bugün

(bkz: bunu besleyen insan olamaz)
(bkz: dany filth)
(bkz: ev hayvanı olarak veba mikrobu)
lağımda yaşıyorsanız bir ev hayvanı olarak lağım faresi diyebileceğiniz hayvan azmanı.
evcil bir hayvan olarak fare.sevilmek yerine dövülmek suretiyle his aktarımına maruz kalacaktır.ekşiden alıntı şu hikayeyi sizinle paylaşmak istedim. başlık fareden korkan erkek modelidir.

bu modeldeki erkek aslında fare den korkmaz da... şimdi o hayvan biraz sinsi olur, uyurken kulak kemirir, parmak kemirir, veba taşır vb. durumlardan dolayı bir miktar çekinme olabilir.yoksa erkek adam hiç bir şeyden korkmaz...
eski tarihli bir cesaret öyküsü anlatayım. sene gene mö 1980 ler filan sanırım liseye gidiyorum.o sıralar bahçeli evlerde ikamet ediyoruz.aslen isveçten ilk geldiğimizde oturduğumuz evmiş ama, babam orayı amcama satmış, sonra amcam tekrar babama sattı...neyse efenim uzatmayalım. bu ev yüksek giriş.bir gün evin kapısında kardeşim, ben, kardeşimin bir kız arkadaşı konuşuyoruz.kardeşim "abi eve kedi girdi" dedi.bizim evin normal bir özelliğidir bu.balkondaki sarmaşıklara tırmanıp girerler devamlı, özellikle de flüt çalarken(sanırım müzik aşkı) hatta babamın gece karanlıkta yastık yerine yastığın üzerinde uyuyakalmış bir kediye başını koyması ile ilgili anısı vardır.ödü ile boku karışım hale gelmiştir ki, ilk defa korktuğunu görmüşümdür.lafı dolandırmayayım.zaten bundan fazla dolanmaz sanırım.nerde kalmıştım. hah eve kedi girdi deyince kardeşim bişi olmaz diyerekten fazla ilgilenmedim, hatta kediyi girerken görmediğimden inanmadım da...
aradan bir kaç gün gün geçti. vakit gece yarısını geçmiş. ben de ne güzel uyuyorum.bebek gibi...birden babamın dürtmesi ile uyandım."crowftd * çabuk kalk ev de fare var."dedi. hehehe fare nedir ki be diye düşünerek kalktım.
öncelikle evin ilgili bölümünü tarif edeyim. kapının girişinde bir antre var.bir kapı hole açılırken bir de küçük tuvaletin kapısı var.banyoda yer olmadığından portmanto dışında hole açılan kapının hemen yanında merdaneli çamaşır nakiinası, onun önünde de okunmuş eski gazete istifi mevcut.vay be ne tarif yaptım yerler karo panedyen diyeyim de tam olsun. babam hol kapısının önünde durarak"işte orada görüyor musun" diye sordu "kardeşim " pardon "babacım gecenin bir yarısı yarı uyanıkım, zaten gözler bozuk nasıl göreyim"... diyemedim "evet görüyorum" dedim. babam "kapıyı kapat" dedi.amaç farenin hole ve ordan evin diğer odalarına girmesini engellemekti.ben kapıyı söz dinleyen her türk evladı gibi kapadım.babam "sen de gelsene lan eşşoğleşşek" diyerek samimi bir tavırla beni içeri davet etti.halbuki benim de niyetim kapıyı arkadan tutayım açılmasındı...içeri girdim babam süpürge olarak ta kullanılan tahta saplı plastik kıllı fırçayı aldı. ben de bir elim kapı kolunda bir elim çamaşır makinasında bekliyorum. birden kapıyı açıp fareye girişmeye başladı , o an onun fare değil ohhaaa boyutunda bir sıçan olduğunu farkettim ki, ben 6 yaşında ilk sıçan gördüğümde korkudan yoldan geçen arabanın altında kalmış bir bireyim. bu sebeple kapının koluna daha sıkı sarılıp içimden bildiğim duaları(kelime i şehadet) okumaya başladım.ilk darbe sıçanın başına geldi.babamın darbelerinin gücünü bildiğimden sıçana bir şey olmaması beni daha da ürküttü. ikinci darbede babam alafranga tuvaletin kapağını (şimdikiler gibi plastik değil kalın materyaldan üretim),üçüncü darbede süpürgeden sağlam kalan son parçayıda kırdı.sıçan doğal olarak can havliyle tuvaletin içinde fır dönüyor.sonradan bir baktıki daha geniş bir yer var.antreye fırladı babam ağzından köpükler saçarak peşinde...her şeyin dondoğu an... saliseler içerisinde sıçanla gözgöze geldik.hayvan gözlerimdeki korkuyu ve kapıyı tutan titrek elimi gördü.görür görmezde en zayıf halkaya hücuma geçip üstüme atladı.o anda ne düşündüğümü hatırlamıyorum.ama sanırım içgüdüsel olarak bende çamaşır makinası ve kapı kolundan aldığım destekle olduğum yerde sıçradım ve önce sıçan sonra ben yere indik.önce o indiğinden ben üzerine inmiş oldum. 50 kiloluk ağırlık fareyi bir an, çok kısa bir an durdurunca makinalı gibi tepinmeye başladım. attığım tekmeler frank dux inkilerden(van damme nin kan sporu filminde canlandırdığı gerçekte de yaşamış karakter) çok daha hızlıydı.ağzımdan çıkan tek şeyse "hıh,hıh,hıh,hıhhhıııaaahhhhh" mış. babamın "yeter lan dümdüz ettin hayvanı" demesiyle kendime gelmişim. yere baktığımda fare ne faresi sıçan yerde boylu boyunca yatmış, dil ağızdan dışarı çıkmış, her yer kan olmuştu.son bir basma ile içimde kalan son korku,nefret,intikam hissini de sıçanın cansız bedenine gömdüm. o günden sonra hep başım fare veya sıçanlarla belaya girdi.her gece rüyalarımda akrabalarınca saldırıya uğrayıp uyanmak zorunda kaldım.uyurken açık kalan ağzımı kapatmak için (içine fare düşebilir) uyuyamadım. psikolojim bozuldu.sonra da neymiş efendim fareden korkan erkek modeli. uzaktan davulun sesi hoş tabi.gel bir de bana sor...
neaaa haa neee tamam iyiyim.korkmam ben fareden korkanlarıda kınarım...
lağım faresi(sıçan) yakalama yöntemleri
bu türe artık fare demek aslanan kedi demekle birdir. bunları yakalamaya çalışmamak mümkün mertebe uzak durmak en akılcı yöntemdir.size bulaşmayan her sıçanın bin yaşama hakkı mevcuttur.çiğnetmez namuzsuz.
#8970879 nolu entry de bu hayvanla girilmiş bir macera detayları ile anlatılmaktadır. hayatınızı derinden etkileyebilecek bu hayvandan tekrar ediyorum uzak durunuz. gene de kaşınanlar için.
1)tahta kapan metodu: bu hayvanlar kısaca sıçan, öyle minik kapanlara bakıp gülerler ancak.kedi kaçırandır bunlar küçücük kapan ne yapacak. o sebeple girebileceği büyüklükteki tahta kapanlar gerekmektedir. yani en azından eskiden bunlar lazımdı.
* haşlayarak öldürme metodu: bu metod tahta kapanla yakalanmış sıçanı yok etmek üzere tasarlanmıştır.zira sıçan tahta kapan içerisinde halen canlıdır. kaynar su itina ile kafasından aşağı dökülerek beyninin 100 cantigratta buharlaşmasını seyretmek ve seyrederken küfür savurmak insanoğlunu en rahatlatan unsurdur.çocukların yanında yapılmaması özellikle tavsiye olunur.genç dimağların yamulması söz konusudur.
*demir sokma metodu: bunda da canlı olan sıçan kızgın olursa daha iyi olan demir darbeleri ile öldürülür.
*kapanın kapağını açma metodu: bu yöntem tavsiye edilmez çünkü yine dönüp dolaşır sizi bulur ve artık kulak,parmak allah ne verdiyse götürür.
2) paten metodu: bu yöntem tamamıyla bana özgüdür. efendim bizim almanyada amcamız var icabında.bunun oğluda var oğlunun eskilerini lüçükken biz giyerdik.eski dediysem pırıl pırıl.çocuk o kadar şişmanki 2 ay önce alınan 2 ay sonra olmuyor. hatta o kadar şişmanki benim lisede giydiğim gömleği herifin ilk okul fotografında görüp dumura uğramıştım.sonra zayıfladı filan boyda var yakışıklı bişi oldu...
hah nerde kalmıştım.gene bilimsel makalenin içine etme yöntemi buldum hayırlısı. bunun pateni vardı artık bizim kullandığımız tabi patenin fren sistemi yok. oyüzden iki ayak giymek zor oluyor.bir de bizim mahalle yokuş iyice imkansız. bundan olayı bu patenlerin birini ben birini kardeşim kullanıyoruz(yine bu sebepten benim ayakkabıların hep sol teki aşınırdı) gene günlerden bir gün arkadaşlar koşturuyor ben de peşlerinden vınnn vınnn kayıyorum. tabi onlar benden daha hızlı ben artık arkadan takipteyim.niye koşturduklarını da bilmiyorum aslında.bunlar yöndeğiştirip bana doğru koşmaya başladılar. ben de canlarımmm ne de severler beni diye daha bi vınnn vınnn hızlandım sonra arabalar kasise gelince hoplar ya benim paten de öyşe oldu bir de baktım.ezmişim sıçancağızı ya işte böyşe sevgili seyirciler...
3) defeleme metodu: bu yöntemde sıçanı öldürmeyeceğinizi kendisine beyan edip diğer her yeri kapatıp sokak kapısını gösterirsiniz.çıkarsa çıakr.çıkmazsa artık bilemem.bizimki çıkmıştı.
4) ayakla ezme metodu: hiç bir insan evladına tavsiye etmeyeceğim metoddor.nedenini yukarıdaki entry i okuyunca anlayacaksınız

not:ekşiden kopyalayıp yapıştırdım. uzun bir bilgi olmakla beraber konuyla ilgili kısmının yeterli olacağını umuyorum...
hatta ben o entry deki hikayeyide kopyalayayım tam olsun
not3.1: yazarlardan bazıları emeğe saygı amacıylan bunu yazan yazarın da rumuzunu belirtmemi rica etmişler efendim crowftd isimli yazar arkadaşımız tarafından yazılmış...
kurulan türlü tuzaklara** karşı dalga geçercesine ölmek bilmeyen hayvandır.

5 günden fazla evden çıkarılamaması yada öldürülememesi durumu varsa bir isim** takılmalıdır.

ev hayvanınızın* 10 gün sonunda hala rahmete kavuşmaması dahilinde ise 4 adet su kaplumbağası edinmekte fayda vardır.