bugün

büyük şehire ve onun gürültülü, çilekeş ama bir o kadar da eğlenceli hayatından ayrılıp anadolunun bir köşesindeki küçük bir şehire taşınmaktır. kesinlikle insanı bir arayışa itmektedir.

öncelikle büyük bir şehirde doğmadım, manisanın bir köyünde yaşadım 14 yıl. henüz 14 yaşında memleketimden 500 km uzaklıkta bir liseye yatılı olarak gittim. bu şehirde güzel lise yıllarım geçti, güzel insanlar tanıdım. 2006 da öss de iyi bir puan alıp kendimi ankara'da buldum, ilk zamanlar kabullenemedim, ayrılmak istedim ve 2.sınıfta yatay geçiş yapıp istanbul üniversitesine geçtim, ama orayı da beğenmeyince ankaraya geri döndüm ve o 3 yıl dolu dolu geçti. ardından takım elbiseyi geçirip ankara yollarını öğretmen olarak aşındırdım, ardından okuduğum bölümle alakasız başka bir memurluk için eğitim almak için kendimi istanbulda buldum, yaklaşık 7 ay istanbul'un en güzel yerinde sabahları denize bakarak uyandım. koskoca bir yazı devirdik kilyosta. sonrasında memleketin dört bir yanına dağılma vakti gelmişti. ya ankara ya da istanbul derken birden kendi tercihimle kendimi liseyi okuduğum küçük şehirde buldum. evet, hiç masraf yapmadan yaşıyorum, paranın amına koyuyorum ama yapacak şeyleri tüketmiş gibi hissediyorum kendimi. mesleğimin 6. ayında 20.000 tl'lik hayalimdeki arabaya kavuşacağım ama yok bu küçük şehirde yapacak bir şey. gerçekten ankara ya da istanbul'un tadını gençliğinde yaşayanlara küçük bir şehire geçmek gerçekten zor geliyor.
insana nefes aldıran tecrübe.
büyük şehrin kalabalığı, gürültüsü, trafiği, işi, okulu, geç kalmama derdi derken insan cuma gününe pestili çıkmış biçimde ' merhaba ' der. ne zaman ki küçük bir bavulla küçük ve sevimli bir şehirde düzen bulup kursa, nefes aldığını, kalbinin attığını hisseder. makinelerin dünyasından yeşilin kollarına atmıştır kendini.
bazen okyanustan fanusa düşmeye benzer ,bazen kaostan kurtulup huzura ermektır.
istanbulu bırakıp tokatta üniversite okumaktır. kafama sıçıyım.
önceleri güzel ve huzurlu, sonraları ise sıkıcı ve çekilmez durumdur.
yaşa göre değişir ne hissedeceğin. yaşlıysan rahatlar gençsen sıkılırsın.
insanın bazen yapmak istediği şey. örnek vermek gerekirse dün sakarya kuzuluk'a gittim. taksiciye sadece isim verdik ve direk adrese götürdü bizi. kocaman bir bahçesi, güzel, kapalı bir balkonu olan tek katlı bir eve gittik. bizi direk 2 tane cins köpek, bir sürü serçe karşıladı. enişte, amca ve eski mahalleden bir arkadaşları 100'lüğü devirirken dışarıda yağan karı kah o çevresi kapalı balkondan seyrediyor kah köpekleri severek geçiriyordum. ve evet insan kendini cennette hissediyor öyle bir yerde. keşke burada bir evim olsa diyorum.
depresyon sebebidir. çocukluğunuzun geçtiği o büyük sokaklar artık bir avuçluk topraktır. ben yıllarca burda mı yaşadım dersiniz küçük şehirden büyük şehire taşınınca.
insana iyi gelir...
sabah işe gitmek için saatler öncesinde kalkmanıza gerek kalmaz, trafikte çilekeş olmazsınız, daha ucuza geçinirsiniz, fazla masrafınız olmaz para biriktirirsiniz ama sıkılırsınız da yapacak bir şey, takılacak bir mekan bulamazsınız, büyük şehirde sanki o hemencecik geçen vakit yeni mekanınızda geçmez bir türlü. avantajı da vardır dezavantajı da. hayatın neresinde olduğunuza ve hayata nereden baktığınıza göre değişir.
Gümüşhane'ye taşınan herkesin başına gelen üzücü olaydır.
yaşınız kırkı geçmiş, büyük şehrin hareketli hayatına doymuş, evlenmiş çoluğa çocuğa karışmış ve memuriyet benzeri sabit gelirli bir işiniz varsa iyidir. daha sakin bir hayatınız olur. temiz hava ve doğanın tadını çıkarırsınız. masraflarınız düşer. yola, yemeğe, kıyafet, eğlenceye daha az para harcarsınız. tasarruf yapabilirsiniz.
ancak gençseniz ve bulunduğunuz yeni çevrede ahbap dost edinemez yalnız kalırsanız çok çabuk sıkılırsınız. çünkü küçük şehirlerde özellikle günün uzun olduğu zamanlarda akşamüstleri geçmek bilmez. pazarları görüşeceğiniz dostlarınız yoksa arabanıza atlar dağ bayır dolaşırsınız da nereye kadar?
birde küçük yerlerde herkes birbirini tanır. dedikodusu fecaattir. eşrafa kendinizi sevdiremez, bir de dillerine düşerseniz canınızı dar atarsınız.
o yüzden çoğu insan yapamaz tekrar istanbul, izmir, ankara gibi büyükşehirlerden birine dönmek ister.
adamına göre değişen taşınmadır.
Bazı bünyelerde "attan inip eşeğe binme", bazılarındaysa, tam tersi, eşekten inip ata binmektir.
Gittiğiniz şehire göre değişir eğer bayburt gibi bir yere gidiyorsanız kendinizi vurabilirsiniz .
türkiye'nin en büyük şehrinden marmaris'e taşınarak gerçekleştireceğim eylem.

trafiğinden, kalabalığından, keşmekeşinden, sinirinden, tahammülsüz insanlarından bıktım bu şehrin. haftaya güzeller güzeli marmaris'teyim inşallah.

kolay değil, herşeyi bırakıp yeni bir sayfa açmak ama, hep istediğim şeydi bu.

darısı, tüm isteyenlerin başına. umarım pişman olmam.
büyük şehirden kasıt istanbul gibi tıkış tıkış bir şehirse, derhal yapılması gerekendir.
trafik derdinden kurtulur ama can sıkıntısından patlayacak duruma gelir ve birçok imkandan yoksun kalır. en iyisi küçük şehirden veya yurt dışından büyük şehire gelmek çünkü en iyi onlar geziyor büyük şehirleri -oraların yerlilerine göre karşılaştırınca-.
zor bir durumdur.
sebebi de şudur.
insan surekli kendini bir şeylerle meşgul etmek ister. bu zaman zaman trafik sıkışıklığı olur, gürültü olur, markette ödeme bekleme sırası olur. bunlar sevilmese de insanı meşgul eder ve yalnızlık hisssettirmez.

çaresini de söyleyelim o zaman. küçük şehirde de meşguliyetler bulmalı, bahçe olur, piknik yeri olur. eş, dost olur ki bunlardan en öne çıkanı eş dosttur.

bir de kendinizi hiç bir şeyle meşgul olmamaya ve sıkılma hissinin de gayet insani ve güzel olduğuna alıştırabilirsiniz. bu da kötü değildir ama hareketsizlik başka sorunlara yolaçabiliyor.

tabi yukarıda saydıklarımız geçim derdi olmayan kişiler içindir. çalışmak zorunda olan zaten sıkılacak vakit bulamaz. akşam yorgun gelir, dinlenmek en güzel meşgaledir, onun için.
Sanılanın aksine çok da zor veyahut kötü olmayan durumdur. Aktif sosyal hayatı olanlar, insan seven, kalabalık ses gürültü olmadan yaşayamamcı insanlar için zor olmasını anlayabiliyorum, onlara da hak veriyorum tabi ki. istanbul'da doğup büyüdüm, 17 sene yaşadım sonra üniversite okumak için Eskişehir'e gittim. 4 sene de orada yaşadım. Muhtemelen ses, kalabalık hatta insan sevmeyen biri olduğum için zorlanmadım ama şu an istanbul'da yaşamaktan hiç memnun değilim. Tekrardan küçük bir şehre yerleşmeyi düşünüyorum.
aslında insan karakterine pek uymayan durumdur. insan, kalabalığı sever çünkü taa yüzbinlerce yıldan beri atalardan genlerine geçen duygu budur. kalabalıkta avcı aslan, kaplan vs yoktur ya da yaklaşamaz yaklaşsa bile av olma ihtimalin kalabalığın büyüklüğü oranında düşer.
daha sonraları avcıların yerini eşkiyalar almıştır. eşkiya kalabalık içine giremez.

küçük şehre taşınmanın en dokunan yeri hava kararınca erkenden oluşan sessizliktir. söz temsili, benim küçük bir ilçede güzel sayılabilecek bir kulubem var, denizi görüyor falan. gündüzleri şahane. durduğun yerde mutlu oluyorsun ama gece olupta o sessizlik çökmüyor mu. hepsini silip süpürüyor. gerçi bu sabah neşesine sebep oluyor, bi uyanıyorsun, her yer cıvıl cıvıl, pırıl pırıl ama genede orada yaşamıyrum.

şehrin ortasında dörtyol ağzında ortalama bir insan ve araç trafiği olan bi evde saksıda çiçek yetiştiriyorum.
halbuki o ilçede koca bahçe var.

neyse.

şunu da ekleyelim. iki gönül bir olunca samanlık seyran oluyor.
Alışırsınız ve sonra büyük şehirde yapamazsınız. Büyük şehirler çok kalabalık ve tıkış tıkış gelir.
Çok zor bir durum, mutlu olamıyorsun ailenden uzaksan hele birde hiç çekilmiyor. Aslında her şeyin değerini biliyorsun bu yonden güzel.
gerçekleştirdiğim durumdur.
bir trafik lambasında 2-3 hatta bazen 4. tur beklemek zorunda kalmazsınız. kozmopolit bir yapıya sahip olmadığı için daha güvenilir, suç oranı düşük bir şehirde yaşarsınız. istanbul'da gece 2'de karşınıza kimin çıkacağını bilemezsiniz ama amasya, çorum, osmaniye'de karşınıza çıkacak çok farklı bir insan profili olmayacaktır mesela.

büyük şehirde tüm ekonomik seviyeler en uç hatlarına kadar gözükebilir.
bu nedenle oluşan sınıfsal yapı alt kademedeki masumluk ve dürüstlüğü, üst sınıfa çıkma hırsına çevirebilir. üst sınıf egosu oluşabilir.

ancak küçük şehirlerde zengin-fakir sınıfı arasında en azından genel manada aşırı büyük uçurumlar yoktur. orta alt - orta üst seviyedir insanların çoğunun durumu.
böyle olması insanların karakterlerini ekonomik faktörlerden bağımsız şekillendirmelerini sağlar.

hayatım büyük şehirde geçti, ardından doğuda küçük bir il merkezine taşındım.
sonra yakın nüfusta bir akdeniz ilçesine taşındım. ikisini de büyük şehirle değişmem, iyi ki taşınmışım.

tabi söz konusu küçük şehir kasaba, köy değildir.
yine sineması, kütüphanesi, konser ve festivalleri olan 100 bin - 300 bin nüfus aralığındaki yerlerdir.

şahsen istanbul'dan ise amasya, elazığ, osmaniye, kozan, salihli, ödemiş, iskenderun, erzincan, ısparta gibi bir yerde yaşamayı tercih ederim.
(bkz: bir şehre alışamamak)
modern insanların artık rahatlığa ve huzura ihtiyaç duymalarından kaynaklı taşınmalar oluyor genelde, özel bir sebebi yoksa.

günümüzde büyük şehirlerin avantajları dezavantajlara dönüşüyor.
güncel Önemli Başlıklar