bugün

Sevgilim, senin o memleket gözlerini, güneş ışıklı ve bahar kokulu başını kollarımın arasına alıp ona saatlerce bakmalıyım ki ne söylemek istediğimi anlayasın. Fakat bir yandan da sana yazmalıyım ve seni yüreğimin sesinden mahrum etmemeliyim diye düşünüyorum.
Ayrılışımızdan sonra garip bir tat kalıyor damağımda. işte onun için gülüm, sana mektup yazarken ya da telefonla görüşürken öyle içli çocuk oluyorum ki, sürekli nazlanmak, sızlanmak istiyorum. Güneşte, denizin sonunda mavi bir duman gibi gözümde tütüyorsun. Fakat ben seni böyle bir duman gibi görmemin yerine, sahiden görmek istiyorum çıplak ayaklarını ve sahiden dokunmak istiyorum küçücük ellerine. Halbuki sen varsın şehrimde, etinle, kemiğinle ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın ve de kocaman gözlerin.
Okyanus kalpli sevdiğim, kalbini dalgalandırma sakın. Sen var git mehtap uyanmadan güne merhaba de ve ben de bu güzel okyanusta bir yelkenli gibi sarhoş olup sahillere vurayım.
"Yorgunum bir tanem, yorgunum, çürümüş sulardan, yalan ve ahmaklığın bataklığından geçtim, adam boyu sazlıklarda kaybolmadan." izin ver sularında arınıp dinleneyim. Anlayacağın, ben bu yolculuğumda ne senin beyaz dişlerinde ezilen üzümlere doyabildim, ne de ilkbahar sabahına benzeyen yatağına. Dolayısıyla şairin deyimiyle ben senin için bir kuş kolaylığıyla ölmeye de, bin yıl yaşamaya da varım.
Elleri küçük sevgilim, ne olurdu sürmeni ben getirebilseydim sana istanbulun yıldızlı gecelerinden, bir narçiçeği takabilseydim yakana Karadenizin bahçelerinden. Bu gece bütün endamınla odama gel ve gir içeriye. Yeni yıl dansı seni bekliyor. En büyük ustaların şiirlerini senin için besteledim. izin ver ellerini öpeyim. Yeni yılın kutlu olsun Volkanın kadını.