bugün

Yorumsuz.
http://www.cumhuriyet.com..._Dundar_in_savunmasi.html
herkesin bildiği gerçekleri dile getirmiştir ama yasa hukuk tanımayan bir iktidar varken kim ne yapabilir.
imamın ordusu yazarını da attılar komutanların kafasına çuvalda geçirttiler.
bunlara ön ayak olan zaten bizim halkımız kimi kime şikayet ediyorsun derler adama.
--spoiler--
MiT TIR'ları meselesini ilk yazan ben değilim. Bu olay sizin de bildiğiniz gibi bahsettiğimiz iki yapının arasındaki kavgadan ortaya çıkan bir şey. Nasıl olur da bir ülkenin jandarması ile istihbaratçıları birbirine silah çekecek duruma geliyor? Nasıl olur da jandarma kolundan çekerek istihbaratçıları ayağının altında ezer silahını alır? Nasıl olur da bir ülkenin savcısı bir ülkenin valisi ile çatışma haline gelir. işte bu kurulan ikili yapının sonuçları bunlar.

Savcılar, MiT TIR'larının nasıl çevrildiğini ifade ettiler. Fotoğraflar yayınlandı. Ve o MiT TIR'larının nasıl çevrildiğinin görüntülerine ulaştık. MiT dedi ki ülke dışına silah nakli yapılmıyordu; ülke içine yapılıyordu. Başbakanlık ise gıda ve insani yardım taşıyorduk dedi. Sonradan bunun gıda olmadığı ortaya çıkınca Türkmenlere gönderildi dendi.

O zamanki ana muhalefet genel başkan yardımcısı Tuğrul Türkeş dedi ki: Ben bizzat biliyorum vallahi billahi o TIR'lar Türkmenlere gitmiyordu. O şahıs şu anda Başbakan Yardımcısı gerekirse mahkemede tanıklığına başvurulabileceğini düşünüyorum. Bu görüntüler elimize ulaştı.

Ülkenin istihbarat teşkilatı kendi görev tanımında olmayan bir silah nakli gerçekleştiriyordu.Yani suç işliyordu. Bu ulusal hukukta da suç uluslararası hukukta da suç. Ben ülkemin milli menfaatlerinin yalan söylemekten geçtiğine inanmıyorum. Ben bu halkın milli menfatlerinin istihbarat teşkilatının kanun dışı silah ve insan ticaretinde olduğun inanmıyorum. Hiçbir suç gizli damgasıyla örtbasedilemez ve devlet yurttaşına yalan söyleyerek adil bir devlet olamaz.

Bir devlet adamının görevi böyle durumlarda devletin düştüğü zor durumdan kurtarmak olabilir ama hatırlatmak isterim ki gazeteci bir devlet memuru değildir. Benim görevim; halk adına devleti denetlemek, devlet bir hata yapıyorsa hükümet bir yanlış olaya bulaşmışsa kamu adına bunun hesabını sormaktır.

Uluslararası çapta yakısı olan bir olay.. Bir silah nakli.. Devlet adamları o TIR'larda ilaç vardı diyor. ilaç kutularını kaldırdığınız zaman içinde silah olduğunu görüyorsunuz. Nereye gittiğini de bilmiyoruz.

Bundan birisinin hesap sorması lazım. Bu devlet içindeki çatışmadan olabilir. Uluslararası bir tezgah olabilir. Devlet radikal islamcıları silahlandırıyor olabilir ve hiçbir milli menfaaat bunu meşru göstermez.

Gazeteci olarak benim görevim kamuyu bundan haberdar etmektir. Bunu yaparak devleti de önemli bir yanlıştan kurtardığımızı düşünüyorum.

Daha önce Susurluk'ta gördük. Devlet illegal yollara başvurabiliyor. Suçluluları kullanabiliyor. Suç işleyebiliyor. Çok rahatlıkla yaptığı vahim hataları çok gizli damgalı dosyalarla devlet sırrı haline sokup kendini aklamaya çalışıyor. Bunlara karşıya çıktık ve yayınlayarak belki devletin daha temiz bir topluma evrilmesine yardımcı olduk.

Bugün de aynı durum var. Ne yazık ki devlet bütün uluslararası toplumun tepki gösterdiği bir silah ve insan ticaretine aracılık ediyor. Bütün uluslararası basında bunlar yer aldı. Biraz da milli sır -devlet sırrı- meselesinin biraz da uluslararası boyutundan söz etmek isterim. Benim doktora tezim bu konudaydı. Dünya örneklerini inceledim.

Bunların en bilinenleri Watergate skandalıdır. Daha sonra Irangate skandalı gelir. Günümüzde Wikileaks belgelerinin yayınlanması yine bu konuyu gündeme getirdi. Burada temel mesele şudur:

Devletin güvenlik ihtiyacı var. Bunun karşısında da halkın bilme hakkı ve gazetecilerin ifade özgürlüğü var.. Bunlar çatıştığı zaman ne olur? Aslında temel konumuz bu. Ben burada ifade özgürlüğünün belli konularda devletin güvenlik ihtiyacının önüne çıktığını düşünüyorum. Hiçbir şekilde devletin suç işleme özgürlüğü yoktur. Hiçbir güvenlik gerekçesi suçu örtmeye yetmez.

Eğer biz bu haber nedeniyle tutuklanır, yargılanır mahkum olursak, bu hem Türkiye'de hem uluslararası kamuoyu önünde bir yalan haber yaptığımız iddiasıyla olmayacaktır. Bu devletin halkına yalan söylediğini belgelediğimiz için olacaktır ve bütün mahkeme sürecinde biz bu yalanı belgeleriyle ortaya koyacağız.

Watergate'te aynı şey oldu. Devlet gizlemeye çalıştı. Sonunda olay başkanın istifasıyla sonuçlandı. irangate'te Amerika'nın iran'a gizli silah satışını belirledi.Bütün sorumlular mahkeme önünde hesap verdi.

Wikileaks, Amerika'nın Irak'taki bütün suçsuz uygulamalarını belgeleriye ortaya koydu. Burada beni casuslukla itham edebileceğiniz hiçbir konu yok. Kendi ülkemizin istihbaratı dahil hiçbir ülkeyle ilişkim yok. Sözünü ettiğiniz Fetullah terör örgütüyle ilgim yok.

Bir casus düşünün ki elde ettiği bilgiyi ertesi gün okurlarıyla paylaşıyor. Bir casus düşünün ki paylaştığı haberden beş buçuk ay sonra karşınıza geliyor, beş buçuk aydır elini kolunu sallayarak geziyor. Ben yapılanın iyi bir gazetecilik olduğunu düşünüyorum.

Bugün olsa yine yayınlarım. Kamuoyu iyi ki bunları öğrendi. iyi ki Cumhurbaşkanı dün 'silahsa silah ne olmuş yani' noktasına geldi. Böyle diyerek bu görüntülerin montaj ve sahte olduğu iddialarını
da boşa çıkartmış oldu, kabul etti. Bu bile bize yönelik suçlamanın düşmesi için yeterli olduğunu düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı 'silahsa silah ne olmuş yani diyorsa' ben de ' haberse haber ne olmuş yani' diyorum.
--spoiler--
hukuki meselelerde de, devlet güvenliği ile ilgili meselelerde de köşe yazısı minvalinden açıklamalarla paso gaz alıp gaz vererek coşan bir kitleye hitap eden savunma biçimidir. mevcut savunmanın, sempatizanlarını coştursa da, bir işe yaramayacağı barizdir. ben can dündar denilen hüzünçlü rejim bekçisinin yerinde olsam, siyasi açıklamaları bir kenara bırakıp elimdeki kullanılabilecek tek argümanı kullanırdım: 'yaptığım şey bir gazetecilik faaliyeti değildi, tirajı yükseltmek için eski bir haberi tekrar yayımladım.'

bu gerçek belki dava sürecinde pek bir işe yaramayabilir, ancak en azından kamuoyunda can dündar'ın kişisel itibarını kurtarmaya yardımcı olabilecektir. zira gazeteci olduğunu iddia eden bir kişi, eğer 1 yıl önce aydınlık adlı gazetenin yayımladığı görüntüleri, aradan 1 yıl geçtikten sonra tekrar yayımlıyorsa, o işin bir 'haber verme' eylemi olmadığının bilincinde olacaktır. 'gazetecilik' dediğimiz şey, bir 'haber verme' eylemidir. 'haber' denilen şey de, 'yeni' olmak zorundadır. aynı görüntülerin, aynı içerikle 1 yıl sonra servis edilmesine dünyanın hiçbir yerinde 'habercilik' denilmez.

can dündar çıkıp, 'seçimden önce uluslararası kamuoyunu, mevcut hükümetin yasadışı faaliyetler yapıp savaş suçu işliyor olduğu hakkında bilgilendirmek için bu görüntüleri yayımladım' dese, biz de onu en azından mert olarak hatırlarız. ne de olsa bu saatten sonra 'vatan haini' olduğu gerçeğini unutmamız mümkün olmayacaktır.

dünyanın hiçbir yerinde bu tip istihbarat bilgilerinin yayımlanması, cidden devlet olan ülkeler tarafından hoşgörülmez. en demokratik rejimlerden, en totaliterlerine kadar devletlerin tamamı, silah sevkiyatı gibi çok ciddi bir meseleyi ifşa etme olayına dahil olmuş bütün adamlardan kan alır kan.

dündar kişisinin mevcut savunmasında kendisini ülkenin bekçisi gibi gördüğü ve ülkesine aslında iyilik yaptığını düşündüğü gayet net belli oluyor. gazetecilik denilen kurumun, ülkenin nasıl yönetilmesi gerektiğine karar verme mercii olmadığını bizimkilere anlatmamız elbette mümkün değildir. dahası, yapmaya çalıştığı manipülasyon şu an sadece rusya tarafından bir argüman olarak kabul ediliyor. obama'nın yaptığı açıklamadaki 'türkiye'nin türkmenlere yardım ettiğini biliyoruz ve destekliyoruz' ifadesi bile, dündar için bu saatten sonra kimsenin kolay kolay seferber olmayacağının kanıtı olabilecektir.

pek çok ülkenin istihbarat ve devlet güvenliği ile ilgili belgelerini yayımlamış julian assange adlı kişinin, şu an dünyanın en demokratik ülkeleri listesinin en tepesindeki ülke tarafından açılmış kurmaca bir tecavüz davasından tutuklanma kararı çıkması üzerine yıllardır londra'daki bir büyükelçilikte yaşaması ise bir başka başlığın konusudur.
-karımı bırakıp kaçtım evet, ama sor bi niye kaçtım?