bugün

çok zordur sizden başka bir canlının sorumluluğunu almaktır, hiç büyümeyecek bir çocuk sahibi olmaktır. size muhtaçtır sevginize, onu beslemenize bakmanıza, sizi karşılıksız sever, eve bağlar onun tüm dünyası sizsinizdir zamanla o da sizin dünyanızın vazgeçilmez bir parçası olur. onun masumiyetini ve saflığını gördükçe insan ırkının ne kadar çirkin ruha sahip olabileceğini görür nefret edersiniz.
evde herşeyi silip süpüren ayağı kedi ölüsü gibi kokan,iki haftalık sakalıyla karşında tebessüm eden bir insanla yaşamaktır aslında.
evde börtü böcek yerine en zahmetsizi olan balık beslemektir.
3 aylık bir boxer sahibiyseniz

yaşına rağmen güvende uyumaktır.
can sıkıntınızı saatlerce onunla oynayarak gidermektir.
ayağınızın dibinden başka uyku yeri olmayan bir varlığa sahip olmaktır.
ısırılmaktır ama oyun için.
yalanarak uyanmaktır.
vileda ile samimi olmaktır.
eğitmenin keyfine varmaktır.
sizden ufacık bir kurabiye almak için türlü komutlara uyma çabasını izlemektir.
uyandığında esneyerek ve sendeleyerek su içmeye gitmesini izleme keyfidir.
yürürken dikkat etmektir ayaklarınıza dolanan ufaklığı ezmemek için.
kapı gıcırtısında hırlaması ile şüphe duymaktır.
odanıza girdiğinizde arkanızdan birisinin gitme der gibi uluması ve dayanamayıp odaya almaktır.
eve geldiğinizde üstünüze bir canlının atlamasıdır.
özlenmektir.
özlemektir .
tüylü birşeyi öpmenin keyfine varmaktır.
ona yemek verdiğinizde size teşekkürünü dolu gözlerle izlemektir.
genç yaşta bebek sahibi olmaktır.
sorumluluğun büyüğündendir.
banyonuzun mayın tarlasına dönmesidir .
attığınız topun ısrarla geri gelmesidir.
kendinizin bir doktoru yokken ona bir doktor (veteriner) edinmektir.
bir petshop a abone olmaktır

güzeldir,keyiflidir,müthiştir tadından yenmez.

(bkz: hera)

merak sahiplerine : http://yfrog.com/3107012009246j
ikinci olmaktır. çünkü bilirsin, her şeyden önce o gelir!

"evde hayvan beslemek" kimsenin anısı olmaz inşallah.

oğlum.. seni çok seviyorum!!
Ne yalan söyleyeyim; evde hayvan beslenmesine ben karşıyım. Köpek veya kedi veya küçük bir su kaplumbağası, balık, kuş vs. insanlar iyi niyetle evlerine alıyorlar ve besliyorlar bu hayvanları ama özgürlük denen bir şey var. Karnı doyduğu için, sağlıklı beslendikleri için huzurlu olabilirler bu hayvanlar ama dediğim gibi özgürlük denen bir şey var. Sokak hayvanlarını hastalıklı olmasına sebep olanlar ve başkalarına muhtaç edenlerde yine insanlardır. Bir nevi bu hatayı düzeltme adına evlerinde hayvan besliyorlar insanlar, onlara arkadaş oluyorlar ama hatayı düzeltmek isterken başka bir hata daha yapıyorlar. Hayvanların mekanı temiz bir doğadır. Tıpkı insan gibi. insanında yaşama alanı doğadır. Bütün hayvanlar adına her semtte zorunlu olarak hayvan sağlığı merkezleri kurulmalı bence. Her semtte nasıl insanlar için sağlık ocağı varsa, bu merkezlerde hayvanlar için kurulmalı. Günü kurtarmak adına değilde, geleceğe dair planlar yapılmalı. bilinçlerdirme adına kısa filmlerde yapılsa, çeşitli kampanyalarda düzenlense hiçbir sonuca varılamayacak, -ki varılamıyorda. Çünkü çözüm hayvanları evde beslemek değil. Çözüm bilinçli olabilmekten geçiyor. Ben evde hayvan besleyenlerin iyi birer insan olduklarını, yardımsever olduklarını düşünüyorum ama bilinçli bireyler oldukları konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Son olarak;

Kendi pisliğimizi, onları zulüm ederek ya da insani(!) yöntemlerle öldürerek ve kısıtlaştırarak kapatmaya çalışan zavallılarız biz.
zahmetli iş, valla gecenin ikisinde entry girerken tuvaletim var diye yanınıza gelen köpeği red edemiyorsunuz. hayatınızı ona göre şekillendireceksiniz bazen.
kuşumun yanlışlıkla üstüne atladığım ve katledittiğimden sonra bu aralar düşünmediğim bir konudur.
Tamam benim de hayvan sevgim vardır ama hayvanına evladıymış gibi muamele yapılan sinir bozucu bir durumdur.
at kadar bir kangal köpeğini alıp apartman dairesinde beslemek, evi kedilerle doldurmak veya bir şahini kafese tıkmak gibi anormal şeyler yapılmıyorsa tadından yenmez. kendinizde bu canlıya bakabilecek potansiyel, onu tatmin edebilecek sevgi ve gerektiğinde kendinizi unutabilecek özveriyi göremiyorsanız hiç bulaşmayın. bu canlıların, sizin boş zaman eğlenceniz olmadığını anlayın. istediğiniz zaman sevip istemediğiniz zaman bir kenara atmayın. bir canlıyı, herhangi bir çıkarınız olmadan sevmenin nasıl bir şey olduğunu gösterir size.
Bir kedinin kafanızı ısırmaya çalışmak suretiyle uykunuzu heder etmesi, masanın üzerindeki kırılacak tüm nesneleri yere atıp sonra hiç birşey olmamış gibi kıçını sallayarak olay mahalini terk etmesi, oyun oynarken farketmeden canını yakmanızın üzerinden iki dakikalık bir yalanma süresinin geçmesine rağmen olayı unutmayıp gelip sizi patisiyle tokatlaması(evet evet bildiğin tokat!) gibi bir sürü abes ama eğlenceli durumun içinde bulunmak demek.
iran da günah sayılan bir olaydır. hapis cezası almaya sebebiyet verebiliyormuş.
oldukça zahmetlidir. bir şeyleri kırar döker, bazen en olmadık yerlere gider kakasını veya çişini yapar, tüyleri dökülür vs. tüm bunlarla uğraşmak sabır ister ama o hayvanın size verdiği huzur ve mutluluk tüm bunları anında örtbas eder.
biz abi hayvanı beslemiştik ailecek. sigara içer, televizyon karşısında uyur, eve arkadaşlarını getirip sabaha kadar uyutmaz, kalk lan çay demle, git bakkala kısa kemıl kap, sen ufaksın kızmazlar git komşunun kızı neredeymiş sor bakalım diye ömrümü çürüttü. askere gitti de kurtulduk...sonra da evlendi...
bir çok insanın farkında olmadan yaptığı harekettir.
koltuklar yüzleri değiştikten 1 hafta sonra yine annenizin isyan etmesine, gece gurrgurrgurr sesiyle uyanmanıza, bu nasıl bu kadar huzurlu uyuyor diye düşünmenize, sabah kalkıp işe giderken sıcacık yorganın içinde uyumasını kıskanmanıza, sinirli olduğunuz zaman gelip karşınıza kocaman gözlerini size dikmesi neticesinde gülmenize sebebiyet verecek olay.
olaya onları beslemek olarak değil de onlarla birlikte yaşamak şeklinde bakılması lazımdır. ben hem köpek hemde kediler besleyen biri olarak evet köpeğe yemeklerini filan ben veriyorum o da bana huzurlu bir uyku vadediyor. daha öncesinde tam dört kez evime hırsız girmişti. karşılıklı bir alışveriş yani. size olan inanılmaz bağlılığı ve seni her gördüğünde dünyanın en önemli şeyini görmüş gibi sevinmesi ve sizi onare etmesi ayrı bir zevk.
kedilerime gelince evet hepsi birbirinden şerefsiz ve ukala ancak evde dolaşırlarken,uyurlarken,oynarlarken onları seyretmek ve onları kaşımak hoşuma gidiyor.karşılığında onlara da yemek ve kalacak yer sağlıyorum.
e güzeli balıktır galiba.
en güzeli balıktır galiba.
öldükten sonra vicdan azabı çekmektir.
evde hayvan beslemek hayvanlara yapılan bir eziyettir.

bakınız evde diyorum. kapı önünde bahçede özel bakım evlerinde değil. düpedüz insanın yaşadığı evden bahsediyorum.

EVDE HAYVAN BESLEYEN iNSAN HAYVANI SEVDiĞi iÇiN ALMIŞ OLABiLiR. AMA SEVDiĞi HAYVANIN DOĞASINDA OLMAYAN BiR DAVRANIŞ ONA EMPOZE EDiLMiŞTiR. YOKSA HiÇ BiR HAYVAN iNSANA MUHTAÇ DEĞiLDiR. OLMAMALI. BiZLER ONLARI ÖNCE EĞiTiMle KENDiMiZE MUHTAÇ BIRAKIYORUZ SONRA ÇOK SEViYORUZ DiYEREK KENDiMiZE ESiR EDiYORUZ. KÖPEK DEDiĞiN HAYVAN AĞAÇ DiBiNE iŞER. EVDE KUM DiBiNE YA DA ÖZEL EĞiTiMLE TUVALETiNE DEĞiL. Bakın hayvanın cinsel hayatına bile müdahele ediyoruz. kısırlaştırıyoruz. neden? bakamayız yavrularsa diye. kontrol altına alabilmek için.

Kimse ben onları seviyorum ama, o benim hayat arkadaşım demesin. hayat arkadaşı olarak kedi seçen bir insan ya asosyaldır ya psikolojik bir sorunu vardır. gidip tedavi olmak en iyisidir.
mutsuz olduğun günlerde ona sarılarak uyumaktır.
o ölüp gittiği gün, aileden birini kaybetmiş gibi üzülmektir.
herkesin bir kere tatması gereken duygudur. ben bir kere tattım.
evde istediğiniz dışında kendi kendine beslenen hayvanların dışında kalan ve genellikle 4 bacaklı olan hayvanlardır.
Yalnızliğa iyi gelir.
hayatında hiçbir canlıya zerre kadar faydası olmamış tipleri geren eylem biçimidir. sokaktan alıp beslense, 'hayvanın özgürlüğünü kısıtlıyorsun rererö'. yetiştiricisinden satın alsan, 'sokakta o kadar hayvan varken rererö'. benim favorim, cins kedi satın aldığım için daha çok ikinci rererö oluyor doğal olarak.

hayvanlarla birlikte yaşamamız için tasarlanan doğayı her yönüyle mahvedip, sokakta insan cinsinin yarattığı ve hunharca her yere savurmakta bir sıkıntı görmediği pisliklerin içinde hayvanların özgürce gezdiğini savunmak, bana hep dünyanın belirli bölgelerinin ırzına geçtikten sonra geriye kalmış ölü olmayan insanlarına özgürlük bahşederek söz konusu bölgeyi terkeden süper güçlü ülkeleri hatırlatmaktadır. bir hayvanın senin pisliğinin içinde yaşamaya alışması o hayvanın genetiğine ne kadar uyuyor acaba, bu düşünülmemektedir. ben sayıca daha fazlaysam, fiziksel olarak daha büyüksem, yürüdüğüm her yer benim için tasarlanmışsa, hatta bütün semt benim için bile değil benim yarattığım mekanik cihazlar (arabalar) için düzenlenmişse, ben benim türümü ezip öldürünce bir yaptırıma maruz kalıyorsam ve benden fiziksel ve zihinsel olarak küçük olan canlı türlerini ezip öldürmemde belirli bir yaptırım yoksa, parklar bile benim haricimdeki canlılar için değil en fazla benim türümün çocukları için yapılıyorsa, sokakta insan harici hiçbir canlının doğal ortamı ya da özgürlüğünden falan söz edilemez. hayvanlar kısırlaştırılarak ya da teker teker sahiplenilerek sokaklardan tamamen kaldırılsın gibi bir düşüncem yok. hele de avrupa'da biraz zaman geçiren hiç kimse, hayvansız sokakların daha iyi olacağını iddia edemez. ancak sokaklardaki hayvanlara daha iyi bakılabilir, kimsenin eline de yapışmaz. şehirleri bu hale getirip hayvanların genetiğini kendimize muhtaç hale getirecek kadar bozduysak, onları arabaların altında kalma ya da pislik içinde yaşama özgürlüğüyle baş başa bırakamayız. neyse ki artık bazı belediyeler, ilçelerin çeşitli yerlerine kedilerin uyumaları için minik evler yapmaktadır. umarım köpekler için de bir an önce bir şeyler düşünülür.

hayvanların özgürlüğünü kısıtlıyorsunculardan sonra, sokaktaki hayvanları niye sahiplenmiyorsunculara geçebiliriz. sokakta sahipsiz pek çok kedi-köpek bulunduğu ve cins kedi falan alıp ırkçılık/seçkincilik/enayilik gibi çeşitli şeyler yapıldığını iddia eden kişiler de bolca bulunmaktadır. eh, bu insanlar ya hiç sokak çocuklarına acımamaktadır ya da sokak hayvanlarını sokak çocuklarından daha değerli görmektedir. zira bunların arasında ben bir tane bile herhangi bir sokak çocuğunu sahipleneni görmedim. bilakis, sokakta ve yetimhanelerde bissürü sahipsiz çocuk varken, bu insanlar evlenip yeni çocuklar yapmaktadır. böyle bir vicdansızlık olabilir mi? oluyor demek ki, kimse sokak çocuklarını evine almıyor. hatta sokak çocuklarına bakış da ırka göre değişebiliyor. mesela en istenmeyen ve haklarında berbat yorumlarda bulunulan sokak çocuğu cinsi şu sıralar suriyeli mülteci çocuklar. ben niye sokak çocuğu sahiplenmiyorum? ben zaten sokakta hayvanlar dururken para verip cins kedi satın alan vicdansız bir pisliğim. *

cins hayvan almanın, alana kadar toplumdaki 'her şeyin duyarlıcısı' tipler tarafından ne kadar kınanan bir şey olduğunun farkına varılmamaktadır. sokakta ücretsizi varken para vermek, şu varken bunu yapmak falan. bisiklet gibi bir ulaşım cihazı varken mercedes alabilmek uğruna yaşamını işverenlere zimmetleyen toplumun insanlarının mal mal beyanları. ben de diyorum ki, iphone alacağınıza bir tane cins hayvan alın ve ona ömür boyu bakın. emin olun masrafı iphone'u geçmez ve bakımı sokaktan sahiplenilenler kadar zor değildir. üstelik kendinizden daha güçsüz bir canlıya bakmanın insan bilinçaltındaki çok iyi bir takım güdüleri tatmin etmesi sonucu, belki daha iyi bir insan olursunuz.

evde kendini bile beslemekten aciz tiplerin herhangi birini beslemek hakkında atıp tutması ise bir başka başlığın konusudur.

edit: pedofillerin sapık olduğuna dair yazı yazarsın, pedofil denir. sokak çocuklarını sokaktaki hayvanlar kadar değerli görmeyen tipleri eleştirirsin, hayvanla insanı aynı kefeye koyuyor denir. ne kadar beyinsiz insan varsa buraya toplanmış resmen.