bugün

sen ne boktan anlıyorsun? dediğim durumdur.

doktorun da iyisi vardır kötüsü vardır, insanın futbolcunun çöpçünün olduğu gibi.

bugün de çok harcadım trollere vakit galiba. neyse daha yazmayacağım bugün
yüksek ücretli cerrahlar haricinde bir realite. tahlil sonucuna bakıp ilaç yazıyorlar. internete girebilen herkes bunu yapar.

sikikler.
Psikiyatristler için kesinlikle geçerli durum.
batı tıbbı öğretisi ile yetiştirilmiş tıp doktorları için bir gerçekliktir. sonradan kendini geliştirip az doğu tıbbı ile tanışanlar müstesna.
Doktorlar bilmedikleri hastalıklara bilmedikleri ilaçları yazan steteskoplu(umarım doğru yazdım)sapıklardır.
Önceden doktora gittiğimizde en azından muayene ederdi, şimdi çoğu doktor neyin var deyip direk tahlil almaya gönderiyor. Karşıdan izleyerek tedavi etme süreci başladı. Piyasada bulunan ilaçların çoğuda ticari amaçlı olduğu ortada.
veteriner yerine doktora giden et bütünü tespiti.
Aslında bazı devlet doktorları bir boktan anlamıyorlar. Anlasalar bile uğraşmadan geçiştiriyorlar.
Kötü doktorda var , işini sadece para için yapan da var. Mesela adam üniversitede profesör ama muayenehanesine çağırıyor 300 - 500 lira arası bir para alıyor o gün. Sonra ameliyat edeceği bir şey varsa
5.000 ila 10.000 arası para istiyor. Ve normalde bunlar yasak. Hasta zaten canının derdiyle uğraştığı için , çıkıp gidiyor. Şikayet etmek aklına bile gelmiyor kimsenin.

Öte yandan harika doktorlar gördüm. Ilaç vermemeye çalışanlar da oldu.
Öte yanda onların işi de zor.
Ben sadece bazı doktorlardaki " çok zengin olmalıyım , en çok parayı ben kazanmalıyım " egosuna gıcık oluyorum. Para hırsı olmamalı bir doktorda. Yüzlerce kere hipokrat yeminini falan takmayan doktora sahit oldum. Mesela bir doktor hasta bıçak parası vermedi diye , fıtık ameliyatında iltihabı çeken bir hortumu hemen erkenden çıkarmış. Kasıtlı yapmış bunu. Adam 6 ay yattı. Sürekli de iltihapla uğraştılar. Ama kötü doktorlar yüzünden genelleme yapmak hoş değil. Aralarında öyle harika insanlar var ki.
tıp etiğinden biraz bahsedeyimde size aydınlanın. tıp fakültesi 1. sınıf öğrencisine öğretilen ilk cümle şudur: ''önce zarar verme.''
bu nedenle doktorlar hastaya zarar vermemek için yan etkisi en az olan ilaçlardan ve en düşük dozda başlarlar tabi doğal olarak bu ilaçların etkisi de azdır. çünkü bu ilaçlar ile hasta sağlığına kavuşursa en az zararla atlatmış olur hastalığı. ardından artık kaç ay-hafta tedavi süresi belirlemişse ona göre bitince kontrole gel der. eger ilaç etki etki göstermiş ise hastaya faydalı olmuşsa devam ettirilir veya hasta saglıgına kavusmussa tedavi kesilir. yok eger fayda etmemiş ise daha etkili ve tabi yan etkisi daha fazla olan ilaçlar kullanır. yine geçmemişse daha etkkili daha etkili diye sürer. mesela ilk tercih hiçbir zaman ameliyat olmaz bundan bile çıkarabilirsiniz. bazı insanlar ise ilk etapta verilen ilaçları 2 gün kullanır sadece iki gün düşünebiliyomusn. ilacın yarılanma ömrü bile 30 saat mesela. 2 gün sonra (tabi ilac daha emilmemiş bile tam manasıyla) gelir buraya yazar '' bu doktor bi bok bilmiyo''. dahada kontrole falan gitmez. sonra da ilerler hastalık ömür boyu onunla uğrasır. ne diyelim egitim şart bu millete.

bide google den bakanlar var tabi. bu hastalık var bende bu ilacı kullanayım diye. bizi boşuna okutuyolar demi o kadar ilaç o kadar yan etki o kadar semptom ezberletiyolar hep boşuna. o ilaçları eczane boşuna sana recetesiz vermiyo. herkes mal bi sen akıllısın. basit bi ilacı al bakayım prospektusunu oku ne anlayacaksın. işte o ilaçtan eczane dolusu var belki binlerce. gelmiş diyo sadecce ilaç ezberliyolar. sen bi ilacı ezberle bakayım sonra yaz buraya.

ha bide cok nankörsünüz gercekten. bugun bi hastadan anamnez aldım. o da sizin gibi doktora gitmiş ilaç vermiş sonra tekrar gel demiş bu agrısı hafifleyince gitmemiş. 1,5 yıl sonra tekrar gittiğinde crohn hastası olduğu çıkmış ortaya. bu nasıl bi hastalık biliyomusn ömür boyunca eziyet çektiren bi hastalık. belki öldürmez ama herşeyini kısıtlar ömür boyu ilaç kullanacaksın ömrün boyunca istediğin herşeyi yiyemeyeceksin bi kendinizi kadının yerine koyun sonra yazın. ha bide kadının cocugu olmuyormuş yıllarca , ameliyat çeşitli ilaçlar ile 2 tane cocugu olmuş bi kadının anne olmasını sağlıyo adamlar. hiçbişey bilmiyolar ama demi. yüzlerce insan görüyorum hastanede geldiklerinde bitmiş ölmek üzere, cıktıklarında gülerek. ama sizin başınıza gelmemiş gerçekten. yasadıgınız en kotu hastalık grip. bi kanser olun ağır bi hastalık geçirin o zaman görürüm götünüzü. neyse dediğim gibi eğitim şart. baslıgı acan trol mu bilmiyorum ama onun gibi düşünen milyonlarca insan olduğunu biliyorum.
sorun doktorlarda olmayıp, sorunun kaynağı modern tıp eğitimi ve ilaç endüstrisidir.

ben bu güne kadar, tıbbın bir hastalığa çare bulduğuna şahit olmadım.
örneğin: troidlerimle ilgili bir sorunum var. teşhis, ben 20 yaşındayken konuldu ve aradan geçen 16 yılda aynı sorun devam ediyor. periyodik kontrolller yaptırıyorum ve her kontrol sırasında, istisnasız aynı cümleleri farklı doktorlardan duyoyorum.kardeşlerimde aynı sorun vardı. 3 kardeşim de ameliyat oldular ve ameliyatın yan etkilerinden dolayı bin pişmanlar ameliyat olduklarına. üstelik hayat standartları filan yükselmeyip, ömür boyu ilaç kullanmak zorunda kaldılar. ömür boyu, her gün ilaç kullanmak zorunda olmak, başlı başına bir hastalık değil mi?

rahmetlik babama, 20'li yaşlarında astım teşhisi konulmuş ve buna mukabil askerlikten muaf tutulmuş. (sanırım yıl 1950'ler filan) babam hastalığı dolayısı ile 1990-2007 arasında, istisnasız her ay göğüs hastalıkları uzmanına muayene olurdu. her gidişinde bir poşet dolusu ilaç yazılırdı. babam ilaçlarını kullanma hususunda çok hassastı.ne oldu? astım zerre miktarı azalmadı; ortadan kalkmadı. basit bir sorum var: tıp ne sikime yarıyor?

anneme ise ülser teşhisi konuldu. uzun zaman oluyor bu teşhis konulalı. çözüm? proton bombası inhibitörleri! kullan allah kullan! tedavi? yok! peki basit bir soru daha: tıp ne sikime yarıyor?

tıp eğitimi alan bir sürü öğrencim var. doktor olan bir sürü arkadaşım var. bu yukarıdaki soruları onlara sorunca aldığım cevaplar daha ilginç! abi bmw nin bilmem hangi modeli bilmem ne kadarmış da mazda mı alsaymış yoksa toyota mı da falan da filan.

böbrek nakli yapılıp en uzun süre yaşayan hastanın kaç yıl yaşadığını biliyor musunuz?

ya peki aşı terörizmini?

aranızda, şahit olduğum durumların benzerlerine şahit olanlar var mı?

bu durum, modern ilaç endüstrisinin modern tıp eğitimini esir almasıyla ilgili bence.ama bu başka bir başlığın konusu aynı zamanda.

özetle: hayat filan kurtardığınız yok sevgili doktorlar. hastalıklara çare bulduğunuz filan yok.
Doktorlar tanrı değildir sayın cahiller.
Göbeği salıp eline birasını alıp sigarasını yaptıktan sonra eleştirip duran homo sapiens profili. yiyorsa kazan oku sen doktor ol.
öncelikle şuna bir açıklama getirilmeli.
doktorlar seni 'iyileştirmek' zorunda değil, doktorların görevi yalnızca 'yol göstermek'. içinde bulunulan şartlar dahilinde doktor en etkili tedaviyi sunar, bunun sonucunda sende direktiflere uyarsın, iyileşirsin veya iyileşmezsin.
peki neden böyle?
çünkü tıp bilimi bir derya bunun yanında her insanın tıbba ihtiyacı olur, ha ciddi problemlerde ha hayati önemi olmayan problemlerde. bunun yanında her bireyin tıp bilimini baştan sona hatmetmesinin imkanı yoktur. işte doktorlar sana bu hizmeti en doğru ve güncel şekilde sunabilmek adına öngörülen eğitim süresince bu bilgileri öğrenirler. bu doğrultuda ilaç veya başka bir tedavi uygularlar.
tabii ki her birey kendince birtakım bilgiler öğrenip yani kendi kendinin öğretmeni olmaya çalışıp bun doğrultuda kendine eczaneden ilaç alabilir. fakat bu durumdaki kişi avukata ihtiyacı olmadığını düşünüp kendi kendine dilekçe yazmaya çalışan ve çoğunlukla eline yüzüne bulaştıran kişiden farksızdır. nitekim bu insanlar bu işin yıllarca eğitimini almış insanlardır, işi ehline bırakmak gerekir. bunun yanında sağlık daha önemli bir konudur esasında.
sen neticende helyumla mı doğdun götün havalarda? dediğim durumdur.

hadsizlikte son safha (sözlükteki küfür ve argo ile ilgili kuralları unuttum ama gerçekten beni sinirlendirdin.)
öncelikle şunu merak ediyorum: doktorları kötüleyen işi düşmediği sürece hastanede 5 dk durup bir etrafına baktı mı? evet 10 yıl eşşek gibi çalıştı (stajı falan da ekle daha uzun bir süre). hayatında latince nedir bilmezken, beş tane hastalık sayamazken içi latince terimler, insan anatomisi ve hastalıklarla dolu bir kütüphane dolusu kitapların dibine düştü. bunca bilgi beynini yakar. finallere çalışıcam diye hastalık hastası olur insan. hadi bunu geç. kadavra mevzusu; belki de hayatında hiç ölü kuş görmemişken (sanırım) birinci sınıfta kadavra ile tanışma.
bunu anlayabileceğinden şüpheliyim ama hayatında ilk kez ölü bir insan görmek etkileyebilir. o yabancı dizileri çok ciddiye alma. çünkü karşında mumyalamaya rağmen çürümeye başlamış 65 yaşlarında bir dede bulabilirsin. görüntü ve kokuya girmeyecem ama rica ediyorum google'dan insan vücudundaki yağa bakın. kaç yıl geçti hala bir parça rahatsız ediyor. stajın ilk zamanları, ilk nöbetlerin... bazı insanlar camın kırılgan, bıçağın keskin ve ateşin yakıcı olduğunu bilmez. aynı insanlar aynı zamanda doktorların, hemşirelerin neyle uğraştığını da bilmez. nöbet dediğin akşam 5 sabah 9 arası olur değil mi? 36 saat!! nöbet tutup uyanık kalmak için kafeinle yaşamak sence o insanlar zevkine mi uyumuyor ya da günde yüzlerce insanın ağız kokusunu çekiyor? hayır işi bu, yapması gereken bu. çünkü çoğunluk nankör de olsa yardıma ihtiyacınız var.

bu arada yüzlerce hasta dedim abartma değil. devlet hastanelerinde hemen hemen her gün yüzlerce insan görüyorsun. yüzlerce yeni yüz, farklı hayat, farklı şikayetler. o doktora, hemşireye de acıyın biraz. eminim eğer imkan olsa her birinizin bütün dinleyip şikayetlerinizi dinleyip yardımcı olmak güzel olurdu ama yok. zaman yok günde yüzlerce hasta diyorum. bir tek sen yardım aramıyorsun ve biliyorum normalde her insanın acısı kendine falan filan ama burada öyle değil. kusura bakmayın da grip oldum öksürmekten boğazım tahriş oldu diyen biriyle kaza geçirmiş iç kanaması olan birine gösterilen ilgi alaka farklı olur. o öksüren hastanenin sahibi bile olsa.

haa aklıma gelmişken şunları da unutmayalım. şu google meselesi; evet "bunlardan şikayetçiyim acaba neden?" "buna ne neden olur?" gibi sebeplerle google'a bakmakta sıkıntı yok ama siz hemen suyunu çıkartıyorsunuz. en basitinden göğüs ağrısı yerine ve cinsine göre o kadar bir çok şey ifade eder. yinede bir yolunu bulup en kötüsünü kendinize yakıştırıp kendinizi hastalık hastası ediyorsunuz. bu da başka hastaların ihtiyacı olan zaman ve belli imkanların boşa harcanmasına yol açıyor. bu arada internetteki her bilgiye anında atlamayın. her ağızdan farklı ses çıkıyor. doğrusunu bulmak için 1 siteye bakman yetmez. kendi kendinizi tedavi etmeye çalışmayın. git ıhlamurunu iç tamam ama int.te birine inanıp gidip daha içeriğini bilmediğin bir ilaç alma yani.

sevgili hasta yakınları özür dilerim her zaman kahraman olunmuyor. buna sebep olabilicek bir çok şey var ve bu haber en uygun nasıl söylenir bilinmez, herkesin kendi yöntemi vardır. ama bu doktorları linç etmeniz ya da hastaneyi silahla basmanız için bir sebep değil. bütün doktorlar mükemmeldir demiyorum ama hepsine katil veya sapık gözüyle bakmak doğru değil. o doktor ve hemşirenin de hasta ya da hasta yakını olduğunu unutmayın.

10 yıl okumak doktorluğu anlatmakta yetersiz kalır. sürekli gelişmekte olan teknoloji sağolsun devamlı olarak kendilerini geliştirmek yeni tıp ekipmanlarla aşina olmaları lazım. bu hem işlerinde başarılı hemde hastanın iyiliği için gerekli. uzman, doçent ya da baş hekim olmak için tutulan nöbetin, yazılan ingilizce makalelerin vb. haddi hesabı yok. ayrıca elinden gelenin en iyisini yapmaya çabalarken hiçbir hataya yer vermemek. bu konuda hastaneye rakip bir tek banka vardır herhalde. bu kadar çalışıp yılda 1 ay tatil ayrıca.

doktorlarda tanrı kompleksi... az çok vardır. peki bu doğru? bakış açısına bağlı. bence işini yapabildiği sürece sakıncası yok, alternatiften çok daha iyi hatta. neden diye sorarsan şimdiye dek anlamanı umardım. günde yüzlerce hasta görüyorsun. çoğu tekrar gelmeyecek ve bir noktadan sonra karşındaki hasta bir tür makine haline geliyor. makinenin şikayetlerini kontrol edip tamir edip sonraki makineye geçilir. bu değersiz olduğunuz için değil yanlış anlamayın. ve ne yazık ki hastalar ölür. ne kadar istesen bile herkesi kurtaramazsın. belki bu söyleyeceğim şey yüzünden ben iğreneceksiniz ama bir noktadan sonra kurtaramadıkların için ağlayamazsın. unutmazsın ama devam etmek zorundasın. hatanı tekrarlamamak için elinden geleni yapmak devam etmek zorundasın. ve bu zamanla daha duygusuz olmaya, acil bir durumda duygularını bastırıp mantığınla hareket etmene yardımcı olabiliyor. hayatının büyük bir kısmını hastanede geçirip ölümle yaşam arasında çizgiyi titretince... evet bu da biraz tanrı kompleksine yol açıyor.

aksi durumda kurtaramadıkların için üzülüp takıntı haline getiren biri. ilerde benzer durumda kitlenebilir, hastaya zarar verebilir. depresyondan intihara kadar yolu var.

yani yanlış anlaşılmasın o somurtan doktorların hepsi kendini tanrı sanmıyor. iş yüzünden ailesine vakit ayıramadığı, nöbetinin son anları olduğu ya da "istediğim an ilaç yazıp rapor verecek." diye düşünen kaba hastalarla uğraştığı için somurtuyor olabilir. ara sıra saygı gösterip nazik davranmanın kimseye bir zararı olmaz.

her neyse yarım yamalak konuştum. çok konuştum. iyi günler.
her boku iyi bildiğini zanneden yurdum insanının halt yemesidir.

ki yarın başı ağrısa koşa koşa doktor arayacak tipler de bunlardır.

doktorların yavşaklığı yok mudur vardır ancak bir emlakçının puştluğu gibidir.

tıp dışında hastalıklara çare aramak, homeopati gibi saçmalıklara bulaşmak tamamen acizliktir.
madem öyle, adamın altı sene okuduğu herşeyi biliyorsun, kendi sikik bedeninin bakım onarımını kendin yap. bi daha hastaneye gidersen de ibnesin götsün. ezik seni.
Eşimin rahatsızlığı üzerine özel bir üniversite hastanesine gittik.

Doktor sağolsun çok yardımcı oldu. Ciğerlerini dinledi. Hiç bir sıkıntı yok. Üşütmüşsünüz dinlenin dedi. Efervesan antibiyotik verdi.

Ertesi gün eşimin hastalığı iyice şiddetlendi aynı hastanenin aciline gittik. Kan tahlili idrar tahlili yapıldı. Trombosit ve lökosit değerlerinin düşük olduğu ayrıca ciğerlerinin inanılmaz dolu olduğu saptandı. 3 saat hastane de kaldık. Eşime 2 adet serum bağladılar.

Kan değerlerindeki sonuç nedeniyle doktor bize bu değerleriniz sorunlu, korkmayın ama lösemi başlangıcı olabilir dedi.

Dedim sıçtık.

Bir hafta sonraya hematolojiden randevu aldık. Meğer bizim kan düşüklüğünün sebebi, geçirdiği gripmiş. işin enteresan tarafı aynı hastane aynı kan tahlili.

Sadece doktorlar farklı.

Biri bişeyin yok dedi.

Diğeri teşhisi koydu bir de lösemi olabilir dedi.

Diğeri bişeyiniz yok geçmiş olsun dedi.

Arkadaşlar o bir hafta geçmedi. Bitmedi. Ne uyku geliyor ne yemek yiyebiliyorsun.

Saygılar.
(bkz: genelleme)
ülkedeki bir takım kaliteli hastanelerde bulunan doktorlar ve arada kötü şartlar içinde dahi işini düzgün azınlık hariç doğru önermedir.

kimse kimseyi kandırmasın amk. küçük ölçekte tıp alanında müthiş şeyler yapsakta genel manzarada çoğu doktor tıptan anlamıyor amk. tabi bunda doktor kadar yetersiz sağlık sistemininde etkisi bük ama;

kocakarıdan farkı olmayan bi dünya doktor ünvanlı dümbelek var. evet şu kafadan tedavi uyduran kocakarı...

artık kafadan, "psikolojik" diyip yollayanları var hastayı.

- doktor bey şöyle şöyle şöyle...

+ boş ver psikolojik

veya

- doktor hanım şu şu şu

+ bu ilaçları kullan

- test falan yapmaycak mısınız ?

+ gerek yok şunları kullan bakarız...

bu ne amk. bunları sokaktaki adamda yapar...
Godoş sözlük trolleri iş başında. Hastam ile aramızda geÇen diyalog: steteskop ile dinleme sonrası Çocuğuna yönelik : şu an bronşit geÇiriyor ; alerjik olabilir olmayabilir de ; sonuÇta tedavi olarak macrol ; ventolin - pulmicort nebül , singulair başlıyoruz. 2 gün sonra kontrole gelin. Hastanın annesi : ama bu kadar ilaÇ fazla değil mi ; hem nereden biliyorsunuz bronşit olduğunu . Şeklinde Çıkışınca. Annesine : sizin Çocukken geÇirmiş olduğunuz tonsillit sonrası meydana gelen kalp kapak darlığını söylemem yeterli mi ; aa bilmiyor muydunuz ; buna ücret almadım şanslısınız . Diye mort olması. SonuÇ : emin olun sizi veya tüm ailenizdeki herkesi cebinden Çıkarabilecek insanlar doktorlar. Bu ülkede en iyi Çalışan kurum sağlık ; yatın kalkın dua edin. Size ve o saÇma sorularınıza katlandığımız iÇin . Şimdi uyuyabilirsiniz.
Anlasalardı annemin hastalığının ne oldugu bi sene sonra anlaşılmazdı gitmediği doktor kalmadı üç beş test yapıp gönderdiler saçma sapan ilaçlar verdiler bu mu muhteşem(!) doktorlarımızın bilgisi.
beyler trollüğü siktir edin de birşey diyeceğim.

bu işin içinde biri olarak, tıp fakültelerinde yeni yetişen doktorlar eskisinden daha fena halde. harbiden sağda solda sürterek mezun olan tipler var. inanın bir zorluk görmüyorlar pek fazla. olması gerekenin üstüne çıkan, kendini sadece teorik olarak değil pratik olarak da yetiştiren az sayıda genç var. ve bu ileride korkunç sonuçlara yol açacak. bir yılda 14.000 doktor adayı mezun verilmez arkadaşlar, veremezsin. ha o noktaya ülkemiz geldiğinde gene yazarız. fakat şu an buna ne kalifiye eleman sayısı olarak ne de donanım olarak hazırız.

diyeceğim şu ki, ülkeyi şu anda 80-90 çıkışlı doktorlar kurtarıyor. ne 2000 lerden ne de çağın gerisinde kalmış doktor amcalardan bir fayda yok maalesef.
nikinin hakkını veren bir baba tarafından üretilmiş spermle meydana gelen yazar sıçması.

birine bok atmadan önce hastaneye bi temizlikçi ol sen önce, sonra konuşuruz.
Tıp okuyanların %5 i doktor oluyor, insanlara iyi gelmek hastalıklarına çare bulmak için doktor olan o kadar az insan var ki çoğu toplumun doktorluk mesleğine saygı duymasından ve sıralama olarak en yüksek bölüm o olduğu için onu seçiyor amaan o kadar puan sıralama boşa gitmesin diye.
güncel Önemli Başlıklar