bugün

rıza zelyut *

Çankaya Köşkü, cumhurbaşkanlarımızın makamıdır.
Bu köşk, Cumhuriyet Türkiyesi'nin simgesidir.
Laik, demokratik, sivil hukuka dayanan çağdaş yaşam modeli, Çankaya ile dile gelmiş olur.
Bu köşkü, cumhuriyetin sembolü yapan isim de Kemal Atatürk'tür.
Çankaya, Türkiye'nin Türk kimliğinin de mekanıdır.
Çünkü, Atatürk, sembol ismini de milleti ile bağlantılamıştır. Ve kendileri, 'En büyük övüncüm Türk olarak dünyaya gelmektir!' diyerek çağdaş zihniyet ile Türk kimliğini şahsında birleştirmiştir.
Onun giyinişi, yürüyüşü, bakışı, çağdaşlıkta en ileri noktayı, Türklükte tarihin en eski alanlarını kapsayacak bir genişliğe sahiptir.
Kendisini ve milletini en büyük gören, gericilikten nefret eden Kemal Paşa, sadece Ankara Müftüsü Börekçizade Rifat Efendi geldiğinde ayağa kalkmış ve onu öyle karşılamıştır. Bu tavrı ile de Türk geleneğini en özlü biçimde yaşatmıştır.

TÜRK DÜŞMANINA ÖDÜL
işte bu köşk ile özdeşleşen Mustafa Kemal Paşa'nın ölüm yıldönümünün arefesinde, Çankaya Köşkü'nde dünyanın en gerici adamına AKP hükümeti bir madalya taktı. Türkiye'ye, Türk milletine olağanüstü yardımı olan, bu konuda feragat ve fedakarlık eden kişilere verilen Devlet Şeref Madalyası, bu özelliklerin tersine sahip olan Suudi Arabistan Kralı Abdullah'a 9 Kasım'da, Atatürk'ün mekanı Çankaya Köşkü'nde takıldı.
Suudiler, bugün dünya gericiliğinin finansörü ve imalat üssü gibi çalışırlar. Suudi Arabistan'da hakim olan Vehhabi mezhebi, islam dinini zorbalığa dönüştüren bir anlayışın eseridir.
1745'te ortaya çıkan Muhammed bin Abdülvehhab'ın icadı olan Vehhabiliği, Suudilerin atası olan Suud oğlu Muhammet kabul etmiş ve onun Arabistan'da yayıcısı haline gelmişti. Böylece; Suud ailesi, Vehhabiliğin resmi temsilcisi olmuştu. Vehhabilikte, namaz kılmayanlar, oruç tutmayanlar kafir sayılır, Vehhabi olmayan Müslümanların kanını dökmek, malını yağmalamak haktır. Türbe ziyaret etmek, adak adamak, Allah'a ortak koşmaktır. Bu yüzden Vehhabiler bütün mezarları yıktılar. Peygamberin en yakınlarının mezarları bile düzlendi. Peygamberimizin doğduğu evin yerini bir çöplük gibi kullandıktan sonra tepkiler üzerine buraya uyduruk bir kütüphane yaptılar. Mezar yıkıcı olarak parlayan bu aile şimdi Kabe'nin çevresini gökdelenlerle çevirerek burayı bir ticarethane gibi işletmeye başladı.
Vehhabiler, Osmanlı Devleti'nin egemenliğinde olan Arabistan'da isyan edip şiddetli kan dökmeye başlayınca devlet bunların üstüne ordu gönderdi. Uzun çatışmalardan sonra Suudi emiri Abdullah bin Suud, 1818'de yakalanıp yardımcıları ve çocuklarıyla birlikte istanbul'a getirildi. Suudi Abdullah ve yanındakiler yargılanıp istanbul'da asıldılar.
2. Mahmut zamanındaki bu olay; Suudilerin içindeki Türk düşmanlığını daha da şiddetlendirdi. Zaten Vehhabi Araplar, Sünni- Hanefi Türk halkını bile Müslüman kabul etmezler. Bunlar, Birinci Dünya Savaşı başlayınca ingilizlerle işbirliği yapıp Türk ordularını arkadan vurdular ve islam'ın kutsal şehirlerinin Hıristiyanların eline geçmesine yardım ettiler.

ABD EMRiNDE
Suudiler, islam dünyası içinde ABD emrinde çalışan bir aile olarak sivrildiler. Sosyalist sisteme karşı kapitalist blokun oluşturduğu din kuşağının kuvvetli halkası olmaya çabaladılar. Bu yüzden Kafkaslar'a, Afganistan'a hatta Orta Asya Türk bölgelerine Vehhabi imamlar gönderip buralara yüz milyonlarca dolar akıtarak militanlar yetiştirdiler. Şimdilerde ABD'ye karşı gibi duran Usame bin Ladin'in ailesi, Kral Abdullah'ın en yakınındaki ailelerden birisidir. Kral Abdullah Türkler tarafından Mekke'de yaptırılan tarihi Ecyad Kalesi'ni de yıktırıp yerini bu aileye vermiş 9 gökdelen diktirmiştir.
Türkiye'de 2003 yılında meydana gelen 2 sinagog ve HSBC ile ingiliz konsolosluğunun bombalanması olayı da bu çizginin eseri kabul edilmektedir.

GÜL'ÜN KORUYUCUSU
Atatürk'ün ölüm yıldönümünün arifesinde işte bu zihniyetin temsilcisine, Çankaya Köşkü'nde Türkiye, Devlet Şeref Madalyası taktı.
Bu madalya bellidir ki Abdullah Gül'ün bir borç ödemesidir. Çünkü, Kral Abdullah ile onun oğlu Muhammed el Suud el Faysal, Abdullah Gül'ü yıllarca himaye eden, çok yüksek maaşla çalıştıran kişilerdir.
YENi HAYAT Dergisi'nin son sayısında stratejist Erol Bilbilik'in yazdığına göre; Abdullah Gül, 1983 ile 1991 arasında Cidde'deki islam Kalkınma Bankası'nda üst düzey görevde çalıştı. Gül bu süreçte Kral Abdullah ve el Faysal'la görüşmeler yaptı, onlarımn itimadını kazandı, onların desteği ile ingiltere-ABD hattında IMF de dahil değişik kuruluşlarla görüştü. Burada yetişen Abdullah Gül, Türkiye'ye gelip Milli Görüş çizgisinde Necmeddin Erbakan'ın yanında siyasete atıldı. Bundan sonra da Kral Abdullah'ın tam desteğini aldı. Faysal Finans adı ile Türkiye'de banka kurulması bu ilişkilerin eseri oldu. Ve Suudi Arabistan'dan desteklenen bu hareket en sonunda Çankaya'ya kadar tırmandı.
işte bu ortamda Vehhabi Kral Abdullah, islam dünyasındaki gericiliğin ve feodal hayatın temsilcisi o kişi, Atatürk'ün yarattığı o Köşk'te, Devlet Şeref Madalyası verilerek yüceltildi. Böylece, Atatürk'in kimliğinde temsil edilen modern değerlere karşı da bir meydan okuma ortaya çıktı.
Bu durum, PKK teröründen daha tehlikeli bir gelişmedir dersem, kimse abarttığımı sanmasın.
seriatçılardan muaf olan bir genelkurmay karargahı'nın kaldığı ülkemizde şaşılmayacak durumdur.
zırvalamaların hala devam ettiği, saçmalamaların sanırım son bulmayacağı makam. ya biraz insaf. aptalca yakıştırmalardan, yaftalamaktan bugüne kadar ne kazandık? bunun yüzünden kaybettiklerimizi hala algılayamadık mı? cumhurbaşkanımızın şu güne kadar laikliğe aykırı ne yaptığını gördük? milletini tehlikeye atacak ne yaptı? ama nedense ne yapılsa boştur. şeriatçı yobaz vs. gibi tanımlayan sığ düşünceliler oldukça imkansız yapılanların görülmesi.
gereksiz bünyelerin gereksiz beyinleri ile ürettikleri gereksiz fikirlerden biridir.Bu kişi vatan topraklarını,şehitleri ,yanan yürekleri değil şu anda tehlikede olmayan öyle olduğunu düşündüğü rejimi düşünmektedir.Yani kendi rahatını düşünmektedir.Herhalde o kişi biri rejimi değiştirmeye kalksa öylece oturacaktır.O yüzden fırsat bu fırsat deyip halkı önceden kışkırtmaktadır.Ama o halk öyle bir halk ki ; Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
dizelerinin ilham kaynağıdır.
güncel Önemli Başlıklar