bugün

UNUTMAK ICIN YENI BIRI BULUNSA DA IZ VARDIR BU IZ NASIL GIDECEKTIR KALPTEN KI O HASSATIR DOKUNMAKLA KANAR.BU TAMAMEN RUHUN BEDENE OLAN BIR ISKENCESIDIR.
asla işe yaramaz formüldür.karşınızdakine yazık etmiş olursunuz.
acizlik.
çivi çiviyi söker mantığıyla hareket eden kişinin yaptığı eylemdir.
en temiz basa cıkma yontemıdır. dıkkat edılecek tek nokta yenı sevgılının eskı sevgılı olmadıgını kabullenmektır. kıyaslama yapmamaktır. bu kosullara uyulursa mutlulugu yakalamamak ıcın neden yoktur.
(bkz: önümüzdeki maçlara bakacağız)
Hayalete...
Tek başına odada kalıyordun. Odanın duvarları baştan başa camdı.. baştan başa sımsıcak ruhtu... odanın ortasında çırılçıplaktın. Bir sandalye de oturuyordun. Odan tanıdık, ılık hiç kesilmeyen rüyanın ortasında salınıyordu... yüzünden dünyada ki bütün zamanlar geçiyordu... yüzündeki bütün zamanları görüyordum... yüzünün bütün zamanlarının dışındaydım... odanda tek başınaydın. O büyüsünü, o derinliğini yaşamayı çok arzulasam da yine de nerede olduğunu bilmediğim o dünyaya senden gidiliyordu... senin gözlerinden görülüyordu... sonsuz düşüm, sonsuz kayıplığım... varlığımın bir parçası sana geçmiş, bir parçası bende kalmıştı. Varlığımın sende olan kısmı gerçek dünyaya, başka ruhlara öteki hayatlara gidiyordu. Beni içeri odana almamıştın. Varlığımın en cesur, en sahici, en erdemli yanı içerde, seninle kalmıştı. Seninle gitmişti öteki hayatlara, başka ruhlara...
Böyle başlamıştı o büyük dışlanmam. Ömrüm odanın kapısında, beni içeri çağırmanla geçmişti. Yaşamadım diyemem, yaşadım! Sevgililerim oldu, başarılar kazandım. Misafirler geldi evlerime... çılgın başı boş şımarık ihtiras dolu yaz akşamlarım oldu. Sevgi dolu mektuplar aldım, telgraflar çağrılar... yolculuklara çıktım. Beni karşılayanlara, karşılamayanlara el salladım sevinçle içim kamaşarak... iştahlıydım arzularım hiç dinmeyecek... doğum günümde pastamı keserken herkese ve kendime hak ettiğimizden daha fazla şans diledim hep... ama yine de unutmazdım senin kapında bekletildiğimi...
Beni içeri almadığını... varlığımın en anlamlı, en sahici, parçasının sende kaldığını. ikiye bölünmüşlüğümün derin sızısını unutamazdım...bunun yıllarca süreceğini ve hiç dinmeyeceğini... bazı geceler pencereni açar derin nefesler alırdım. nefes alırken gücümü daha da arttırsın, acılarımı bana unuttursun diye tanrıya yaLvarmak geçerdi içimden. Doğanın bir parçasıydı odan. Odan doğadaki o en ağır başlı cinayetlerin ortasında sessizce beklerdi... daha da ısınırdı sahipsiz ruhlardan yapılmış camları. O camları kırabilsem sana dokunabilsem kendimi sana inandırabilsem, kainatın bütün şefkati bütün sevgisi içime akacaktı biliyorum... yaşarken hiç tatmadığım bu duygu elimi uzatsam dokunabileceğim kadar yakındı sanki... ama neden bu kadar uzaktaydı? Hiç anlayamıyorum...
Bilmek çözer sanıyordum bu muammayı... bu uzaklığa alışırsam beni içeri alırsın diye düşünüyordum. Çünkü yaşadığım şehirlerden en umutsuz durumlardan büyük vaatler, büyük sürprizler çıkartıyorlardı... bende o insanlardan biriydim ve bir gün kapını açıp içeri alacağını, beni gerçekten seveceğini sanıyordum...
Bu yüzden dünyadaki hiçbir şey üzerine dikkatimi yoğunlaştıramıyordum. Bu hayatta hiçbir şeyi tam yapamıyordum. Görenler kendimden intikam aldığımı sanıyorlar... sonsuz bir ertelemeydi hayatım... aslında bu bir gecikmişlik değildi. Hayattan istifa etmekte değildi. Hem sen olmadan nereye gidebilirdim ki? Ben senden uzaklaştığımda gecikmiş olurdum her şeye, seni sevmekten vaz geçtiğimde intikam almış olurdum her şeyden, seni sevmekten vaz geçtiğimde intikam almış olurdum kendimden... uzağa, istediğim uzaklara gitmem ancak yanında olursam mümkün olurdu... çünkü ne zaman içime baksam yüzünden geçen bütün zamanları, bütün özleyişleri, yüzünden gerçek dünyaya açılış yollarını, başka ve öteki hayatları görüyordum. Böyle zamanlarda yüzünde, acıyla gölgelense de bir gülümseme olurdu ve bu gülümseme senin bir gün içerisinde ki varlığımla buluşturacağını hissettirdi... işte o zaman bu sürgün bitecekti... işte o zaman yaşadığım endişeler, bu suçluluk değersizlik duyguları, bu korkular, bu gün aşırlı intiharlar bitecekti... bunu bile, bile yaşamak nedir bilir misin? Geri döneceğini bile, bile tanımadığın sana hap yabancı yollara düşmek... karşına çıkan herkeste sen aramak... seni hatırlattığı için birine aşık olduğunu sanmak... sen olmadığını bile, bile bütün hayatını bu ilişkiye adamak için çırpınıp durmak... bunu bile, bile yaşamak nedir bilir misin?
Düşünsene ben seninle düşlerimi heyecanlarımı, çocukluğumu, acılarımı aldattım... seni unuturum diye yaşamaya bağlandım. Her aşkı ben yine seninle aldattım. Sen beni içeri almadığından beri yıllardır ben seninle kendimi aldattım... bir tek seni sevdiğim doğruydu ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı...
Sen beni dışladığından beri beni sevenlere bir hayalet ettin... tepeden tırnağa aşka batmış, özleme batmış bir hayalet... bu hayalette beni değil, seni gördüler hep! Sen gördüler hep! Çoğu bu hayalete dayanamayıp çekip gitti. Kimisi senin beni beklettiğin kapıda, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, çekip giderim diye buralardan.. ve ben en çok onların sevgisine inandım. En çok onlara derinden üzüldüm ve hep merak ettim. Karşılıksız hayaleti onca yıl bekledi ve sevebildi diye...
Dünyanın iyi bir yer olduğuna ve yaşamak için çok sebep bulunduğuna, bu insanların o hayalete duydukları akıl almaz o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandım... seni unutmak için başladığı her aşkı yine seninle aldatan, bir hayalete... seninle kendini, bütün hayatını, düşlerini, çocukluğunu yaşadığı bütün acıları aldatan bir hayalete... bir tek sana duyduğu sevgisi doğru olan bu yüzden bütün hayatı büyük bir yalan olan bir hayalete...

Cezmi Ersöz

edit: unutulmaz.
geçici bir süre için unutturacak olaydır. ama bir süre sonra yeni sevgili'de eski sevgiliyi aramaya başlarsınız. ne elleri aynıdır,ne gözleri, ne kokusu..
yapamayacağınızı ve sizi tatmin etmeyeceğini anlar yeni sevgilidende ayrılırsınız.
eskiden elinizde bir eski sevgili ve bir ayrılık varken, bir buçuk eski sevgili ve bir buçuk ayrılığınız olur. unutmak için alternatif yollara başvurulmadır.
(bkz: zamana bırakmak)
kızlar için daha iyi bir çözüm ""double penetration"
sonuçta ikisinin birbirinden çok farklı ama herkesin bu yönüyle aynı olduğunun anlaşılmasıyla her iki sevgiliyi birden unutmakla sonlanan amaca bi derece uygun eylem türü. yapılmaktadır, tiksinmek, uzak durmaya çalışmak boşunadır.
en etkili çözüm yolu..
genel olarak desteklenmeyen, buna rağmen en çok kullanılan formüldür.çözüme götürmediği de açık ve nettir.
(bkz: dokundugum hic bir ten senin gibi kokmuyor)
Fırtına dinene kadar bir limanda beklemektir.
günümüz tüketim toplumun bir başka dahiyane çözüm önerisi daha ... eskidi mi ?
yenisini al ! zevkini aldın mı ? bırak gitsin bir köşeye !! sıkıldın mı ? ortan ikiye böl gitsin !!!

eee sonra ??
sormazlar mı adama insan değil misin sen kardeşim diye ?
bu kadar sevgi budalası , yaşadığı ilişkinin bütün sorumluluklarını kabul edemeyen bir anlayış olabilir mi allah aşkına ?

bir şey sadece size mutluluk ve heyecan kattığı için mi sevilir ??
ayrılık hani sevdaya dahildi ??
o kimsenin yada o şeyin acısı hiç mi mühim değil ??
hani bugün bizi gülediren şey yarın bizi öldürebilirdi ?

doğada her şey aslında zıttı ile birlikte yaşamıyor mu ? gece ve gündüz , siyah ve beyaz , mutluluk ve keder hepsi bir arada değil mi ...??
mutluluğun olduğu her yerde acı da vardır ve her köşe başında sizi bekler . acıdan kurtulmanın en iyi yolu da acıyı tanımaktır . öle acının üstüne başka bir elbise geçirerek insan kendini kandıramaz ...
tam da konuyla ilgili bir de şöyle bir şey var ;

(bkz: kendine karşı kurnazlık yapamassın)
(bkz: gider bu)
(bkz: züğürt tesellisi)*
(bkz: aşk biter mi)
(bkz: yeni sevgiliyi unutmak için eski sevgiliye dönmek)
soğan yedikten sonra karanfil çiğnemeye benzer...ama geğirdikçe * kokusunu hala duyarsınız.
Kanayan yaralarına 'kan dursun diye' başka bedenler basarsan mikrop kaparsın.

(bkz: murathan mungan)
Saçmalıktır. Tanıdığınız tüm insanların gözünden düşersiniz. Eski sevgiliniz sizden ayrılmakla ne kadar iyi bir şey yaptığını anlar, onu haklı çıkarmaktan başka bir işe de yaramaz.
gelen gideni aratır genelde. yapılması saçma birşeydir. bir başkası onun boşluğunu dolduramaz ya da onun gibi olamaz devamlı bir kıyas içine girersiniz. karşısınızdaki kişiyi eski sevgiliyi sevdiğini gibi sevmeye çalışırsınız ama başaramazsınız. başarabilirseniz ne mutlu.
aklınızdan atamadığınız sürece kesinlikle hiç bir işe yaramayacak olan aktivitedir. sadece karşı tarafa yazık etmiş olurusunuz aman derim.
yeni sevgiliye yapılan büyük bir haksızlık vardır ortada ama bu durumu kurtarmak için karşılıklı olarak yapılırsa başarıya ulaştırabilecek yöntemdir.