bugün

ebeveynlerden herhangi birinin çocuğu artık evladı olarak istememesi, onun ebeveyni olmayı reddetmesi durumu.
(bkz: evlatliktan redde tesekkur eden organizma)
evlatların basına gelen maddi manevi hadisedir. yapan kişini eylemi evlatlıktan reddetmektir.
baba ebeveynının gözü gibi baktığı arabasını bikaç kere üstüste kaçırıp,her seferinde de kaportayı göçürtmekle ortaya çıkan durumdur.
kanuni olarak bir alt soyu evlatlıktan reddetmek mümkün değildir. en fazla yapılabilecek mirastan yoksun bırakmaktır.
arkadaşlar arasında sıkça kullanılan bir ifadedir. genellikle, babadan gizli saklı yapılan işlerde kullanılır.

bu yaptığımı babam duysa evlatlıktan reddeder beni.
türk medeni hukuku'nda evlatlıktan red şeklinde bir kurum yoktur.
bu aslında mirasbırakanın, mirasçıyı mirasçılıktan çıkarması durumunun toplum içinde kullanılış şeklidir.

muris, medeni kanunu'nun belirttiği durumların var olması durumunda ölüme bağlı tasarruffu ile yasal mirasçısının mirastan pay almasını engelleyebilir. yoksa hiç kimse çoçuğunu hukuki anlamda evlatlıktan reddedemez.
insanı her zaman üzebilecek bir şey değildir.

yine normal bir iş günü, işe başlamışım, telefon çalıyor. arayan babam, aramız kötü evet, olaylar geçmiş, beni evlatlıktan red ettiğini söylüyor. lan dedim ne oluyor. bu kadar basit mi bu iş? bu kadar basitse, nedir ne değildir merak ettim. izin aldım işten, çıktım. her zaman kullandığımız notere gittim.

- xxx yyy sizde benimle ilgili bir işlem yaptırdı mı?
+ ben bilgi veremem ki size başkalarının yaptığı işlemlerden...

olayı anlattım, kayıtlara baktı, öyle bir şeyin olmadığını söyledi, ki zaten öyle bir kavram da yokmuş, mirastan red olabiliyormuş ne bileyim arkadaş, çıktım oradan. iki dakikalık iş için koca günü izin almıştım. eve gittim, yatağa girdim, televizyonu açtım, 4 saat deliksiz uyumuşum. uyandıktan sonra, bu şeyin umrumda olmadığını anladım. bir kişiye karşı sevginin bitmiş olması böyle anlaşılabiliyor demek ki.

sonuç: evlatlıktan reddedilirseniz, gidin eve yatın uyuyun. geçiyor.
hukuki olarak pek mümkün olmayan hadise şöyle ki;eğer ebevynlerden biri çocuğunu evlatlıktan reddetmek suretiyle nüfusundan çıkarmak isterse nüfustan çıkarılacak olan çocuğun haklarında(miras vb.) bir kayıp olmaması gerekir... bu yüzden eğer çocuk ailesinin nüfusundan çıkmak istemezse hak kaybına uğrayacağını belirterek evlatlık reddetme olayını engelleyebilir.
demin 2387327. kez başıma gelen olay. bir de cehennemin dibine yollandım.
Kişinin gerçekten kul hakkını feci şekilde çiğnediğinin ana-babanın onuruna çok dokunan eylemlere imza attığının delilidir. Yoksa hicbir ebeveyn evladını yok yere kovmaz hanesinden.
"hem yapıyorsunuz, hem reddediyorsunuz" dedirtir.
1 2 3 sayamadığım ve sürekli içinde bulunduğum durum. Bizde pazar geleneği olduda birazcık.
annem bir daha saçlarını kesersen seni evlatlıktan reddederim demişti. saçma ulan nasıl reddediyorsun? diyemedim sözlük.
Çoğu insan bunu asla yaşamaz. Bazen yaşar ama basit kavga der geçer. Bir durumda o kadar canınızı sıkar ki evlatlıktan reddedildim dersiniz. Çoğu zaman kötü ya da iyi bir sebepten olabilir sizin için. Bu başlığın bu kadar az entry sahibi olması da çoğumuzun birey oluşumuzu kabullenmememizden ileri gelebilir.

Ben ilk reddedildiğimde ortaokuldaydım. Gayet basit bir şekilde * sen benim çocuğum olamazsın" denilmişti. Bana ergenlik sancısı gibi gelen bu süreç birey olmamın bir parçasıydı. Ne kadar birey olursam o kadar itiliyordum, ne kadar ben olursam o kadar vazgeçiliyordum. Ne kadar "varım" diyorsam o kadar "yok" sayılıyordum.

Sen de şöyle şöyle yapmışsın, nasıl normal olmak istersin demeyin hemen. "Homoseksüel" değildim, "katil" değildim, "hırsız" değildim... Ve evet, bunlar çok ağır(!). Ben sadece kendisi olmak isteyen, açık olmasa da dar giyinen, hayatındaki ilk sevgilisiyle ilişkiye giren ve onunla nişanlanan, dini sorgulamadan, düşünmeden, incelemeden kabul etmeyen her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmek isteyen, kariyerin doruklarında, Türkiye'nin en iyi okullarından birini bitirip dünyanın en iyi şirketlerinden birinde çalışan bir kadınım.

Bazen aileniz sizi reddetmez fakat reddetmek ister. Siz kaçmak, kendiniz olmak istersiniz fakat olamazsınız. Ama geleceğinizi biliyor musunuz? Evet, belki dilenci olursunuz ya da intihar ya da daha kötüsü... Aynı şekilde başladığım yolculuğumu;

-Üniversiteyi yarıda bıraktım.
-Ailemi ve tanıdığım, beni kabul etmeyen herkesi bıraktım,
-Yeni bir hayatta yaşımın gerektirdiği seviyede, istediğim eğitim(üniversite) ve işe(kasiyerlik/garsonluk/satış danışmanlığı) başladım,

Ve derken yıllar sonra ailemi dinleseydim görücü usulü evlendiğim insana yemek yaparken yaşayacağım hayatı, kariyerinin zirvesinde sayılı Türklerin çalıştığı saygıdeğer bir firmada çaslışıp kendi paramı kazanırken kimseye eyvallahım olmadan tamamladım. Pişman mıyım? Onlara beni yargılarken söylediğim ilk gün gibi... Asla değilim, her şeyin arkasındayım. Çünkü bu yanlışı ya da doğrusuyla benim.

Onlar pişman mı?

Bilmem...

Ne geçmişimle ne de geleceğimle ilgilenmemiş olacaklar ki görüşmedik.

ilk ilişkiye girdiğim insan mı?

Başkası olmadı tek oydu. Ve tahmin edin ne oldu?

Evlendik, mutluyuz.

Benim yerime konuşanların, birey olduğumu kabul etmeyenlerin, kara haberi yaymak için var olanların, kötülükten zevk alanların aksine ben var oldum. Hayatına 3 kere son vermeye çalışıp beceremeyen bir gerizekalı olarak var olmayı becerebildiysem, çok kolay...
taşınması ağır yüklerden birtanesidir.
2 sefer reddedildim 5 sefer haklarını haram ettiler ama günün birinde ben onları koruyup, kollayacağım. Ben sadece hayatı sikleyen biri değilim. Çevremdekiler ise aceleci ve ben acelecilerden nefret ederim.

Kıştan sonra hemen yaz gelmez arada bir bahar olur çiçeklerin açtığı.

Sabretmeyi öğrenin biraz.