bugün

Şeyhülislam Dürrizade Abdullah'a ait olan 11 Nisan 1920 tarihli bu fetvada; Kurtuluş Savaşına katılan herkes halifeye isyan ile suçlanmış olup bağımsızlıktan yana olanlar din düşmanı olarak gösterilmiştir.

Fetva sorar: Asilerin katli din, yasa, töre vb. bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen bir eylem midir.

Buna yine Fetva yanıt verir: islam dinine göre yapılması gerekli olandır.

Mustafa Kemal ve arkadaşları ülkeyi işgalcilerden kurtarmaya çalışırken, işgalcilerle işbirliği yapan yobazların onlara nasıl ayak bağı olduğunu ve öldürülmeleri için türlü entrikalar çevirdiğinin belgesidir.
hepsi ingiliz baskısı altında zorunlu alınmış tedbirlerdir. Bunu anlamamak için ne olmak lazım anlamıyorum ya.
bazı "yobaz" lar var mustafa kemale karşı işgalcilerle işbirliği yapıyor diyorsunuz da;

mustafa kemal de ankara müftüsünden alelacele fetva çıkartmıştı "yobaz bunlar deyip kestirip atmamıştı",

yoksa bu müftü müslüman değil miydi?

tek yanlı bakan at gözlüklü kişilerin takınacağı tavır.
savunulacak hiçbir yönü olmayan hastalıklı bir çıkıştır. işgalcilere yaranmaya çalışarak bir şeyler elde edeceğini sanan tiplerin, fırsattan istifade kalkıştığı bir harekettir. bu yaranma psikolojisi içinde olanlar, şunu bilelim ki, müslümanlar değildir. bunların çoğu, damat ferit örneğinde de gördüğümüz gibi, batıcı jöntürkler'dir; ittihatçılara muhalif, ama onlarla aynı kökten beslenen hürriyet ve itilaf fırkası mensuplarıdır. bunlar arasında ingiliz muhipleri cemiyeti üyeleri olduğu gibi, amerika'ya mektup yazıp gelin bizi işgal edin diyenler de vardır ki, daha sonra bunlar kemalist hareketin içine girecek ve milli mücadelede rol oynamış müslümanları tasfiye edeceklerdir. bir örnek: mesela cumhuriyet gazetesinin kurucusu yunus nadi... veya liboş tayfa diyelim kısaca...

oysa işin nereden nereye geldiğine bakalım: damat ferit hükümeti, 1919 güzünde düşürüldü ve yerine ali rıza paşa hükümeti kuruldu. bu hükümet, milli mücadele içinden yükseltilmiş en erkekçe sestir. ve şunu da açıkça bilmek gerekir ki, milli mücadelenin asıl mimarı da bu hükümettir. ali rıza paşa hükümeti kurulmadan önce, atatürk ve bir çok komuta anadolu'ya geçmiş, ama henüz milli mücadele başlamıştı. burada gerçek bir kahramanın, gerçek bir milli mücadele kahramanının ismini zikretmek gerekir ki, kemalistler onu hiç yazmamıştır; muhaliflerin ve batılıların yazdıklarından öğreniyoruz: (bkz: mersinli cemal paşa)

mersini cemal paşa, atatürk samsun'a çıkmadan önce, konya'daki yıldırım ordularının başına gönderilmişti. batı anadolu'daki kuva-i milliye örgütlenmeleri, büyük ölçüde onun, istanbul'daki genel kurmayın ve bazı yerel kahramanların eseridir. atatürk samsun'a çıktığında da en güçlü desteği o verdi. daha sonra istanbul'da işlerin karışık olduğunu görünce konya'yı bırakıp istanbul'a gitti. orada damat ferit hükümetini devirdi. ali rıza paşa hükümeti'ni kurdu. kendisi bu hükümetin harbiye nazırı oldu. ve işte milli mücadele gerçek anlamda bu tarihten sonra başladı.

mersinli cemal paşa'nın ilk işi, salih paşa başkanlığında bir heyeti mustafa kemal'e göndererek istanbul ile sivas (sonra ankara) arasındaki bütün pürüzleri ortadan kaldırmaktı. heyetler amasya'da buluştular ve ülkenin kurtuluşuna yönelik çok önemli kararlar aldılar. amasya protokolü olarak bilinen bu kararları kemalist tarihçiler geçiştirir. misak-ı milli bu kararlar neticesinde ortaya çıkmıştır. son osmanlı mebusan meclisi bu kararlar neticesinde açılmış, muhalefet tümüyle tasfiye edilmiş, misak-ı milli kabul edilmiş, sivas kongresi kararları resmen kabul edilmiş ve atatürk bir yerde resmi kurtarıcı olarak meşru bir statüye kavuşturulmuştur.

maraş'ın kurtuluşunun, antep'te direnişin başlamasının, yunanlılar'la çarpışmaya tutuşmanın, düzenli ordunun kurulmasının, her şeyin altında bu adımlar vardır. mersinli cemal paşa ile genelkurmay başkanı cevat (çobanlı) paşa, padişahın da desteğiyle anadolu'ya sayısız silah, erzak, cephane yardımı yapmışlar, bir çok kimse bu tarihten sonra anadolu'ya akmaya başlamış, genelkurmay'da bir milli mücadele planı hazırlanarak tüm birliklere gönderilmiş, marmatra bölgesindeki isyanlar bastırılmış ve -burası çok önemli-
mustafa kemal aleyhinde her türlü propaganda yasaklanmıştır.

sonuç: ingilizlerin "anadolu hareketi harbiye nezaretinden yönetiliyor" şeklindeki raporu. işgal kuvvetlerinin istanbul'u resmen işgal etmesi. meclisi kapatması, hükümeti istifa ettirmesi, karakolları basması, insanları öldürmesi ve bir çok kişiyi tutuklayarak malta'ya sürgün etmesi. (bkz: malta sürgünleri) tutuklananların başında da mersinli cemal paşa ile genelkurmay başkanı cevat çobanlı paşa gelmektedir. 1920'nin mart ayı sonunda istanbul'da yapılan bu dehşet gösterisinden sonra ise istanbul'da direnecek güç kalmamış, osmanlı devlet ricali bütünüyle tasfiye edilmiş ve yine ingiliz raporlarında geçtiğini göre, "bu hareket sadece mustafa kemal'in işine yaramıştır." çünkü istanbul bu şekilde işgal edilmeseydi, ankara'da bir meclis kurulamayacaktı. istanbul'dan gelen 180 delege, anadolu'dan gelen 100 delegeyle birleşip, tekbirler ve dualar eşliğinde büyük millet meclisi ilan edemeyeceklerdi.

büyük millet meclisi isminde ilk başta "türkiye" ibaresi yoktur. meclis başkanı atatürk, sanki osmanlı mebusan meclisi'nin sürgünde bir devamını yapmış gibidir. meclise katılan her milletvekiline hilafete ve saltanata bağlılık yemini ettirilmiştir.

işte bu işgal günlerinde, istanbul'da adam kalmadığı, herkesin ya tutuklandığı, ya anadolu'ya kaçtığı günlerde de yukarıdaki fetva... dediğim gibi, hiçbir anlamı yoktur. hiçbir etkisi de olmamıştır. çünkü 200 civarında anadolu müfütüsü derhal karşı bir fetva yayınlayarak, işgal altındaki bir fetvanın geçersiz olduğunu ilan etmişlerdir. zaten bir müddet sonra bu tiyatro da son bulacak ve tevfik paşa yeni hükümeti kurarak, mustafa kemal'e yönelik girişimleri sonsuza kadar iptal edecektir.

evet, 1920'nin ikinci yarısından 1922'nin sonuna kadar, yani asıl milli mücadelenin fiilen başladığı ve yürütüldüğü dönemde, istanbul'da ne damat ferit'in sözü vardır, ne de dürrüzade fetvasının. vahdettin ve tevfik paşa anadolu'ya her türlü gizli desteği ve yardımı bu iki yıl boyunca da vermeye devam etmişlerdir.

(bkz: altüst oluşun sebepleri)
orijinal suretişu şekilde olan fetva;
görsel
Osmanlı dönemindeki dincilerin çoğunun vatan haini olduğunun belgesi niteliğindedir.

Fetva kurtuluş savaşına katılmayın der, hocasını dinleyen kişilerde vatanı satar ve savaşmadan ülkeyi teslim etmeyi kabul eder.

işte o zaman ülkeyi satanların torunları şimdi yine dini kullanıyor yarın bir şey olsa yine aynı şekilde ülkeyi satacaklar. Savaşacak kişiler ise yine belli.
Bunun ve bunun gibi vatan hainliği belgesi olan belgeleri ingiliz baskısı altında padişaha imzalattırıldığını savunan yunan piçleri darbe zamanı üstlerine direnemeyen erlere demediklerini bırakmadılar. Çünkü bu yunan piçleri sadece mazluma saldırır bey bildiğine zerre laf edemez her türlü hainliği yapan osmanlı piçlerine ses çıkarmadıkları gibi kurana aykırı fetva veren laf söyleyen şerefsiz hocalarına da gık çıkaramazlar. Çünkü bunlar şeytanın evlatları.
güncel Önemli Başlıklar