bugün
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği21
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar15
- icardi1905 silik olsun kampanyası12
- sağlıklı cinsel bir yaşamım var neden konuşuluyor8
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri10
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi14
- aleyna tilki nin annesi12
- kurtlar vadisi pusu rezaleti8
- anın görüntüsü19
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı63
- sexting haram mıdır23
- assembly kodu14
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur21
- erken seçim11
- cengiz ünder'in bıyığı10
- junkman12
- ali koç8
- fenerbahçe14
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu10
- yazarların en rum özelliği21
- erdoğan'dan sonraki başkan20
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı10
- sadece sennn13
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir17
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti12
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak10
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız13
- çok fazla çirkin erkek olması11
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
- manyak olmaya karar verdim8
- ebbırı top gibi sektirme yarışması19
- sokakta kadın döven araplar12
- sözlükteki fosiller24
- netflix'in pkk lıyı başrol yaptığı dizi11
rivayetler değişik fakat enis batur kitaplarının 7. 11. filan sayfalarını birbirine ekleyip, yazar olarak kendi adını kullandığı ve enis batur unda bir sonsöz yazdığı,, 6 45 yayınlarından çıkan ve dönemin kelepir adı verilen kitapçılarında satılan cep kitap,, cem akaş ın,,
şimdilerde öğrendiğime göre,, meraklıları 1000 adet basıldığı ve piyasada bulunmadığı için pek önemserlermiş bu kitabı,,
şimdilerde öğrendiğime göre,, meraklıları 1000 adet basıldığı ve piyasada bulunmadığı için pek önemserlermiş bu kitabı,,
bilen bilir,, çok karlı eskişehir gecelerinin birinde,, üç şişe ucuz efes güneşi nden sonra,, okurken bir türlü rahat vermeyen kedime,, hediye etmiştim, okuduğum her bir sayfayı yırtıp,, yarım saat sonra bittiğinde bütün sayfalar kedimle oyunlar oynuyorduk üzerinde hepsinin,, kedim ve ben mutluyduk,, belkienisbatur da,,
ustalar ustası enis batur un ve onun oyun arkadaşı ve benim esas ustalarımdan cem akaş ın affına sığınaraktan buraya o meşhur sonsözü kopye pasta yapıyorum. zaten sadece meraklısı okuyacaktır ve nitekim cem akaş kendi sitesinde kitabın tamamını da vermiştir a. bu arada sadece arif olan anlar ki çook büyük ustamız bilge karasu yu sevgiyle ve hüzünlü de olsa bir gülümseyişle anıyoruz burada.
(bkz: bell key)
(bkz: bell key)
Gönderen: Enis Batur'dan
"Ulysses"in yayımlanışını izleyen günlerde, "Shakespeare and Co." kitabevine, daha doğrusu Sylvia Beach'e hitaben yazılmış garip bir mektup gelir. Yugoslav bir hanımın kaleme aldığı, hayli bozuk bir ingilizceyle yazılmış bu mektubu görünce Joyce'un rengi atar. Valery Larbaud ve arkadaşları, Joyce ile dalga geçtiği izlenimi bırakan bu genç bayanın mektubunun "Ulysses"in harika bir "pastiche"i(1) olduğu görüşündedirler önceleri. Sonradan, yanlış anımsamıyorsam (1972'de; ilhan Usmanbaş okutmuştu "A Litter"i, tuhaf bir derlemede, bir daha da bu metni göremedim) Gertrude Stein'in uyarması üzerine, söz konusu mektubu Joyce'un yazmış olduğuna varırlar ve Dublin'li yazarı kırmamak için konuyu kapatırlar.
Oysa Joyce, birinden şüphelenmiştir o günlerde ama ses etmemiştir: 28 yaşındaki hemşerisi Samuel Beckett sonradan bir ispanyolun bozuk ingilizcesiyle kimi mektup-metinler yazıp yayımlayacaktır.
1. pastiş
"Ulysses"in yayımlanışını izleyen günlerde, "Shakespeare and Co." kitabevine, daha doğrusu Sylvia Beach'e hitaben yazılmış garip bir mektup gelir. Yugoslav bir hanımın kaleme aldığı, hayli bozuk bir ingilizceyle yazılmış bu mektubu görünce Joyce'un rengi atar. Valery Larbaud ve arkadaşları, Joyce ile dalga geçtiği izlenimi bırakan bu genç bayanın mektubunun "Ulysses"in harika bir "pastiche"i(1) olduğu görüşündedirler önceleri. Sonradan, yanlış anımsamıyorsam (1972'de; ilhan Usmanbaş okutmuştu "A Litter"i, tuhaf bir derlemede, bir daha da bu metni göremedim) Gertrude Stein'in uyarması üzerine, söz konusu mektubu Joyce'un yazmış olduğuna varırlar ve Dublin'li yazarı kırmamak için konuyu kapatırlar.
Oysa Joyce, birinden şüphelenmiştir o günlerde ama ses etmemiştir: 28 yaşındaki hemşerisi Samuel Beckett sonradan bir ispanyolun bozuk ingilizcesiyle kimi mektup-metinler yazıp yayımlayacaktır.
1. pastiş
Kediler Krallara Bakabilir'den
Herşey iyi de, diyeceksiniz, kedi sevmek nedir? Kedi sevmek insanları, sokakları ve şeyleri sevmekten farklı birşey mi? Bilge Karasu, 'kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir' der bir masalında, ben bu farklı sevme biçimini bundan daha iyi tanımlayan bir cümleye rastlamadım bugüne dek. Sahip olmayı yadsıyarak, ya da, sahip olmamayı göze alarak sevmek insanoğluna pek güç gelir. Sevgiyle mülkiyet duygusu öteden beri ortak yaşardır onda, sevgi bağını çoğu kez de tek yanlı, gerçek bir bağ haline sokmaya alışmıştır. Sevdiği kişinin bağımsızlığına da, kendi bağımsızlığına da kolay kolay katlanamaz. (bkz: kadının özgürlüğü ile başedememesi durumu)Bunu eleştiri, suçlama konusu saymamak gerek gene de: insanlar, eninde sonunda, kedi sevenler ve sevmeyenler olarak da pekala ikiye ayrılabilirler. Bir de, benim gibi, yolun sonuna varamayacağını bile bile kedi sevmeyi öğrenmeye çalışanlar vardır.
Kedinin sevgi 'anlayış'ındaki farklılık, gülünç gelebilir ama, farklı bir mantığa bel bağlamasından gelir. insanlar, kendi doğalarının terimleriyle sevgisiz, hain ya da bencil sayarlar ya kediyi, onun herhalde bu tür kaygıları yoktur. Oynaşmak; sevmek, sevilmek istediği an buradadır. istemediğinde çekip gider, sizin doyumunuz yarıda kalmış, ona vız gelir.
Enis Batur
Herşey iyi de, diyeceksiniz, kedi sevmek nedir? Kedi sevmek insanları, sokakları ve şeyleri sevmekten farklı birşey mi? Bilge Karasu, 'kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir' der bir masalında, ben bu farklı sevme biçimini bundan daha iyi tanımlayan bir cümleye rastlamadım bugüne dek. Sahip olmayı yadsıyarak, ya da, sahip olmamayı göze alarak sevmek insanoğluna pek güç gelir. Sevgiyle mülkiyet duygusu öteden beri ortak yaşardır onda, sevgi bağını çoğu kez de tek yanlı, gerçek bir bağ haline sokmaya alışmıştır. Sevdiği kişinin bağımsızlığına da, kendi bağımsızlığına da kolay kolay katlanamaz. (bkz: kadının özgürlüğü ile başedememesi durumu)Bunu eleştiri, suçlama konusu saymamak gerek gene de: insanlar, eninde sonunda, kedi sevenler ve sevmeyenler olarak da pekala ikiye ayrılabilirler. Bir de, benim gibi, yolun sonuna varamayacağını bile bile kedi sevmeyi öğrenmeye çalışanlar vardır.
Kedinin sevgi 'anlayış'ındaki farklılık, gülünç gelebilir ama, farklı bir mantığa bel bağlamasından gelir. insanlar, kendi doğalarının terimleriyle sevgisiz, hain ya da bencil sayarlar ya kediyi, onun herhalde bu tür kaygıları yoktur. Oynaşmak; sevmek, sevilmek istediği an buradadır. istemediğinde çekip gider, sizin doyumunuz yarıda kalmış, ona vız gelir.
Enis Batur
Perec Kullanım Kılavuzu 'ndan
(T'leri S söyleyen adamın öyküsü)
işyerinde sensikas yapıldı. Ben masamda osuruyordum, şef gelip "seni çok sakdir ediyorum fakas salihsiz bir adamsın" dedi. Kimse bana saksik vermediği için onu yanıslayamadım, berekes kimse konuşmamıza sanık olmadı, çıkıp lokansaya gissim. Salaş böreği ısmarlayınca garson "sen benimle saşak mı geçiyorsun" diye kızdı, "bir selefon edebilir miyim?" diye sorunca da siksinerek surasıma bakıp "siksir gis!" diye bağırdı. Sası sarağı sopladım. Gerçekten de salihsiz bir adamım.
(p)enis batur
(T'leri S söyleyen adamın öyküsü)
işyerinde sensikas yapıldı. Ben masamda osuruyordum, şef gelip "seni çok sakdir ediyorum fakas salihsiz bir adamsın" dedi. Kimse bana saksik vermediği için onu yanıslayamadım, berekes kimse konuşmamıza sanık olmadı, çıkıp lokansaya gissim. Salaş böreği ısmarlayınca garson "sen benimle saşak mı geçiyorsun" diye kızdı, "bir selefon edebilir miyim?" diye sorunca da siksinerek surasıma bakıp "siksir gis!" diye bağırdı. Sası sarağı sopladım. Gerçekten de salihsiz bir adamım.
(p)enis batur
Acı Bilgi "den
Frenk dilinde, "gösterip de vermeyen" kadınlar için "allumeuse" deyimi kullanılır: Ateşi, ışığı yakar yakmaz olay yerinden uzaklaşırlar. Benim yazı karakterimde, üslûbumda böyle bir yan olmuştur baştan beri -- gösterip esirgiyorsam, bunu okura güven duymuyor oluşuma bağlamak yerinde olur.
Kuramsal açıdan, her metnin yarısını okurun doldurduğunu herkes gibi ben de biliyorum. Ama yazı kişisiyim ben, köprünün bu ucunda: Hangi yarısı olduğu sorulduğu ân kaçamak yanıtım hazır: Öteki yarısı. Yazı kişisinin arkasında bir de okuyan adam var tabiî, köprünün şu ucunda: Metni bir ayna sayarsak, öyledir de, sırın iki tarafında da duruyor olmak, okurluk durumunu sorgulamak için biçilmiş kaftan niteliği yüklüyor insana.
Maria Tasinato'nun durdurulmaz bir merakla okumayı sürdürdüğüm kitabı, Merak, bir dönemeçte Augustinus'un ve Apuleius'un okurluk statüsüne diklenişlerini de konu ediniyor. Kadim Çağların bu iki zeki yazarı, hem okuru sürüklemek için onların meraklarını kamçılayıcı ögelere başvuruyorlar, hem de "merak"ın tehlikeleri adına onun meraklılığına içerliyorlar. Tasinato, sıkıştığında Apuleius'un, okurdan paçayı sıyırmak amacıyla yorgunu yokuşa sürdüğüne, onun "daha fazla bilgi sahibi" olmak yolundaki sabırsızlığını yerdiğine dikkat çekiyor.
"Lütfen ama Enis bey" diyor Elif, ayaklarını yere vurarak. "Lütfen, lütfen, lütfen."
Er Şehrazat bana mısın demeyecek oysa: Anlatacaklarımı anlatmanın zamanı gelecek, şimdiden dinlemeye, izlemeye hazırlanmalısın.
Bekliyor musun, öyleyse --hâlâ-- varım.
enis batur
Frenk dilinde, "gösterip de vermeyen" kadınlar için "allumeuse" deyimi kullanılır: Ateşi, ışığı yakar yakmaz olay yerinden uzaklaşırlar. Benim yazı karakterimde, üslûbumda böyle bir yan olmuştur baştan beri -- gösterip esirgiyorsam, bunu okura güven duymuyor oluşuma bağlamak yerinde olur.
Kuramsal açıdan, her metnin yarısını okurun doldurduğunu herkes gibi ben de biliyorum. Ama yazı kişisiyim ben, köprünün bu ucunda: Hangi yarısı olduğu sorulduğu ân kaçamak yanıtım hazır: Öteki yarısı. Yazı kişisinin arkasında bir de okuyan adam var tabiî, köprünün şu ucunda: Metni bir ayna sayarsak, öyledir de, sırın iki tarafında da duruyor olmak, okurluk durumunu sorgulamak için biçilmiş kaftan niteliği yüklüyor insana.
Maria Tasinato'nun durdurulmaz bir merakla okumayı sürdürdüğüm kitabı, Merak, bir dönemeçte Augustinus'un ve Apuleius'un okurluk statüsüne diklenişlerini de konu ediniyor. Kadim Çağların bu iki zeki yazarı, hem okuru sürüklemek için onların meraklarını kamçılayıcı ögelere başvuruyorlar, hem de "merak"ın tehlikeleri adına onun meraklılığına içerliyorlar. Tasinato, sıkıştığında Apuleius'un, okurdan paçayı sıyırmak amacıyla yorgunu yokuşa sürdüğüne, onun "daha fazla bilgi sahibi" olmak yolundaki sabırsızlığını yerdiğine dikkat çekiyor.
"Lütfen ama Enis bey" diyor Elif, ayaklarını yere vurarak. "Lütfen, lütfen, lütfen."
Er Şehrazat bana mısın demeyecek oysa: Anlatacaklarımı anlatmanın zamanı gelecek, şimdiden dinlemeye, izlemeye hazırlanmalısın.
Bekliyor musun, öyleyse --hâlâ-- varım.
enis batur
FUGUE IX
Belki de her an kanatlarını sınamaları gerek
Martılara bakıyordu ara vermeksizin.
Anlayamıyordu: Neden boşlukta
bir yükselip bir alçalarak
yeniden bozulacak bir denge
aramakla geçiyordu vakitleri?
işi gücü düşünmek ve düşündüklerine
inanıp yeniden düşünmek olan
bir arkadaşı, "belki de her an
kanatlarını sınamaları gerek"
demişti ya, gene de arıyordu
kendi sorduğu soruya yakışabilecek
bütün karşılıkları: işi gücü düşünmek
ve düşüncelerine inanmadığı için
onları bir eldiven gibi ters çevirmekti.
Martılar da öyle yapıyorlardı zaten:
Bir yükselip bir alçalıyor, bozulacak
bir denge için altın nokta arıyorlardı.
enis batur
Belki de her an kanatlarını sınamaları gerek
Martılara bakıyordu ara vermeksizin.
Anlayamıyordu: Neden boşlukta
bir yükselip bir alçalarak
yeniden bozulacak bir denge
aramakla geçiyordu vakitleri?
işi gücü düşünmek ve düşündüklerine
inanıp yeniden düşünmek olan
bir arkadaşı, "belki de her an
kanatlarını sınamaları gerek"
demişti ya, gene de arıyordu
kendi sorduğu soruya yakışabilecek
bütün karşılıkları: işi gücü düşünmek
ve düşüncelerine inanmadığı için
onları bir eldiven gibi ters çevirmekti.
Martılar da öyle yapıyorlardı zaten:
Bir yükselip bir alçalıyor, bozulacak
bir denge için altın nokta arıyorlardı.
enis batur
Giz Ses
Bir rüzgarda buldu seni bir rüzgarda yitirdi,
penceresinden baktı sine sine yağan uçarı yağmura
ve essin dedi, bir daha essin, sen çünkü bana eşsizsin,
gökyüzünde karmaşık bir sözdizimiydi kurduğu esin
perisinin -- çekti sinesine koydu bulutlardan bir tortuyu,
uzan dedi, uzan enis, tam bir gece için biriksin sesin.
enis batur
Bir rüzgarda buldu seni bir rüzgarda yitirdi,
penceresinden baktı sine sine yağan uçarı yağmura
ve essin dedi, bir daha essin, sen çünkü bana eşsizsin,
gökyüzünde karmaşık bir sözdizimiydi kurduğu esin
perisinin -- çekti sinesine koydu bulutlardan bir tortuyu,
uzan dedi, uzan enis, tam bir gece için biriksin sesin.
enis batur
(bkz: enis batur)/(#410352)
6.45'in geç saatlerde çıkarttığı eserlerden. enis batur başka, akaş başka icabında.
hem, kim gerçekten bakabilmiş ki içine?
6.45'in geç saatlerde çıkarttığı eserlerden. enis batur başka, akaş başka icabında.
hem, kim gerçekten bakabilmiş ki içine?
tılsım ve trajedi' den
Biraz daha arınmış ışık gerek bana,
biraz daha koyu bir mürekkep,
biraz daha felç sağ elim ve parmakları için,
biraz daha zaman ve bu zamandan geçmek:
Birkaç soluk boyu belki, belki birkaç çağ için
biraz daha cüret
ve korku,
Tılsım ve Trajedi gerek.
enis batur,
Biraz daha arınmış ışık gerek bana,
biraz daha koyu bir mürekkep,
biraz daha felç sağ elim ve parmakları için,
biraz daha zaman ve bu zamandan geçmek:
Birkaç soluk boyu belki, belki birkaç çağ için
biraz daha cüret
ve korku,
Tılsım ve Trajedi gerek.
enis batur,
Beni hepsinden uzak tutmalarının
nedenini sizi buna hazırlayarak söyleyebilirim belki:
Yayılmaya aday bir hastalıktım, kaçkındım
kapatıldığı adaya sığamayan, tuzla buz arası kararsız,
kötücül, amaçsızdım.
Bir türlü ısınamadım, hiçbir zaman anlamadım. Karşıya geçtim: kendimi kendi cenazemde sanmıştım. Elektrik. Telaşa kapılmıştım. Sonra sonra sakinleştim.
Belki de herkesin içinde kendi zencisi yaşamıştır, yaşıyordur.
haz:cem akaş
nedenini sizi buna hazırlayarak söyleyebilirim belki:
Yayılmaya aday bir hastalıktım, kaçkındım
kapatıldığı adaya sığamayan, tuzla buz arası kararsız,
kötücül, amaçsızdım.
Bir türlü ısınamadım, hiçbir zaman anlamadım. Karşıya geçtim: kendimi kendi cenazemde sanmıştım. Elektrik. Telaşa kapılmıştım. Sonra sonra sakinleştim.
Belki de herkesin içinde kendi zencisi yaşamıştır, yaşıyordur.
haz:cem akaş
Mühründen kurtarabilmek olanaksız gibidir şehirlerimizi, doğumevinden kopup gelecek, can çekişen yabancının. Kozmik, yaban mezarlığa, seçilmiş ayinlerden bakmayı sürdürmez miyiz?
Ağır keder sayfaları, bu kekre dış kanamayı hızla çürütür, gerçekte en çok içinden. Darmadağın bir ışık, kırgın bir tokat, infazın yoğun, boyun eğmiş dili - hangisine inanmalıydık?
***
haz:cem akaş
Ağır keder sayfaları, bu kekre dış kanamayı hızla çürütür, gerçekte en çok içinden. Darmadağın bir ışık, kırgın bir tokat, infazın yoğun, boyun eğmiş dili - hangisine inanmalıydık?
***
haz:cem akaş
Aynadaki yankı bir yerden başlamamıştır, bir yerde de bitmez. Kilit suret yanlara doğru açılır hep.
Aynanın derinliğindeki suretin aynanın yüzüne mesafesi aslın aynaya mesafesine eşitse, intihar eden aynalar aracılığıyla oraya yazılmak iste(n)memiş miydi geçiş tarihinde ilk kez yer alan, biri ölüm, diğeri aynı iki ayrı dublör?
Ya sizin diriniz? Ölüden farklı mı sanki, neyin farkındasınız?
***
haz:cem akaş
Aynanın derinliğindeki suretin aynanın yüzüne mesafesi aslın aynaya mesafesine eşitse, intihar eden aynalar aracılığıyla oraya yazılmak iste(n)memiş miydi geçiş tarihinde ilk kez yer alan, biri ölüm, diğeri aynı iki ayrı dublör?
Ya sizin diriniz? Ölüden farklı mı sanki, neyin farkındasınız?
***
haz:cem akaş
***
Belki de yenilenmeli ağaçlar.
Kabuğumun içinde iyice büzüşmek, dekoratif bir öğe değil - içinden çıkamadım. iki şiirin arasında diklenmek boşuna, sanıyorum. Tek çare, güzellikleri selamlamak.
Fizik kurallarına dikkatle bakmalıyız: sınırlı bir insanı nasıl kabullenebiliyoruz? Kopuş öncesi verilerini mi düşlüyoruz?
Zaman kamburu kişisel tanık, temel omuz. Taze kaynaklardan su içme yolunda sıraya girmeyi göze almak. Bir kurşun mermisi sıkmak toplamın sığ umarsızlığına. Kolaylıkla ayırdedilebilir boyalı palyaço, boyasız palyaçodan. Yakından bakılırsa.
Doğru dürüst hayat, üsluptur sonunda.
***
haz:cem akaş
Belki de yenilenmeli ağaçlar.
Kabuğumun içinde iyice büzüşmek, dekoratif bir öğe değil - içinden çıkamadım. iki şiirin arasında diklenmek boşuna, sanıyorum. Tek çare, güzellikleri selamlamak.
Fizik kurallarına dikkatle bakmalıyız: sınırlı bir insanı nasıl kabullenebiliyoruz? Kopuş öncesi verilerini mi düşlüyoruz?
Zaman kamburu kişisel tanık, temel omuz. Taze kaynaklardan su içme yolunda sıraya girmeyi göze almak. Bir kurşun mermisi sıkmak toplamın sığ umarsızlığına. Kolaylıkla ayırdedilebilir boyalı palyaço, boyasız palyaçodan. Yakından bakılırsa.
Doğru dürüst hayat, üsluptur sonunda.
***
haz:cem akaş
belkipenisbatur.
güncel Önemli Başlıklar