bugün

Tekrarlanması,sürüp gitmesi yüzünden bir şeyden doygunluk veya yorgunluk duyarak onu istemez duruma gelmek,usanmak.
insanın içinde bulantı yaratan, yapılması istenmeyen, hoşa gitmeyen, insanın canına tak etmesi olayı.
sinir bozucu seyin tekrarlanmasindan dogan olay, bunyede bir patlamayla sonuclanabilir *.
kendisinin olan şeyleri eskisi gibi önemli bulmamak,beğenmemek. kısacası; ''bir şey bizim için gerçekten bir şey olabildiği ölçüde ve sürede bir şeydir'' felsefesi.
monoton yaşamın vermiş olduğu duygu hali. usanmak.

(bkz: intiharın eşiğindeki insan)
Sesin dudaklarımda fağfur bir Japon tası
Uzun saçların, bir yaz yağmurunun teması
Ellerin, semaverden akan çay kadar ılık...

Sesim odaya giren bir serçe kadar ürkek.
Ellerim, açık kalan panjuru gösterecek
Ve saçım, gözlerimin içi gibi karanlık.

Yağmur gibi doldursan odayı sözlerinle
içinden konuşacak aynalar gözlerinle
Ve gün avuçlarından kayan gümüş bir balık.

Bir koltuğa sinecek sıcaklığın derinden.
Girecek yaklaşınca başın, kirpiklerinden
Gözlerime ağaçlı bir yol gibi ayrılık.

Sabri Esat Siyavuşgil.
hayatın sundukları ile kavga etmek, bağirmadan.. sadece azalarak.
Bir gün gelir, 'Tanrım' diyemezsin artık.
Toptan bir temizlik zamanıdır.
Artık 'Sevgilim!' diyemeyeceğin bir gün.
Çünkü boşunalığı kanıtlanmıştır aşkın.
Ve gözlerden yaş akmaz.
Ve ancak kaba işlere yarar eller.
Ve kuruyup kalır yürek.

Kadınlar boşuna çalarlar kapını, açmazsın.
Tek başınasındır, ışıklar söndürülmüş
ve karanlıkta parlar kocaman gözlerin.
Belli ki acı çekmeyi bilmiyorsundur artık.
Ve hiçbir şey istemiyorsundur dostlarından.

Kimin umurunda yaşlanmak, yaşlılık nedir ki?
dünyayı taşıyor omuzların
ve bir çocuğun elinden daha hafif dünya.
Savaşlar, kıtlıklar evlerde aile kavgaları
hayatın sürüp gittiğini kanıtlıyor
ve kimsenin özgür olamayacağını.
Bu gösteriyi acımasız bulanlar (o yufka
yürekliler)
ölmeyi yeğ tutacaklardır.
Bir gün gelir ölüm de işe yaramaz.
Bir gün gelir bir komut olur yaşamak.
Yalnızca yaşamak, hiç kaçış olmadan.

Carlos Drummond De ANDRADE .
ders çalışmaktan okumaktan okuyup istediğin yere gelemeyecek olma korkundan aslında hiç bir yere daha gelmemiş olma korkusundan 1. sınıfta son sınıf için koyduğun hedeflerin hiçbirine ulaşamamış olma korkusundan bi sikim olamayışdan bi sikim olamayacak olmaktan korkudan telaşdan stres ten bıkmaktır bıkmak.

mutlu olmamaktır.
bazen olur
herşeyden usanmıştır varlık,
tükenmiştir çünkü
o sertliğiyle övündüğü kalbi yorulmuştur,
yormuşlardır.
yordurulmasına izin vermiştir bir bakıma,
hata yaptığının farkındadır.
ama monotonluktan kurtulmak için bazen izin vermelidir insan
insanların nefretine, sevgisizliğine, sevilmemeye, kalp kırıklığına, kırılmaya..
izin vermelidir ki daha sağlam çıkabilsin bu buhranlardan
yaşamazsa ölemez insan.
o saçma bulduğunuz klişelerin hepsini yaşamalı insan
yaşamalı ki hayatı okuyarak, izleyerek değil yaşayarak öğrenmeli,
bıkmalı
insan
yenilenmek için
değişmek için
yalnızlığa alışmak için
bıkmalı...
bazen içinde bulunduğunuz durum size bunu hissettirir. herkesten, her şeyden uzak durmak istersiniz. ne görmek, ne duymak ne de hatırlamak istersiniz. bomboş bir odada sonsuza kadar kalsanız bile belki bu hissi yaşayamazsınız. koca dünya cehenneminiz olur. geçicidir ama hepsi. yağmur yağarken uzaklarda bir yerde bulutların arasından günneş dağların üzerine vurur. o manzaraya bakıp yaşamak istersiniz tekrar baştan sona hayatınızı. acısıyla tatlısıyla. bu yüzden bıkmak gereksiz olur.
kendinden vazgeçmektir bazen.

kimseyi görmek duymak istememek,
yemek yemek istememek, sürekli uyku hali, kaçış...
bir bezginlik, bir karamsarlık, bir umutsuzluk.
dünya telaşelerinden vazgeçmek.

ve bütün bunların sonucunda öylece durup herşeyin ne kadar anlamsızlaştığını bozuk plak gibi tekrar etmek.
içinizin daraldığını hisettiğiniz ve her şeyi arkada bırakıp koşa koşa uzaklaşmak istediğiniz durumdur. bir şeylerden bıktığınız bir anda bu yazıya internette bu yazıyı okursanız durumunuz hakkında açıklayıcı bilgiye kavuşursunuz.

"Bir şeyden bıktıysanız, o şeyi hiç sevmediniz demektir. Bıkmanın iki olası ön koşulu vardır: alışkanlıklar veya zorunluluklar.

Alıştığınız şey, zamanla anlamsızlaşır; çünkü onu sevmemişsinizdir, sadece alışkanlık haline geldiği için koşullanmış bir duygu yaratmışsınızdır. Zaman, sevmediğiniz bir şeyi sevmenizi sağlayamaz; sadece alışırsınız. Sonra, yine zamanla bıkarsınız. Çünkü alıştığınız şeyi, bir süre sonra sorgulama ihtiyacı duyarsınız.

Sizi buna iten başka bir şey de olabilir. Mesela eskiden sevdiğiniz bir şeyin size zarar verdiğini görüp, ondan uzaklaşmak adına yeni bir şeye sarılıp, yapay bir duyguya kapılabilirsiniz. Ne var ki yapay duyguların kullanım süresi sınırlıdır; zamanla anlarsınız ki, siz daha önce sevdiğiniz şeyden vazgeçmek için kendinize başka bir alışkanlık edinmişsiniz. Bunun farkına varıp sevdiğiniz şeyi tekrar değerlendirdiğinizde, güncel alışkanlığınızın sizin için bir 'sabun köpüğü'nden ibaret, sahte bir duygunun ürünü olduğunu görüp, vazgeçmek istersiniz. Vazgeçmek istediğiniz şeyden bıkarsınız veya bıktığınız şeyden vazgeçmek için bahaneler ararsınız; ikisi de aynı.

Öte yandan bir diğer gerekçe, zorunluluklardır. Bu, alışkanlıklar kadar kompleks bir konu sayılmaz; yapmak zorunda hissettiğimiz şeylerden bıkarız zamanla. işyerindeki rutin düzenden, sosyal kurallardan, düzenden, yasaklardan, vs.

Sonuçta insan sevdiği şeyden bıkmaz. Yani 'bıktım' sözünün altında 'seviyordum, ama şimdi artık sevmiyorum' gibi bir anlam yatmaz. Bıkkınlık, ancak ve ancak sevgiden bağımsız - alışkanlık veya zorunluluk haline gelen - bir sürecin sonucu olabilir. Sevdiğiniz bir şeyden vazgeçmenizi sağlayan gerekçeler, çok daha komplekstir. Öte yandan, sevginin bir ahlakı vardır. Bıkmak, sevgiye ait bir tepki değildir, olamaz. Bıkmak, tamamen sevgisizliğin tezahüdür. Hiç sevmediğiniz bir şeye karşı, ruhunuzun ve ahlakınızın istemsiz bir tepkisidir, 'kendini daha fazla kandırma'diye..."

alıntı.
Her hangi bir durumun sürekliliğinden gelen agrasif duygudur. Bıktım denmesine rağmen bu durumdan uzak kalınınca yerini sadece özleme bırakır. Tavsiye edilen şudur ki; asla halinizden şikayet edilmemelidir.
görsel
(bkz: sözlük yazarlarının ruh halleri)
bıkmak, aslında sürekli çabalamanın sonucunda elimizde hiçbir şey olmaması sonucu hissedilen duygudur. ancak bir duygudan fazladır gene de, çünkü eyleme dökülür. insanın kaçıp her şeyden uzaklaşma meyilini ortaya çıkartır ki kaçamayan insanın bile topluluklar içinde yalnız kalma stratejisine başvurduğunu gözlemlememiz mümkündür.

bıkmak bazen olan bitenin monotonluğundan kaynaklanır. her şey o kadar tekdüzedir ki bu benim hayatım olamaz dersiniz, işte o anda bıkmak devreye girer ve gene başınızı alıp gitmek istersiniz. stabilite ile monotonluk arasındaki ince çizgide yürüyebilmek, hakikaten zorlu bir durum ki bu da hemen hemen düşünen ve sorgulayan her insanı etkileyen bir süreçtir.

gözlem yapmak da aslında bıkmak için bir nedendir. etrafındaki insanları, onların ilişkilerini gözlemleyen insanda oluşan ilk fikir, her şeydeki aynılık, bayağılıktır. hal böyleyken yaşanma potansiyeli olan şeylerin de aslında ne yönde ilerleyebileceğini öngörebilen kişi, artık yaşamaktan keyif alamaz hale gelir. bir nevi düşünen adam sendromuna yakalanmıştır.

bıkmak, dünümüzle bugünümüz arasında fark olmadığını anlayıp içten içe tembelliğine sövmektir bazen. eylem adamı olamamanın acısını kendimizden çıkartmak; ama her şey bittiğinde yeni bir hayatın kapısını aralamak ve yeni kararlarla yepyeni bir sayfaya başlamak yerine önceki yerden saymaya devam ettiğimizi görüp üstümüzde hissettiğimiz ağırlıktır.

bazen de yeni kararlar alabilme arzusudur. çünkü sürekli yeni kararlar alınıyordur zaten. kısaca yeni hayatlar fikri monotona bağlamıştır, dinamizmin monotonluğu... bıkarsın...

bir gün gelir yazmaktan da, sevmekten de, özlemekten de, yaşamaktan da bıkarsın... eğer bıkmasaydık dünya ne kadar farklı olurdu halbuki...
sabrın tükenmesidir. genel ve özel olarak ayrılan his. özel olanında kurtulmak basittir ama genel bıkkınlık olunca zordur. tahammül kalmaz, her şeye karşı antipati oluşur. hiçbir şey yapmak istenmez ama her şey olur. hepsi tamamen senin tersine gitmek için olur. (bkz: usanmak)
Bıkmadım

Pisliğin dibine batıp tekrar silkelenmekten bıkmadım.
Biraz para kazanıp bitirip ortada bok gibi kalmaktan bıkmadım.
Gelip geçici şeylerle zaman harcayıp kendimi şaşırtmaktan bıkmadım.
Soğana tuz ekmeden yiyip ağzım koka koka hatunları öpmekten bıkmadım.

Akp'li kılıklı türbanlı kadınların çocuklarına susun lan diye bağırmaktan bıkmadım.
Cevap verdiklerinde erkek olsaydın kafanı patlatırdım mendebur karı demekten bıkmadım.
Boşluk ya da doluluğun amiriymiş gibi boş kovalıyorsun diyen arkadaşlarıma gülmekten bıkmadım.
Hepsinin aslında aptal saptal gördükleri insanları role model olarak tayin etmeyi marifet sanması beni bıktırdı.
buralara uzun uzun yazacak kadar yalnız mısınız dedirten durumdur. bıktım nedir yahu. sabır de sabır.
Bıktım diyosun bıktım..bıkıp bırakmadıklaımı bi bilsen aklın şaşardı. Ne kadar sevdiğimi bi bilsen aklın çıkardı. Kendinden utanırdın.bir bilsen keşke bilsen.
belli bir olayı yada olayları tekrar yaşamak istememektir.

bıktım bilader. belki bunlar ufak tefek şeyler ama bıktım.
insanların saygısızlığından,
bencilliklerden,
ters yöne rahatça giren şöförlerden,
yaya yolunda durmayan şöförlerden,
kornaya her saniye basan şöförlerden,
kırmızı ışıkta umarsızca geçen yayalardan,
otobüs,metrobüs,metro da insanlar inmeden binmeye çalışanlardan,
tepkisiz insanlardan,
sömüren sistemden,
bankaya muhtaç olmaktan,
gelecek kaygını gideremeyen her ülkeden,
her boka duyar kasanlardan,
trafik sıkışıklığından,
kalabalıktan,
sinirli , agresif , düşüncesiz insanlardan,
ırkçılardan,
milliyetçilerden,
dincilerden,
takım tutar gibi parti tutanlardan,
idealleri olmayan insanlardan,
empati nedir bilmeyenlerden,
acımasız insanlardan,
kirli havadan,
televizyon saçmalığından,
kuralsızlıktan,
saçma sapan aile normlarından,
her yaptığı işe karşılık bekleyenlerden,
sevgiyi araç olarak kullananlardan,
maymun iştahlılardan, ( bu ayrıca ben oluyorum. )
her boka ağlayan insanlardan,
mantıktan, realiteden bihaber hayalperestlerden (idealistlerden bahsetmiyorum.)
savaş isteyen aptallardan,
çıkarları uğruna binlerce insanı gözünü kırpmadan öldürebilecek liderlerden,
doğanın sürekli katledilmesinden,
hayvanlara kötü davrananlardan,
saygısızlardan,
patavatsızlardan,
herşeyi taşak konusu yapan insanlardan,
görünüşe göre yargılayanlardan,
tecavüzcülerden,
çocuk tecavüzcülerinden,
futbol kavgalarından,
katliam haberlerinden,
komplo teorilerinden,
dar görüşlülerden,
homofobiklerden,
yeniliğe açık olmayanlardan bıktım moruk bıktım. çok mu zor bu amına kodumun dünyasında sakince yaşamak. sonra soruyorlar bana niye realistsin ki ya insanlar o kadar kötü değil. neyse.

edit: bu liste uzar dostlar. sadece şimdilik aklıma gelen bıkkınlıklarım bunlar.
bazen her şeyden bıkmaktır. sabretmeyi öğrenmektir. seni güzel bir geleceğin beklediğini düşünerek, hayal etmeye iten nedendir. bazen her şeyin bittiği, bazen de her şeyin başladığı o kritik noktadır.
20 saattir uyumadım , sabah 9 da günlerdir beklediğim sınav var zerre çalışamadım, saat 2'de vermem gereken dersin sunumu var onu hazırlamaya çalışıyorum, kafam arada yere düşüyo geri alıp takıyorum, kahveyi ahmet kayaya batırıp içiyorum , sigarayı da yuttum galiba.
en çokta insanların birbirine kötü davranmasından bıktım.