bugün

fyodor mihailovic dostoyevski'nin ilk romanıdır.
dostoyevski'nin eserlerinde esas olan "acıma" duygusu bu romanla filizlenmeye başlamıştır.
insancıklar'ın mekanı, pek çok Dostoyevski öyküsünde olduğu gibi yine Petersburg. Büyük ustanın, o güçlü üslubuyla anlattığı; sıradan, pek fazla dikkat çekici olmayan, fakir insanların dostluk ve sevgi öyküsü. ‘...Nedense, bahar insanda sıcak ve mutlu hisler uyandırıyor. Tabiatla birlikte insanın duyguları da canlanıyor. Ben ki, hayatta dikili ağacı olmayan zavallı bir ihtiyarım. Düşünebiliyor musun, ben bile hayal kurabiliyorum! Belki kısacaksınız ama, yeni bir kitap aldım. Oldukça duygusal psikolojik ağırlıklı kitap. Kitabın başında bir de şiir var. Ah, niçin kuşlar kadar hür değilim? Beni duvarlar arasına esir eden Bu bağlardan nasıl kurtulacağım? Daha bunun gibi birtakım hoyratça fikirler... Neyse, geçelim bunları... Nemize lazım!’

Ünlü Rus düşünür ve eleştirmeni Belinski insancıklar için heyecanla konuşmuştu:"iki gündür kendimi bu kitaptan uzaklaştıramıyorum. Yeni bir yazar, yeni bir yeteneğin kalenmi bu; onu tanımıyorum, kimdir, neye benzer bilmiyorum; ama bu roman Rusya'ya hayatın sırlarını öyle kahramanlarla veriyor ki bize, bundan önce hiçbir yazar bu kadarını düşlerinde bile göremezdi."

Dostoyevski'nin 24 yaşındayken yazdığı ilk romanı insancıklar yayımlandığında Şair Nekrasow, ''Yeni bir Gogol doğdu!'' diye haykırmış, dönemin ünlü eleştirmeni Biyelinski ise, onu övgüye boğmuştu. Dostoyevski, gerçekten de sonraki romanlarında ince bir duyarlılıkla daha da derinlemesine işleyeceği insan sevgisi, acıma ve suçluluk duygularının ilk ve çarpıcı örneğini insancıklar'da vermiş; acı çeken sıradan insanın fırtınalarla dolu iç yaşantısının anlatırken, psikolojik ayrıntıları tüm boyutlarıyla yansıtmayı başarmış, böylelikle de dünya edebiyatına küçük ama dev bir yapıt armağan etmiştir.
fyodor mihailoviç dostoyevski ye bir anda büyük bir ün ve hayran kitlesi kazandıran, st petersburg edebiyat çevrelerine bir yıldız gibi sokan kitaptır. belinski bu kitap için ; " iki gündür kendimi bu kitaptan uzaklaştıramıyorum.yeni bir yazar yeni bir yeteneğin kalemi bu. onu tanımıyorum, kimdir neye benzer bilmiyorum, ama bu roman rusya da hayatın sırlarını öyle kahramanlarla veriyor ki bize, bundan önce hiç bir yazar bu kadarını düşlerinde bile göremezdi."
Dostoyevski'nin ilk romanıdır. 1845 yılında tamamlanmıştır. Şair Nekrassov roman yayımlandıktan sonra şu yorumu yapar: "Yeni bir Gogol doğuyor." Roman mektuplaşmadan oluşur. Bakalım üstat neler yazmış:

"Kalp acı çekmeye, ezilmeye, sıkışmaya, kederlenmeye başladığında anılar onu, gündüzün sıcağında kavrulmuş cılız, zavallı bir çiçeği akşam serinliğinde çiy tanelerini canlandırdığı gibi canlandırır."

"insan başkasına yük olmadan yaşamalıdır."

"insan başkalarıyla yakından ilgilenir, onların felaketlerini benimserse hiçbir zaman mutlu olamaz."
ilk romanıdır ancak değeri bi müddet sonra anlaşılmıştır.içindeki tasvirler, olaylar, tipleştirmeler tam bir büyükustaya yakışır seviyede.
--spoiler--
varvara sefalette olduğundan mecbur kaldığı için zengin bir adamla evlenir zaten makar a hiç bir mektubunda aşkım sevgilim gibi bir hitap takınmaz ona dostluktan başka bir umut vermemeye çalışır. makar ise sanki bunu bilmez gibi artık kızın gitmesinin kesin olduğu son günde attığı son mektupta bencillikle ve ucuz yollarla varvarayı kandırmaya çalışır ve romanda tamda orda bir anda biter.
--spoiler--
dostoyevski'nin ilk romanı olup türkçesi "insancıklar"dır. rusça okunmadığı sürece bi moka benzemez ayrıca.
türkçe adı 'insancıklar' olan dostoyevski romanı.
yazarın ilk romanı olmasına rağmen bir başyapıttır.
bir dev'in ilk eseri olması, onu sadece bu yönüyle bile ilginç kılıyor ancak bu küçücük kitap adama nice kalıklıktaki eserlerin ötesinde bir tatmin sunuyor. salt mektuplardan oluşması gibi basit bir numaraya rağmen eğreti kalmıyor. gayet kapsayıcı, gayet bir atmosfer sahibi. içerisindeki insancıkların öyküsüne baktıkça, bildik bu tip dramlar akla düşüyor. zamandan bağımsız etkileyiciliği kitabın sonlarına doğru ruhun üzerine kara bulutlar gibi çöküyor. N'eylersin, diyorsun. basit insancıklar olarak küçük mücadelelerimizin bizlere kattığı ağır ama yüz yıl kadar uzaktan bakıldığında, edebiyat gibi bir mikroskop olmasa, görülmesi imkansız yaralar ile yaşamaya devam edeceğiz. kaderini kabulleniyorsun, kendi macerana dönüyorsun. bir kitap insana daha fazla ne verebilir ki?
üstadın ilk göz ağrısıdır. o da başyapıttır.
dostoyevski'nin baş yapıtı.

pek çok hikayesini okudum, ama insancıklar kadar etkilemedi beni.

--spoiler--

yaşı geçkin bi adamın, kendinden yaşça çok küçük bir kadına aşık olması, aşkını yoksulluktan ötürü tutkuya dönüştürme çabaları... eline toplu para geçince mont değil de montuna düğme alması gerektiğini anlattığı bölüm... varvara'nın yine yoksulluktan sebep zengin ve kibirli bi adamla evlenmek zorunda kalması...'ah sevgili dostum devuşkin' li başlayan 'en kıymetli dostunuz, kulunuz varvara' diye biten mektuplaşmalar...

--spoiler--
--belki biraz spoiler--
insancıklar; ünlü edebiyat yazarı Dostoyevski\' nin ilk kitabıdır. Kitap ilk yayınlandığı dönemde çok ilgi görse de, yazarın diğer kitaplarının yayınlanması bu ilgiyi söndürmüş. Yazarın diğer kitapları ile kıyaslandığında bu kitap oldukça acemi kalmış olarak değerlendirilmekte.
Acemi olarak eleştirilen bu kitap; Varvara adlı genç kadın ve Makar Alekseyeviç adlı orta yaşların sonunda bir adamın mektuplaşmalarını ve kısa zamanlarda görüşmelerini içerir. Mektuplarda birbirleri ile dertleşen iki karakter, birbirlerine acınası hayat hikayelerini anlatıyor; böylece hayatın içerisinde rollerinin \'insancıklar\' olduğu okuyucuya sunuluyor.
Yalnızca mektuplar üzerinden ilerleyen bu kitapta, tekrara oldukça yer verilmiş. Ayrıca ileride göreceğimiz Dostoyevski\' nin varoluşçu izleri bu kitapta henüz yer almamakta.
--spoiler--
okumak istediğim kitap ilk kitap özelliği taşımasının yanında epistolary novel olması ilgi çekici kılıyor kitabı.

edit: okuyorum anacığım, babacığım, yavrucuğum. okumuş olanlar anladı bile!
birinin bana kiralaması gereken kitaptır.
ilk dostoyevski romanı. (bkz: insancıklar)

-yalnızca göze batan özelliklerim, kibar davranışlarım, yani cilam yoktu, ama insandım gene de, yüreğimle, düşüncelerimle insandım. şimdiyse kaderin küçülttüğü, ezdiği bir insancık oluğumu anlayınca kendime saygımı yitirdim, çöktüm.