bugün

''Bana şiirlerinde küfür etme diyorlar usulsüz..Lan bu kadar orospu çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?
görsel
Hasan ali yücel'in oğlu.
Babasının kendisi yerine gazi yaşargil'e burs verilmesini sağladığı söylenir.
Tuhaf bir rastlantı belki ama akrabayız kendisiyle.
hayatında basılmış bir kitabını alıp can yücel okumamış olanların facebook'taki abuk sabuk kezban şiirimsilerini yazdığına inandıkları şairdir. saçını toplar, şemsiyesini açar, kalbini kapatırmış bak sen..
Yeni Turk siirinin kurucularindandir.

Aşkı sevgiyi sevilmeyi beklemeyi bize en guzel sekilde ogretir.
muhteşem insan.
Şairliğine iyi şairdir.

Amma insan olarak tam bir hanzodur. içkiyi çok içer içince de tut tutabilirsen. Alkollü iken acaip gaza gelir. Bunu içirip sağa sola küfrettirmek zevklidir gülmekten yerlere yatarsın.

Zeki müren ne kadar nazikse can yücel de o kadar ayıdır.

Allah rahmet eylesin her şeye rağmen iyi adamdı.
ne güzel yazıyosun sen öyle gel bi makas alayım.
Modern şiirimizde hiciv ustalarından biri olmasıyla beraber çok sevdiğim bir şairdir kendileri, zira şu satırların güzelliğine bakınız:
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden…
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

Ne zaman bir şeye çok üzülsem aklıma gelen şiirdir.
Ayrıca babamın birlikte rakı içtiklerine ve sohbetinin güzel olduğuna dair de bir söylemi olan şairdir.
Toprak gibi olmalısın... Ezildikçe sertleşmelisin! Seni ezenler muhtaç kalmalı! Hayatı sende bulmalı..
''bana şiirlerinde küfür etme diyorlar usulsüz..lan bu kadar orospu çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?'' can yücel..
bütün siirleri birbirinden güzel olan, diğer şairler arasında hep ayrı bir yeri olan ustattır benim için kendisi. aşkın ne olduğunu kaşarlardan değil de bu adamdan öğrenmek gerek.
Orhan'ın yeri. Eski datça
görsel
...Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.
ölümünün 18. yıldönümünde sevgi ve saygıyla anıyoruz..

görsel
her şey sende gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

işte budur hayat!
işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin…
yazılarında ‘göt’ kelimesini açık açık kullandığı için mahkemeye verilen can şairdir.

adı geçen mahkemedeki sözlü savunmasını ‘ne diyeyim hakim bey? bizim köyde göte göt derler’ diyerek bitirir.

ancak savunmasından önce bir fıkra anlatır mahkeme heyetine.

fıkra şöyledir:

bir köyde ateşli bir hasta vardır. köylüler hastayı kasabadaki doktora getirir. doktor hastaya fitil verir ve köye döndüklerinde hastaya fitili 'anüsten' vermelerini söyler.

köylüler tabi 'tamam doktor bey’ deyip köye giderler.
köydeki herkese sorarlar ama kimse anüs ne demektir bilemez.
bu nedenle bir türlü ilacı da veremezler hastaya. hastanın durumu da gitgide kötüleşmektedir.
bunun üzerine köylü, doktora telefon etmeye karar verir ama kimse buna yanaşmaz.

durumun önemine binaen muhtar aramayı kabul eder. bütün köylü toplanır santrale, muhtar arar; ‘biz ne yapacağımızı bilemedik doktor bey’ falan der.
karşıdan doktor bir şeyler söyler. muhtar döner arkasına: ‘makattan verin dedi doktor’ der.
yine tüm köye sorarlar, komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar falan ama makatın ne olduğunu bilen yine yoktur.

hasta neredeyse gitti gidecek, ateşler içinde kıvranıyor. ihtiyar meclisi toplanır. son çare, doktorun bir kez daha aranmasına karar verilir. yine kimse aramak istemez doktoru. nihayetinde biri kandırılır, telefonun başına geçer, ama bir yandan söylenmektedir:

‘çok kızacak doktor, çok‘ diyerek.

sonunda telefonu açar, durumu anlatır, doktor bir şeyler söyler yine. telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını döner:

‘ben çok kızacak demiştim size; fitili götüne sokun dedi’ der.

can yücel bu mahkemeden beraat etmiştir.
tek parti döneminin Millî Eğitim Bakanlığını yapan Hasan Âli Yücel’in oğlu, modern dönemin türk şairlerindendir. kendi sesinden okuduğu şiirlere farklı bir tarz kazandırmıştır.
Yanlış söylemiş.

Kalmak istiyorum dersem ezik olduğumu düşünür beni hiç istemez diye cool davranmaya çalışmaktır sevmek bence.

Kendisini çok severim ama devir değişti maalesef.
(bkz: metamosmoris) şiiri çok tanıdık geldi.
Trollere ithafen en sevdiğim şiirini paylaşmak istiyorum.vol 2.

''Bana küfür etme diyorlar usulsüz,
Lan bu kadar orosbu çocuğu varken,
Nasıl anlatayım küfürsüz''

Ben demiyorum (bkz: can abim) demiş.
Can Yücel büyük bir şair değildir ama büyük bir hiciv ustasıdır. Bu yeteneğiyle ve özelliğiyle Nefi gibi, Eşref gibi, hatta Neyzen gibi ustalara bağlanır. Hatta onları da yer yer aşar.

Can Yücel, geçen ay ölüm yıldönümünde anıldı ("kutlandı" diyen ahmaktır.), Datça'daki mezarının başında tören yapılmış.

Fatiha okunduğunu sanmıyorum, içlerinde fatiha bilen pek yoktur. Mezarına her yıl olduğu gibi şarap dökmüşler. Şairin vasiyeti olduğunu söylüyorlar ama hiçkimse şiirlerinden bu yönde bir dize bulup da göstermedi.

Şarap şişelerini mezarın dibine bırakıp gitmek hangi kafanın ürünü merak ediyorum, hele bunu her yıl tekrarlamak...

Can Yücel bu ülkeyi bunlardan çok daha iyi tanıyordu, bunlar uzayda yaşıyor. bıraktıkları şarabın şişesini çöp tenekesine atmayı öğrendiğiniz gün belki adam sırasına girmeye de aday olacaksınız...

Bir kere rahmetli şarap değil rakı içerdi, dolayısıyla, ortada bir vasiyet varsa bunun şarap değil "rakı dökün" şeklinde olması akla yakındır. Yoksa çulsuz olduğunuz için paranız rakıya yetmedi de işi Köpeköldüren'le mi bitirdiniz?

Öyle ya da böyle, rahmetliye saygısızlık ettiniz.

bir aralar çok daha beterleri çıktı... balyozla mezara saldırıp taşını kırmışlardı.

Can Yücel "yukarlardan" bir yerlerden bize bakıp kahkahayı patlatıyorsa, Eşref'in "istemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı" dizesini, "kırmasınlar taşımı" şeklinde değiştirmiştir herhalde. (hicivlerin garip kaderi olsa gerek, Eşref'in mezar taşı sonradan gerçekten de çalınmış! Belki de hergelenin biri şaire "nazire" yapmak istemiştir.)

Buna "vandalizm" denir. Roma imparatorluğu'nu yağmalayan Vandal kavminin resimlere ve heykellere saldırıp parçalamasından kinaye... Sözkonusu bir sanat eseri değil de bir mezar taşı olunca bu "kutsala saldırmak" sayılır..

Şiir değiştirmeye değil, mezar taşı kırmaya. Tahrifata değil, tahribata.

Naziler bile her yerde yapmadılar bunu, yedi yıl boyunca ellerinde bulundurdukları Prag'da Yahudi mezarlığının tarihi taşları üstüste, tıkış tıkış duruyor. Gidin bakın. (Buna karşılık Krakow SS komutanı Amon Goeth, Yahudi mezar taşlarını söktürüp Plaszow kampına giden yola döşetmişti, her gün üstünden Mercedes arabasıyla geçiyordu.)

neyse demem o ki Can Yücel'in mezarına şarap döken eşektir. net!
Dizeleri tıpkı vücutta dolaşan bir kan gibi taze ve canlıdır hayatın içinden hüznün derinliğinden yazan gönül adamı... Can Yücel gibi insanlar bizlere hayatın bir armağanıdır.
hayatta en çok babamı sevdim şaheseri * beni hep hüzünlendirmiştir.
resmen yaşadığını, milli eğitim müfettişi ve türkiye cumhuriyetinin ilk milli eğitim bakanı olan babası hasan ali yücele olan özlemini, bir çocuğun yüreğinden anlatıyor.
babası mesleğinden ötürü o şehir bu şehir zorunda kalmaktan eve de ender uğruyormuş çünkü..
kalburüstü bir kalemdir kendisi.
fakat biraz patavatsız, az biraz da saygısız bir insan olduğu kanaatindeyim.