bugün

memesever gazete yazarlarının açıkça, bazılarınınsa karından konuşarak, ima ederek söylemeye çalıştıkları iddiadır.

bu iddiaya argüman olarak atatürk'ün anti-demokratik uygulamaları gösterilir. hatta yaratmaya çalıştığı "ulus devlet" projesi doğrultusunda yaptıklarıyla ona "faşist" yakıştırmasını yapacak kadar bilinçsizce ileri giderler, mussolini'yle, hitler'le aynı kefeye koyarlar.

bunu bugün söylemenin gereksizliğini ve utancını bir yana bırakacak olursak, atatürk mussolini'yle ya da hitler'le karşılaştırılamayacak kadar bilgili ve akılcı biriydi.

bu iki faşist, o dönemde kendi vatandaşlarının bir ortalamasıydı, ortalama bir alman yahudilerden ne kadar nefret ediyorsa hitler de o kadar nefret ediyordu. faşizm zaten böyle bir şeydir, etkin olabilmesi için bu yönde bilinçlendirilmiş bir halk, bir eğilim olması gerekir. yoksa uygulanma şansı yoktur, bu öğretilecek bir şey değildir.

atatürk'se tartışmasız her anlamda milletinin önünde biri olmasına rağmen ona şimdi faşist diye saldıranlar farkında olmadan kendi halkına da aynı yakıştırmayı yapıyorlar. atatürk milliyetçiliği deyince tüyleri diken diken olanlar, ona "türk milliyetçisi" diyenler de buradaki türk milleti ifadesinin etnik değil sadece yapıştırıcı, birleştirici bir özellik taşıdığını unutuyorlar. kaldı ki en başta atatürk de orta asya'nın bağrından kopup gelmiş bir türk değil, bir makedonyalıydı.

diğer taraftan bir gerçek de şu ki atatürk demokrat biri değildi, olması da gerekmezdi. çok partili demokrasiye kendi geçmek istedi, tutmayınca partiyi yine kendisi kapattı (bu kendisinin teorik hatalarından biriydi) pek çok mahkeme kararını hiçe saydı... bunları zaten kimse inkar edemez, sadece düşünürken o dönemin koşullarını iyi bilmek gerekir.

bu tür gerçekleri ona saldırmak için iyi birer bahane sayanlara sormak lazım, acaba fatih sultan mehmet tahta çıkarken kaç kardeşini boğdurmuştu ve bu ne kadar demokratikti ya da olması mı gerekirdi. ona şimdi cani diyebilir miyiz, demeli miyiz ya da kardeş katlinin sonunu getiren I. Ahmet'e bir demokrasi kahramanı payesi mi vermeliyiz?

olayları anakronizm yaparak saptırmak yerine her olayı/durumu o günün koşullarını değerlendirmemiz gerekir. bu kimseyi eleştiremeyeceğimiz anlamına gelmez, ama bugün atatürkçülüğün suç gibi gösterilmeye çalışılması ve ona olan sevgimizi şüpheye düşürme girişimleri uluslararası ölçektedir ve hiç de öyle paranoya falan diye geçiştirilemez.

bu büyük insana yarattığı mucizeden dolayı minnet duyuyorum ve hep duyacağım.

not: memeseverleri okuyalım ama tarihi de bilelim.
(bkz: atatürk ün cumhurbaşkanı seçilmesi)
(bkz: halk fırkası)
(bkz: atatürkle ilgili söylentiler)
gerçektir. lakin şunu göz önünde bulundurmak gerekir ki deli petro da diktatördü ama ruslar kendisini çok sever. hizmetleri ortadadır. diktatör deyince hemen tepkileme atlamamak gerek. diktatörlük kötü bişey değil her zaman.
iddia olmayan şey*
diktatörlerin genelde iyi niyetten dolayı ortaya çıkmasından yola çıkarsak doğru olabilecek bir iddia dır.

zira kazım karabekir ve ismet inönünün o zamanki durumları ortadadır. kime bırakayım şimdi memleketi demiş olabilir.

(bkz: biz bunu hep yapıyoruz)
onbinlerce gereksiz heykelin doğruladığı iddia.
zamanın koşullarına göre değerlendirilmesi lazım olan iddaa.günümüz açısından bakarsak:

-dönem tek parti dönemidir. inönü nün başbakan olması aslında hiçbir şeyi değiştirmemektedir.yapılan yeni parti girişimleri son derece başarısızdır.atatürke mualif olan meclis vekillerinin kurduğu terakkiperver cumhuriyet fırkası atatürk tarafından çok ağır şekilde eleştirilir ve kapatılır( ali fuat cebesoy, rauf orbay , kazım karabekir gibi kurtuluş savaşı döneminde atatürkün silah arkadaşları da bu partinin üyesiydiler.)
-kurtuluş savaşı döneminde kurulan istiklal mahkemeleri savaş bittikten sonra da faaliyetlerini sürdürmüş bir çok ülke vatandaşı bu mahkemenin kararlarıyla darağacına gitmiştir.takrir-i sükun yasasıyla kürtlerin üzerinde baskı kurulmuş,
hakları ellerinden alınmıştır.

bu iki maddedeki uygulamalara, baskı ve tahammülsüzlüklere bakılacak olursa atatürk diktatördür. ama olaylara bir de dönemin koşullarıyla yaklaşmak lazımdır:
- 1930 larda dünyada faşizm dalga dalga yayılmaktadır. 1929 dünya ekonomik bunalımı toplumsal tepkileri artırmakta bu da faşizmi gittikçe güçlendirmektedir.dönem mussolini, stalin devridir.
-ülke yeni savaştan çıkmıştır.dışardan veya içerden gelebilecek tehditlere karşı son derece hassas ve bunları kaldıramayacak çöküntüdedir. böyle bir durumda alınacak radikal kararlarla devleti düzlüğe çıkarmak lazımdır; bunun önündeki en büyük engelde syasetteki çok sesliliktir.

atatürk diktatör mü değil mi? zamanın koşullarına göre değerlendirmek daha doğru ve buna göre değerlendirince diktatör değil sonucu çıkıyor; ama tabii ki atatürk bu devletin ve milletin başkanı .işin içine duygusallık da giriyor ister istemez.
bununla ilgili bir şey vardı. bir gazeteci Atatürk'e "Sizin diktatör olduğunuzu söylüyorlar. ne diyorsunuz? " gibisinden bir soru sormuş ve Atatürk de " diktatör olsam bu soruyu sorabilir miydin?" demiş. yani neymiş? diktatör değilmiş. anladınız mı çocuklar? ders bitmiştir.
monarşinin yerine cumhuriyeti getiren bir insandan bahsediyoruz.

ne diyeyim, size nihat doğan yeter...
türklerin dışında herkesin diktatör dediği bir adamdan bahsediliyorsa biraz durup düşünülmeli derim. şimdi ortada halkın düşüncelerini, aydınlanma seviyesini, yaşam tarzını göz önüne almadan kendi ideolojisi doğrultusunda değişimler yapan ve cumhuriyeti getirmeye çalışan bir adamdan bahsediyoruz. tamam cumhuriyet demokratik bir sistem. ama "atatürk ne kadar demokratikti" bunu sormak gerek. halkın yobaz ve gerici olduğunu bildiği için yenilikleri getirmeden önce kamuoyu yoklaması yapmadı, halka danışmadı. yenilikler her ne kadar ilerici olsa da atatürk ün yaptığı anti-demokratik bir hamledir. parti kurdu, karşısına çıkan muhalif partiyi çeşitli suçlamalarla kapattı. bu da anti-demokratik bir hamleydi. insanlar sizin gibi düşünmeyebilir, onların düşünceleri sizin fikrinize göre çağın gerisinde kalmış olabilir, bilimsel ya da mantıklı olmayabilir ama demokrat olduğunuzu savunuyorsanız partiyi kapatmamalısınız. lakin demokrasi halkın hakimiyeti demektir. bırakın o kararı halk versin, kendi için doğruyla yanlışı halk ayırt etsin. he halk o kadar bilinçli değildi diyorsanız o zaman cumhuriyeti niye getirdiniz derim bende size. ve devam ederim aynı hızla; halk zaten bilinçli olsa cumhuriyeti sizin getirmenize gerek kalmazdı, halk isyan ederdi. sonuç olarak hem küçümsediğiniz, fikirlerini beğenmediğiniz, aydınlanma seviyesi olarak aşağıda gördüğünüz bir halka cumhuriyeti getireceksiniz hem de halkın iradesine zincir geçireceksiniz. halk adına karar vermeye dünyanın hiç bir yerinde demokratlık denmez. alınan kararlarların olumlu ya da olumsuz olması detaydır. asıl olan demokrasinin ilkeleridir. ve demokrasinin ilkesi de en başta "kayıtsız şartsız" halkın egemenliğidir. demokrat insanların fikirlerine saygı gösteren, söz söyleme özgürlüğü için savaşan kimsedir. fikir özgürlüğünü her ne sebepten olursa olsun engellemeye çalışan kişi demokrat değildir.
insanları daha özgürleştirmek için uğraşan biri diktatör oluyorsa evet Atatürk diktatördür. eğer diktatörler milletinin hürriyeti için canı pahasına savaşıyor didiniyorsa diktatördür. özgürlük aşığı birine yapılabilecek en büyük suçlamadır bu.
(bkz: ismet kapat şu fırkaları) *
iddia, iddiaydı ve hep iddia olarak kalacak saçma söylem.
siz diktatörmüsünüz diyen gazeteciye verdiği cevab çok yerindedir.ben diktatör olsaydım sen bu soruyu soramazdın.
diktatördü var mı? vatan hainlerine acımadı, emperyalistleri sallamadı, devrim yapmanın gereği gibi davrandı. diktatörlükse diktörlük ulan.
dönemin gerekliliği dikatatörlükse iyi birşey yaptı, yine gelse yine diktatör olurdu, sonuna kadar da arkasında olurdum.
birisi de açıp bir yazsın yahu allahaşkına dişimi kıracağım...

diktatör ne demektir öncelikle? öyle öcü böcü bir şey atlamayın hemen.

"Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse" demekmiş türk dil kurumuna göre.

iddia'da ne deniliyor, atatürk diktatördü. yani, atatürk bütün siyasi yetkileri kendinde toplamıştı. diyor. iddia sahibi.

bakalım öyle mi..?

siyasi yetkilerden kastımıza öncelikle, güçler ayrılığından başlayarak bakalım... yasama yürütme ve yargı.. öyle zannediyorum yasama ve yürütme için aşağıdaki örnekler yeterli olacaktır. yargı içinse tartışılabilirliği olmasına rağmen, çok da önemli değil anlatacaklarım açısından diyorum, aşağıda açıklamaya devame deceğim şeyden dolayı...

_______________________________________________

1. Siyasal Devrimler:
· Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
· Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
· Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

2. Toplumsal Devrimler
· Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
· Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
· Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
· Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
· Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
· Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

3. Hukuk Devrimi :
· Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
· Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
· Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
· Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
· Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
· Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
· Güzel sanatlarda yenilikler

5. Ekonomi Alanında Devrimler:
· Aşârın kaldırılması
· Çiftçinin özendirilmesi
· Örnek çiftliklerin kurulması
· Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
· I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması

maddeler http://www.istanbul.gov.tr/?pid=397 adresinden alıntıdır.
_______________________________________________

bunları başarmış bir liderin, şekil itibariyle bir meclis araacılığıyla da olsa -artık hepimiz hemfikiriz öyle zannediyorum- bunları başarmış olması demek, inanılmaz bir meşruiyetin göstergesidir. diğer türlü bunların bu kadar kısa süre içerisinde kabul edilmesi söz konusu değildir.

meşruiyet sorununu kaldırdık ortadan sanırım. cünkü bazı dalkavuklar atatürkün hiç seçimle gelmediğini falan söyleyip aslında halkın onu istemediğini iddia ediyorlar da.. neyse..
________________________________________________

atatürk, bu ülkede hem meclis başkanlığı, hem devlet başkanlığı, hem de hükümet başkanlığının yanı sıra; başkomutanlık da yapmıştır. iyi de yapmıştır!!

meclis, devlet ve hükümet başkanlığı sırasında yaptıkları zorunuza mı gitti? yukarıda yazılanları bir ömrü bırakın epi topu 10-15 seneye sığrdırmış dünyada bir örneğini mi gördünüz?

ya başkomutanlık..? izmir'den eskişehir'e kadar geri çekilip, sonrasında taaruz hareketiyle dünya literatürüne geçmiş bir manevrayla adını yazmış yahu adam tarih sayfalarına...
_________________________________________________

demem odur ki, diktatörlüğü öcü böcü gibi göstermeyin, yerinde zamanında ve yeterince kullanırsanız, bir anda dünyanın en hızlı çalışan sistemlerinden birine sahip olursunuz. önemli olan iyi mi kötü mü kullanıldığıdır.
Fransa'nın, italya'nın birliğini nasıl sağladığını ve hangi yüzyıllarda sağladığını bilmeyen antenlerin Atatürk'e saldırmak amaçlı kullandıkları iddia.

demokrasiye geçişin tarih boyunca "devlet"te nasıl dönüşümler geçirdiğini bilmeyen antenlerin Atatürk'e saldırmak amaçlı kullandıkları iddia.

Geçmişten günümüze, klanlardan, şehir devletlerine,imparatorluklara, feodaliteye, oradan mutlak monarşiye oradan meşrutiyete oradan cumhuriyete bakın bakalım devletler nasıl değişmiş.

Mübarek günümüzde demokrasi anlayışı öyle bir hal aldı ki tarih boyunca hiç demokrasi görmemiş, birliğini sağlayamamış bir ülkede, bir toplumda günümüz liberal demokrasi anlayışını gütmedi diye 80 yıl önceki büyük deha Demokrat değildi deniliyor.

ulan bilimden anlamazsınız, tarihten anlamazsınız ne halttan anlarsınız merak ediyorum.

ek olarak da buradan Devrim şehidi, cumhuriyet şehidi Ahmet taner kışlalı'dan güzel bir alıntı yapalım

(bkz: ben demokrat değilim)
modern zamanlarda diktatör, haddinden fazla kişisel gücü elinde tutan ve/veya bu gücü suistimal eden, bilhassa yasama yetkisini elinde bulunduran kişiye denilmektedir. * bu durumda karar vermek size kalmış. bu arada ve'den sonra veya'dan önceki işarete dikkat et. *
O kişisel kazanç ve ün peşinde koşan basit bir diktatör değil, gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahramandı.
Prof. Walter L. WRIHT Jr.
milletin menfaati ve cumhuriyetin sağlam temeller üzerine kurulması için radikal kararlar almış ve uygulamıştır.
apolitik insan lafıdır. siyasetten s'sinden anlayan insan böyle bi laf etmez.
atatürk diktatör değildi. mecliste, yeri gelir atatürk'ü kızdıracak, saygısızlık edip atatürk'ün yaptıklarını beğenmeyecek milletvekilleri vurulmuştur ama bu o zaman şartları içinde normaldir. babıali yani basın organları oldukça özgürdü. atatürk'e laf edecek adamı kendileri linç eder olay biterdi. bazıları şapka takmamak için direnince şehri top atışlarıyla korkutmuştu ama bu sadece şakaydı. kendi halkını top mermileriyle öldürecek değil ya. yazık o top mermisine...
dersim'de bazı eşkiyalar başkaldırmış, onlara uçakla bombalar atmışlar ama kesin bir yanlış anlama olmuştur.

vatansever bir çok kişi vatan haini olarak asılmış veya türkiye'nin dışına çıkmışlar ama bunun atatürk ile ilgisi yok.

bu iddiayı ortaya atanlar adnan adıvar ve halide edip adıvar'dır. saçmalamışlar onlar. bizden iyi mi bilecekler. söyleyelim gidip biraz resmi tarih okusunlar.
temele inmek gerek.

(bkz: niccolo machiavelli)