bugün

Edit: başlığı açan arkadaş aşağıdaki satırlardan sonra ortadan toz olduğu için başlık bana kalmıştır, yine de bilgi bilgidir.
tarihte hiç olmamış bir meydan okuma ve tarihte hiç olmamış olaylar silsilesidir.
Tarihi bu kadar eşeklere becertmemek icap eder.
--spoiler--
Yavuz ile Şah ismail arasındaki restleşme her ne kadar ince alaylar içerse de oldukça zekice ve edebi sayılabilecek nameler ile olmuştur.

Yavuz Sultan Selim, iran Seferi'ne çıkmak için 19 Mart 1514 tarihinde Edirne'den istanbul'a hareket etmişti. Bir ay sonra Üsküdar'a geldiğinde, Şah ismail'in halifelerinden olan Kılıç adında biri vasıtası ile Şah'a Farsça name gönderdi. Sultan Selim, izmit'ten gönderdiği hicri takvime göre 920 Safer tarihli namesinde: Şah'ın Müslümanlığa uygun olmayan hareketlerinden, mezaliminden bahis ile kendisinin Müslümanlığı takviye ve mezalimi kaldırmak için faaliyete geçtiğini, yaptığı işler nedeniyle katline fetva verildiğini ve kılıçtan evvel islamiyeti kabul etmesi lazım geldiğini ve atlarının Safer ayında istanbul'dan hareket ettiğini ve bizzat muharebeye hazır olacağını bildirmişti. Yavuz namesinde şöyle diyordu: "Fitneler çıkardınız, islam büyüklerine küfürler ediyorsunuz, bunun cezası katlidir, üzerinize geliyorum, işgal ettiğiniz Osmanlı memleketlerini geri veriniz." Elçi Kılıç, Şah ismail'i Hemedan'da bularak nameyi vermiş, o da muharebeye hazır olduğunu bildirmiştir. Şahın bu cevabı Osmanlı ordusu Erzincan'a geldiği sırada alınmıştır. Lütfi Paşa tarihine göre Şah ismail, nameyi getiren Kılıç'ı öldürtmüştür.
Şah ismail, muharebeye hazır olduğunu belirten namesinde: "Er isen meydana gelsin, biz de intizardan kurtuluruz" demiş ve Yavuz'a bir kadın elbisesiyle, yaşmak yollamıştır. Yavuz bu nameye cevabını 920 Cemaziyelevvel sonunda Erzincan'dan yollamıştır. Yavuz bu namesinde Şah ismail er meydanına davet ediliyor ve hala kendisinden bir eser olmadığı beyan ediliyordu. Şah ismail bu nameye cevap olarak; gerek II. Bayezid zamanındaki ve gerek kendisinin Trabzon valiliğindeki dostluklarından bahsederek aradaki düşmanlığın neden ileri geldiğinin bilinmediğini, Osmanlı Hanedanıyla kadim dostluklarından ötürü Timur zamanındaki gibi fena bir neticenin olmasını istemediğini beyan etmektedir. Ayrıca Yavuz'un namesinde hakaretvari tabirlerden şikayet ile name yazan katiplerin yazılarını afyon tesiriyle yazdıkları için bir altın hokka ile afyon macunu yolladığını da namesinde belirtmiştir. Şah ismail'in afyon macunu yollaması yoluyla, II. Bayezid'ın afyonkeşliği sebebiyle oğlunun da babası gibi olduğu ima edilmektedir.

Yavuz Sultan Selim bu ağır nameye yine ağır bir nameyle cevap vermiştir. Namesinde şöyle demiştir: "Davete icabet edip uzun yolları kat ile memleketine girdik; fakat sen meydanda görünmüyorsun. Padişahların ellerindeki memleket onların nikahlısı gibidir; erkek ve yiğit olanlar kendisinden başkasının ona elini dokundurtmazlar; halbuki bunca gündür askerimle memlektine girip yürüyorum, hala senden bir haber yok. Seni korkutmamak için askerimden 40.000 kişiyi ayırıp Sivas ile Kayseri arasında bıraktım; hasma mürüvvet ancak bu kadar olur. Bundan sonra da saklanıp gözükmezsen erkeklik sana haramdır, miğfer yerine yaşmak ve zırh yerine çarşaf ihtiyar eyleyip serdarlık ve şahlık sevdasından vaz geçesin." Yavuz bu namesiyle beraber Şah ismail'in gönderdiklerine karşılık kendisinin kökenini telmihen hırka, şal, asa, misvak ve şedden (kuşak) ibaret tarikat levazımı yollamıştır. Böylece Yavuz, Şah ismail'in dervişlikten geldiğine gönderme yapmıştır.
--spoiler--
alıntı:Ord. Prof. ismail Hakkı Uzunçarşılı. Büyük Osmanlı Tarihi,
Cilt II. Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. baskı. s.233-248)
(bkz: osmanlı tarihinin +18 bölümleri)
(bkz: şah ismail in liseli olması)
(bkz: iskender pala)
(bkz: şah ve sultan)
iskender pala'nın Şah sultan kitabında geçen, Şah ismail'in Yavuz'a yazdığı mektupta geçen bölüm.