bugün

türkiyemizde hiç olmayandır. veya burjuva demokrasisidir.
turkiye nin kurtce sarkiyla eurovision da temsili nin gerçekleştiği gün göğe yükselecek imiş efendin bu. ulan buranın adı türkiye, resmi dili türkçe. şimdi diyeceksiniz ingilizce şarkı ile katılırken bişey demiyosunuz. ulan 20 devletin 10 u 15 i ingilizce şarkı ile katılıyor neden çünki bu dil artık evrensel bir dil peki sizin kürtçenizi tüm avrupa biliyor mu? bilmiyorr. kim biliyor bizim doğu bölgemiz ve de ırakın kuzeyi biliyor o zaman konuşmayacaksınız efendim saçmaladığınız zırvanın hiçbir yönden demokrasi ile ilgisi olmamakla birlikte tümü ile yanlıştır. * *
Eskiden kelek aşk romanlarını Kerime Nadir, Muazzez Tahsin, Ethem izzet falan yazarlardı (bu yolun yolcusu Peride Celal yaşlılığında nedamet getirip ciddi romana geçmek isteyince başaramadı)... Kızların anaları bunları okurlardı.

Sonra bu isimler çok çeşitlendi ve ortalığı pıtırak gibi aşk esnafı; kapladı. Gazeteciler de bu işte ekmek gördüler ve gazete sayfalarında da kolunu sallasan aşk yazarına değmeye başladı. Şimdi hemen her gazetemizin bir moruk yazarı, bir ciddi yazarı, bir fosil yazarı, bir laga luga yazarı, bir yazar olmayan yazanı, bir kavgacı yazarı, bir tetikçi yazarı, bir yemek yazarı, bir aşk yazarı, bir de çatlak karısı var!

Demokrasi çeşitliliktir arkadaşlar! (engin ardıç ın 12.11.2004 tarihli star gazetesindeki yazısından)
son günlerde tüm metro ve otobüs duraklarını süsleyen afişe göre 'Demokrasinin Yıldızları: adnan menderes, turgut özal, recep tayyip erdoğan . onlar atatürk ün açtığı demokrasi yolunda bayraklaşan liderler...'
vaayyyyy be bak sen ülkemdeki demokrasi savunucularına. son 5 yılda bizzat şahit olduğum demokrasiden birkaç örnek:
1)iktidara muhalefet eden basın anında mali incelemeye alınır. çünkü demokratik ülkelerde basının işi başbakanın memnuniyetini sağlamaktır. e tabi başbakan da onlara ufak tefek güzellikler- ihaleler, affedilen vergi borçları, görmezden gelinen yolsuzluklar vs vs -yapar.
2)tıp bayramı işçi bayramı meydanlarda yürüyüşlerle kutlanamaz.insanların seslerini duyurmamaları için her türlü baskı uygulanır. işlerinden olmakla tehdit edilip bundan yılmayanlarsa gerekirse ölümüne coplanır tokatlanır.
3)muhalefet partileri ülke geleceği için verilen kararlarda devre dışı bırakılan, cumhurbaşkanı seçilirken bile fikri sorulmaya değer bulunmayan, başbakanın can sıkıntısını gidermek için çelik çomak verip oynattığı cibiliyetsizlerdir.
4)güzel yurdumda anayasayı korumak ve uygulamakla görevli anayasa mahkemesi demokrasiye kurşun sıkar, cumhurbaşkanı yasaları sırf onlara zorluk çıkarmak için haftalaca köşkte bekletip veto eder,asker gevezeliğinden konuşup demokrasiyi sekteye uğratır,ülkenin geleceği için meclise girmeyerek tepki gösteren milletvekilleri vatana ihanet eder, meydanlara toplanan milyonlar bindirilmiş kıta olur.
5)ancak dış güçlerden sağlanan maddi destekle bu ülkede mustafa kemale türkiye cumhuriyetine hakaret edenler demokratik haklarını kullanırlar. konuşma özgürlüğü basın özgürlüğü vardır memlekette. binlerce 'KELLE'yi uçurup hala kan akıtmaya devam eden bir örgütün açık destekçileri kendini bilmezler çıkıp konuşurlar da kimse susturmaz demokrasiye inancından. ama genelkurmay başkanı çıkıp ülkede 23 nisanlarda düzenlenen kuran okuma yarışmalarını laikliğin ve cumhuriyetin tehdit altında olduğunu bunu yapanların türkiyenin açık düşmanı olduğunu açıklayınca demokrasinin ana vatanları avrupa ve abd bile anında açıklama yapıp aman asker bu işe karışmasın demokrasiye zarar gelmesin derler.
6)ve tüm bunların ana fikri demokrasi harika bir şeydir.neden mi işte böyle demokrasinin bayraklaşan liderleri olursanız villalarınızın sayısını unutursunuz, banka hesaplarınız dolar taşar. eşe dosta da faydanız dokunur. oğlunuz 25 yaşında gemiler, dönüm dönüm araziler alır 500 ytl maaşıyla.belki yumurta fabrikası kurar. eşiniz özel hastaneler açar. çocuklarınız abd de okur(mağlum yine de bizden daha demokratikler türban falan hiiiç dert değil oralarda)haa bide çürük raporu alıp askerlikten kurtulurlar.doğuda savaşıp şehit düşen askerinin cenazesinde canı yanan halksa bu demokraside hükümeti protesto etmesin diye cami avlusuna sokulmaz, fazla sesi çıkanlar göz altına alınır. istanbul emniyet müdürü cenazede baş sağlığı dilediği şehit yakınlarına sırası gelen gidecek der ama o sıra bir türlü bunların oğullarına gelmez.
7)demokrasi kültürünü kazanmak zor sanmayın önce bi cemaate üye olun. imam hatip lisesini bitirdikten sonra birkaç tarikat liderinin önünde diz çökün bi kaç teröriste paranız kadar kefil olun,demokrasi amaç deil araçtır, egemenlik kayıtsız şartsız allahındır diye zırvalayıp bikaç şiir okuduktan sonra ki temanın atatürke hakaret olması tercih edilir bi gün çıkıp değiştim değişerek geliştim diye bomba bi söz söyleyin. sonrası mağlum yolsuzluk hırsızlık yalan ülkeyi talan. hayırlı olsun yüce demokrasiniz vatana millette!!!
türkiye'nin ve türk halkının 1839'daki gülhane hattı humayunu'ndan bu yana geçen uzun bir mücadeleden sonra demokrasiden ne kadar zorlansada geriye dönmesi düşünülemez.
son cumhurbaşkanlığı seçim sürecinden sonra tanımı biraz değişen sistem...

"demokrasi sayıların değil uzlaşının sistemidir"... * * * * *
halkın katılımının olması gereken bir rejimdir ama halkın katılımından belki de en uzak rejimdir de aynı zamanda...
demokrasinin yaşaması için cumhuriyet gibi bir sistemin varlığı şart değildir. isveç, norveç, danimarka, hollanda gibi ülkelerde (artık eskisi kadar mutlak güce sahip olmasa da) krallık vardır ve bu ülkeler demokratik ülkelerdir.
ancak monarşiden evrimleşerek bugüne gelen avrupa modeli parlamenter sisteminden ziyade, abd'nin asla mutlak bir sistem olmadan en baştan kendine uygun gördüğü demokratik ve cumhurun katılımına dayalı sistem herhalde demokrasinin yaşaması için en uygun zemindir. ve başka sistemlerden doğarak, eski -dayatmacı sistemlerin izlerini taşıyan avrupa parlamenterizminin aksine bu sistem güçler ayrılığı ilkesini optimum çalıştıran ve güçlerin birbirini en iyi biçimde denetlemesini sağlayan sistem olarak tarihe geçmiştir.
peki "demokrat olmak için cumhuriyetçi olmak gerekmez" dedik, öyle ki çoğunluğun isteği (kime göre çoğunluk) üzerine krallık da getirilebilir, şeriat da...ki bu çoğunluk kavramı çok tartışmalıdır, örneğin türkiye'de eskilerde uygulanan milli bakiye sistemi şu anda uygulanıyor olsa mecliste onlarca parti olur ve büyük ihtimalle akp gibi bir oluşum iktidarın ancak uzağından geçebilirdi.
o halde cumhuriyet kavramı ile demokrasi nerede çakışıyor? cumhuriyette (ilkesel olarak) halkın kurduğu devletin yasal olarak belirlenen çerçevesi çoğunluk kararı da olsa değiştirilemez, temel ilkeleri değiştirilemez, krallık mrallık getirilemez. yönetim biçimi belirlenmiştir, halk oyuna tabi cumhuriyet rejimi uygulamadadır ve çoğunluk götünü de yırtsa kendi adına tüm halkın söz hakkını elinden alamaz.
bir şekilde iktidara gelen (çoğunluk olan azınlık) kendi fikirleri uğruna rejim değişikliğine gidemez, kafasına göre davranarak devletin temel kurumlarına zarar verdiği anda yasak elmayı ısırmış olur.
bazı ülkelerde böyleleri sistem içinde elenerek, yargı yoluyla icraatları durdurulur. bazılarında işin suyu çıkar asker müdahale eder.
(bkz: orijinal demokrasi)
Herkese eşit söz hakkı tanınan, sınıf ev ayrımcılığın olmadığı yönetim biçimi.
ortalama bir insanin, demokrasi dendiginde aklina gelen genel özelliklerin, su an icin dünya üzerinde uygulanan ülkesinin olmadigindan olacak ki, hayalden öte olmayan bir gereksizliktir.
yangında ilk kurtarılacak elbet değildir. bir olağandışılıkta, konjonktürüne kurban olduğumuz ülkemizde (ki hem kendisine ki hem ifadesine) her zaman için ilk feda edilecektir. ne ekmek gibidir, ne de su, bir fuzuli ihtiyaç gibi aksettirilir, kendisine gereklilik biçenler ise özenle marjinalleştirilir. bu durumun güzel bir ifadesi ise kendisini gökhan özgün'ün 15/06/2007 tarihli yazısından alınmış bir pasajda bulur. alıntıladım vesilesiyle.

"Demokrasinin yalnızca bir 'hümanist' mesele olarak 'lanse' edilmekten vazgeçilmesi gerekmiyor mu? Anasından babasından tek tokat yememiş, değil insana, bir böceğe dahi istese bile kıyamayan, şile bezi elbise giyip, 'çok keyifli'den başka sıfat kullanmayan 'sanat festivali' insanlarının çaresiz arzusundan başka bir şey olamaz mı demokrasi?
Türkiyemizin bazı 'demokrat geçinenleri' de bu 'hümanist' yoruma pek bayılırlar. Niye mi? Çok kullanışlı olduğundan tabii. Rüzgâr 'demokrasiden' yana eserse demokrat olacaksın, rüzgâr döndü mü, "Bu Cihangirli çocuklar, Bodrumlu enteller, 'Hepimiz Ermeni'yiz'ciler iyi hoş çocuklar da, biraz havailer, epey de hayalciler, 'reel politika'dan da hiç anlamıyorlar" deyip hoop diye bir 'çekirge' gibi öbür tarafa sıçrayacaksın. Hem de bir sıçrayacaksın, 10 sıçrayacaksın, 100 sıçrayacaksın.
Demokrasiyi kadınsı 'neşeli günler' hümanizmasıyla, 'reel politika'nın 'Bu mesele senin boyunu aşar' maçoluğu arasına sıkıştırmak, Türk oportünizminin en büyük başarısıdır herhalde. "
yıllardır siyasetcilerimizin secim vaad lerinde bulundukları kimsenin bugünkü şeklini beğenmediği ama başa gectikten sonra deiştirmeyi ve geliştirmeyide hiç düşünmedikleri siyasi sistem,
bir türlü anlaşılamayan rejim. teoride daha mı güzel görünüyor ne?
son seçim sonuçlarına bakınca demokrasi bu ülkeye fazla gelmektedir, unutmayalım hitler'de sandıktan çıkıp geldi.
kalıpları değişmiştir. son günlerde ılımlı islamcıların iran olma yolunda çoğunluktan faydalanıp suyunu sıkmak istedikleri olgu.
devam ettirilen.
alıntıdır, diyen güzel demiş ama.

Demokrasi: Aptal yığınların, akıllı azınlığı yönetmesi ve ezmesi olup, 'aptal çoğunluğun seçimi' gelecek nesillerin de aptal kalmasını sağlayarak kendi işgüzarlıklarını fark etmeyecek seçmenleri yetiştirir. Bu kısırdöngünün kırılabilmesi için bugüne değin çeşitli formüller geliştirilmiş olsa da henüz uygulanabilir bir başarı elde edilememiştir.
Emperyalizmin , kuresel sermayenin masasidir efendim . Dunyadaki butun ders kitaplarinda demokrasinin cikis noktasi olarak kabul edilen Fransiz Ihtilali, insanlar ve milletler arasi esitligin ve hur olmanin baslangici olarak yazilmistir . Oyle ise yeryuzundeki insanlarin 4 te 3 u neden ihtilalden 2 yuzyil sonra dahi somurge olarak yasamakta emperyalizm tarafindan somurulmektedir ?
Normatif ve Ampirik olmak üzere iki farklı demokrasi modeli vardır.
Normatif demokrasi: bir ideali, bir olması gerekeni yansıtır. bu anlamda bir rejimin demokratik olabilmesi için, halkın bütününün arzularına tam olarak uyması gerekir.
Abraham lincoln'ün meşhur ifadesiyle "halkın, halk tarafından, halk için yönetimi( goverment of the people, by the people, for the people)" olarak ta tanımlanabilir. *
ampirik demokrasi: demokrasinin olması gereken değil, olan olaylarıyla ilgilenir. robert dahl tarafından olması gereken demokrasiye ilişkin altı ana kural ortaya konmuştur.
1- etkin siyasal makamlar seçimle iş başına gelmelidir.
2- seçimler düzenli ve makul aralkılarla yapılmalıdır.
3- seçimler serbest olmalıdır.
4- birden çok siyasal parti var olmalıdır.
5- muhalefetin iktidar olma şansı olmalıdır.
6- temel kamu hakları tanınmış ve güvence altına alınmış olmalıdır.

yukarıda saydığım 6 şart tam ve etkin bir şekilde uygulanmadığı sürece o ülkede demokrasiden söz edilemez.
dünyada bu 6 basit şartı ikinci dünya savaşından sonra yerine getirebilen sadece 21 ülke bulunmaktadır. bunlar; almanya, amerika birleşik devletleri, avusturya, belçika, birleşik krallık, danimarka, finlandiya, fransa, hollanda, irlanda, israil, isveç, isviçre, italyai izlandai japonyai kanada i lüksemburg, norveç ve yeni zellenda'dır. malesef türkiye'de demokrasi yoktur. *
(bkz: idiocracy)

kalabalıklara hükmetme ve bireylerin etkin olma yanılgısına düşürülmesi metodlarının en kibarlarından.

zaten ilk merhalenin kibarlığı ikinci maddenin varlığından ileri geliyor.

ne dedim?

dedim ki, bireylerin yönetimde etkinmiş gibi hissetmelerine, bu ilüzyona kapılmalarına sebep olduğu için kibar bir topluluk yönetimi stratejisidir.

ne dedim?

bireylerin toplumlarını yönetebildikleri safsatasıdır.

ne dedim?

safsatadır. ama kibardır.
dusunuldugu gibi hatasiz, mutluluk kaynagi bir yonetim bicimi degildir. Eksiklikleri, gecis doneminde olusmasi gereken sartlar vardir. sistemdeki gedikler, burokratlarin demokratik sistemdeki rolleri.. vesaire uzerinde pek bilgi sahibi olan,bunu kendi avantajlari yonunde kullanmayi iyi bilen bazilarinin 2 lafindan birinin demokrasi olmasi bu yuzdendir.
2007 seçimlerinde gözlerimi yaşartmış hededir ancak yaklaşık 2-3 ay sonra meclisteki partilerin yumruklarını dallarını dattaklarını görünce gözlerimi yaşartmayla kalmayıp beni ağlatacak olandır.
Yunanca "demokratia" kelimesinden gelen, tüm yurttaşların ülke politikasını biçimlendirme veya düzenlemede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi...
Günlerden bir gün , gece çökünce omzumuza , yorgunluk doğdu aklımıza. Mevlevi derler bir tekkeye ulaşmıştık, soluklandık, erenlerin çorbasına kaşık salladık. Dervişler toplandı , biz yayıldık, seyreyledik...

Önce kara mintanı ile meydancı geldi, biz ona ''devlet''dedik. Ardı sıra dervişler beyaz güvercinler gibi doluştu, onlara ''halkı''dedik. Oturdular, edep üzere bekleştiler. Biz de bekleştik. Gönüllere ferahlık veren ney sesi duyuldu, bendir vuruldu, dervişler meydana doluştu, dönme işine koyuldu, biz de doyumsuza ulaştık.
Öylece dönerlerdi ki hiç biri birine değmeğe. Biz buna ''hukuk''dedik. Halkın halka olmuş hukuku.
Öylece ritimli vuruldu ki sazlar her kul birbirinden geçe. Dervişler dostun değdiği yere ayak değmeğe, hakkını hiçe saymadan dönmede.
Ki birisi birine fazla yaklaşsa, düzenini bozacak olsa, kara mintanı ile meydancı gelir, eteğine yaklaşır, rüzgarıyla onu uyarır.Dervişler anlar, kaçar öbür yana. Halkı anlar ki devlet baba diğerinin hakkını korumakta. Düzeni sağlamakta. Meydanda dönüş bozuk olmaya, ülkemde dirlik bozulmaya.

Demokrasi denilen düzen bunun gibi halkların, kurumların dönüşüdür. Meydancı devlet ola ki düzeni sağlaya. Hukuku tesis ede. Nasıl ki kötü düzende herkes biribirine çarpar ve düşerse. Devlet nasıl ki devletliğini bilmez birisine fazla hak verir, diğerine zulm ederse kargaşa olur, ne acı ki meydancı da dervişler gibi düşer. Seyredene maskara olur, düşmanlara gün doğar. Bizden söylemesi!
güncel Önemli Başlıklar