bugün

1858-1917 yılları arasında yaşamış fransız toplumbilimcisi.
bir hahamın oğlu olacak 1858'de epinal'de doğdu.ortaöğreniminden sonra ecole normale superieur'ün giriş sınavlarına hazırlanmak üzere,paris'teki louis le grand lisesi'ne girdi.bu okulda jean jaures ile dostluk kurdu.1882'de bordeaux üniversitesi'nde pedagoji ve sosyal bilimler profesörlüğüne getirildi.1902'den sonra sorbonne'da pedagoji kürsü başkanı oldu.1917'de paris'te öldü.
sosyolojinin babası olarak bilinir. intihar üzerine de bir çalışması vardır.
(bkz: marx) 'ın aksine toplumun çeliştiği değil birleştiği noktalara vurgu yapar. durkheim'e göre olgular 'sui generis' tir yani insanın üzerindedir.toplumu mekanik ve organik olmak üzere ikiye ayırır. organik toplum mekaniğe göre daha kompleks ve karışıktır.yüksek oranda iş bölümü gözlenir.modern toplumlar,sanayi toplumları organik dayanışmanın içine girmektedir. organik dayanışmanın getirdiği kompleks kuralların arasında kişi kuralsız kalabilir bunun adı 'anomi'dir.
türk versiyonu (bkz: ziya gökalp)*
şimdii...
* * * *
fransız sosyolog (1858-1917)

sosyolojiyi bilim haline getirmiştir. onun bir bilim olarak tanınması için, farklılıga, spesifik olmaya ve diğer bilimlerin objesi olmamaya ihtiyacı vardır. aynı zamanda benzerliğe, aynılılığa, diğer bilimlerdeki araştırma ve gözleme metodlarına sahip olmaya ihtiyacı vardır. önce bir fenomen ortaya atılmalıdır. önceki yorumlar reddedilmeli ve bu fenomen sosyolojik çerçeve içinde açıklanmalıdır.

toplumu iki ayrı kategoriye ayırmıştır:
-mekanik toplumda herkes aynı şeyleri yapar ve bir homojenlik vardır. toplumun karakteristik yapısı ilkeldir. herkes hemen hemen aynı şeyleri yaptığı için güçsüz, önemsiz bir işbölümü vardır. kollektif bilinçse güçlüdür.
organik toplumda bireysellik ağır basar. sosyal farklılık ve heterojen bir yapı vardır. toplumun karakteristik yapısı moderndir. güçlü bir işbölümü vardır, kollektif bilinçse zayıftır, uzmanlaşma vardır.

modern hayatın başlıca problemleri, yeni dayanışma formlarının bulunamaması, isole edilmiş olma hissi ve memnuniyetsizlik, anomi (amaçsızlık), intihar ve bireyselleşmedir.

felsefeye ve dine karşı çıkar. ona göre, toplumu açıklayan din değildir. din, toplum tarafından ortaya çıkarılmış, açıklanmaya çalışılan bir olgudur. "tanrı, toplumdur." demiştir.

"la suicide(intihar)-1897" eserinde, bireylerin özgür iradeleri, kendi istekleri, kendi psikolojik güçsüzlükleri sonucunda intihat etmediklerini, onları bu karara iten nedenleri toplumun doğurduğunu açıklamıştır.
türk modernleşmesinin ve ulus- devletin sosyolij temelleri durkheim'dan alınmıştır. toplumu bir organizma olarak tasarlamış ve sınıf catışmalarının gereksiz oldugunu iddia etmiştir. ona göre burjuvazi ve proleterya dayanışma içerisinde bir arada yaşayabilir.

(bkz: marx oradan el sallıyor)
intihar üzerine derin bir çalışması vardır.
intiharın toplumsal bir olgu olduğunu araştırmalarıyla ortaya koymuş ve savunmuştur.
ziya gökalp'in etkilendiği sosyolog. bilinen çoğu teorinin kökeninin nesnel gerçekliğe dayanmadığını söyler ve nesnel gerçekliğe ulaşabilmek için olguların sadece dışsal, görünen yönlerini almayı öngörür. Ona göre derinlemesine incelenebilecek olgular, inceleyeninin 'önnosyonlarını' da içerisinde bulundurur, öznelleşir.
durkheim,bireyin toplumu değil toplumun bireyi yarattığını savunur.bizim kendimiz için yapabilirliğimizi aslında bize toplum dayatır.biz topluma göre şekil alırız.düşüncelerini 3 temel eserinde görebiliriz:toplumsal işbölümü(1893),intihar(1897),din hayatının ilkel biçimeri(1912)
toplumsal iş bölümünde durkheim mekanik ve organik dayanışmadan bahseder;mekanik dayanışma birbirleri arasında çok az fark olan insanların bir arada yaşayarak oluşturdukları dayanışma ve günümüzde giderek artan birbirlerinden farklı insanların birbirlerinin ihtiyaçlarını tamalayarak oluşturdukları dayanışma.mekanik dayanışmada birlik beraberliğin getirdiği bir ortak benlik vardır buna göre ortak benlik bireyin benliğini oluşturur ve baskı hukukunu ortaya çıkarmıştır.organik dayanışmada ise birlik beraberliği sağlayan onarıcı hukuk mevcuttur.
intihar adlı eserinde ise durkheim intiharı bencil,elcil ve anomik olmak üzere 3'e ayırır.toplum aidiyeti kuramadığımızda bencil intihar toplum aidiyetini kaybetmemek için de elcil intihar gerçekleşir.anomik intihar ise insanların beklentileriyle hayatın dayattıkları arasındaki çatışmadan kaynaklanır.
durkheim dini anlamak için en eski ve hiç etkilenmemiş olan totemizmi ele alır.din eski çağlarda toplumla eş değerdi fakat aydınlanma çağıyla birlikte önemi azaldı.bilim dinin gereklerini yerine getirebilirse onun yerine geçebilir fakat bu imkansızdır.durkheim sosyolojiyle dinin eksikliklerini gidermeye amaçlar.
üç baba sosyoloğun üçüncüsüdür. (birinci karl marx, ikinci max weber. sıralamayı ben yaptım ama merak etmeyin öyle zaten.)
durkheim denince akla ilk gelen şey işlevsellik olmuştur. işlevselliği iyi işler. ödülün-cezanın birey ve toplumlar için önemli işlevleri olduğunu defa kere yineler kendisi.
her ne kadar işlevselci olarak ele alınsa da benim gözümde pozitivisttir.
ne marx kadar derin, ne weber kadar zengindir durkheim. aklımda ona dair çok fazla şey kalmamış mesela.
ama her sınav öncesi "dur kayam" geyiği yapardım o ayrı. ha bi de, diş hekimimle intihar mevzusunda adı geçti hep. kontroller beleşe geldi sayesinde. işlevsel amca işte.
bir çok istatistik ve raporu tetkit ederek intihar tipolojilerini sınıflandırmıştır. kitabın entry olarak izdüşümünü vereyim;

elcil intihar: kişinin fazlaca bireyselleşmesi, toplumdan uzaklaşması sonucu hayatının anlamsızlığa sürüklemesiyle meydana gelen intihar çeşididir. şizoidlikten ileri geliyor. ekseriyetle görülen budur.

özgecil intihar: bu sefer orta yolu bulamamış bireyimiz fazlaca toplumsallaşıyor. içerisinde bulunduğu kitle veya grupla o kadar bütünleşiyor ki oluşumun varlığı kişinin dimağında kutsal bir nitelik kazanıyor. binaenaleyh kendini kitlenin ortak amacı için feda ediyor. buna örnek olarak; intihar komandolarını verebiliriz.

anomik intihar: anomi modern zamanlardaki karmaşık dönemlerin özeti, anomik intihar ise modern zamanların intiharıdır. anomi zamanında toplumdaki normlar çözülür ve alışılagelmiş kurallar etkisini yitirir. kişi bu durumlarda kuralsızlığın getirdiği ruhsal kargaşa ile intihara sürüklenir. ekonomik kriz veya seferberlik dönemlerini anomiye örnek verebiliriz. bazen de kişi bireysel anomisini yaşar. bunlara da boşanma, işten ayrılma gibi durumları örnek verebiliriz. böyle durumlar kişinin hayat rotasını değiştirir ve günlük yaşamını fazlasıyla etkiler.

kaderci intihar: kişinin başına gelen elim olaylar neticesinde karamsarlığa düşmesi ve kaderini değiştiremeyeceği gibi korkularla kendini intihara sürüklemesi durumudur. her ne kadar durkheim bu tipolojinin miadının dolduğunu söylese de iran, ırak, suriye gibi geleneklerin önemli alan kapladığı ve ağır yaptırımların uygulandığı ülkelerde fazlasıyla yaşanılası bir duygudur kadercilik. gelenekler ve yaptırımların yanı sıra eğitim seviyesinin de düşük olması kişinin intiharında kaderciliğin rolünü oldukça baskınlaştırır. tabi istatistiklerde parisi ve çağdaş avrupa ülkelerini model alan durkheim ın bunu arka plana atması doğaldır.
marxa karşıt olan görüşleriyle sosyolojinin babalarından sayılan bilim... öhöhm pardon..medyum.
Dini; Toplumlar, gruplar içinde insanları bir arada tutan kutsal varlıkla ilgili inançlar ve ibadetler sistemidir diye açıklamış fransız sosyolog.
sosyolojinin babası olması için fazla hayalperest olduğunu düşünüyorum.

işlevselci yaklaşım
toplumda her bireyin işlevleri olduğundan ve iş bölümlerinde bireyselleşmenin faydalarından bahseder iyi hoş
ancak durkheim'ın hukukla ilgili bir düşüncesi var
ilkel toplum modern topluma geçerken baskıcı hukuk, onarıcı hukuka doğru ilerler
peki çok sayın durkheim,
zaman geçtikçe toplumsal faktörleri esas alan hukuk, yeni tasnif edilen suçlar ve cezai yaptırımlarla onarıcılıktan ziyade daraltıcı bir yoruma sahip olmuyor mu?
toplum bilimci olup yaklaşımına ideolojileri, çatışmaları, güç kavramlarını ele almayan bir toplum bilimci olmak garip geldi bana.
en azından işlevsel yaklaşımında oldukça eksik nitelikler bulunduruyor
neyse lan nereden aklıma geldiyse.
Sosyoloji'nin kurucu babası olarak bilinen Fransız toplumbilimci.
Toplumbilimine yaptığı katkılar ise şöyle sıralanabilir:
-Sosyolojiyi diger sosyal bilimlerden ayırmış ve farklı yonlerini ortaya koymuştur.
-Kuramsal spekülasyonlara destek olması acısından empirik veriler üzerinde vurgu yapmıstır.
-işbölümü ve onun toplumsal hayat üzerindeki etkilerini vurgulamıştır.
-ortak değerler ve ahlaki kuralların gerekliliği ya da kolektif vicdan üzerine tartışmıştır.
-Functionalism yani işlevsellik de katkıda bulunduğu konulardan biridir.

Durkheim'a gore; toplumsal gercekler sosyolojinin konusudur. Dolayısıyla da biyolojik ve psikolojik olgulardan ayrı çalışılması gerekmektedir.

toplumsal gerçekler, bireyler üzerinde ikna edici etkiye sahip olan davranış biçimleridir.

sosyalleşme ve eğitim yoluyla bu kurallar bireylerin bilincinde yerleşmeye başlar. boylelikle bu sınırlamalar ve yol gösterimler ile bireyler toplumsal kurallara uymaya başlarlar.

(bkz: Human dualism) bu kavramı anlatırken Durkheim, insanlarda iki tür bilincin-vicdanın oldugunu bildirir. Ona gore, ilki grup vicdanı, digeri ise sahsi ve farklı olan vicdan. bu ikincisi bizi birey yapan vicdandır.
durkheim sosyolojinin akademik bir disiplin olarak gelişmesinde önemli bir isimdir.

durkheim'ın endüstri sosyolojisi, toplumsal sapma, yöntem, din ve bilgi sosyolojisi alanlarında yazdığı eserler sosyoloji için yaratıcı olarak kabul edilen temel eserler vermiştir.

durkheim'ın epistomolojisi, toplumu iki ayrı yapıya bölme sonucunu doğurmuştur. sosyoloğun nedensel ilişkiler kurmasını sağlayan, toplumsal evrimin belirleyici faktörü olarak toplumsal ortam ile pasif bir toplumsallaşma süreci olarak tamamlanan öznel durum.

durkheim sosyolojiyi, geleneksel felsefi sorunları, deneyici bir yolla ele alarak açıklağa kavuşturmada kullanılabilecek olan yeni bir bilim olarak görmüştür. durkheim da comte gibi toplum yaşamının, doğal dünyayı inceleyen bilginlerin sahip olduğu aynı nesnellikle incelenmesi gerektiğine inanmıştır.
Realiteyi araştırmanın ilimle olduğunu ancak realitenin doğru veya yanlışlığının ilimle ilgisinin olmadığını söyleyen ve bu nedenden dolayı küfre giren yahudi filozoftur.

ayrıca ziya gökalp bu filozoftan etkilenerek çalışmalarını sürdürmüştür.artık ne kadar makbul olduğunu anlarsınız...
yazdığı kitaptaki gibi ölmeyen yazarlardandır.
din, toplumsal dayanışma üreten en önemli toplumsal olgulardan birisidir. der.
Toplumu bir arada tutan şey toplumsam iş bölümüdür demiştir. Adam smith'ten enstantaneler taşımakta.
Sosyoloji de baya bi calustigim kuramı vardır.
topluma mudahale ve duzenlemeleri gerekli goren sosyologtur.
felsefeci ve düşünür. darvin'in bir başka versiyonu. darvin,maymunun evrimleşerek insan olduğunu iddia atmekte. tıpkı onun gibi insan beyninin de evrimleşerek- üç aşamadan- geçerek önce allah, sonra totem ve sonra da materyalizm aşamalarına ulaşır. ona göre her insan beyni evrim geçirerek materyalizme ulaşır bu felsefi görüş 20. yüzyıl başlarında nietche tarafından çürütülmüştür..