bugün

ilber ortaylı'nın yeni çıkan hayat kılavuzu niteliğindeki kitabı. içinde izlenmesi gereken 25 film okunması gereken 25 kitap listesi varmış. okuyanlardan sıralı tam listeyi paylaşan olur inşallah.
şahsen bende büyük bir merak uyandırdı şimdi ilber ortaylı falan diyince.

konuya az çok hakimim ama muhtemelen kitapta benim hayatım gibi yaşamamak anlatılıyordur. yine de okumak isterim. spoiler için sorry.
Kendinle barışık olarak yaşanır.
bitse de gitsek diye bekleyerek.
nasıl yaşanır bilmem ama nasıl yaşanmaz çok güzel anlatırım isteyen varsa.
an'ı yaşayarak, geçmişinizle kendinizi barıştırarak, allah'a tevekkül ederek, hoşgörülü olarak ve bir yandan da kendinizi ezdirmeyerek.
(img:#1852573)
ilber ortaylı' nın kendi hayatına dair bilgiler verdiği, gözlemlerini anlattığı, dünden, bugünden bilgiler, örnekler verdiği, tavsiyelerde bulunduğu söyleşi kitabı. içinde gençlere, orta yaşlılara, yaşlılara verilmiş çok güzel tavsiyeler var. kişisel gelişim kitabı tadında ama kalitesi yüksek. sıkılmadan bir çırpıda okuyorsunuz.
görsel
reklamlar razı olsun, seslendirenin sesi ile ezberlediğimiz ilber ortaylı kitabıdır.

25-40 arası tam bir restorasyon çağıdır*.
Ponçik hocamız ilber Ortaylı'nın tavsiyelerini ve yaşamını içeren kitaptır.
Katıldığım kısımlar var, katılmadığım kısımlar var.
Eğer ilber ortaylı kitabının arasına ayraç yerine cüzi miktarda bir para bırakırsa ancak öyle önerilerine uyacağım. Aksi halde kitabını alıp okumam mümkün değil. Gezin tozun gidin görünmüş. Abi hadi ya? Nasıl yapacağız o işi?
Bi bu kalmıştı zaten kişisel gelişime adımını atmayan. Hoş, onu bile yapamamış. Deneme yapmaya çalışmış, ama bir şeyler denemiş sadece. *

Şimdi size kitapta geçen favori kesitimi alıntılayacağım:
"Semerkand'ı, Floransa'yı, Buhara'yı, Roma'yı ve Kudüs'ü görmeden ölmeyin." demiş.
Öyleyse Derhal biletimi kesiyorum. Tam da acaba nereye gitsem diye düşünüyordum. iyi oldu bu.
Evet ilber, operaya da baleye de gidip sanatsal etkinliklere katılırken, o muhteşem yurtdışı önerilerine harfiyen uyacağız.
Keşke saray entrikalarını anlatmaya devam etsen be. Yakışmadı bu sefer. Olmuyor bırak.

Ha unutmadan: Orhan pamuk'un kitaplarının kendisini cezbetmediğini belirtmiş. Açıkçası bu basit tavsiyelerini de ben cezbedici bulamadım. ayrıca aynı kitabında Edebiyatın öneminden bahsederken; yurtdışında en çok okunan, tanınan, kitapları 60'tan fazla dile çevrilmiş yazar olan orhan'cığıma laf etmesi de çekememezlik bence. *
nasıl yaşanır bilmem ama sadi şirazi'ye göre umutlanmayarak yaşamak lazım sanırım.

"bir ömür daha lazım, bu hayattan sonra
çünkü bu ömrümüz sadece umut içinde geçti"
ilber ortaylı’yı dinlemeyi severim. kitabı çalışma arkadaşım her gün yanında getirdiği için karıştıra karıştıra yarıladım diyebilirim ama tamamını odaklı bir biçimde okumadım. ilber ortaylı’nın konferans, söylevlerinde habertürk’deki sohbetlerinde konuştukları klasik şeyler.

iyi bir okurun okumasına gerek duymadığım bir kitap. düşünen herkesin analiz ettiği ve okuduğu şeyler. çok kitap okuma alışkanlığı olmayanlar için uygundur.

hatta arkadaşıma ben söyleyince gülüp geçersin çok bilmişim diye dalga geçersin ama ilberciğim söyleyince oturup düşünürsün diye de sitem etmiştim. etrafına bakan herkesin analiz ettiği şeyler.
"iyi düşünmek için esasen yalnız kalmak gerekir. maalesef türklerin böyle bir kabiliyeti yoktur. türk yalnız kalamaz. beraber ders çalışır, beraber yazı yazar, beraber gezmeye gider, beraber aylaklık eder. türkler sinemaya bile tek gitmez; yalnız kalmayı bilmez, sevmez. yalnız olmamanın getirdiği garantiye, yani tehlikeden uzak yaşamın konforuna güvenir. ama işte bu garanti de yaratıcılığı sakatlar, iş çıkarma kabiliyetini azaltır."
bir ömür nasıl yaşanır?, ilber ortaylı

(bkz: soğuk diyarların daha refah olması)
sürekli seks eylemeye çalışarak. çünkü seks çok güzel bir şey.
s*ke s*ke çok afedersin. öyle de böyle de nasıl yaşıycam nasıl yaşarım bundan sonra yaşayamam o giderse geberirim onsuz yaşamam bunsuz yaşamam diye diye sonunda yaşar insan. Mesele tamamen sabırdır. Çünkü herşey geçiyor. Zaman nasıl durmuyorsa yaşanan iyi de kötü anlar da hepsi geçiyor.
Prof. Dr. ilber Ortaylı' ya ait olan 2019 senesinde yayımlanmış kitap. Kitabın ismi "hayat üzerine tavsiye ve görüşler" veya benzeri anlam taşıyacak bir başlık olsa daha doğru olurdu kanısındayım; çünkü dünya üzerinde kimse kimseyle birebir aynı ömrü yaşayamaz evli insanlar bile, arada mutlaka farklılıklar olacaktır, bir insan sadece kendi gölgesiyle aynı şeyleri yaşayabilir çünkü sadece gölgesi hep onunla gelir. yani kısacası bir ömür kesin olarak şöyle yaşanmalıdır diyemeyiz hiçbir şey için, insanlar farklı imkanlara, farklı koşullara ve farklı niteliklere sahipler. haliyle bu kitapta yer alan unsurlar; gezilmesi gereken şehirler/yerler, izlenmesi gereken filmler, dinlenmesi gereken müzikler vb. şeklinde belirtilen görüşler mutlak yapılması gereken kaideler olarak düşünülmemeli zaten buna da imkan yok. insanların fikirlerinden yararlanabilirsiniz bu iyi bir şeydir elbette ama herkesin ilgi alanı, vakti ve yaşamsal koşulları farklıdır, mantıklı olan kendi hayatınızı göz önünde bulundurarak yapılması imkan dahilinde olan yararlı şeyleri tercih edip, kendinizi tanıyarak, hayatı keşfederek, varlık amacınızı hissederek kendi hayat hikayenizi oluşturmaya çabalamaktır şayet böyle yaparsanız ömrünüzü de güzel, anlamlı ve mutlu biçimde geçirebilirsiniz. Evet kendi yaşadığı hayata ve tecrübelere dayanarak tavsiyeler verebilir insanlar bunlardan da faydalanmak gerekir muhakkak fakat bu kitapta bahsedilenleri herkesin mutlaka yapması gereken şeyler olarak görmeyin, illa orada yazılan şehirlere veya yerlere gitmek, illa orada belirtilen müzikleri dinlemek veya filmleri izlemek zorunda değilsiniz, Başka aktivitelerde bulunup başka şeyler hissedebilir, başka bakış açıları, başka beğeniler edinebilirsiniz, bu kişiden kişiye değişecek bir olgudur.

Kitabın içeriğinden bahsedecek olursam, bazı bölümler biraz sıkıcı geldi okurken ve içinde katılmadığım farklı görüşte olduğum yerler vardı ama genel anlamda şahsen ben okunabilecek güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum, içerisinde size katkı sağlayacak yararlı bilgiler var ve bazı sayfalarında sahiden de önemli ve ince tespitler yer alıyor, kurşun kalemle işaret koyduğum ve sayfasını not ettiğim birçok kısım mevcut. Hatta şimdiye dek okuduğum en şahane tespitlerden birisine bu kitapta rastladım diyebilirim:

görsel

"Ama iyi düşünmek için esasen yalnız kalmak gerekir. Bu temel şarttır, yalnız kalmayı bilmek gerekir. Yalnız kalmayı bilmeyen milletlerden fazla bir şey çıkmaz. Mesela iyi bir düşünür çıkmaz.
Maalesef biz Türklerin böyle bir kabiliyeti yok, bu yüzden de bizden iyi düşünür pek çıkmıyor. Aptal olduğumuz için mi? Estağfurullah. Ama şu var; Türk yalnız kalamaz, milletimizde böyle bir huy yoktur. Beraber ders çalışır, beraber yazı yazar, beraber gezmeye gider, beraber aylaklık eder. Türkler sinemaya bile tek gitmez; yalnız kalmayı bilmez, sevmez. Yalnız olmamanın getirdiği garantiye, yani tehlikeden uzak yaşamanın konforuna güvenir. Ama işte bu garanti de yaratıcılığı sakatlar, iş çıkarma kabiliyetini azaltır.
Yalnız kalamayan insanın düşünce ve gözleme kabiliyeti yarım oluyor. Bu yüzden ben insanlara yalnız kalmayı öğrenmelerini öneriyorum. Yalnız kalmayı bilmek iyidir, önemlidir; Türkiye gibi bir yerde avantajdır. Zira evlilik müessesesi bile bizde yalnız kalmamak üzerine kurulmuştur. Halkımız evliliğin gerçek mahiyetini anlamaz. Evlenince, kumrular gibi dip dibe oturmaları gerektiğini zanneder. Öyle şey olur mu? Biraz da birbirinden ayrı duracaksın. Nefes alacak, aldıracaksın. Evlilik sürekli dip dibe duracak, yan yana yürüyecek bir şey değildir. Çok açık ki bunun da artık anlaşılması lazım. "

(74. Sayfa).

Yani özet olarak; kişi yalnız başına düşünmeye fırsat oluşturmadığı, kendi kendine vakit geçirebilme alışkanlığı edinmediği, devamlı başka insanlara ve çevrenin tesirine maruz kaldığı müddetçe bilgisini, zekasını, görgüsünü ve gözlem yeteneğini artıramaz, aynı zamanda da bakış açısını, ruhunu gerçek anlamda yükseltemez, iç dünyasını yaşayamaz ve hayatı keşfedemez bu yüzden insan sık sık kendisi ile başbaşa kalmalıdır, şeklinde bir görüş ortaya koymuş ya da ben kendi fikrimce öyle değerlendirdim diyebilirim. Evet ülkemizde günümüz toplumunun özellikle de şimdiki gençlerin çok büyük kısmı gerçekten de bu tanıma uyuyor çoğu henüz bu önemli olguyu idrak edebilmiş değil çünkü öyle olsalar bu şekilde davranmazlardı. şimdiye kadarki yaşantımda özellikle son on senedir her yerde gözlemlediğim bir durum bu, hemen hemen çoğu genç insan her şeyi beraber topluca yapmak, sürekli birbirleriyle takılmak muhabbet etmek, devamlı birbirleriyle içli dışlı olmak ve eğlenmek zorunda olduklarını zannediyorlar, ne yalnız kalma kültürü ne de derin düşünme farkındalığı var birçoğunda. çoğu kendini yararsız, alçaltıcı, sığ şeylerle oyalıyor ve beyinlerini gerçek anlamda kullanmaya fırsat vermiyorlar bunun için de fikirleri, ruhları, bakış açıları gelişemiyor yükselemiyor; hayattaki birçok incelikleri, gizemleri ve derinlikleri keşfetmeye fırsat bulamadıkları gibi çoğu şeyi de kaçırıyorlar ve bunun farkında olmadıkları için belki de daima sığ, mutaassıp bir yaşantı sürerek o şekilde göçüp gidecekler. insanlar kendi hayatlarındaki bu "yalnız kalamayış" noksanlığından ve yanlışından rahatsız değillerse ve bu gaileyi düzeltmek için çaba göstermiyorlarsa bir ömrü boşa heba edecekler demektir. aslında bu vaziyet kişisel bir fenalıkla sınırlı değil sadece ülkenin geleceğini de etkiliyor, durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor toplum olarak bize. Türkiye' de büyük fikirlerin, büyük yaratıcılıkların ve başarıların oluşmasına muarız olan en büyük engel işte insanlarımızdaki bu "yalnız kalamayış" hastalığı aslında, bu durumun ülkemizin kalkınmasının önündeki en önemli handikaplardan ve problemlerden birisi olduğunu fark etmek için dahi olmaya gerek bunu biraz beyin fırtınası yapan herkes görebilir. insanlar bu büyük felaketin ve yozlaşmanın farkına ne kadar erken varır ve bilinçlenirlerse o kadar iyi; çünkü bu mesele hem kendileri için, hem onlarla aynı sosyal alanlarda aynı ortamlarda bulunmak durumunda olan bizler için, hem de bu ülkenin geleceği için hayati bir önem taşıyor.

Eğer elinizde çok iddialı veya mutlaka okumam gerek dediğiniz türden öğretici eserler yoksa öncelik olarak bu kitabı okuyabilirsiniz satın alıp. içerisinde bakış açınıza katkısı olacak ince tespitlerin ve istifade edilebilecek yararlı fikirlerin yer aldığını düşünüyorum ben...
içinde bir tane bile kötü öneri bulunmayan kitap. Hem kültür düzeyi hem de yaşı büyük bir insan ilber Ortaylı. Bu nedenle sanırım fikirlerine daha fazla güveniyorum. Düşüncesini ifade ediş tarzı da çok iyi bence.

"Evlenip mobilya dükkânı gezeceğinize çıkın dünyayı gezin" dedi ya... o günden sonra daha da çok sevdim kendisini.

Canım hocam.
Onu bilmem de bir ömür nasıl sikip atılır konusunda fikir verebilirim.
Unutma!

Her şey geçer, ömür de geçer, bütün tartışmalar biter, bütün gündemler değişir, bütün unvanlar, koltuklar, makamlar geride kalır, bütün telaşlar son bulur, hayat sensiz de akıp gider. Ne yaparsan yap, kimseyi razı edemezsin, muhakkak bir eksiğin bulunur. Sen Allah’ı razı etmeye bak! Çünkü O seni asla yalnız bırakmaz. Ve sakın unutma! Allah kuluna şah damarından daha yakındır (Kaf, 16).

Korkma!

Korkular ruhunu kuşattığında, üzüntüler kalbini ele geçirdiğinde, huzursuzluk yüreğine çöktüğünde, imtihanlar üstüne üstüne geldiğinde, endişe ve kaygılar seni bunalttığında, tüm benliğinle de ki: “Allah’ın bizim için yazdıklarından başka, başımıza hiçbir şey gelmez.” (Tevbe, 51)

Ümidini kaybetme!

Belalardan, musibetlerden, hastalıklardan, rızık darlığından, kaybetmekten, yıkılmaktan, acı çekmekten değil, yalnızca Allah’tan kork! Çünkü; “Kim Allah’tan korkarsa Allah ona (her darlıktan) muhakkak bir çıkış yolu gösterir. Ona hiç beklemediği yerden rızık verir. Ona her işinde muhakkak bir kolaylık sağlar. Onun günahlarını örter. Ve kim Allah’a tevekkül ederse Allah ona yeter.” (Talak, 2-5)

Yalnızca Allah’a yönel!

Üzüldüğünde, hastalandığında, rızkın azaldığında, kalbin daraldığında, evinde huzur kalmadığında, çocuklarına söz geçiremediğinde, eşinle anlaşamadığında, sıkıntılar bitmek tükenmek bilmediğinde, yalnızca Allah’a yönel! Çünkü; “Seni bütün sıkıntılardan ancak Allah kurtarır.” (Enam, 64)

Nankörlük yapma!

Allah’ın seni kaç kez uçurumun kenarından aldığını, kaç beladan kurtardığını, kaç darlıktan genişliğe kavuşturduğunu, kaç sıkıntıdan ferahlığa çıkardığını, kaç hastalığına şifa verdiğini asla unutma! Rabbine karşı nankör olma! Çünkü her dara düştüğünde yalvarıp yakardığın Rabbin buyuruyor ki: “insana bir zarar dokunduğunda, yatarken, otururken veya ayaktayken bize sürekli yalvarır durur. Fakat o sıkıntıyı kendisinden kaldırınca sanki bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider.” (Yunus, 12)

Dertlerini yalnızca Allah’a söyle!

Dertlerini herkese anlatma! Sana hiçbir faydası dokunmayacak insanlara yaşadığın imtihanlardan dolayı sızlanıp durma! Hastalandığında sana şifa veremeyen, dara düştüğünde rızkını artıramayan, sıkıldığında kalbini genişletemeyen kullara el açıp durma! Eğer bir yardıma, bir desteğe ve bir dosta ihtiyacın varsa hemen Allah’a yönel! Çünkü; “Senin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara, 107)

Kafanda kurup durma!

Geçmişe takılıp bu gününü zayi etme! Çünkü artık onu geri getiremezsin! Geçmişe dair ancak iki şey yapabilirsin. Birisi geçmiş günahlarına tevbe, diğeri ise geçmişteki nimetlere şükürdür. Gelecekle ilgili de endişe ve kaygıya kapılma! Olmamış olayları kafanda kurup durma! Çünkü yarına bile çıkacağın belli değildir. Sen elindeki vakti değerlendir. “Bir işi bitirince hemen başka bir işe koyul ve yalnızca Rabbine yönel!” (inşirah, 7/8)

Kimseye eyvallah etme!

Kim ne derse desin sen Allah’ın ne dediğine bak! Kim ne yaparsa yapsın, sen Allah’ın emrettiğini yap! Kimsenin planına, stratejisine, fitnesine, tuzağına, tehdidine eyvallah etme! Bil ki, işin sonunda Allah ne derse o olur. Çünkü; “Yaşatan da O’dur. Öldüren de O’dur. O, bir işin olmasını istedi mi, ona sadece ‘ol!’ der ve o da olur.” (Mü’min, 68)

Ezberle! Tekrar et ve rahatla!

Ne zaman bunalsan, ne zaman dara düşsen, ne zaman kalbin sıkışsa şu ayetleri ezberle ve tekrar et: “Benim dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da O’dur, doğru yola eriştiren de O’dur. Beni yediren de O’dur, içiren de O’dur. Hasta olduğumda bana şifa veren de O’dur. Beni öldürecek, sonra da diriltecek olan da O’dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.” (Şuara, 77-83)

“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”

Bil ki, şu hayatta en büyük özgürlük, bir yaprağın bile kendisinden izinsiz yere düşmeyeceği o büyük iradeye teslim olup, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (Hud, 112) ilahi prensibi gereği düz, sade, hesapsız ve cesurca yaşamaktır. Çünkü evhamlı bir kalp, korkak bir yürek ve dengeci bir zihinle hedefine ulaşan görülmemiştir...
güncel Önemli Başlıklar