genel yönetiminde düşünülmeye değer ağır bir bunalımın doğmasından kaçınılamazdı. Onun için, gerek Genelkurmay Başkanına gerekse Bakanlar Kurulu üyelerine, daha yirmi dört saat, güçlüğe dayanmalarını ve beklemelerini rica ettim. Ülkenin ve genel amacın yüksek çıkarı için, ben de Başkomutanlık görevimi sürdürmeye karar verdim ve bunu Bakanlar Kuruluna da bildirdim.

Ertesi gün, 6 Mayıs 1922'de bir gizli oturumda Meclise, açıklama yapacağımı bildirdim. Açıklama yapmadan önce, Başkomutanlığa karşı söz söylemiş kişilerin görüşlerini, Meclis tutanaklarını getirerek, birer birer incelemiştim.

Baylar, kurulunuzu daha çok yormamak için, sözünü ettiğim gizli oturumda söylediklerimi özetlemekle yetineceğim:

"Baylar", dedim, "Başkomutanlık ve Başkomutanlık Yasası konusunda, başlangıcında olduğu gibi bugün de yasanın gereksizliğinden, ya da değiştirilmesi gereğinden söz eden ve Başkomutanlığın varlığından yakınan kişiler vardır. Bunların yine her zamanki kişiler olduğu görülmektedir. Ben, gereksiz bir görevin, bir makamın ille de sürüp gitmesinden yana değilim. Herhangi bir makama sorumsuz yetkiler sağlayacak yasalardan yana da değilim. Ancak, Başkomutanlık makamının ve bu makama yetki veren yasanın gereğine ve gereksizliğine karar verebilmek için genel durumun, askerlik durumun iyice incelenmesi ve gözden geçirilmesi gerekir. Bu nokta ile ilgili düşüncelerimi bildirmeden önce Başkomutanlığın ve Başkomutanlık Yasasının gereksizliği üzerinde söz söylemiş olan kişilerin kimi sözlerini birlikte gözden geçirelim.

Örneğin, Salih Efendi (Erzurum Milletvekili) benim, Meclisin hakkını zorla aldığımı, zorla almak istediğimi söyleyerek açık hakkımızı vermeyiz, diye bağırıp çağırmış.
uzun, devamı için : http://ekitap.kulturturiz...ik-gorevimi-birakma-.html

--nutuk--

araştırıp öğrenmeyi angarya görenlere ise bir memleketli tavsiyesi, şunu okusunlar ve memleket hayrına daha çok çalışsınlar;

--nutuk--

Birtakım Efendiler de, Başkomutan millete angarya yaptırıyordemişler. Halbuki kanunun
memlekette angaryayı yasakladığını söylemişler. Bu doğrudur Efendiler; fakat, ihtiyaç, tehlike bize
her şeyi meşru göstermektedir. Ordunun ihtiyaçları, millete angarya yaptırmayı gerektiriyorsa,
bunu yapıyoruz ve en doğru kanun budur. Milletin ve ordunun yenilmemesi için, kanun buna
engeldir diye, gerekli gördüğüm tedbiri almaktan çekinmeyeceğim.

--nutuk--

bilimle işini yürüten bir nesil hedeflerken, interaktif sözlükler yoluyla 'trol' maksatlı saçmalıklarla yolu buraya düşenler zehirlenmeye çalışılıyor. bu kışkırtıcılar(arapçası münafıktır) için, neyse ki özgür bir ülkede yaşıyoruz.
haydaaa şimdi de bizim üstümüze kaldı.
hapiste olabilirler,gözaltında,işkencede.

her yerde olabilirler yani.
fetö akp pornosunu izleyip söverek ibret alıyordum.

alayı badem bıyıklılardan oluşuyordu, kusarak boşaldım.

gerçi kemalist değilim ki ben, neden üzerime alındıysam...
Bazı orospu çocukları çoğunu hapse tıkmıştı.
Balyoz , ergenekon duruşmalarında orospu çocukları tarafından suçlanıyordu.
"Kimi cezaevindeki koğuşunda, kimi sevk edildiği hastane odasında, kimi evinde onur intiharı ile haksızlığa, hukuksuzluğa meydan okuyordu."
siyaset meydanı programındaydılar.

https://www.youtube.com/watch?v=ps8i734fN_k
barlarda kadeh tokuşturuyorlardı. net.
Uçak kazalarında kim vurduya gidiyor...

Otel yangınlarında kim vurduya gidiyorlardı.
tutuklanıyorlardı.
Hainlerle mücadele ediyordu.
hainlerle mücadele edip sizi o yıllarca el bebek gül bebek kasıtlı olarak büyüttüğünüz fetö'nün elinden kurtarıyordu ve bunu da başarıyordu.

(bkz: Ömer halisdemir)
(bkz: ve onun gibi diğerleri)
http://www.youtube.com/watch?v=eGKWL4jTYuU

dağılın şimdi.
Uğur mumcu askeri liseye sizanlar ileride general olduklarinda darbe yapacaklar diyordu.devlette cemaat yapilanmasi var dediklerinde Buna kargalar bile gűler diyordunuz. Ne zaman ki rant kavgasi basladi düșman kardesler oldunuz.
Uğur mumcu askeri liseye sizanlar ileride general olduklarinda darbe yapacaklar diyordu.devlette cemaat yapilanmasi var dediklerinde Buna kargalar bile gűler diyordunuz. Ne zaman ki rant kavgasi basladi düșman kardesler oldunuz.