bugün

nöro-bilimcilerin ifadesine göre, karındaki ikinci beyin; hücre yapısı, etken maddeleri ve reseptörleri sayesinde kafadaki beynin bir ikizi olacak kadar beynin aynısıdır. ikinci beyin; düşünüyor, hissediyor, hatırlıyor ve karar veriyor. Özellikle korku, sevinç ve üzüntü gibi yüksek duygularda büyük rol oynuyor.

Bilimin eski gerçeklik çizgisi, her gün bir başka yerinden kırılmaya devam ediyor. On-on beş yıl önce, kafamızdaki beyin dışında, karnımızda ikinci bir beyin daha var diyenin aklından şüphe duyardık mutlaka. ilginç olan şey, bizim bilimi gündelik hayata çok geç geçirdiğimiz gerçeğidir. Zira karındaki ikinci beyin konusunu ortaya atan bilim adamı Prof. Dr. Michael Gershon, The Second Brain kitabını 1998 yılında yazmış. 1998 ile 2011 arasında geçen zaman, iletişim çağının hızlı özellikleri düşünüldüğünde hiç de az değil. Yeni bir cep telefonu çıktığında yıldırım hızıyla çekip yaşantımızın içine alıyoruz da gerçek gelişimi sağlayacak bilimsel konularda taş devri hızına düşebiliyoruz. Bu konuda yazılmış çok az yerli bilgi kaynağı var ve hepsi birbirinin kopyası adeta.

Karındaki ikinci beyin, sadece bilimle uğraşanları değil en sade vatandaşı da ilgilendiren çok önemli bir konu. Çünkü insanın sağlıklı olması ve ruhsal gelişimi için bilinmesi gereken çok önemli noktalar içeriyor. Gönül istiyor ki, teknolojinin magazinsel ve tüketime yönelik konuları yanında bizi bilinçlendirecek konular da popüler olsun. Sanırım bilimi anlaşılır olarak gündelik hayata aktarma noktasında bizlere de önemli görevler düşüyor.

Eski bilgeliklerin bize anlattığı bazı şeylerin saçma sapan hurafeler olduğunu düşündük yıllar boyu. Oysa gün geçtikçe bilim, o hurafeleri anlamlandırır yeni çalışmalar ortaya koyuyor. Meğer hurafeler hurafe değilmiş! Eski bilgiler; bizim algılarımızdaki darlık nedeniyle hurafesel anlatımlara neden olmuş meğer; CERN den gelen ;Işık hızını aştık; iddiasının ne kadar katı bir çizgiyi kırdığını anlamamız sanırım yıllarımızı alacak. Işık hızının aşılmasının yansımaları, metafizik boyutların tanımlanabilir ve deneysel olduğunu kanıtlayacaktır yıllar içinde. Biz insan realitesindeki eski gerçeklere sıkı sıkı tutunmaya devam edeceğiz çoğunlukla. Algımızdaki katı gerçekleri aşmak, Einstein;in dediği gibi atomu parçalamaktan daha zor. Atom çoktan parçalandığına göre bence o söylemin yeni duruşu şu olmalı:

Önyargıları parçalamak, ışık hızını aşmaktan daha zordur...

Kanımca,Karındaki ikinci Beyin; gerçeği de bunlardan birisidir ve ben bu bakış açısıyla bazı bilgiler paylaşmak istiyorum.

Bağırsaklardaki ikinci Beyin

Dünyayla göbek bağı, karnında kelebekler uçmak, zorluktan göbek çatlatmak, karnı zil çalmak, korkudan karın ağrısı söylemleri aslında karında ikinci bir beynin var olduğunu bize anlatan ifadelermiş. Biz her şeyi başımızdaki beyinle ilişkilendirip tanımlarken bazı şeyleri eksik şekillendirmişiz.

Nöro bilimcilerin ifadesine göre, karındaki ikinci beyin; hücre yapısı, etken maddeleri ve reseptörleri sayesinde kafadaki beynin bir ikizi olacak kadar beynin aynısıdır. ikinci beyin; düşünüyor, hissediyor, hatırlıyor ve karar veriyor. Özellikle korku, sevinç ve üzüntü gibi yüksek duygularda büyük rol oynuyor. Bağırsak duvarında sinir hücrelerinden oluşan bir katman mevcut. Bağırsaklar sadece dışkılama yapmaz, sempatik ve parasempatik sinir sisteminin maddelerinin iletimini, bazı uyarıcı hormonların ve koruyucu salgıların dengesini de kontrol eder.

Her gün dışarıdan aldığımız besinlerde yüzlerce zararlı madde ve ölümcül organizmalar vardır. Bağırsaklar ana beynin farkında olmadığı bu tehlikeleri ilk olarak hisseder ve yüksek bir savunma sistemi içeren bir merkez gibi çalışır. Çünkü bağırsaktaki hücreler bilgiyi kaydeder ve kullanır. Bu özellik bile onun tek başına bir karar merkezi olduğunun kanıtıdır. ikinci beyin, psikolojik durumumuza etki eden dopamine, opiat gibi psikolojik ve sakinleştirici maddelerin kaynağıdır. Yapılan deneylere göre; birinci ve ikinci beyin sindirim sistemini kendi aralarında paylaşmışlar. Ağız, yemek borusu ve mide üst kısmı yukarıdan emir alıyor, fakat mide çıkışından itibaren ikinci beyin devreye giriyor. Bu bölüşüm diyafram kasıyla da yakından bağlantılı zira diyafram vücudu ikiye bölen çok önemli bir kastır. Diyafram; iki beyin ve iki beden bölgesi arasında bir köprü gibi bağlantı kuruyor. Bu bağlantıyı nefes konusuyla ilişkilendirerek tekrar ele alacağım.

ikinci Beynin Bilinmeyen Gerçekleri

; Karın bölgesindeki bu ikinci merkez ile mutluluk salgılarının, psikolojimizi belirleyen durumların çok yakından alakalı olduğu tespit edilmiş.

; Elliden fazla sayıda hastalıkla, bazı psikolojik rahatsızlıkların kökeninin, bizim şimdiye kadar farkında olmadığımız ikinci beyin bölgesindeki aksamalardan kaynaklandığı anlaşılmış.

; Tanısızlıktan hastalık hastası diye tanı konulan vakalarda gerçek suçlunun birinci beyin değil, ikinci beyin olduğu ortaya çıkmış.

; Bebeklik döneminde birinci beyinden önce ikinci beyin devredeymiş. ikinci beyinin hafızasının bebeklik döneminde yaptığı kayıtlar nedeniyle ömür boyu depresyon yaşama riski mevcutmuş.

; Kişilik oluşumu ikinci beyinle yakın ilişkideymiş. Çünkü bilinçaltı kayıtlarıyla ikinci beyin sıkı bağlantı halindeymiş.

Özellikle bu bilgi, bebeklik döneminde sağlıklı ve huzurlu bir ortamın ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha anlatıyor bize. Doğa şifacısı ebe ninemin bebek bakımında doktorlara inat bize yaptırdığı ve anlattığı güya hurafeleri daha iyi anladım bu bilgiler sayesinde.

ikinci beynin yarattığı biyolojik şifreler; sezgi, korku, aşk gibi konularda karın bölgesinde duyumsanan hislerin yol göstericisi. Entelektüel zekâ verileriyle hareket etmeyen sezgisel kararlar, ikinci beynin eseridir. Bu duruma Gut feelings yani karın hissiyatı deniliyor. Aklımızla tarif edemediğimiz bir sürü kararın altında bu biyolojik karar mekanizması yatıyor. Yani bedenimiz birinci beyini dinlemeden hareket kararı veriyor. Akıldışı gibi görünen eylemlerin altında yatan bilimsel gerçek budur belki de. Özellikle; görünmeyen alanlar dediğimiz ruhsal alanlarda, ya da bilinçaltında bizi yöneten merkez karın bölgemizdir şeklinde bir gerçek çıkıyor ortaya. Birinci beyin; kararı bağımsız olarak kendisinin verdiğini sanırken, ikinci beyinin kendisine gönderdiği bilgi deposundan geri bildirim aldığının farkına varmıyor. Birinci beyin gözlemcidir ve karar verirken gereğinden fazla enerji harcar. ikinci beyinle verilen kararlar daha çözümseldir. Sonuçları itibarıyla daha uyumlu bir yaşam sağlar.

ikinci beynin fiziksel faaliyet etkinlikleri bilimsel olarak incelenirken işin içine ruhsallık ve bilinmeyen alanlarımız giriyor; çünkü sezgi, korku, aşk gibi konular ruhsal alanımız içindedir. Rüyalar da bu alanın içinde yer alıyor.

Bağırsakta mı Rüya Görüyor?

ikinci beyin; rüya görme konusunda da ilginç bir rol oynuyor. Derin uyku evresi sırasında bağırsak beyin sakin, ritmik dalgalanma yapıyor. Rüya görüldüğünde ise, uykunun rem devresinde bu ritmik dalgalanmaların arttığı ve titrediği gözlemleniyor. Bağırsakların ve serotonin hücrelerinin uyarılması, gece rüyada görülen görüntülerle bir paralellik oluşturuyor. ikinci beyinle ilişkilendirilen bazı hastalıklarda uyku bozukluğu şikâyeti vardır, çünkü rüya sırasında tıpkı birinci beyinde olduğu gibi ikinci beyin bölgesinde de aynı hareketlilik gözlemleniyor.

Bilim adamları artık Bağırsak da mı rüya görüyor? şeklinde bir soru soruyor. Ruhsal dünyamızın bir yansıması olarak kabul edilen rüyalarımız, bilinmeyen âlemlerin çıkış kapısıdır. Bilinmeyen yanımızın keşfedilmesi, ikinci beynin faaliyetlerinin keşfedilmesiyle paralel olarak ilerleyecek gibi görünüyor.

ikinci Beynin Ruhsallıktaki Rolü

Bilgelik, farkındalık, ruhsallık, meditasyon, astral seyahat, çakralar, nefes, yoga ve benzeri konular içinde karın bölgesinin çok önemli ve ayrı bir yeri vardır. Astral seyahat çalışmalarında odaklanılan bölge karın bölgesidir. Göbekten çıkan bir kordonla bedene bağlı kalıp seyahate çıkılır bu çalışmalarda. Bedendeki bağ koparılmadan ve bilinen zihin devre dışı bırakılarak yapılan bu seyahatte bizi yöneten, yönlendiren ve koruyan karar merkezi ikinci beyindir.

Solar Pleksus adı verilen karın boşluğu bölgesinde tek bir noktadan tüm vücuda yayılan bir sinir ağı vardır. Bu sinir ağı, omurilikten çok daha fazla sinir hücresine sahiptir. En önemli çakralardan birisi bu bölgededir. Vücudun üst bölgesinden gelen enerji ile alt kısımdan gelen enerji bu bölgede karşılaşır ve iki enerji kavuştuğunda uyanış başlar. Bu bölgedeki sorunlar yaşamsal tehlikeler yaratır.

Ana karnında hayata bağlanıp enerji aldığımız göbek bölgesinde, doğduktan sonra da enerji girişi olmaya devam eder. Sonsuzluğun saf gücü, ikinci zihnimiz sayesinde bizimle bağlantıda olmaya devam eder. Alışkanlıklarımızın değişmesi gereken durumlarda ki; bunlar birinci beyin yönetimindedir, bu bölge üzerinde çalışmalar yapılarak arınma yaratılır. Karın bölgesinde enerji zayıflığı olan insanlar cansız, moralsiz, depresyonlu, kendini gerçekleştiremeyen, hayatın kendisine verdiklerinden öfke duyan kişilerdir. Bu bölgede canlı enerji taşıyan insanlar cesur, cesaretli ve akışkandır.

Bu bölgenin alanında kalan organlar mide, bağırsaklar, safra kesesi, karaciğer, pankreas ve diyaframdır. Diyafram aracılığıyla nefesi belirlemesi, bu bölgeye yönelik çalışmalarda nefesin gelişmesini sağlar. Nefes farkındalığını değiştirerek fiziksel etkinlikler ve salgılar değiştirilebildiği gibi ruhsal değişiklikler de yönetilebilir.

Tüm meditasyon çalışmalarında karın bölgesi farkındalığı vardır ve o bölgeye odaklanarak Zihni Durdurma sağlanmaya çalışılır. Sol beyin kullanımı yüksek olan kişiler, özellikle bu söylemden korkarlar ya da akıl dışı bulurlar. Oysa yapılması istenen şey, birinci zihni durdurup, ikinci zihni devreye sokmaktır. ikinci zihinde, zaman ve madde boyutu birinci zihnin gerçeklerin çok farklıdır. Işık altı boyutun dışında kalan gerçeklerdir bunlar. Bizi dört boyutun içine zincirleyen ve hapseden kalıplardan özgürleşip birinci zihinden kurtulunca sonsuzluğun içinde yolculuk başlar. Bu yolculuk sırasında bizi koruyan, gözeten, yol gösteren mekanizma ikinci beynimizdir. Ona ;Bedenin Zihni adını verebiliriz ve o bizi asla tehlikeye atmaz. Bütün astral çalışmalarda geri dönmeme gibi bir tehlikenin olmadığı söylenir. Çünkü bizi geriye getiren kordon, ikinci beyinle sürekli bağlantıdadır.

Bu tür çalışmalarda birinci zihnin hafıza kuralları değil, ikinci zihnin hafıza kuralları geçerlidir. Bu yüzden o boyutta yaşananlar sıra dışıdır ve birinci zihinde bazen hatırlanmazlar. Tıpkı rüyalarda olduğu gibi Ama ikinci zihnin kayıtları hücresel olarak var olmaya devam eder ve bizi gündelik yaşamın içinde sezgisel olarak uyarırlar. Bu hücresel kayıt sisteminde suyun hafıza gücünün etkili olduğunu hatırlamak yararlı olacaktır.

Bir fiziksel bedenimiz bir de enerjisel bedenimiz yani, çift özellikli bir varlık olduğumuz bilgisini bize ispatlamakta önemli bir yer tutan ikinci beyin, mana dünyamızın kontrolünde çok etkindir ve sonsuzluğun içindeki yolda koruyucumuzdur. Eğer biz varlıksal (enerjisel) olarak ışık hızını aşabiliyorsak bunun bize sağlayıp, kayıtlarını tutan ikinci beynimizin biraz daha farkında olmalıyız. Dünya ile kurulan Beyin Bağı ve sonsuzlukla kurulan Göbek Bağı varlığımızın ikili özelliğinin dengesini sağlayan dualitik bir farkındalıktır.

ikinci beyin; zihni durdurmanın ve içsel sessizlik yaratabilmenin, enerjisel yolculuk yapmanın, manasal güçlenmenin amacını biraz daha bilimsel açıklamaya kavuşturdu ve bir hurafe dizini daha popüler gerçeğe dönüştü. Darısı Işık Hızını Aşmanın başına

ikinci beyin Karın boşluğu, vücudun merkezinde başlı başına bir evren. Araştırmacıların uzun yıllar gereken ilgiyi göstermediği bağırsaklar, ikinci beynimiz tarafından Ekran Alıntısıyönetiliyor.
Sindirim organımız, omuriliğinde bulunandan çok daha fazla, 100 milyon adet sinir hücresi ile çevrili. Enterik sinir sistemi olarak adlandırılan bu örgü, giderek daha çok bilim insanını heyecanlandırıyor.
Birçok uzmana göre karın bölgesi, kafatasındaki merkezin devamı. Karnımızdaki beyin serotonin gibi ruh hâlimizi belirleyen nörotransmitterleri üretiyor ve psiko-aktif maddelere tepki veriyor.
Karın özerk çalışıyor; kafatasındaki beyne gönderdiği sinyaller, beyinden aldığından fazla. Hastalanıp kendine özgü nevrozlar geliştirebiliyor. Karın da hissediyor, düşünüyor ve hatırlıyor.
Sezgisel kararlarımızı bu içsesi dinleyerek alıyoruz. Ekran Alıntısı
Dünya üzerindeki tüm kıtalar ve kültürlerde, duyguların bedenimizin merkezinde oluştuğu biliniyor.
Bir zorluğun aşılırken göbek çatlatması, sevincin göbek attırması sinirin mideye vurması,açlıktan karnın zil çalması ya da dünyayla göbek bağı gibi deyişler bu yüzden.
Irkları, kültürleri ne olursa olsun, sevinç, korku, huzur, ihtiras gibi duyguları, en yoğun olarak nerede hissettiklerini göstermeleri istendiğinde, hemen hemen tüm insanlar karın bölgelerine işaret ediyor, çünkü insanlar bu karanlık mağarada bir şeylerin olup bittiğini, karınlarının kendilerine bir şeyler anlattığını, şifreli mesajlar gönderdiğini hissedebiliyorlar.
Çok eski zamanlardan beri, meditasyon yapan insanlar, bedenlerinin derinliklerine yolculuğa çıkıyor, burada huzur ve bilgeliği arıyorlar. Ve hatta, günümüz dünyasına egemen ekonomi disiplini bile, küresel bir dil olan içsesin öneminin farkında. Başarılı yöneticilerin el kitaplarında içsesinizi dinleyin gibi cümlelere sık sık rastlanıyor, borsacılara da aynı telkinde bulunuluyor.
içsesimizin fısıldadıklarını beynimizin kabullenmesi, karnın beyni galebe çalması anlamına gelmiyor ama, en azından beynin vücudumuzun tek hâkimi olduğu mitini ciddi şekilde sorguluyor.
Karnın ne denli belirleyici olduğunu bilim de doğrulamaya başladı. insan bedeninin herhâlde en şiirsel olmayan bölgesi bağırsaklar, gerçekten hayatın önemli sırlarını barındırıyor. Zekice işleyen sindirim sistemiyle sürekli devinim hâlinde olan, ancak hareketliliğini genelde görmezden gelmeyi tercih ettiğimiz karnımız, bilimsel araştırmaların odağına yerleşti son dönemde.
New Yorktaki Columbia Üniversitesinde görevli nörobilimci, anatomi ve hücre biyolojisi uzmanı, 1998 yılında yayımlandığında çığır açan The Second Brain adlı kitabın yazarı Prof. Michael Gershona göre karnımızda ikinci bir beyin bulunuyor.
Bağırsaklar 100 milyon adet sinir hücresiyle çevrili. Bu kadar çok sayıda sinir hücresine omuriliğinde bile rastlanmıyor. Kulağa hakaret gibi gelse de, birçok nörobilimciye göre ikinci beyin asıl beynin bir kopyası. Hücre tipleri, etken maddeler ve reseptörleri aynı.
Karın bölgesinde bu kadar çok sinir hücresinin bulunması bilimcileri de burayı araştırmaya yöneltti. Son dönemde, nörogastroenteroloji gibi zor bir isme sahip olan disipline ilgi hayli arttı.
Enterik sinir sistemi üzerine çalışmalar yapan dünyadaki bilim adamları,insan bedeninin karanlık bölgelerine yaptıkları keşif gezilerinden söz ediyor.Uzun zaman bağırsaklara basit refleksleri olan bir organ gözüyle baktık diyen Londra Üniversitesinden Emeritüs Prof. David Wingate,kimsenin aklına sinir liflerini saymak gelmedi diyor. Gastrointestinoloji uzmanı Wingate, bu alanın öncülerden ve nörogastroenteroloji kavramının yaratıcılarından.
Los Angelestaki California Üniversitesinden, fizyoloji profesörü ve nörogastroenteroloji uzmanı Emeran Mayer ise Bundan birkaç yıl önce psikolojik durum ile karındaki ikinci beyin arasındaki ilişkiden bahsetseydim, meslektaşlarım benimle alay ederdi” derken, Flinders Üniversitesinde görevli Avustralyalı araştırmacı Marcello Costa, başta kendisinin de inanmadığını anlatıyor.
Herkesin hemf ikir olduğu konu ise şu: Beyin haricinde en çok sinir hücresinin bulunduğu bağırsaklar, aslında kendi başına bile fazlasıyla karmaşık bir iş olan sindirim işleminden çok daha fazlasını yapıyor. ikinci beyin, hem vücut hem de ruhun hayatta kalmasını sağlıyor; kendisi psikolojimiz üzerinde belirleyici olan serotonin, dopamin, opiatlar gibi psiko-aktiv maddelerin kaynağı. Hatta valium gibi etkili ilaçların teskin edici özelliklerini kazandıran benzodiazepin gibi kimyasallar bile burada üretiliyor. Kısacası karın, beyni pek çok şekilde besliyor.Tıp uzmanları bağırsaktaki sinir sistemini araştırıyorlar.
Yediklerimizden elde ettiğimiz enerji yaşam kaynağımızdır.
Midemizde sindirilmeye başlayan besinler, oniki parmak bağırsağında safra kesesinden
ve pankreastan gelen safra ve pankreaz öz suyu ile birleşir.
Enzimler pelte haline gelen besinleri moleküllere ayırır.
Milyarlarca küçücük emici tüy ince bağırsağın yüzeyini büyütmektedir.
Sindirimin bu aşamasında Karbonhidrat, yağ ve şeker emilir.
Sayısız komplike biyokimyasal mekanizma en ince noktaya kadar birbiriyle etkileşir.
Besinler beynin hükmünden bağımsız olarak bağırsaklar tarafından dalga formu şeklinde ileri doğru
hareket ettirilir.
Bu peristaltik refleks bağırsak beyin tarafından harekete geçirilir ve devamlılığı sağlanır.
Sindirim sistemi yaklaşık olarak 100 milyon nöronun hükmü altındadır.
Bağırsakların içinde bulunan sinir sistemi beyinden sonra gelen en yoğun nöron ağını içerir.
Bu olağanüstü sinir ağı bağırsak içindeki besinleri analiz etmenin yanısıra (1.00-1.06) baş beynimizdeki uyarıcı
ve engelleyici neurotransmitterlerinde cok hassas bir şekilde dengede kalmasını kontrol eder.
Bu durum itibariyle beynimizde bu sisteme dahil olmuş olur.
http://galeri4.uludagsozl...1/ozet-gec-pic_187935.jpg
bilgi içerikli entrylere karşı yazarım diye geçinenlerin tepkisini ortaya koymuştur bilgi için saolasın kardeş.
ekim 2014 bilim ve teknik dergisi sayfa 36'da da buna benzer bir şeyler yazmaktadır.
ilgi çekici bir konudur. lakin kaynaksız nesiz anlatımına bakılırsa makattan uydurulmuş olabilir. barsağa daha yakın hem.
Tespit yaparken sıçmanın bilimsel açıklamasıdır.
Siz yine de kafanizin icindekini kullanin. Boklu dusuncelere ihtiyaciniz yoktur umarim?
Bağırsağın iyi çalışmasının insan mutluluğu üzerindeki etkisini olumlayan bir savdır. Oldukça doğru bir yaklaşımdır.
Kesinlikle katıldıgim ve hep söyledigim cümledir. Mutsuzken kafa bir seye takıkkken oralarda isler tıkırında gitmez ama kafa rahat keyfin yerinde tıkır tıkır işler. I san beyni çok korkunç bir gücte.
tam anlamıyla değildir.

yakın zamanlarda, yani son on yıl içinde keşfedilen hadise sadece bağırsakların değil, aynı zamanda kalp ve midenin de "nöron" hücreleri ile donanmış olduğudur. gelgelelim sırf nöron var diye bu organları "ikinci beyin" "üçüncü zihin" "dördüncü mantık" ilan edebilmek biraz aceleciliktir. doğrudur, nöron sahibi olmaları bu organları daha özerk, daha duyarlı kılar. bu sayede yaptıkları uzmanlık gerektiren işlerde sürekli beyinden komut almadan hareket edebilirler.

ancak beyin sadece "nöron" demek değil ki; nasıl beyin midenin, bağırsakların ya da kalbin yapabildiği mekanik işleri yapamıyorsa, bu organlar da beynin işini yapamaz. daha biz beynin tam anlamıyla ne yaptığını ve nasıl yaptığını bilmeden sırf aynı tuğladan (nöron) yapıldı diye nasıl başka organları da aynı kalibrede değerlendireceğiz?

beynin dışındaki bazı iç organlarda nöron keşfedilmesi büyük buluştur, birçok açıdan. ancak coşmadan önce beyine, nörona ve bunların ilişkiselliklerine dair bu güne dek bildiklerimizi bir gözden geçirmek daha sağlıklı bir bakış açısıdır.
Olaya epistemolojik olarak bakıcak olursak beyin,zihin,ruh,beden,enerji v.b birçok şey aslında reseptör(bilgi aktarımı yapan) görevi görüyor. Ve empirik veriler üzerinden bir takım bilgiye ulaşma durumunu sağlıyor.Şimdi iş tam bu noktada başlıyor : aslında elektromanyetik rezonans veya ruh veya enerji partikülü veya data her ne dersen de evrende,dünyada,etrafımızdaki herşeyde zaten bir alışveriş halinde.Ve bu alışverişi yapanlar sadece bugün beyin diye kabul ettiğimiz alan değil aslında bedenin içindeki herşey ve bedenin dışındaki herşey yani herşeydir.O sebeple bu bir tıbbi-bilimsel algının alanlarının artık holografik bir algıya kaymasını sağlamak için en güzel başlangıçlardandır.
yazının saçma sapa hurafelerle dolu olduğu, copy paste terk olduğu aşikar:
" nörogastroenteroloji uzmanı emeran mayer ise bundan birkaç yıl önce psikolojik durum ile karındaki ikinci beyin arasındaki ilişkiden bahsetseydim, meslektaşlarım benimle alay ederdi”"

copy paste olduğu, ”'dan anlaşılıyor. varan 1!

gelelim detatylara:

bir tane geri zekalı beynin kıvrımları var diye bağırsaklarda da kıvrımlar var diye bağırsakları 2. beyin ilan edip ortaya kendi bağırsaklarından uydurduğu teorileri atıyor:

"bağırsaklar ana beynin farkında olmadığı bu tehlikeleri ilk olarak hisseder ve yüksek bir savunma sistemi içeren bir merkez gibi çalışır. çünkü bağırsaktaki hücreler bilgiyi kaydeder ve kullanır. bu özellik bile onun tek başına bir karar merkezi olduğunun kanıtıdır."

hücreler kendi bilgi kaydedebilir. ama bu misyonu bağırsaklar yapıyor demek farazi yanlışlıktır cehalettir. akyuvar hücreleri nasıl ki vücuda giren yabancı maddelere saldırıyorsa, bağırsaktaki hücreler de emilimi sağlıyor. kas hücreleri ayrı göz hücreleri ayrı işlev sağlıyor. hücrelerin özelleşmesinden başka bir şey değil. bu misyon hücrelere ait, o organ, hücreleri yönetiyor denemez!

"kişilik oluşumu ikinci beyinle yakın ilişkideymiş. çünkü bilinçaltı kayıtlarıyla ikinci beyin sıkı bağlantı halindeymiş."

kişilik oluşumu ile bağırsakların ilişik olması gene götten uydurma. kişilik çevresel ve genetik faktörlerle şekillenir. kısaca psikoloji ve kişinin yapısı ile alakalıdır. bu da beyinde biter. davranışlarımızı yönlendiren organ beyindir çünkü.

bir de demiş ki, bağırsak rüya mı görüyor?

oldu amk başka!?

rem uykusunda kaslar felç durumuna geçer. haliyle kasılan tek organ bağırsak değil kalp dışındaki neredeyse bütün kas hücreleri kasılma durumuna geçer.

böyle saçma sapan bilgileri nereden buluyorsunuz merak ediyorum. hadi buldun da insan bi sorgular lan!
aklınızdan geçen boktan düşüncelerin temelinde yatan bilimsel gerçek.
O halde ülkemizde sindirim yolları hastalıklarından muzdarip epey bir kitle var demek ki.
Bence ülkemiz insanlarının yarısında birinci beyin olarak bağırsak ikinci beyin olarakta kafatasındaki 4 loplu organ kullanılıyor.
Bazılarında ilk ve tek.
Kesinlikle doğru soner yalçının saklı seçilmişler kitabında açıklanıyor bu mevzu.
Stres sıçtırır.