bugün

osmanlı kapıkulu ocaklarına asker ve saraya hizmetli yetiştirilmek üzere hıristiyan gençlerin toplanması usulü.
sanayide yabancı menşeili bir ürünün parçalarında ufak değiştirmeler yaparak türk ürünü haline getirmek anlamında da kullanılır.
osmanlı da türk asıllı olmayan yabancı uyruklu insanların osmanlı himayesinde eğitim görmeleri,belli pozisyonlara getirilmeleri.
fethedilen bolgeden kucuk cocukların alınıp, devlet cıkarlarınca yetistirilip*, ardından bu insanlara yetki ve mevki verilmesiyle sonuclanan sistem
ayrıca osmanlı'da bu cocuklar her onune geleni toplama seklinde olmamıstır, bu konuda "uzman"lar geliştirilmişti ve bu uzmanlar cocukları secmekte idiler
genellikle balkan yarimadasindan alınıp yetiştirilen çocukların girdiği tanımlama.
(bkz: sokullu mehmet pasa)*
osmanlı devleti'nin taktirle karşılanan uygulamasıdır. seneler boyunca bu gençler hiç sorun çıkarmamamışlardır. padişaha gerçek müslüman, gerçek türk askerler isyan ederken bunlar hiç isyan etmemişlerdir.
osmanlı idaresinde yaşayan veya esir düşen hristiyan cocukların devlete kazandırılabilmesi amacıyla müslüman yapılmasıdır. fakat bu devşirmelerin bazıları hayatları boyunca müslüman görünüp hrıstiyan kalmışlar ve müslümanlara çok katı davranmışlardır.
(bkz: türkiye neden böyle)
farsça iki sütlü anlamına gelen kelime... çok küçük yaşta analarından alınıp bir sütanneye verilip müslüman olarak yetiştirilen kimseler...
devşirme aslında islam devletlerinde görülen bir sistemdir. esirlerin asker edilmesi veya devlet yönetimine getirilmesidir. ancak esirler savaşta ilk fırsatta kaçmaya yönelirler ve devlet yönetiminde de fazla güvenilemezler. osmanlı zekası burdan yola çıkarak tıpkı ibn-i haldunun istediği gibi bir sistem yarattı. osmanlı devlet aklı kendisine körü körüne bağlı kul arıyordu. bunun için geliştirdiği sistem gayet netti. müslüman olmayan köylerden gözü açılmamış, güler yüzlü, güzel fizikli, kendisini gösteren 10 ila 18 yaş arası çocukları alıp sarayda eğitiyordu. türkçe bilen, istanbulu daha önce görmüş olanlar seçilmezdi. en zekileri seçilip enderuna gönderiliyordu. diğerleri bir türk ailesinin yanında eğitime veriliyordu. eğitimleri bittiğinde gerekli eğitimleri almak üzere saraya getirilirlerdi..
ibn-i haldunun betimlediği gibi dünyadan bağları koparılmış bu çocuklar devletlerine körü körüne bağlanırlardı. devşirme kişilerin annesi devlettir. babası devlettir. yaşama amacı devlettir. bu derece devletine bağlanmış insanlar, hanedan ailesinden gelen yöneticilere tercih edilir. devşirmeler devletin geleceğini bir çok defa tayin etmişlerdir. fetret devrini sona erdiren sultanın yanında devşirme kökenli yöneticiler vardı. bu yöneticiler bir merkezi devlet kurulmadan bir hiç olduklarını bildikleri için padişahın yanında yer almışlardı. ikinci beyazid ve yavuz'un mücadelesinde de belirleyici rolü devşirme kökenliler üstlenmiştir.
devşirme sistemi için osmanlı devleti eşi benzeri bulunmaz ve sürekli bir kaynaktı. ve osmanlı devleti seçmeyide biliyordu. bu sistem bir nevi osmanlı mucizesidir. öyleki devşirme kökenli devlet yöneticileri, sokullu dönemi, köprülüler dönemi gibi dönemlerinin padişahlarını bile geçerek tarih boyunca anılıcaklardır.
osmanlı hayranı bulgar, arnavut, yugoslav göçmen çocuklarının tarihsel gelişimde kendilerinin de içinde bulunmalarını istediği grup.
on sekizinci yuzyilin ortalarinda birakilmis bir uygulamadir.
örnek: mimar sinan.
kendisi kayserinin rum köylerinden birinden devşirildiği halde, türk ve müslümanlara <doğuştan türk ve müslüman olan bir çok kişiye göre> çok emeği olmuştur.
kaynak için: ışıkla yazılsın sonsuza adım - mehmet coral - doğan kitap**
(bkz: zidane)
osmanlıda farklı dine mensup çocukların alınıp okutulması ve onlara türk - islam kültürü kazandırılması temeline dayanan kavramdır. bu sistemle yetişen çocuklar devletin en alt kademesinden başlayıp çalıştıkça yükselme hakkına sahiptirler. hatta osmanlının büyük güçlerinden biri olan yeniçerilerde devşirme kökenine sahiplerdi.doğru uygulandığı zaman zarfında osmanlıya olumlu etki yaratmış fakat bozunmalar meydana gelince olumsuzluklarla karşılaşılmış sistemdir.
osmanlı devletinde, küçük yaşta alınan hristiyan çocuklarının türk ailelerin yanında eğitilerek orduya alınmasıdır. yükselme döneminin sonuna kadar türkler yeniçeri ocağına alınmamıştır ama bu dönemden sonra devlet dağılma sürecine girmiştir. seçilen çocuklar için, rus, iranlı ve türk olmaması, yetim olmaması, köse olmaması gibi şartlar mevcuttu.
sevgili pıtırcıklarım

bu entryi yazarken ne kadder sinirliyim, ne kadder depreşik bir haldeyim, bilemezsiniz.

şimdi efendim ismi lüzumsuz bir kardeşimiz bilgisizliğin verdiği cesaretle ki bu (bkz: cahil cesareti) olur, bir takım lakırdılar etmişti. for example;

''osmanlı denen allahsız takımı, fethettiği yerlerden çocukları elma toplar gibi toplardı. anaları ağlatır, bununla da yetinmez babaları hadım ederdi''

vay babanıskim sayın seyirci !?!

osmanlı denen cihan devleti sizce dut toplar gibi kendine yönetici toplar mı ?
bence hayır.
osmanlı denen ve hoşgörü ile birlikte anılan cihan devleti bu allahsızlığı yapar mı ?
yine hayır.

osmanlı fethettiği yerlerdeki çocukları lök lök toplamaz -ki bunun sebebi o çocukların enderun da yetiştirilip yönetici olabilmesidir. (bkz: sokullu)
osmanlı feth ettiği yerlerde her 3-4 yılda bir devşirme alımını açar, çocuklarını vermek isteyen ailelerden çocuk alırdı.
diyebilirsiniz ki; '' ulan millet çocuğunu neden versin ?''
çocuğunu veren aileye büyük izzet, büyük ikram gösterilirdi, tabi nakit kısmını da atlamamak gerek.
kaldı ki verilen çocuğun da hayatı kurtulurdu.
yine dediğim gibi bu çocuklar zorla alınmazdı, her 3-4 yılda bir padişah yeniçeri ocağına veya enderuna devşirme alacağını beyan ederdi, her 40 haneden en fazla 1 erkek çocuk alınırdı.
ayrıca tek erkek evladı olan aileden çocuk alınmaz, eli yüzü düzgün zeki çocuklar seçilirdi.
tabi gönüllü olan ailelerden.

not: ha bi de şehirlilerden hiç çocuk alınmaz, onu da unutmamak gerek.

efendim dediğim gibi olay bundan ibaret, hayvanlar gibi çocuk toplanmaz yani. ayıptır, günahtır osmanlıya bok atıcaz diye cehaletinizi dışa vurmayınız.
Esası sultan 1.murad devrine kadar gitmektedir. Devşirme kanunundan dana önce osmanlı pençik oğlanları adı altında bir kurum şekillendirmiştir. bunun fikir babası ise karamanlı molla kara rüstem'dir. Esirlerin şeriat gereği beşte biri padişaha aittir, padişaha bu durum molla kara rüstem'in kara halil'e söylemesi vasıtasıyla bildirlir ve esirlerin neden beşte birini almadığı sorulur, bunun üzerine 1.murad da tanrı buyruğu ne ise onun gerçekleştirilmesini söyler. Bu ise farsça pençik yani beşte bir anlamına gelen bir kelime ile ifade edilir askerine de yeni asker yani yeniçeri denilir ve bunlar için gelibolu'da bir asker ocağı kurulur.

Lakin sürekli savaşa dayalı bir sistemi gerektiren pençik oğlanlar ocağı ankara savaşı'ndan sonra devletin daimi asker ihtiyacını karşılamaktan acizdir. buna binaen de devşirme sistemi devrin ünlü simalarından vezir çandarlı kara ali paşa tarafından çıkarıldı. daimi asker ihtiyacı devşirme sistemi ile ecnebi aileler içinden toplanacaktı. müslüman-türk kesiminden alınmamasının nedeni ise devşirmelerin padişahın kulu olmalarıdır. müslüman-türk aileleri kendi evlatlarını padişaha kul olarak veremezdi ve bu askerlerin padişaha bağlılığı herşeyi feda etmesi esasına dayalıydı. bununla birlikte anadolu ve rumeli'den toplanan devşirmelerin belirli şartlara haiz olamaları gerekirdi(aslı esasında bu konuya dayalı olarak çok sallanmaktadır, en azından aydınlatıcı olmak kaydıyla devşirmelerin ne şartlar altında alındığını burada geniş çaplı terennüm edelim)

-devşirme sınırı 8 ile 18 yaş arasındadır.
-devşirme köylerde veya kasabalarda kırk evde bir evden bir erkek çocuk alınır.
-devşirilecek oğlan en az iki erkek kardeşten biri olacaktır.
-tek erkek evladı olan aileden devşirme alınamaz
-oğlan devşirme için uygun olsa da evliyse devşirilemez.
-devşirme fermanlarla yeniçeri ağasının ihtiyacını bildirmesi sonucunda belirli yerlerden yapılır.

süreç ise öncelikle kadı, sancakbeyi ve vali ile temasa geçilmesini gerektirir. devşirecek kimse ise katarağaları adı verilen zabitlerden biri olan turnacıbaşı ağadır onun yanında bulunan sürücü ağalar kafile halindeki devşirme oğlanları edirnedeki saraya götürürdü. devşirme yapılacak yerler tellallar vasıtası ile duyuru yapılır ve bu duyuru sonucunda sancak beyi konağı önünde toplanılırdı. köy papazları da ellerindeki vaftiz defterleri ile davet edilirdi. yukarıda belirttiğimiz gibi sürücü ağalar ellerine devşirme edilen çocukları kaydettikten sonra edirne'deki saraya götürürdü. sürücübaşılık işi ciddi analmda zor bir iştir, o kadar çocuğun mesuliyeti bu karakterler üzerinde olmakla birlikte herhangi bir oğlan itlaf olduğunda kendini aklayabilmesi için oğlanların tümünün şehadetine ihtiyacı vardı.

Sistem yukarıda ifade edildiği gibiyse de her zaman mükemmel bir şekilde işlemediği aşikardır. devşirme sistemine karşı geliştirilmiş olan stratejiler ise;

ilk olarak devşirme vazifesiyle sorumlu olan turnacıbaşının yerel eşraf ve hristiyan erkanından büyük rüşvetler alarak burada devşirilmeye uygun oğlan bulamadım diyerek başka bir yere geçerdi. bazen de sürecin bu kadar ileri gitmesine bile gerek duyulmayarak kadı ya da sancakbeyi'ne gerekli rüşvetler verilerek devşirme memuruna vazifesi yaptırılmazdı. papazlar ise vaftiz defterlerine doğru bilgiyi yazmayıp devşirilecek yaştaki çocukların yaşllarını küçük göstermek kaydıyla bu süreçten sıyrılmalarına muavenet ederdi. bir başka kaçış yolu ise 11-12 yaşında çocukların evli gösterilmesi ya da hristiyanlar çocuklarını sünnet ettirerek islam dinini kabul etti yalanıyla bir yandan da gizli gizli çocuklarını göndererek devşirmeden kaçmalarını sağlarlardı. ama bu suistimallerin getirisi olarak ilerleyen dönemlerde bir ferman yayınlanmış ve bosna yöresinden müslüman da olsa potur oğlanların devşirilmesi daimi bir kural haline getirildi.
Avrupa'da osmanlı'nın kötü bir imaj edinmesinde çok önemli payı vardır devşirmelerin. bu kişiler dönme türk olarak nitelendiriliyordu. bu minvalde avrupa'da din değiştiren hristiyan çok olumsuz bir imgeye sahipti. bu din değiştirme olayının pragmatist bir amaca ulaşma yolunda bir aşama olarak yorumladıklarından olumsuz bir şekilde bakmaktaydılar. osmanlı'da bir gayrimüslüm için ihtida etmek ve devşirilmek bilindiği gibi devlet kurumları içinde yerini almalarını sağlamaktı. bu aynı zamanda batı tarafından devşirmelklerin içindeki sefahat düşkünlüğü ile temellendiriliyordu.

antihedonist bir katolikliğin ürünü olan bu anlayış ihtida vakalarını işkence korkusuna bağlıyorlardı. bununla birlikte türk kökenli olan osmanlı'lardan çok çok daha kötü olarak nitelendikleri de bir gerçektir. dinin ortaçağda işgal ettiği merkezi konum nedeniyle bu tip yorumlar normaldir. keza 16.yy avrupasında mezhep değiştirmek ile müslümanlığa geçmek arasında herhangi bir fark görülmüyordu.

dönme/devşirmelerin avrupalı gözündeki imgeleri o kadar kötüydü ki onların bedenlerinin öldükten sonra çürümeyeceklerine dair bir inanç beslenirdi ve aynı zamanda yozlaşmışlığa dair bir metafor olarak da nitelendiriliyordu. bilhassa batılı milliyetçilerin çokuluslu imparatorluğa yönelik eleştrileri bu meyanda incelenebilir.
Osmanlıda 1.murat zamanında başlayan bu sistem bazı ülkelerde halen işlemektedir. o çok eleştirdiğimiz * beyin göçünden farkı, zihinden öte yaşamlarını alan bir anlayışa sahip olmasıdır. Bir insanın hayat standartlarını yükseltmek için onu çocukken ailesinden ayırmak, kültüründen koparıp yetilerine uygun bir göreve yerleştirmek için çıkılarla aileyi uyutmak ne kerte doğrudur tartışılır. Yükselme döneminde bahsedilen devşirme kaideleri, gerilemede yerini telafisi olmayan suistimal ve kötü muamelelere bırakmıştır. (bkz: bilinmeyen osmanli)
bir zamanlar çok işe yaramış, öz be öz türk sistemidir. sadece osmanlı zamanında değil daha öncede uygulanmıştır. Örneğin atilla'nın ezeli düşmanı Flavius Aetius'ta bir hun devşirmesidir.
alman milli takımındaki mesut özil, boateng, podolski, gomez gibi oyuncular bunun tipik örneğidir.
güzel bir jehan barbur şiiri.

Alışmaya başlıyorum artık
içimdeki her şeyin yeni yerine
Bir salonun yüzünü değiştirir gibi
Yerlerini değiştiriyorum alışkanlıklarımın

Bağlılıklarımın

Tutunduklarımı bırakmak ne tuhafmış ve ne müthiş
Taş sokakta çırılçıplak kalmakmış benzeri.
Soyulmuş değilim, soyunmuşum bu kez,
Bilerek, isteyerek
Evime giden merdivenleri çıkarken
Dayanmıyorum artık tırabzanlara
Yolda yürürken sevdiğimin elini bırakıyorum sıklıkla,
Sigaralarımı artık büfeden kendim alıyorum ve saymıyorum kaç tane içtiğimi

Bir; tabak yemek pişiriyorum her gece
Yatağımdaki yastıkların tekinin kılıfını değiştiriyorum haftada bir
Bir veriyorsam yine bir alıyorum
Sevdiğim şarkıları ve sadece benim sevdiklerimi dinliyorum gece rakımı içerken

Ve artık duble içmiyorum içkimi
Tek, sek.

Sevdiğime &#8220;sevgilim&#8221; demeyi bırakalı olmuş bir zaman
Sevdiğimi bile söylemiyorum ve içimde tutuyorum tamlamalarımı
Ve belki de sevemiyorumdur eskisi kadar, eskisi gibi, esirmişim gibi

Çayıma ve kahveme attığım iki şekeri üçe çıkartıyorum
Bıraktığım iki kiloyu bedenimde bir yerlere yeniden oturtuyorum
Şarkıları sonuna kadar dinlemiyor hızlıca diğerine ve diğerine geçiyorum
Doymayı unutuyorum

Üşümekten korkmayı bırakmışım bile
Sokaklardayım yine ve hep ve illa!
ve soğuk olsa da hava, kapılarda içecek bir sigaram oluyor cebimde
ve anahtarlarımı cebimde değil de çantamda saklıyorum artık

efendim; diyerek açmıyorum telefonları
Kimse efendim değil; öğreniyorum.
Heyecanlanamıyorum çocukluğumdaki gibi
Canlanamıyorum da

Geç gidiyorum erken gidilmesi gereken yerlere
Gerilerde kalarak izliyorum sevdiğim adamın şarkılarını
Saçlarımı da açmıyorum eskisi kadar
Ama yine de küçük bir çiçek tutturmayı ihmal etmiyorum üzerimde bir yerlere

Kızmıyorum kimseye
Anlıyorum,
Çünkü biliyorum kendimdeki eksiği de
Ve eksiğiyle seviyorum o her kimse

Uzun cümleler kurmayı bırakamıyorum bir tek
Anlattıklarım hala yorucu, hala dar
Öğrenmem için vaktin gereğinin algısındayım
Ve kapanamıyor bir türlü deli açık algılarım

Yalanlar söylemeye yeni başlıyorum
Her gün, çalışır gibi, alışır gibi,
Yeni yalanlar uyduruyorum
Ve inanmayı da elden bırakmıyorum

Bir tek üzerimdeki kokuyu değiştiremiyorum
Bir vazgeçemediği olmalıymış devşirmenin
Bir mahfuzu
Benim de seçtiğim,
Kokum oluyor
Hiç duyamadığım

jehan Barbur
Devşirme, vatan diye devleti bilen, aslında devlet derken de beslendiği kapıdan başka bir şey düşünmeyen, sosyo-kültürel açıdan sun'i ilhak ürünü bir insan türüdür.Evrensel kuralı:
kendisininkini değil de hep başkalarının yurdunu o başkalarından daha çok sevmektir ve terket küstahlığını da göstererek. *
ilginç bir bilgi. osmanlı 3 zümreden devşirme yapmazmış. Aleviler, çingeneler ve yahudiler. ilginç.
cümlesi safkan orospu çocuğudur. türkleri kuyulara tıkıp yakanda bu orospu çocuklarıdır, ilk fırsatta ceplerini dolduranlarda.

bu devşirme orospu çocuklarının günümüze yansımaları ise içler acısıdır. yeri ve zamanı gelince yani enselerindeki tokat biraz gevşeyince içlerinde biriktirdikleri irini kusmak için yer ararlar.