bugün

yüreğinizde gerçek dostları çekecek bir mıknatıs vardır. o mıknatıs, düşüncelerinizde ilk önce başkalarının yer almasıdır. başkaları için yaşamayı öğrendiğinizde onlar da sizin için yaşayacaktır.

paramahansa yogananda
^kimseyi dost belleme,dostun da dostu vardır^ düşüncesini hatırlatan sözcüktür.
karşılıksız. bedelsiz. beklentisiz.

http://img339.imageshack....mg339/6409/dostlukmj8.jpg
Dostları olmalı insanın,
Aynen gemilerin limanları gibi,

Zaman zaman uğradığın,
Yükünü boşalttığın,

Dalgalar dininceye kadar beklediğin koyunda,
Sonra açık denizlere uğurlamalı seni.

Geri döneceğin günü bekleme umuduyla
Bazen rüzgarlara o açmalı yelkenini.

Yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla
Halatlarını çözmeli.

Seni çok, ama çok özlemeli.
Dostları olmalı insanın.

Ermiş,bilge,hayatı ezbere okuyabilen,
Düşünmediklerini düşündüren,

Seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen,
Gerektiğinde senin için ateşi yutabilen,

Yolunu ısıtan ustan olmalı.
Şekillendirmeyi öğretmeli,hayatın çömleğini

Sana vermeli soğuk bir kış gününde,
Üzerindeki tek gömleğini...

(bkz: Oğuzkan Bölükbaşı)
dostluk (bkz: paylaşmaktır) acıyı , kederi , mutluluğu , anı ve bazen bir sigarayı bile paylaşmaktır.
dün gece saat sabah 3 te eve girmeme neden olan hadisedir. Varsın uykusuz kalayım dostuma uykularda canımda feda olsun. işte böyle bir tanıdığınız kimse varsa hem gerçek dostsunuzdur. Hemde gerçek bir dost bulmuşsunuzdur.
dostluk, her şart altında yanyana olmaktır. yargılamadan, kötülük düşünmeden, sonsuz sevgi ve sadakatle birine değer vermektir. iyi ve kötü günlerde, her zaman yardıma hazır olmak, karşıdaki insanın mutluluğunu istemektir. zaman gelir unutulmak ama kızamamak, zaman gelir hep akılda olmak ama unutmaktır. ve dostluk paylaşmaktır. zamanı, acıyı, sevinci, hüznü, kederi, mutluluğu, hayatı...
herkese karşı kullanıldığında beri kimsenin gerçek içeriğinden haberdar olmadığı konu.

zira "dost" olarak adlandırdıklarım , türlü sebeplerle kendimi kaybettiğim zamanlarda kaybedilenler listeme adlarını yazmakta gecikmediler.
Oysa kimi zaman sırf onları kazanmak adına "kendimden" bile kayıplar vermiştim bile bile...

Öte yandan ben kendimi kaybederken dahi yanımda olmayanlar ve gerekçe olarak kayıplarımdan dolayı benden uzaklaşanlar "dost" olarak adlandırabilir miydi gerçekten ?

Belki de dost kazanmak isterken kendimden bilinçli olarak kaybettiklerime üzülmek yerine , kendimi kaybettiğimde yanımdan uzaklaşan dostlarımın gerçekten dost olarak adlandırılamayacaklarını anlama yetisini kazandığıma sevinmeliyim...
Dostluklarda kardam adam gibidir.eriyecekleri bile bile inşa edilir.
uzerine o kadar cok cumle kurulabilirsiniz ki o da bisey diil film bile cekebilirsiniz isterseniz. ama bu kafi ifade etmeye: hayir demeyi ogrendikten sonra (ki cok zordur) yine de hayir demeye eriniyosaniz diyebilicekken onun icin diyemiyosaniz dostluk iste.
öyle bir şey varmı? koskoca bir ömrü deviren ozanlar da bulamamış dervişlerde, gün akşam olmuş ömür tükenmiş.
Yine de bulamamışlar bir dostu ve dostluğu.

Bir zamanlar var olduğuna inanılan masalımsı ve hayalimsi kavram.

Karşılıksız sevebilme sanatıdır. "Elhamdül para" kavramının yaşamın temel kavramı olduğu iki ayaklıların arasında zor bulursunuz.

Hindistanın vahşi köpeklerine sanırım duma deniyor onlarda dostluk varmış. Gerçekten.
dostLuk sewdiğini sandığın birinden sert bir darbe yediğinde gidip dertleşmektir bi simiti 2 ye bölüp pylşmakdr
o ağladığında senin de gözünden yaş gelmesidir, dostluk.
milan kundera'nın kimlik adlı kitabında jean marc'ın gerçeğe yeğ tuttuğu şey:

Dostluk, bir insana yalnızca belleğinin doğru çalışması için gerekli. Geçmişini anımsamak, onu hep sırtında taşımak, dedikleri gibi, belki de insanin kendi ben'ini koruyabilmesi için gerekli tek koşul. Ben'in çekip küçülmemesi, oylumunu koruması için, anıları bir saksı çiçeğini sular gibi sulamak gerekiyor; ve bu sulama işi, geçmişin tanıklari ile, yani dostlar ile sürekli temas halinde kalmayı zorunlu kılıyor. Onlar bizim aynamız; belleğimiz; onlardan hiçbir şey beklemiyoruz, yeter ki o aynayı zaman zaman parlatsınlar, parlatsınlar ki, yüzeyinde kendimizi görebilelim. Ne var ki, benim lisedeyken ne yaptığım umurumda bile değil! ilk gençliğimden beri, hatta çocukluğumdan beri, benim istediğim bambaşka bir şeydi: Dostluğun, değer olarak tüm öteki değerlerin üstünde tutulmasını özlüyordum. Şunu söylemekten hoslanıyordum: Gerçeklik ile dost arasında seçim yapmak gerektiğinde, ben her zaman dostu seçerim.
attığı kazık da bi başka olur hani.
insan hayatın da olması gereken varlık,hadi gel dediğinde hiç düşünmeden senle gelebilen sen anlatmadan seni ianlayabilen ...
onu doğum gününde uzak bir memleketten arayıp iki kelimeyle doğum gününü kutladıktan sonra telefonu kapatmak, hüngür hüngür ağlamak ve onunda ağladığını bilmekmiş dostluk.
eksikliğini hissetmekmiş. güya arkadaşım dediğin, daha 2 aydır tanıdığın insanlarla görüşüp eğlendiğinde durup bir keşke o yanımda olsaydı onla nasıl eğlenirdik biz şimdi demekmiş dostluk.
o sözde arkadaşların yanında anne baba ve kardeş özleminden ağlayıp, neden ağlıyorsun diye sorduklarında hiç canım sıkıldı biraz demek ve o olsaydı şimdi de ona sarılıp ağlasaydım diye düşünmekmiş dostluk.
üniverste sınavını sen kazandığında ve onun kazanamadığını öğrendiğinde oturup bağıra bağıra ağlamaktır dostluk.

sınav sonuçları açıklandığında ilk onun tc'sini yazmaktır.
şimdilerde anlamını kaybetmiş insani bir davranış.
dostluk...yıllarca özlemini duyduğum güven duygusu..evet dostluğun bende çağrıştırdığı ilk kelime "güven" olmuştur her zaman.neden bilmiyorum içimdeki sürekli olarak her insanda bir güzellik bulma arayışı.belki de yeniden kırılıp örselenmekten korkmamdandır bu kaçış..bazen dönüp soruyorum kendime "hata nerdeydi diye ?" ama ne söylesem ne desem sonuç hep aynı yere çıkıyor maalesef: hakettiğinden fazla değer verip çok sevmek...
sonra soruyorum "peki suç mu bu ?" ya da şöyle söylemeliyim dostluk zaten karşındakini dünyanın en mükemmel insanıymış gibi görüp ona göre davranmak değil miydi?yanlış anlamayın hatalarını görmezden gelmek demiyorum ,öyle bir sevmek ki onu hiçbir şekilde değiştirmeye çalışmadan herşeyiyle kabul edip sevebilme yüceliğini gösterebilmek ..
bazen kendimi böylesine bir insan sevgisine sahip olduğum için çok özel hissediyorum bazen de çok aptal...bu iki kavram arasındaki geçişse ne yazıkki başka bir insana bağlı çoğu zaman.hani derler ya "ben ne gerekiyorsa yaptım elimden gelen buydu" işte ne yazıkki o sınırıda aştığımı farkediyorum artık...peki değer mi?bugüne kadar hiçbir faydasını göremedim evet ama bu durumu değiştirmek de kolay olmuyor maalesef..
dostluk....çaresizliğine çare olan , her şekilde yanında olup sonuna kadar varlığını hissedebildiğin ,bazen kardeştende öte görebildiğin,tökezleyip her düştüğünde sana uzanan ilk el,seni yargılamadan dinleyip rahatlatan ve "her ne olursa olsun ,ne yaparsan yap her zaman yanındayım bunu bil "diyebilen o kocaman yürek...
ama her ne olursa olsun insanları sevmekten vazgeçmemeli bence...çünkü sevgi kişiye özeldir ve bunu bir başkasının hoyratça hareketleri değiştirebiliyorsa zaten yürekten sevmemişsiniz demektir.evet çok zor "dostum" diyebilmek, birine o denli güvenebilmek ama her ne olursa olsun aramaya değer...
10 DERSTE DOSTLUK
Arkadaş dolu dünyamda şunu net olarak anladım ki,asıl olay dostluktur. Ama bu öyle seçmece olmuyor işte. Arkadaş seni vurmak için sırtını dönmeni bile beklemez. Dost dediğin senin kendini kandırmana engel olur. Kendine yalan söyleyemez hale geldiğinde hemen etrafına bak, en yakın yerde dostların var demektir. Seni senden iyi tanırlar ve söyleyeceğin her yalanı sen daha yalanı kurgulama aşamasındayken anlarlar ve bir deprem tespit uzmanı edasıyla önceden bildiriverirler sana. Arkadaş dediğin çıkarcı olabiliyor çoğu zaman. onun işine gelmediğinde, sen kıçını da yırtsan yanında göremezsin onu. Herkes arkadaş olabilir. aile bağı ya da iş ilişkisi olan insanlar dışındakiler 3 ana başlıkta toplanır. Dostluk en üst kademedir. Bunun bir alt kademesi arkadaşlık en düşük seviyesi tanıdıklıktır.Dostlar keşfedilmez kendini keşfettirir. Ve dost belirleme sınavında dikkat edilecek hususlar vardır. 1) iyi bir dost senin her anında yanında olabilir dememi bekliyorsanız size uygun bir bekleme salonu arayışına girmek gerekecek. Her anında yanında herkes olabilir. Bu denk gelmedir. Ama senin bile ihtiyacın olduğunu fark etmediğin anlarda yanındadır dost. Ve o yanından gittikten sonra fark edersin,"yahu içine mi doğdu ne temiz kalpli insanmış, meğer ne kadar da ihtiyacım varmış böyle sohbet etmeye " dedirttiren kişi,temiz kalpli bir tesadüf elçisi değil,dostun ta kendidir. 2) sen en insana ihtiyacın olduğunu düşündüğün anda en güvendiğin son 2-3 kişi tarafından da terk edilirsin. Arkalarına bile bakmadan saçma salak işler bahane edip kaybolurlar ortadan. Hali hazırda bilmediğin gizli dost adayları da bu gidenlerin içindedir. Ancak sadece bu adaylar sonradan geri dönmek suretiyle sen tam ümidi kesip bükük boyunla yalnızlığının yolunu tutarken sokağın başından görünüverirler. Sana gelmişlerdir. Çünkü bir dostun asla "içine sinmez". 3) Sana ait olanın yalnızca sana ait olduğunu da bilirler. Ve sen onlara sunmadıkça şanslarını denemeye tenezzül bile etmezler. 4) Arkadaşlar arasından kaşar da çıkabilir,hödük te, arkadaşı alır tost yaparsın anca bir anlık karnını doyururmuş gibi olur. Ama dostla sen bile fark etmeden ömrüne ömür katılır. 5)Dost olunmaz doğulur fikrinden yola çıkarak anlaşılmalıdır ki, sonradan dost olmaya çalışmak boşa gidecek bir çaba öbeği olur ancak. Olmaya çalıştıkça boğazına kadar boka batarsın çünkü çoğu zaman. Denedikçe debelenir debelendikçe daha da saplanırsın çukura. Olanına bırakacaksın bu işleri. Dostluk sonradan kazanılan bir tür hediyedir iki taraf içinde. Edinen ummadık bir anda büyük bir hazine bulmuş gibi hisseder. Olan da aynı hazineyi gerçekten hakettiğine inanan ve içine sinecek biriyle paylaşmış ve kendi hakkından memnun kişi gibidir. Küçükte olsa bir sinek türü ortalarda dolanıyorsa dostluk sanılan durum,otomatikman bir önceki evreye döner. 6) Tam "işte bu!Dostum kardeşim artık ömür boyu.." dersin ama hop,ortadan kayboluverir. Bir gün olur iki gün olur bir hafta olur bir ay olur ortada yoktur. Tamam dersin yanılmışım buraya kadarmış.I-ıh,o iş öyle değil işte. Eğer ortalarda yoksa, ve daha önce bir şekilde ilk iki kademeyi atladıysa kolay kolay yeniden o aşamalara dönmez bir dost. Eğer yanında değilse, bil ki : öyle gerekiyordur. 7) Tahammül edilmez bir hal aldığını düşünür,artık görmesem çok daha huzurlu olacağım dedirtir. Bu hala dosttur,arkadaş zaten sana bunları düşündürtmeyecek,kafanı bu düşüncelerden çok uzak tutacak kadar sana uzak ve önemsizdir. 8)Dost sana unuttuklarını hatırlatır, arkadaş unutmak istediklerini,tanıdık ise hiçbir zaman unutman gerektiğini anlayamadığın şeyleri. ama dost neyi unutman neye devam etmen gerektiğini senden önce anlayan bilen kişidir. 9) Arkadaşlarla dostlar aynı ortamda tutulmamalıdırlar. Aksi takdirde,dost yorulur,arkadaşa gün doğar,tanıdık işse kendini bir üst seviyeye geçmiş gibi gösterme fırsatı bulur. 10)Tanıdık sadece tanıdıktır,arkadaş her yerde her zaman olabilir ama dost: gerektiği kadar,gerektiği zaman, gerektiği yerdedir.

işte 10 adımda dostluk tanımı. ister adım adım,sindire sindire yaşa,ister pata küte dal ve bu adımları yüzüne tokat misali vurdura vurdura bilinçsizce yaşa. Ama anla ve bil ki; bunlar gerçekten gerçektir. Ve bir şekilde karşına çıkacak ve sana " ahanda aynı dediği gibi oldu bu kızcağız bu işi biliyor yahu" dedirtecektir.

Ferhan PETEK (http://www.gundem16.com)
Dostluklar...
Yüzyüze dostluklar vardır. Güneşle ayçiçeğinin dostluğu böyle bir dostluktur mesela. Ayçiçeği sabahtan akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten.

Uzak dostluklar vardır. Denizlerin ortasındaki bir adayla, dağların arasındaki bir göl, birbirlerinin uzak dostlarıdır. Dostluklarını gündüz kuşlarla, gece yıldızlarla iletirler birbirlerine...

Sessiz dostluklar vardır. Dilsiz bir adamla, duymayan bir başka adamın elleri arasında sessiz bir dostluk oluşur. Her şeyden konuşur sessizce bu eller...

Zorunlu dostluklar vardır. Pazarla pazartesinin dostluğu gibi. Pazar ağır bir gündür, Pazartesi hızlı bir gün... Ayak uyduramazlar birbirlerine. Ama dost olmak, yanyana durmak zorundadırlar...

Uzun dostluklar vardır. ikindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine kavuşurlar ve uzun boylu bir dostluk oluşur aralarında...

Günün birinde ölen dostluklar vardır. Bir bahçe içindeki ahşap ev ile yanıbaşında duran ceviz ağacının dostluğu gibi... Bir gün kocaman elli adamlar ve kocaman gövdeli makinalar o bahçeye girip de, bir süre sonra evin ve ceviz ağacının yerinde asık suratlı binalar yükseldiği zaman ölen dostluklar...

Vakitsiz dostluklar vardır. Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce dostu oluverir gözlerimizin... Ya da ayrılırken verilen bir dal karanfil ellerimize o anda gelen dostluktur...

Bakımsız dostluklar vardır bir de... Zaten var, zaten dostuz deyip yıllarca bir telefonun, bir kaç cümlelik mektubun, bir mailin bile çok görüldüğü dostluklar...

HiÇ BiR DOSTLUğUN BAKıMSıZ KALMAMASı DiLEğiYLE...
bazen hazin bir fotoğraftır..

görsel
'' dostunuzdan ayrı düştüğünüzde üzüntüye kapılmayın; cünkü dostunuzun en beğendiğiniz yanı yokluğunda daha bir belirginleşir, tıpkı dağın tırmanana değil ovadan bakana daha açık göründüğü gibi ..

dostluğunuzda, ruhsal derinliğin artırılmasından öte bir amaç olmasın çünkü kendi gizemini çözümleyebilmekten öte bir şeyler arayan sevgi, sevgi değildir; öne sürülmüş bir ağdır ki bununla yalnızca yararsız olan yakalanır ..

ve bırak senin en iyi neyin varsa dostunun olsun .. eğer dostun senin içindeki denizin alçalacağını bilmek zorundaysa, bırak yükseleceğini de bilsin..''
*
--spoiler--
Bir DOSTU olmalı Insanın...! Tek Kelimeyle Muhteşem....
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...

"Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; "Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...

Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.

Kucaklamalı seni güvenli kolları, ...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı... En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...

Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.

Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.

Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...

Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş... Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar