bugün

(bkz: askerliğini Rambo olarak yapmak)
askerliği yedek subay olarak yaptığım için çokça yazışma yapıyordum. yazdığımız yazıları önce biz sonra sırayla yüzbaşı, albay, tuğgeneral paraflıyor en son tümgeneral imzalıyordu.

yazdığım bir yazıda tuğgeneralin rütbesini yanlışlıkla albay yazmıştım. yüzbaşı, albay ve generalin kendisi hatamı farketmeden yazıyı paraflamış. yazı tüm generale gidecekti ama o kesin farkeder dediler memur abiler. ne yapayım abi dedim. yazıyı tekrar çıkartıp parafları taklit et dedi bir abi. korka korka parafları taklit ettim. aslında komutanlar normal insanlar olsa hata yaptığımı söyler düzeltirdim ama söylersem çok kötü şeyler olur diye korktum.

sonuç olarak bir yüzbaşı, bir albay ve bir tuğgeneralin parafını taklit ettim ama çok şükür bir sıkıntı olmadı.

edit: yalan olmasın, yüzbaşı da olaya şahit ve destek olmuştu. kendi parafını o atmıştı.
Yer:hakkari şemdinli dönem 88/2

8. Kolordu komutanının habersiz bölüğe gelmesi ve askerlerin bi kısmının gazinoda saz çalıp türkü söylerken yakalaması, nöbet yerinde olan askerin bitanesini radyo dinlerken yakalaması, mevzi komutanlarının hiçbirisinin mevzisinde olmaması, bölüğün etrafının bok götürmesi, tabip asteğmenin kolordu komutaninin elini sıkmaya kalkmasi, ve bunlardan sonra olan sikiş silsilesinde, askerliğimin kalan 6 ayında 78 kilodan 54 kiloya düşmemle oluşan zulümler bütünü.

O olaydan sonra 1055 mevzisi açıldı aktütün karakoluyla bizim bölüğün arasına ve ayda 3 günden fazla bölüğü göremedik. Her gece sabaha kadar nöbet tuttuk, şafak sokerken kilometrelerce yürüdük başka yere mevzilendik.

Teskereme 2 gün kala dağdan indim.
usta birliğine yeni teslim olmuşum, o zamanlar böyle devreciliğin babası oluyor gittiğim yerde. bilen bilir edirne karaağaç, bu konuda muazzam bir bölgedir. neyse efendim, mal mal ortalıkta dolanıyorum, bölüğe girdim, yeni yeni insanlar bir çoğu istanbullu diye hitap etmeye başladı ilk dakikadan itibaren. elimden bileti alan birisi çıktı direk. oo bilet gelmiş vs vs. geyikleri. gel zaman git zaman en alt devreyiz, beni seven 2 tane eleman beni yanlarına aldılar, dediler boya işi var. ben '' oo gelirim tabi, eğitim meğitim yok'' kafasındayım. gittik boya yapmaya böyle kocaman bir duvar var yeşile boyanacak. neyse efenim gittik boyaları fırçaları falan aldık işe koyulduk, derken ibnenin evlatları bi ara kayboldu. gidip kafayı çekip gelmişler. bizim o bölüğün arka tarafı komple esrar tarlasıymış sonradan iyice ögrendim ayrıntıları. bunların kafa trilyon ayakta duramıyorlar, neyse dedim siktir et. sen devam et bitir işi, eğitim yok rahatsın. ben işe koyuldum bunlar ellerinde fırçalarla kafa taşak gibi geyik yapıyorlar, o ara 100 metre ilerden bi ses geldi '' kolay gelsin mehmetçik'' ulan direk irkildim öyle bir ses tonu var ki resmen eridim orada. döndüm bi baktım kıçı kırık kışlada tabur komutanı sesleniyor bize. direk dikkat çektim. esas duruşa geçtim ama bizim elamanlar ayakta duramıyor, aralarında ki muhabbete şahit oldum. aynen aktarıyorum.

usta asker 1: ''mehmet mi dedi lan biri?''
usta asker 2: '' yok lan ne mehmeti?''
usta asker 1: bana dönerek; '' senin adın mehmet mi?''
usta asker 2: ''yok lan onun adı başkaydı.''
usta asker 1: '' o zaman kim lan bu mehmet?''
usta asker 2: '' ya sikerim mehmeti şimdi, boşver olum kafan taşak gibi oldu bu arada. ahsduahdusad''
derken kısır döngüye girdi pezevenkler.
kısık sesle ''lan tabur komutanı geliyor'' dedikten sonra yüksek sesle ''sağol'' dedim. adam şöyle bir süzdü. cık cık çekti gitti. sonradan öğrendim, orada normal insan sayısı bir elin parmağı kadarmış, komutanlar falan herkes müptezel askere karışmak istemiyormuş. dedim vay arkadaş bu nasıl bi yer. ben neredeyim!
2005 Karabük il jandarma kısa dönem çavuşun.karabuk sınırı içine bi jet dusmus,arama kurtarma helikopteri için yakıt getirmiş bir tanker bende oturdum tankerin arkasında sigara iciyorum,yukardan üsteğmen bagardi " comaaak ne yazıyor olm tankerin arkasında?" Ateşle 50 metreden fazla yaklaşma komutanım." Say bakalım 50 adım, saydim 50 adım sonra otur iç sigaranı dedi. uygulamalı eğitim.
Para yatırmak için gişede sıra bekliyorum. Amcanın biri geldi adres sordu tarif ettim falan. Başka anım yok.
(bkz: bedelli askerlik)
Anlatmakla yazmakla bitmez. Kıbrısta yapmıştım 361 KD.
28 yıllık hayatımı anlatsam maksimum 5-6 saate sığdırabilirim. 6 aylık askerliğimi günlerce anlatabilirim. askerlik anıları hiç bitmez.
bi gün hiç unutma ziraat bankasında veznede beklıyorum, banka mudur geldı dedı sıra numarsı alacan falan, dedım mudur ben bedellı odeyecem, oo dedı gel buyur odamda kahve ıcelım falan. heyt be ne gunlerdı, devrelerımde vardı ama hıc tanısamadık.
şile askerlik şubesi/ istanbul.

kapıda nöbet tutan asker var, bende sigara içmeye çıktım muhabbet ediyoruz.

a: asker adayı
b: ben

a: merhaba ayol, kime gösteriyoruz
b: kimsin la, neyi gösteriyosun
a: ya şeyi işte
b: şey ne lan
a: ay şeyi işte anlana onu işte
b: ne diyosun lan necisin ne yapmaya geldin burası askerlik şubesi
a: aaa biliyorum, nereye geldiğimi ayol, bende şey almaya geldim
b: bak sikicem şeyini, şey ne lan adam gibi anlatsana derdini.
a: şey işte ya, anlasana rapor almaya geldim, şeyi gösterecem.
b: göster lan şeyini, bana göster koduğum şeyini, bakayım şeyine
a: al bu şu pozisyondaki şey, bak bu daha net, al bak burda şey de belli ay yani ben olduğum.
b: bu ne lan? ne bu? hıyar, adam gibi söylesene ben geyim çürük için geldim desene mına koduğum, şey şey beynimi siktin.
a: ayol bana foto çektir şubeye götür muafsın dediler, olmadı mı şimdi? beğenmediniz mi?
b: bak, seni işletmişler, al bu kağıdı, hadi doğru zeynep kamil'e askeri hastaneye şeyine baksınlar orda.

başka biri;

a: ben daha kestirmedim ne yapmam gerekiyor.
b: kestir de gel. (10 sn bekledikten sonra, şaka lan şaka, al şu sevki git hastaneye baksınlar.)

a: abi be bişey sorcam
b: buyur
a: ben geyim de
b: e yani?
a: aileme söylemedim, nasıl yaparız
b: neyi nasıl yaparız anlamadım
a: ailemin bilmesini istemiyorum
b: aileni bulup söylemem merak etme
a: abi şaka yapma yaa, zor durumdayım?
b: ne yapalım lan? sat komandosu diye tezkere mi verelim?

a: hoplaya zıplaya yanıma gelir.
a: fotoğraf yetiyo mu?
b: neye fotoğraf yetiyo mu?
a: çürük alcam da ben
b: yok yetmez heyete gireceksin
a: ay onlar bana girsin ahahaha çabucak verirler hemen
b: bak bu keleşin namlusunu görüyon mu, aha bunu sokarım, ama çıkartırken ağlarsın, siktir git lan.

not: konuşma diliyle yazmaya çalıştım, eksiği var fazlası yoktur. şubede askerlik yapanlara sorabilirsiniz benzerlerini.

3 ayda bir yaşadığımız sevk anıları da başka zaman.
istisnalar dışında Çoğu sadece yaşarken çok komiktir ve sadece sizin için komiktir.

Anlatınca o kadar komik gelmez karşı tarafa ve çok uzatırsan işkence olur.
Benim en büyük anım kışlaya girişten sonra başladı. Dışarıdaki hayatla kışla hayatı tamamen farklı. içeri adım attığın anda tam bir mala dönüyorsun. Herşey komutla kışladı robot gibi başımızda bi onbaşı başladı bu komutan edasıyla şimdi şurdan botları alıyoz beni takip edin burdan kamuflajları alcaz falan filan yiyorsa takip edip dediğini yapma yavşağın. Fakat burda beni en çok şaşırtan bu onbaşı denen totoşun havasıydı. Sanki general ya da tosun paşa öyle bir havalı ki yürüyüşü bile farklı bebenin. Dışarıda görsen selam bile vermezsin ama malum kışlada durum ciddi. Neyse uzatmayalım efem kısa askerlik hayatımızda hikaye çok aslında fakat şurası kesin sivil hayatla kışla hayatı çok farklı.
Acemi birligi garipti. Koca koca adamlar, sabahın 5 buçuğunda rap rap, son ses bağırarak kahvaltı yapmaya gidiyorduk. Yemekhane nin önüne gelince 'işte geldi alayın şahı!' Derdik mesela. Sıçmaya bile aynı şekilde gidiyorduk.
Astek olarak posta gazetesinde Arap sabununun metalik ve kauçuk yüzeylerde parlaklığı artırdığına dair sikindirik bir yazı okumak, akabinde lan acaba olur mu ki diye tüm btr'leri Arap sabunuyla yıkatmak akabinde kurmay Başkanı albayın btr'leri görüp seni takdir etmesi, nihayetinde tüm zırhlıların Arap sabunuyla yıkanması. O parlak zırhlıların tatbikat için o haliyle cumhurbaşkanının karşısına çıkması, pırıl pırıl bir tankın kulesinden siyah bereyle cumhurbaşkanına selam vermek.
damacanayla tank yıkamak.
acemi birliğindeyiz.

o sıra bölükteki en küçük ben sayılabilirim. bölük komple kısa dönem. savcısından tutun da her meslekten adam var. bu önemli değil tabi.

ama herkes son raddeye kadar gelmiş belki bedelli çıkar diye. artık kaçacak imkan kalmayınca 30 yaşına gelince zorunlu askere gelmişler.

bir abimiz vardı adını tam hatırlamıyorum. kendisi askere gelmeden yanlış hatırlamıyorsam 2 ay önce çocuk sahibi oluyor.

askerde iken bir akşam haber geldi. abimizin çocuğu vefat ediyor. herkes üzgün. toplandık komutana gittik.

tabi haberi veren zaten komutan. abimiz izin istedi. komutan izin vermedi. dedi ki ;

- ben askeri lisede iken dedemi kaybettim. ama gitmedim. askerdeyiz şimdi.

o gün durdum düşündüm. ben bu ülkeyi korumak için silah altına alınıyorum. hani kısa dönem olarak en fazla kendimi koruyabilirim ama devlet bana diyor ki askere geleceksin.

çünkü sen vatanı koruyacaksın ki senin annen,baban, eşin ve çocukların düşman istilasından uzak rahat yaşayacaklar.

iyi de kardeşim farkında mısın bilemiyorum ama ben rahat yaşasın kızım diye askere geldim. ama kızımı kaybettim. artık o çok değer verdiğim kızım yok. sen nasıl olur da bana böyle bir durumda izin vermezsin.

o zaman çok koymuştu bana. üstünden uzun zaman geçti. milletle konuştuk.

en sonunda dediler ki askerlik yan gelip yatma yeri değil, askerin görevi ölmektir.

bunu diyen adamlar askerliğini bedelli yapan adamlar veya ne bileyim askerden kaçan adamlar.

uzun zamandır düşündüm. çocuğum olsa askere göndermeyeceğim. kardeşimi de göndermeyeceğim. ben ve babam ülkemize görevimizi yerine getirdik. gönderselerdi doğuya gözümüzü kırpmadan da şehit olurduk.

ama ben şehit olunca kardeşim veya çocuğum rahat yaşamayacak. rahat yaşayıp askerden kaçanlar aynı şekilde hayatlarına daha mutlu devam edecekler. benim ailem de her zaman biraz eksik olacak.

o yüzden bir kaç senedir kardeşimi askere göndermemek için uğraşıyorum. elimden gelirse yurt dışına göndereceğim. yeter ki askere gitmesin.

vatan için ölünen dönem bitmiştir. vatanı satanlar için ölünen dönem başlamıştır.

daha çok iğrenç anı daha var askerlikten ama benim gibi milliyetçi ve ülkücü bir adamı bile askerlikten soğuttular ve bu vatandan nefret ettirdiler ya helal olsun insanlarımıza.
acemiliği amasyada bitirdim kıbrısa geçtim usta birliğime. gidenler bilir yeni gelen askerin işi zordur neyse gel zaman geç zaman çok geçmeden ben kavga çıkardım koğuşta kapıştık üst devrelerle hep öyle olur ya ardından çok iyi oldu aramız ben de ilk haftamda daha çavuş oldum takıma. üst devrem var fırlamanın tekiydi biz de onla kan mı çekti artık bilmem can ciğer dost olduk. bu da ceza falan yemiş bir yılı geçmiş cezasını çekiyor hala askerde. hayal edin işte alayın en eskisi devresi kalmamış,herkesi her komutanı uzmanı tanıyor. alayı da avucunun içi gibi biliyor alayın etrafıda komutanların evleriyle çevrili kıbrısta yapan bilir böyle müstakil bahçeli evler alayın batı cephesinde sıralı. uzatmayayım bu dedi bu akşam biz içelim ben de trakyalıyım birayı severim tamam dedim. nerden alcaz? kaçıcaz.yemek içtimasından sonra ana caddenin orda büfedeki bilmem ne abladan alcaz dedi. e ben daha yeni gelmişim çarşı iznime bile daha çıkmadım dedim oğlum üst devrelerden birini al siz gidin ben dedim en azından biraz bileyim nerde ne var sonra kaçarız. yok dedi beraber gideriz ben biliyom her yeri. e tamam. yemeği yedik kaçtık kaçıcaz biraz oyalandık saat gece 8 gibi biz giyindik sivil eşofmanları arkada yırtık teller var oraya koşar adım ulaştık. böyle eski bi bahçe duvarından yatar bi şekilde aşağıya mahalleye salıcaz kendimizi bu önden gidiyor tam geççek geri attı kendini dedi bilmem ne komutan bahçe çitini tamir ediyor eşide ona seyyar ışığı tutuyor başında beklicez. böyle çalıların arasından izliyoruz çok heyacanlı call of gibi amk. beş dk on dk bunlar içeri girdi dedik fırlayalım tam yattık duvara aşağı bırakıcaz bi köpek geldi aşağı küçücük bi şey ama o nasıl havlamak o nasıl gürlemek amk tohumumuza para mı saydın be hoşt moşt atladık kaldırdı mahalleyi havaya bu ibne. dedim dede koş amk koş. başladık ana caddeye doğru ara sokaklardan koşmaya geldik caddenin köşesine durduk dedi hemen sola dön 20m ilerde solda görcen dedi sen git beni herkes tanıyor kahvede falan komutanlar oluyo dedi tamam dedim ver parayı. bu elini sola attı sağa attı götüne attı anasını sikim para yok! para yok sözlük para!! dedi düşürmüşüz koşarken dedim dön dede dön koooş! başladık geldiğimiz yoldan geri koşmaya sağa bak sola bak aha sarı bi kağıt koştum duvar dibinde 50 lira ahaa! 20 lira daha olcak baktım yolun karşısında daracık bi sokak girişinde bi kağıt var koştum oraya yukardan da araba farları gözüktü ben eğildim bu bana ne dese beğenirsiniz toruun flama! dondum kaldım girdim dar sokağa hazır ola geçtim amk arkam dönük ne yaparsın gurgurugururugurur araba geçti gitti. allahım dedim allahım yeter baktım bu başladı gülmeye beni de aldı gülme bizim alay komutanının aracıymış haberciside bizimkinin arkadası görmüş tabi sesetmeden devam etti çocuk sonra onla da tanıştık tabii sonradan öğreniyorum bunu.
Dedik dönmek yok gittik aldık biraları iki siyah poşet biri onda biri bende çıktıgımız yere doğru koşuyoruz bi baktık atladığımız duvarın önünde mahalleli sohbet ediyor biri traktörüyle uğraşıyor falan mümkün değil öküz gibi ordan giremeyiz bir üst sokağa u yapıp çıktık orda bi yerden atladık içeri ulan yere düştüm o da ne çamur batak su verilmiş bahçenin içine her yer çamur içinde oh dedim geldik aşağı indik alaya doğru her tarafımız çamur içinde ama o da ne askeriyenin dikenli telleri var önümüzde meğer sen biz elalemin bahçesine girmişiz hala alayın içinde değiliz içtima saati de geliyor bi de bana diyor bizim askerler ekiyor burayı yarrak askerler ekiyo dede! ulan öyle yap böyle yap çıkamıyoruz gittik arkadan büyük kesilmiş bi dal bulduk dayadık tellerin üstüne tırmandık bunun üstünden ben bunu geçirdim karşıya verdim biraları ben atlarken eşofmanım takıldı tellere yırtıldı üstümüz başımız leş gibi girdik içeri. içerdemiyiz içerdeyiz.
Kuzenimin anlattığı naklen:

4 kişi nöbetten gelen arkadaşa şaka yapmak üzere koridorda saklanmışlar, arkada kuzenim ve diğer iki kişi, önde ise korkutacak diğer eleman. Saatlere göre nöbetten dönmesi gereken şahıs kişisi koridorda ayak seslerini yankılatırken yaklaştığında korkutacak eleman koridorun ortasına atlayıp ellerini öcü yapıp yere çökerek korku filmi edasıyla "kkkkk" yapmıştır. Arkada ise kopma hevesiyle bekleyen üç kişi beklenildiği üzre koparak olayın yaşandığı yere doğru ilerlerken bir top atışı yapılmış gibi ses duyarak "noluyo lan" demişlerdir.

Yaklaşıldıkça seçilen yüzler doğrultusunda anlaşılmıştır ki şakayı yapan eleman yerde beyblade gibi dönerken karşıdaki taraf şark görevi henüz bitmiş eli tabancasında saykopat üsteğmendir.

Bu şok doğrultusunda kalan 3 arkadaş üsteğmene bön bön bakmaktadır. Üsteğmen yerde yuvarlanan arkadaşa bir tokat daha patlatır ama eli savrulmaz, yanağında kalır ve kulağından tutarak odasına doğru sürükleyerek gözden kaybolur...
(bkz: at yalanı sikiyim inananı) ağbi anlatamadığım o kadar şey geldiki başıma ben bile inanamazken başkasının inanmasını samimi bulmam
O yüzden hiç anlatmam.
en son kapının üstünden valizimi dışarıya fırlattıklarını hatırlıyorum. sonra da özgürlük diye bağırdığımı hatırladım. o kadar.
Bitmek tükenmek bilmeyen anılardır.
son güne kadar mal gibi gezdim.

teskeremi alıp sivile çıktıktan bir hafta sonra kendime gelebildim.
6 ay sonra ilk defa sivil birilerini görünce havaalanında ve özellikle o kalabalığı görünce ürktüm korktum. çıkış kapısında abimi görmesem oturur ağlardım.
Ardinal akşam saat 22.00 civarı adını hatırlayamadığı bir kanalda evrenle ilgili belgesel seyretmektedir.gazinoda yalnız takılan Ardinal birden açılan kapının sesiyle irkilir zira o saatte gazinoda olmaması heleki tv izlememesi gerekmektir.herneyse olaylar şu şekilde gelişir;

-hasktr kim lan bu, nöbetçi astsby ise ski tuttum (iç ses)

O esnada içeri Ardinal'in buddy'si mardinli mustafa girer ve:

-ardinal abi ne yapıyon ammına ğhoyim.

-hacı senmiydin! Ödüm koptu, belgesel izliyorum.

-he benim,dolaptan ekmek alacam, ne belgeseli izliyon

-evren

-evrenin ammına ğhoyim
herkes en ilginç anının kendinde olduğunu zanneder ve muhabbet açıldığında karşındaki ne anlatmış umrunda olmaz,bitsede bende kendi anımı anlatsam diye bekler.
güncel Önemli Başlıklar