bugün

O harika başbakanımızın ağzından çıkan ve açıkçası ona çok ama çok yakıştıırdığım düşüncedir.

Devletçiliğin ne olduğunu bilmeyen zavallı halkım da eski bisey sanacak yazık...

Adolf Hitler ile kıyaslanamaz. Hitler, insanlık adına yanlış şeyler de yapsa, vatanını seven bir adamdı. Söz konusu benzetilen adını tramvaylara ve feribotlara koyduran şahıs ise... Kelimeler yetersiz kalır.
Atatürk'çüyüm diyenlerin bu güne kadar milleti salak yerine koymasından dolayı olabilecek durumlar.
milletini koyun yerine koyan, vatanını parsel parsel satan adamın devletçiliği benimsemesi zaten beklenemezdi.
liberal olunur da bu kadar mı olunur imansız.
pardon, imanlı imansız.
ne fark varsa işte.
propagandasını yapabileceğimiz bir devlet bulduğumuz zaman sahip çıkarak aslında böyle olmadığını göstereceğimiz acı gerçek. evet, devletçilik geride kaldı çünkü bir devletimiz yok. neleri kimlere yasaklayacağı konusunda işleyen ve günü kurtarma peşinde olan bir teşekkülden bahsediyoruz, buna da devlet denmez heralde.
şimdi merak ettiğim nokta devletçilik anlayışını benimsemeyen adam vatanını sevmemiş mi olur?
hani bir parti vardı bilmem bilir misiniz, terakkiperver cumhuriyet fırkası.
kurucuları; kazım karabekir, rauf orbay, ali fuat cebesoy'du.
yani kırtuluş savaşı'nda atatürk'ün silah arkadaşları.
bu partinin ekonomik görüşü liberalizm idi.
şimdi sen bu adamlara vatanını sevmeyen adamlar diyebileceksen buyur meydan senin.

sahi devletçilik nedir bide açıklayıversen?

ben açıklayayım bari;
sandığınız gibi devletçilik devleti korumakla kollamakla ilgili bir şey değildi.
vatanı sevmekle alakası yoktur.

savaştan yeni çıkan milletin parası olmadığı için ekonomik alandaki atılımları devlet gerçekleştirmiştir.
fabrikalar açmış, yollar yapmış, kamu teşkilatları oluşturmuştur.
buna devletçilik denir.

günümüz şartlarında özel kişiler epey zenginleştiği ve devletin de küçülmesi öngörüldüğü için devletçiliğe artık gerek yoktur.
vatanını sevmekle hiç mi hiç alakası yoktur.
devletçilik günümüz şartlarında uygulanmayabilir, kurumlar özelleştirilebilir. Ama şu an içinde bulunduğumuz sorun kurumların özelleştirilmesi değil, kimlere özelleştirildiği...

siz de hak verirsiniz ki bir devlet, kurumlarını özelleştirirken kendi vatandaşına satar di mi, bizde öyle değil anasını satıyım, türke gitmesin de kime giderse gitsin diyolar. Bu gidişle savaşsız alacaklar ülkeyi ona yanıyorum...
Devletçiliğin tanımını devleti korumakla kollamakla ilgili bir şey olduğunu sandığımızı sanan liberal arkadaşlar ve zamanımızın ekonomisini tanrı yerine koyan diğer arkadaşları aradan çıkartırsak eğer. (aradan çıkartılmasının nedeni onların tartışması ayrı olur)

"Ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesini öngören ilkedir."

Şimdi özel sektör nerede yetersiz kalıyor ?!?!

Tamamen Türk yapımı bir araba (Yetersiz mi kalıyor acaba)

Peki neden yapmıyor. Bunu bir düşünelim. Geçenlerde Türkiyede yapılan yabancı bir otomobilin ceo su bir açıklama yaptı ve ne kadar araç ihrac ettiklerini gururla söyleyerek açıklama yaptı. Tabii bu rakamları siyasetçilerimiz de kullanıyor...

Atıyorum türkiyede üretilen toyota bilmem kaç bin adet ülke dısına satmışsa bu bizim için harika bişey oluyor. ?!?! Elbetteki söz konusu fabrikalar istihdam ve vergi vererek ülkeye katgı sağlıyor. Ancak satılan aracın parasının kaçta kaçı ülkede kalıyor burada düşünmek gerek.

AYrıca türk telekom gibi ülke çıkarlarının olduğu bir kurum hangi mantıkla özelleştirilir. hatta hangi mantıkla tekelleştirilerek özelleştirilir ?!?!?

Burada ulusal çıkar her zaman bütün dünya ülkelerinde amacından arada sırada sapsa da. Belirtilmek istenilen halkın refahıdır.
çok şükür öyle oldu, diyebileceğimiz durumdur. geride kalsın efendim. devletçi bir ekonomi ile nasıl kalkınmayı
nasıl ilerlemeyi düşünür insanlar anlamak çok güçtür.
devlet fabrika açsın.
iyide kaç tane açsın? sadece vanda 50 fabrika açsa işsizliğe çözüm olmaz yinede. halk da zenginleşmez ayrıca. devlet dışında kimse zenginleşemez. bu yzden devlet imkan sağlar, teşvik eder, yatırımcı da işe para yatırır.
bir devlet düşünün aynı zamanda hem sigara üretsin, hem salça, hem buğday. ne bu bakkal dükkanı mı?

ayrıca türk telekomun ülke çıkarlarıyla ne alakası var? milli çıkarlar, milli çıkarlar. nedir bu milli çıkarlar?

telekom özelleştikten sonra kaç sene geçti. hala özelleşmeden önceki halinden daha ucuza konuşuyoruz. kime ne zararı var bunun?
yok efendim bir savaş durumunda iletişim hattı düşmanın eline geçecek. ya bu kadar mı basittir bu durum allah aşkına.
devletçilik çok gerilerde kalmadı, sadece altı okun içinde kaldı. yakında oradan yıldırım hızıyla çıkacak merak etmesin kimse.
Devletçiliğin değil hükümetçiliğin doğru olduğunu savunan zihniyetin ürünüdür. Devletçi olmayan bir ekonomi asla sosyal adaleti sağlayamaz. Şöyle ki devletçilik ilkesi kapitalizmin ya da osmanlı'nın da çökmesinin temelini oluşturan serbest pazar (yem)olmanın önündeki en büyük engeldir. Kapitalizmin kalelerinin küba, malezya, kırgızistan, ukrayna, gürcistan, azerbeycan v.s gibi ülkelerde sürekli karışıklıklar çıkarmasının, renkli yapay devrimler oluşturmalarının temel sebebi de kanaatimce budur. Tüccar bir ülke her zaman keyfine göre malını iteleyecek itelerken de itelediği ülkenin geri kalması için şart üzerine şart koyacak pazarlar bulamadıkça ürettiği ancak elinde patlayacaktır. Serbest pazar olmayı ya da liberal olmayı savunan insanlar aynı zaman da bu bir rekabettir ve medeniyetlerin gelişmesine katkısı büyüktür, rekabet olmazsa gelişme de olmaz diyebilirler ancak atladıkları önemli bir nokta paranın aynı zamanda siyaseti de baştan aşağı yönlendiren gücüdür. Medeniyetler gelişirken bir kesim hep yiyip içecek bir kesim de hep yiyip içip mal yığanların kıçının pisliğini temizleyecek orta sınıf yok olacaktır. Bugüne kadar bunun aksi olan bir ülke olmamıştır. Dünyanın en çok sokaklarda yatan evi barkı olmayan insanı dünyanın en zengin insanlarının bulunduğu ülkelerden birinde yaşamaktadır.
güncel Önemli Başlıklar