bugün

Celali isyanları, 16. ve 17. yüzyıllarda, Osmanlı yönetimindeki Anadolu'da toplumsal ve ekonomik yapının bozulmasından kaynaklanan ayaklanmaların tümüne verilen addır. Bu ayaklanmaların adı, bu kapsamdaki ayaklanmaların ilkinin önderi olan Şeyh Celal’den gelir. Bozoklu (Yozgat) olan Şeyh Celal, Mehdi olduğu iddiasıyla (kesinlikle kaynak belirtilmeli) 1519'da Osmanlı yönetimine başkaldırdı. Tokat yöresinde başlayan Şeyh Celal ayaklanması, anadolu alevileri ve göçebe yaşayan diğer gruplar arasında destek buldu ve devletin ağır vergi yükü altında ezilen binlerce çiftçinin de katılmasıyla hızla yayıldı. Ayaklanma aynı yıl kanlı bir biçimde bastırıldı.

Celali isyanlarının nedenleri
16. yüzyıl ortalarında Osmanlı Devleti'nde ekonomik ve toplumsal bunalım baş gösterdi. Anadolu ve Akdeniz üzerinden geçen uluslararası ticaret yollarının coğrafi keşifler sonucunda yön değiştirmesi de bunda etkili oldu. Osmanlı Devleti, bu ticaret yollarının kendi topraklarından geçtiği dönemlerde sağladığı kazancı yitirdi. Öte yandan Avrupa devletlerinin güçlenmesi karşısında fetihlerin durmasıyla ganimet gelirleri de ortadan kalktı. Devlet, gereksinim duyduğu geliri sağlayabilmek için vergileri artırdı. Osmanlı Yönetiminin Babadan-Oğula geçmemesinde titizlikle durduğu tımar sistemi saltanat haline geldi. Oluşan bu yarı-feodal durum, vergileri ödeyemeyen köylülerin topraklarını terk etmesine, kasaba ve kentlere iş için göç etmesine yol açtı. Geçim yolu bulamayanlar ise eşkıyalığa başladılar ya da eşkıyaya katıldılar. Bütün bunların sonucunda Osmanlı toplumsal ve ekonomik düzenin alt üst oldu. işsizlik ve geçim sıkıntısı, medrese öğrencisinden askerine kadar toplumun bütün kesimlerine yansıdı. Ayrıca Anadolu'da yaşayan Alevi halk Osmanlı Devletinin teokratik olmasına karşı çıkıyordu.Bu yüzden sık sık Osmanlı ile arası ters düşüyordu.

Anadolu'da ilk büyük Celali Hareketleri, medrese öğrencilerinin (suhte ya da softa) hareketi olarak ortaya çıktı. Medrese öğrenciler ve medrese bitirip iş bulamayanlar Yozgat, Amasya, Adıyaman , Sivas ve Malatya yörelerinde büyük ayaklanmalar başlattılar. Bu ayaklanmalar tarihe Suhte ayaklanmaları olarak geçti. Daha sonra, asker sınıfından levent ve sekbanlar ayaklandılar. Bu arada Osmanlı Devleti'nin yerel yöneticileri, güç kullanarak halktan vergi toplamaya başladılar. Yerel yöneticilerin zulmü merkezi hükümet tarafından önü alınamaz duruma gelince, III. Murat (1574-1595), III. Mehmet (1595-1603) ve I. Ahmet (1603-1617) soygunlara, yöneticilere ve memurlara karşı köylülerin silahla mücadele etmesini isteyen fermanlar çıkardılar. Bu dönemin önemli ismi şeyhülislam Mustafa Sunullah Efendi olmuş ve devşirme sadrazamlara karşı verdiği fetvalar ile Anadolu'da ki Türk varlığının yaşamasını sağlamıştır.

Destekleyen Gruplar
Anadolu'da meydana gelen Celali isyanlarına sadece çiftçiler ve işsizler destek vermemiştir. Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'nın Laiklik çalışmaları Alevilerden büyük destek almıştır. Osmanlı devletinin teokratik olmasına karşı çıkan Aleviler Celali isyanına destek vermiştir.

Anadolu'daki önemli Celali ayaklanmaları ve önderleri
ilk Celali önderlerinden biri Bolu ve Gerede yöresinde 1581'de ortaya çıkan Köroğlu Ruşen'di. Köroğlu, soyguncu devlet yöneticilerine ve beylere karşı mücadele etti. Yaşamı ve serüvenleri, halk arasında derin izler bıraktı ve Köroğlu Destanı’na konu oldu.

16. yüzyılın sonlarına değin Celali ayaklanmaları, daha çok yöresel bir özellik taşıyordu. 1598'de Sivas ve Maraş bölgesinde çıkan Karayazıcı Ayaklanması, Celali hareketlerinin niteliğini değiştirdi. Sekban askerlerinin komutanıyken ayaklanan Karayazıcı’ya, dirlikleri ellerinden alınan sipahiler, topraklarını terk eden köylüler, işsiz kalan sekbanlar, yönetimden hoşnut olmayan beyler ve paşalar da katıldı. 20 bin kişilik bir ayaklanmacı ordusunu yöneten Karayazıcı, büyük kentlere bile baskınlar düzenleyip çekiliyordu. Karayazıcı üzerine gönderilen Osmanlı ordusu karşısında Tokat'a çekildi ve 1601'de öldü.

Karayazıcı'nın ölümünden sonra ayaklanmacıların başına kardeşi Deli Hasan geçti. Osmanlı Devleti, Orta Anadolu'ya egemen olan Deli Hasan kuvvetlerini bastıramayınca, onunla anlaşma yolunu seçti. Deli Hasan’ı paşa unvanıyla Bosna beylerbeyliğine atadı. Ancak devletin bu tavrı öbür Celali önderlerini cesaretlendirdi. 1603-1607 arasında Celali ayaklanmaları bütün Anadolu'ya yayıldı. Tavil Ahmed, Canbulatoğlu ve Kalenderoğlu gibi Celali önderler devlet otoritesini ortadan kaldırdılar. Anadolu’daki köylüler canlarını kurtarmak için yerleşim yerlerini terk ederek dağlara sığınmak zorunda kaldılar. Osmanlı tarihine bu dönem "Büyük Kaçgun" olarak geçmiştir.

Sonunda Osmanlı Devleti, Celalileri kesin olarak ortadan kaldırmaya karar verdi. Sadrazam Kuyucu Murat Paşa büyük bir orduyla 1606’da Anadolu'ya geçti. 1610 yılına kadar giriştiği savaşlarda Celalileri ve adamlarını acımasızca öldürerek cesetlerini açtırdığı kuyulara doldurttu. Bu dönemde öldürttüğü insan sayısının 65 bin civarında olduğu rivayet edilir.

Erzurum beylerbeyi Abaza Mehmed Paşa 1622'de yeni bir ayaklanma başlattı ve bu ayaklanma ancak 1627’de bastırılabildi. Sultan I. ibrahim döneminde (1640-1648) Sivas Valisi Vardar Ali Paşa ve Isparta yöresinde Kara Haydaroğlu ile Katırcıoğlu ayaklanmaları çıktı. Ama Osmanlı Devleti, ayaklanmacılara karşı siyasetini belli ölçülerde değiştirdi ve onları denetim altına alma yolunu kullandı. Katırcıoğlu, Karaman beylerbeyliğiyle ödüllendirilerek etkisiz hale getirildi. 1658'de ayaklanan Abaza Hasan Paşa'ya da devlet görevi verildi. Anadolu'da 17. yüzyıl ortalarından sonra görülen yerel Celali toplulukları da II. Viyana Kuşatması'ndan sonra Avusturya ve müttefiklerine karşı yürütülen savaşlarda asker olarak orduya alındı.

Celali ayaklanmalarının sonuçları
Celali ayaklanmaları, Osmanlı toprak düzenini büyük ölçüde değiştirdi. Ağır vergiler yüzünden ya da “Büyük Kaçgun” sırasında yerlerinden olan çiftçilerin toprakları mültezimlerin ya da yerel yöneticilerin eline geçti. Vergiler yüzünden borca giren köylüler, işledikleri toprakları sonunda tefecilere kaptırdılar. Osmanlı toprak düzeninin bel kemiği olan Tımar Sistemi bozuldu. Büyük nüfus hareketleri ortaya çıktı ve kentlere büyük göçler oldu. Tarımsal üretim geriledi ve kıtlık tarım ürünleri fiyatlarının yükselmesine yol açtı. On binlerce insan yaşamını yitirdi ve pek çok yerleşim yeri yıkıma uğradı. isyandan sonraki kıyımdan kaçabilenler iran'a kaçarlarken, saklananlar iç ve Doğu Anadolu Alevilerinin temelini oluşturmuşlardır ve atalarıdırlar, Saklanamayan ve kaçamayan kalabalık Türkmen aşiretleri ise bugünki Bulgaristan ve Makedonya topraklarına sürgün edilmişlerdir, o vakte kadar yalnız Batı Anadoludan yapılan iskanlarla az bir Türk nüfusuna sahip olan Balkanlarda bu tarihten itibaren Türkler çoğalmıştır. Köylü çiftbozan olmuştur yani tarlasını bırakıp, işlemeyip göç etmek istemiştir, böyle köylülere çiftbozan adlı ceza vergisi uygulanırdı.
bu isyanlarda öne çıkan bir isim vardı ki adı geçtiğinde şöyle bir durulmalıdır: kuyucu murat paşa.
köroğlunun bile içine dahil edildiği ülkenin ebesini ziken isyanlar.
(#8104299)
devşirmelere karşı yapılan türk isyanıdır.
devlet kademelerinden devşirmelerin silinmesi istenmiş, yönetimin tam anlamıyla türklerde olması istenmiştir.
ilki Yavuz sultan selim (1. Selim) döneminde gerçekleşmiştir.
600 yıllık osmanoğlulları saltanatının devşirme ellerle türk' ü katlettikleri isyanlardır.
temelde ekonomiktir. bunun yanında dini ögeler de taşır bu isyanlar. parasızlık ve dini sebepler yan yana gelince halk sıkılır, sıkılır ve en sonunda bir kıvılcımla patlar. bu arada bu isyanlar devletin duraklama devrinde değil, bilakis en güçlü dönemlerinde ortaya çıkmıştır. * devlet, -kimsenin aklına gelmeyen- bu isyanlar sonucunda ekonomik olarak sarsılmış ve anadolu'ya feodal beyler yayılmıştır. * *
sonuç olarak; kurt bunalınca düze iner, kul bunalınca dağa çıkar.
Anadoludaki fakir halkın isyanlaridir. Uzun bir birikimin sonucu olup tek kaynakli degildir.
güzel bir abimizin güzel bir değerlendirmesine konu olmuştur;
türk tarih kitaplarında bir kaç satır değilde eni konu işlenmesi gereken konudur. sosyal,ekonomik, politik konudur. halkımız amerika, ingiltere iç savaşlarını bilir ama bunu bilmez. ha bizde onlardaki gibi detaylı anlatım olur mu? olmaz... çünkü milli eğitim bakanlarımız boş beleştir müfredat ilgi alanlarına girmez.
hakkında çok az bilinen bir görsele ihtiyacım olan isyanlar. entelektüel arkadaşların yardım edeceğine inanıyorum.
büyük imparatorlukların/devletlerin tarihlerine bakıldığında bu tür isyanlar mutlaka ve mutlaka olmuştur. Rusya'da, ingiltere'de, Osmanlı'da da... ilginç bir nokta.

devlet büyüyünce asli unsurlarını unutuyor yahut tabi kıldığı unsurlara ayrı bir önem vermeye mecbur kalıyor sanırım.
isyanların zamanlamasıyla iklimin gidişatı arasında ilişki kuran -ama elbette ki isyanlara yol açan sosyal dinamikleri ve tarihi sebepleri inkar etmeyen (ve onları da aşırı detaya girmeden ele alan)- enteresan ve kapsamlı bir çalışma için osmanlı da isyan iklimi adlı kitaba göz atmak epeyce ufuk açıcı olabilir.
Ekonomi bozulunca insanlar ister istemez bozulmadan şikayet ediyor. Ekmek bulamamışlarsa pasta yiyemiyor işte insanlar.
türkmenler değil devletin adaletine otoritesine karşı gelen asiler kesilmiştir.

devlete asi olmanın ırkı olmaz. devlet bastırmasada yine anadolu ateşe verilirdi. onlarca insan kalenderoğlunun canbolatoğlunun zulümünden kaçtı.

türkmen beylerine de hakettiği tımarlar verilmemiş olabilir. devlet kusursuz olsaydı zaten gerileyip çökmezdi. bu haklarını o devirde meşru olan yöntemle aramaları gerekirdi.

isyanın iyisi olmaz. moğol ordusu anadoluda türklere kastedince birşey yok, göktürkleri yıkan kıpçak ve kırgızlarada laf yok. ama osmanlıya herşey serbest. hani iç savaşlar olacaktı türkler arasında. osmanlı olunca taraflardan biri bu geçersiz oluyor nedense.
(bkz: anadolu da büyük isyan 1591 1611)
Hayvan gibi sömürülen türk "reaya" nın kendi devletine "madem sömürüyon devlet yönetiminde pay ver beri amk" deme şeklidir.

(bkz: ferman padişahın gardaş)

(bkz: dağlar bizimdir)

(bkz: dağlara gel dağlara)
sanıldığının aksine sebebi ne türk milliyetçiliği, ne de sırf mikropluk yapmak olmayan isyanlardır.

bilgi sahibi olmak isteyenler için:

http://dergiler.ankara.ed...ergiler/26/1243/14194.pdf

http://dergiler.ankara.ed...ergiler/26/1017/12335.pdf
yok fakir halkın isyanıymış yok vergilere isyan edilmiş falan filan. nedense bunları yazan herkes troll ve bu başlık altında kaynak diye bir şey yok. ilk entry wikipedia dan copy paste edilmiş ve düzeltilmeye bile uğraşılmamıştır. sözlüğün içler acısı halini gözler önüne sermektedir.

celali isyanlarıyla ilgili doğru bilgiyi halil inalcık hocanın yazdığı devleti aliyye'de bulabilirsiniz. ben yine de ilgili bir kaç şey yazayım. savaşlarda silahlı piyadenin önemi anlaşılmasıyla birlikte anadoludan işsiz gençler silah altına alındı ve sekban-sarıca adı altında orduda yer buldu. bu sarıcalar devletten maaş alırlardı. savaş bitip bunlar memleketlerine gönderildiklerinde bu silahlı gençler çeteleşip köylüyü haraca bağlamaya başladılar. bunun sonucunda osmanlı devletinin en çok korktuğu şey başına geldi. haraca ağlanıp zorbalık yapılan reaya topraklarını bırakıp göç ettiler ve anadoludaki üretim ciddi miktarda azaldı. tehlikenin farkına varan devlet ise tarihinde pek az görülebilecek şekilde ordusunu isyancıların üstüne yolladı. tabi ki celali isyanları sadece bundan ibaret değil ben bu kısa yazıda sadece bu kadarını anlatabildim ama gerisini öğrenmek isteyeni kitap okumaya davet ediyorum.
Yavuz Sultan Selim dönjeminde ortaya çıkarak
devlete isyan eden Bozoklu Derviş Ceşlal'in
adamlarına ve sonraları aynı amaçla
türeyen eşkıyaya verilen isim.
Tarihsel bağlamda yani devam niteliği olarak bakılırsa son olarak kozan yöresinde olmuştur. Yaylalardan zorunlu ovaya indirilmeye çalışılan cerit, sırkıntı, kabasakal, ışıklı, sarıkeçili aşiretleri ve muhtelif diğer avşar aşiretleri kozan, kadirli, maraş bölgesinde büyük bir direniş göstermiş yine de mağlup olmuşlardır. Şimdiki sivas, kayseri ve adana nüfusunun temeli bu isyan sonucu oluşmuştur.
celal'ler bir araya gelip isyan mı ediyor? ben anlamadım şimdi tam olarak.
Çok dehşet isyanlardır. Ortalık kan gölüne dönmüştür. Evet.
Eşkıya diye öğrettiler hep bize oysa devşirme piclerine verilen Hakkını istemiş Türk milletidir.