bugün

hazirandı.
buz gibi olmuş yüzüne, sakallarına dokundum. son kez öptüm. üşümüş babam,
başında bekledim yalnız kalmasın diye. konuşabildim, çünkü biliyordum vereceği cevapları. yüzü gülüyordu sanki, öyle kalmıştı.
başında bekledim tabutunun, namazı kılınana kadar konuştuk. "hadi iyisin, herkes geldi çok kalabalık" dedim. zaten görmüştür yukarıdan bizi. ağlamamaya gayret ettim, bana "aslan oğlum" desin diye.
mezarının başına gidince "atla oğlum" dedi biri, atladım yatacağı yere. verdiler yukarıdan babamı kucağıma. yere koydum, tahtaları dizilirken ellerini tuttum sımsıkı. ağlamadım. önce ellerimle, sonra kürekle attım toprağını..
toprağın bol olsun baba. üzülme, ben çok sık geleceğim yine sohbet ederiz. anlatırım sen yokken olanları. keşke bu kadar acele etmeseydin ama vardı bir bildiğin demek ki.
dün,üzerindeki otları temizledim.taşların kirlenmişti.
seni çok özlüyorum babam..

_bir süre sonra hissettiklerin azalarak bitiyor. ve sen gidince
çocuğunun ne hissedeceğini düşünerek üzülmeye başlaşlıyorsun.
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

CEMAL SÜREYA
işte tam da böyledir der bazıları...
14 sene önce kaybedilen koca yürekli adam
ben sokakta top oynarken babam bi kösede elinde atletle oturur beni beklerdi terli terli hasta olmayayım diye
sonra bigün ünal abi geldi dedi baban kaza yapmıs gel gidelim hastaneye gittik tabi cocukluk gulüs cümbüs kaza nedir bilmiyoruz
anam olay yerinde ölmüs cenazesi geldi hastaneye ama babam sağ doktorlar dedi iyi olcak kurtarırız
annemi gömdük ertesi gün biraz agladım sızladım gecti
3 gün sonra babam öldü sanki bütün kemiklerim kırıldı agladım bagırdım cırpındım ama nafile o koca yürekli adam aslan parcasını bırakıp gitmisti yatırdılar hastaneye igne yaptılar kendime geldigimde 2 gün gecmis babamı almıslar gömmüsler hatırlamıyorum hic birini
benim cocuklugum orda bitti iste orda yıkıldım daha da kalkamıyorum hep bi kolum yerde.
Bu ve buna benzer başlıkları görüp kalbinin sızlaması gözlerini kapatıp hiç olmamış gibi davranmaya çalışmaktır. Hala alışamadığım sanki bir gün gelecekmiş gibi hissettiğimdir. Gelmeyeceğini idrak edince en azından birgün ölüp ben ona gideceğim düşüncesidir.
Zordur be. Hele o baba sizin kollarınızda ölmüşse... Benim babam soğuktan hiç hoşlanmazdı, buz gibi bir şubat günü göçtü gitti. Derler ki bir erkek ancak babası öldüğü gün büyürmüş. Ben buyuyeli tam 7 yıl olmuş.
Herkesin ölmüşlerine allah rahmet eylesin.
Allah ın emriyle olur. Bize düşen her duruma sabretmek. Bende ne anne var ne baba. Alan allah, bugün bana bir bebek veriyor. Her verdiğine hamd olsun. Sabredin, zaten başka da çareniz yok.
sırtını yasladığın dağın yok oluyor. hergün evin içinde onu arıyorsun. giydiği kıyafetlere bakıp dalıp gidiyorsun. kafan yerinde olmadığı için birçok hata yapabiliyorsun. sonra baban öldü sen değiştin diyorlar. ben babamın öldüğüne 3-4 yılın sonunda alışabildim. hergün evde bekledim kapıdan içeri girecek diye. anneme üzülmesin diye yanında ağlamadım içime attım hepsini. 1 yıl sonra ben ölüm acımı yaşadım. annemden uzakta. zor, çok zor bişey. ve erken yaşta bir anda kaybetmek daha da zor geliyor.
allah gecinden versin. sırtımı yasladığım dağ gibi babam. bazen bazı konularda anlaşamasak da gölgesi bile yetiyor. allah babasını kaybedenlere de sabır versin rahmet eylesin.
1 buçuk yıl kadar önce başıma gelen olay. Ben kız kardeşlerim kadar ağlayamadım. Pazar günüydü kefen bezi bulmam lazımdı. Belediyeden mezar yeri ayarlamam lazımdı. Gelen taziyecilere yemek çıkarmam lazımdı. Velhasıl kelam hastanede noterde banka da bir yığın iş ile uğraşmam lazımdı. Annem kardeşlerim rahatlıkla ağlayıp sızlarken ben beyaz mühürlü kâğıtlarda babamın resmine bakıp durdum. Nüfus kaydını düşerken ölüm tarihine bakıp kendi kendime bu gerçek mi sordum. Önceleri anlatırım gibi geliyordu şimdi ise azar azar her tarafımda acısı büyüyüp duruyor.

Pişmanlık biraz var. Hatalarım elbette var. Şunu bildim baba ve anne birer hazine. Kaybeden fakirleşiyor.
Babanın vefat etmesi işte. Nasıl anlatılabilir ki? Ne söylenebilir ki? Cansız bedeninde bi hayat kıpırtısı ararken, buz gibi olmuş ellerini farkedince yorganın dışında kalmış üşümüş diye düşünmek, ölümü asla yakıştıramamak , herkes ağlayıp sızlarken içine atıp susmak ve ağzını her açmaya yeltendiğinde dilini ısırıp susmak nasıl anlatılabilir? Dilin söyler belki anlatır ama karşındaki seni hiçbir zaman anlayamaz. Bilemez çünkü bu duyguyu belki. Belki de daha acısıyla karşılaşmıştır kim bilir. 4 sene oldu kalbimdeki derin boşluk açılalı. Zaman her şeyin ilacıydı ya hani, bunun ilacı değilmiş işte. Zamanla geçmiyor. yaşın ne olursa olsun, hangi şehirde olursan ol bir yarın hep o toprağın altında kalıyor.
bizim babamız hepimizi gömer.
Sevindirici bir durumdur.
yaşamadan bilinebilecek bi şey değil. öyle zor.
babanın yaşayan ölü ya da maneviyatta ölü olmasından iyidir. hiç olmazsa, artık acı çekmeyecek.
Her gece rüyanızda onu ve kabuslar görmenize sebeb olur. 93 gündür geçmiyor birşeyler. Onu görmek güzel ama kabuslardan çok yoruldum.
düsunülemez ama ölüncede hatırlanmaz pek fazla hayat naparsın.
Uğramak istemediğim başlık. Aramız ne kadar kötü olsa da, çocukluğumdan beri çektirmiş olsa da, sürekli huzursuzluk çıkartsa da baba işte.
Allah göstermesin de geç.
Sırtınızı daima yaslayabileceğiniz bir dağın artık olmamasıdır.
çok da büyütmemek gerekir.
babamızı taparcasına sevsek de, adını anmayacak kadar ondan nefret de etsek, yokluğunun her vesile ile damla damla içimize sızacağını kabullenerek huzur bulmalıyız.
Yıllar geçse de ve yaşın 60’ı devirse de torun torba sahibi olsan da bir kare ağlatır:

https://youtu.be/JNXokIuBuDk
baba uzaklara gitmiştir. onsuzluk günlerinin acısı dinmese de, artık uzun zamandır giyilmeyen takım elbiseleri, balıkçı yaka kazakları, ayakkabılarını dolaplardan çıkarmak, kokusunu duymak umuduyla koklamak ve artık onları da gömmenin zamanı gelmiştir. baba, uzaklara gitmiştir...

sonra bir çekmece açılır. bir kartvizit kutusu, bir pipo, biraz misina, bir iki kullanılmamış iç çamaşırı ve bunca ilgisiz şey arasında küçük bir not defteri gözünüze çarpar. sayfaları ceplere sokulup çıkarılmaktan kıvrılmış bir defter... açarsınız. baştan yırtılıp koparılmış birkaç sayfanın kalıntısı ve sonraki ilk sayfada babanın el yazısı:

kardeşlerinin doğum günlerini unutma!
onlara, benim yokluğumu. sakın aratma..
mazlum çimen vefat eden babası ozan nesimi çimen'in arkasından bir türkü yazıyor.
Öyle bıkmışım ki kendimden
Kurudum düştüm dalımdan
Sanki ruhum çıktı canımdan
Sen benden gittin gideli

öyle bir türkü yazıyor ki şimdi okuyanlar sevda türküsü gibi okuyor, dinleyenler sevda türküsü gibi dinliyor.
giden kim olursa olsun biri senden gittiğinde kalbinin ortasını deler de gider ya, bütün gidenlere uyar bu türkü. bütün sevdaları karşılar. bütün yarım kalan sevdaları.

ama yine de bu türkünün bir evlat tarafından babasına yazılması şaşırtıyor beni.
https://www.youtube.com/watch?v=tIxjHMtfemw
çünkü bir yerlerde, babası bağıra bağıra ölse canı yanmayacak insanlar var.
tek bir damla gözyaşı dökmeyecek olanlar.
bir tarafta da babasının ölümüyle kuruyup dalından düşenler.

hayat adil değil.
ölüm bile bazen adil hale getirmiyor.
güncel Önemli Başlıklar