bugün

manyağım ve adımı söyleyemiyorum diyemeyen kişinin kendini sıfatlandırma çabası.
ispiyonculuğun kötü olduğunu bilen bir salak.
param yok bari gizemim olsun diyen erkek modelidir efendim.
+ aloo !
- karın seni aldatıyor
+ kimsin, kimsin diyorum...
- bir dost.
dostluk maskesi altında, "kara haber tez duyulur,ama sen dostundan duy" diyen felaket tellalı.
insanların birbirlerine zarar verebilecekleri kadar tehlikeli bazı bilgileri gereken yerlere ulaştırmayı borç bilen ama adını açıklamayı uygun görmeyen kişi,şahıs yada kurum..
telefon ve mektup gibi yolları kullanarak insanlara kötü haberler veren, dostların yüz karası gammaz kişi.
örnek vermek gerekirse:
(bkz: freedean senin hakkında kötü planlar var)
(bkz: bir dost)
felaket tellalı.
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın.
"nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları,
dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...

Böyle bir dostum var benim.
Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.
Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...
Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...
Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.
Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.
Buluştuk geçenlerde...
Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:
"- N'apıyorsun" diye sordum.
"- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".
Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.
iyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?
Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...
Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...
Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.
Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.
Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz...
"- işte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."

işte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...
Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...
"Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...
Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:
"Bunu da aşacağız!
imza: Bir dost!.." *
ulan sen hiç mi "her sey yolunda her sey cok güzel." demezsin diye isyan ettiren hep kötü haber vermekle yükümlü kimse.
(bkz: felaket tellali)
http://www.birdost.com/

(bkz: bir sen eksiktin)
+aloo
-sevgilin şu an başkasıyla
+yok artık ! sen kimsin?
-ben bir dost
+ulan yavşak ! madem dostsun engellesene hatunu...ne diye göz yumuyorsun? ulan şimdi mi söylenir bu !! dost olan adam olay gerçekleşmeden arar söyler ibne herif
-ulan ne biçim adamsın be...bi iyilik yapmak istedik içine ettin
+bak hala konuşuyor ya ! ulan murat sen misin? g.t herif olay gerçekleşmeden arasana beni arıyon mal mal "sevgilin şu an başkasıyla ben bir dost" ne biçim dostun sen bu şimdi mi söylenir!
-tamam ulan ! kabul ... dost most değilim anasını satıyım ! sevgilinde benim yanımda sırf taşak olsun diye aradık seni
+laaaaaaaaaaaaaan !!
bir sınıfı, bir okulu, bir şehri, bir ülkeyi, dünyayı, hayatı ve hatta ahireti bir insana sevdirmek için yeterli unsurdur.
bir dost desede genellikle dost olmayan kişidir.
ihtiyacım olan tek şey.
genellikle eski türk filmlerinde karşımıza çıkan repliktir. vamp kadın rolündeki kurnaz sarışın, aşık olduğu adamı telefonlanla arar. amaç yakışıklı jönü (ki ya cüneyt arkın yada ediz hun'dur kendisi) karısına (fatma girik veya hülya koçyiğit) karşı kıllandırmaktır. daha sonra da parayla tuttuğu çirkin bir herifi jönün karısının üzerine salacaktır zaten. örneklersek daha iyi olacağını düşünüyorum.

-alo buyrun kimsiniz ? (çok mutlu bir evliliği olduğu için pişmiş kelle kıvamında bir yüz ifadesi vardır.)
+karın seni aldatıyor.
-kimsin sen ?
+bir dost.
-ne dostu, kimsin dedim kimsiiiiiiin ? (gözleri kararır, kızarır, bozarır)
+dıııııııııııııııııııttttttt.
bir de kendi sesinden dinleyince de daha bir tadına doyulmaz hale gelen yazıdır.
--spoiler--
Böyle bir dostum var benim.
Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.
Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...
Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...
Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.
Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.
Buluştuk geçenlerde...
Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:
"- N'apıyorsun" diye sordum.
"- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".
Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.
iyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?
Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...
Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...
Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.
Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.
Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz...
"- işte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."

* * *

işte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...
Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...
"Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...
Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:
"Bunu da aşacağız!
--spoiler--

diye devam eden, beni gecenin bir yarısı ağlatıp, ankara'ya gitmek için sebep aratan yazıdır.
genelde kendisini belli etmemek amacıyla kullananlarca 'ben' anlamına gelen kelimeler topluluğu.
şakalarda çok kullanılan bir tamlamadır.

(uzun süredir karşıdaki işletilmektedir)
-kimsiniz siz kardeşim?
-bir dost ( denir ve telefon kapanır.)
En buyuk gereksinimlerimden biri olan y.e. nin cep telefonumdaki kayitli adi. Bir Dost...artik calmiyor,mesaj da gelmiyor.
(bkz: gizli özne)
- emrah koşşş.. (gerisini biliyor herkes)
+ nasıl? ne? siz kimsin?
- bir dost.
şu aralar twitter semalarında görülen bir hesap.
https://twitter.com/#!/Eski1Dost
çok yaratıcı ama. eğlenceli baya.