bugün

rivayetler değişik fakat enis batur kitaplarının 7. 11. filan sayfalarını birbirine ekleyip, yazar olarak kendi adını kullandığı ve enis batur unda bir sonsöz yazdığı,, 6 45 yayınlarından çıkan ve dönemin kelepir adı verilen kitapçılarında satılan cep kitap,, cem akaş ın,,

şimdilerde öğrendiğime göre,, meraklıları 1000 adet basıldığı ve piyasada bulunmadığı için pek önemserlermiş bu kitabı,,
bilen bilir,, çok karlı eskişehir gecelerinin birinde,, üç şişe ucuz efes güneşi nden sonra,, okurken bir türlü rahat vermeyen kedime,, hediye etmiştim, okuduğum her bir sayfayı yırtıp,, yarım saat sonra bittiğinde bütün sayfalar kedimle oyunlar oynuyorduk üzerinde hepsinin,, kedim ve ben mutluyduk,, belkienisbatur da,,
ustalar ustası enis batur un ve onun oyun arkadaşı ve benim esas ustalarımdan cem akaş ın affına sığınaraktan buraya o meşhur sonsözü kopye pasta yapıyorum. zaten sadece meraklısı okuyacaktır ve nitekim cem akaş kendi sitesinde kitabın tamamını da vermiştir a. bu arada sadece arif olan anlar ki çook büyük ustamız bilge karasu yu sevgiyle ve hüzünlü de olsa bir gülümseyişle anıyoruz burada.

(bkz: bell key)
Gönderen: Enis Batur'dan

"Ulysses"in yayımlanışını izleyen günlerde, "Shakespeare and Co." kitabevine, daha doğrusu Sylvia Beach'e hitaben yazılmış garip bir mektup gelir. Yugoslav bir hanımın kaleme aldığı, hayli bozuk bir ingilizceyle yazılmış bu mektubu görünce Joyce'un rengi atar. Valery Larbaud ve arkadaşları, Joyce ile dalga geçtiği izlenimi bırakan bu genç bayanın mektubunun "Ulysses"in harika bir "pastiche"i(1) olduğu görüşündedirler önceleri. Sonradan, yanlış anımsamıyorsam (1972'de; ilhan Usmanbaş okutmuştu "A Litter"i, tuhaf bir derlemede, bir daha da bu metni göremedim) Gertrude Stein'in uyarması üzerine, söz konusu mektubu Joyce'un yazmış olduğuna varırlar ve Dublin'li yazarı kırmamak için konuyu kapatırlar.

Oysa Joyce, birinden şüphelenmiştir o günlerde ama ses etmemiştir: 28 yaşındaki hemşerisi Samuel Beckett sonradan bir ispanyolun bozuk ingilizcesiyle kimi mektup-metinler yazıp yayımlayacaktır.

1. pastiş
Kediler Krallara Bakabilir'den

Herşey iyi de, diyeceksiniz, kedi sevmek nedir? Kedi sevmek insanları, sokakları ve şeyleri sevmekten farklı birşey mi? Bilge Karasu, 'kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir' der bir masalında, ben bu farklı sevme biçimini bundan daha iyi tanımlayan bir cümleye rastlamadım bugüne dek. Sahip olmayı yadsıyarak, ya da, sahip olmamayı göze alarak sevmek insanoğluna pek güç gelir. Sevgiyle mülkiyet duygusu öteden beri ortak yaşardır onda, sevgi bağını çoğu kez de tek yanlı, gerçek bir bağ haline sokmaya alışmıştır. Sevdiği kişinin bağımsızlığına da, kendi bağımsızlığına da kolay kolay katlanamaz. (bkz: kadının özgürlüğü ile başedememesi durumu)Bunu eleştiri, suçlama konusu saymamak gerek gene de: insanlar, eninde sonunda, kedi sevenler ve sevmeyenler olarak da pekala ikiye ayrılabilirler. Bir de, benim gibi, yolun sonuna varamayacağını bile bile kedi sevmeyi öğrenmeye çalışanlar vardır.

Kedinin sevgi 'anlayış'ındaki farklılık, gülünç gelebilir ama, farklı bir mantığa bel bağlamasından gelir. insanlar, kendi doğalarının terimleriyle sevgisiz, hain ya da bencil sayarlar ya kediyi, onun herhalde bu tür kaygıları yoktur. Oynaşmak; sevmek, sevilmek istediği an buradadır. istemediğinde çekip gider, sizin doyumunuz yarıda kalmış, ona vız gelir.

Enis Batur
Perec Kullanım Kılavuzu 'ndan

(T'leri S söyleyen adamın öyküsü)

işyerinde sensikas yapıldı. Ben masamda osuruyordum, şef gelip "seni çok sakdir ediyorum fakas salihsiz bir adamsın" dedi. Kimse bana saksik vermediği için onu yanıslayamadım, berekes kimse konuşmamıza sanık olmadı, çıkıp lokansaya gissim. Salaş böreği ısmarlayınca garson "sen benimle saşak mı geçiyorsun" diye kızdı, "bir selefon edebilir miyim?" diye sorunca da siksinerek surasıma bakıp "siksir gis!" diye bağırdı. Sası sarağı sopladım. Gerçekten de salihsiz bir adamım.

(p)enis batur
Bu Kalem Bukalemun
Acı Bilgi "den

Frenk dilinde, "gösterip de vermeyen" kadınlar için "allumeuse" deyimi kullanılır: Ateşi, ışığı yakar yakmaz olay yerinden uzaklaşırlar. Benim yazı karakterimde, üslûbumda böyle bir yan olmuştur baştan beri -- gösterip esirgiyorsam, bunu okura güven duymuyor oluşuma bağlamak yerinde olur.

Kuramsal açıdan, her metnin yarısını okurun doldurduğunu herkes gibi ben de biliyorum. Ama yazı kişisiyim ben, köprünün bu ucunda: Hangi yarısı olduğu sorulduğu ân kaçamak yanıtım hazır: Öteki yarısı. Yazı kişisinin arkasında bir de okuyan adam var tabiî, köprünün şu ucunda: Metni bir ayna sayarsak, öyledir de, sırın iki tarafında da duruyor olmak, okurluk durumunu sorgulamak için biçilmiş kaftan niteliği yüklüyor insana.

Maria Tasinato'nun durdurulmaz bir merakla okumayı sürdürdüğüm kitabı, Merak, bir dönemeçte Augustinus'un ve Apuleius'un okurluk statüsüne diklenişlerini de konu ediniyor. Kadim Çağların bu iki zeki yazarı, hem okuru sürüklemek için onların meraklarını kamçılayıcı ögelere başvuruyorlar, hem de "merak"ın tehlikeleri adına onun meraklılığına içerliyorlar. Tasinato, sıkıştığında Apuleius'un, okurdan paçayı sıyırmak amacıyla yorgunu yokuşa sürdüğüne, onun "daha fazla bilgi sahibi" olmak yolundaki sabırsızlığını yerdiğine dikkat çekiyor.

"Lütfen ama Enis bey" diyor Elif, ayaklarını yere vurarak. "Lütfen, lütfen, lütfen."

Er Şehrazat bana mısın demeyecek oysa: Anlatacaklarımı anlatmanın zamanı gelecek, şimdiden dinlemeye, izlemeye hazırlanmalısın.

Bekliyor musun, öyleyse --hâlâ-- varım.

enis batur
FUGUE IX

Belki de her an kanatlarını sınamaları gerek

Martılara bakıyordu ara vermeksizin.
Anlayamıyordu: Neden boşlukta
bir yükselip bir alçalarak
yeniden bozulacak bir denge
aramakla geçiyordu vakitleri?
işi gücü düşünmek ve düşündüklerine
inanıp yeniden düşünmek olan
bir arkadaşı, "belki de her an
kanatlarını sınamaları gerek"
demişti ya, gene de arıyordu
kendi sorduğu soruya yakışabilecek
bütün karşılıkları: işi gücü düşünmek
ve düşüncelerine inanmadığı için
onları bir eldiven gibi ters çevirmekti.
Martılar da öyle yapıyorlardı zaten:
Bir yükselip bir alçalıyor, bozulacak
bir denge için altın nokta arıyorlardı.

enis batur
Giz Ses

Bir rüzgarda buldu seni bir rüzgarda yitirdi,
penceresinden baktı sine sine yağan uçarı yağmura
ve essin dedi, bir daha essin, sen çünkü bana eşsizsin,
gökyüzünde karmaşık bir sözdizimiydi kurduğu esin
perisinin -- çekti sinesine koydu bulutlardan bir tortuyu,
uzan dedi, uzan enis, tam bir gece için biriksin sesin.

enis batur
(bkz: enis batur)/(#410352)

6.45'in geç saatlerde çıkarttığı eserlerden. enis batur başka, akaş başka icabında.

hem, kim gerçekten bakabilmiş ki içine?
tılsım ve trajedi' den

Biraz daha arınmış ışık gerek bana,
biraz daha koyu bir mürekkep,
biraz daha felç sağ elim ve parmakları için,
biraz daha zaman ve bu zamandan geçmek:
Birkaç soluk boyu belki, belki birkaç çağ için
biraz daha cüret
ve korku,
Tılsım ve Trajedi gerek.

enis batur,
Beni hepsinden uzak tutmalarının

nedenini sizi buna hazırlayarak söyleyebilirim belki:

Yayılmaya aday bir hastalıktım, kaçkındım

kapatıldığı adaya sığamayan, tuzla buz arası kararsız,

kötücül, amaçsızdım.



Bir türlü ısınamadım, hiçbir zaman anlamadım. Karşıya geçtim: kendimi kendi cenazemde sanmıştım. Elektrik. Telaşa kapılmıştım. Sonra sonra sakinleştim.

Belki de herkesin içinde kendi zencisi yaşamıştır, yaşıyordur.

haz:cem akaş
Mühründen kurtarabilmek olanaksız gibidir şehirlerimizi, doğumevinden kopup gelecek, can çekişen yabancının. Kozmik, yaban mezarlığa, seçilmiş ayinlerden bakmayı sürdürmez miyiz?

Ağır keder sayfaları, bu kekre dış kanamayı hızla çürütür, gerçekte en çok içinden. Darmadağın bir ışık, kırgın bir tokat, infazın yoğun, boyun eğmiş dili - hangisine inanmalıydık?

***

haz:cem akaş
Aynadaki yankı bir yerden başlamamıştır, bir yerde de bitmez. Kilit suret yanlara doğru açılır hep.

Aynanın derinliğindeki suretin aynanın yüzüne mesafesi aslın aynaya mesafesine eşitse, intihar eden aynalar aracılığıyla oraya yazılmak iste(n)memiş miydi geçiş tarihinde ilk kez yer alan, biri ölüm, diğeri aynı iki ayrı dublör?

Ya sizin diriniz? Ölüden farklı mı sanki, neyin farkındasınız?

***

haz:cem akaş
***

Belki de yenilenmeli ağaçlar.



Kabuğumun içinde iyice büzüşmek, dekoratif bir öğe değil - içinden çıkamadım. iki şiirin arasında diklenmek boşuna, sanıyorum. Tek çare, güzellikleri selamlamak.

Fizik kurallarına dikkatle bakmalıyız: sınırlı bir insanı nasıl kabullenebiliyoruz? Kopuş öncesi verilerini mi düşlüyoruz?

Zaman kamburu kişisel tanık, temel omuz. Taze kaynaklardan su içme yolunda sıraya girmeyi göze almak. Bir kurşun mermisi sıkmak toplamın sığ umarsızlığına. Kolaylıkla ayırdedilebilir boyalı palyaço, boyasız palyaçodan. Yakından bakılırsa.

Doğru dürüst hayat, üsluptur sonunda.

***

haz:cem akaş
belkipenisbatur.