bugün

"anne" öyle bir varlıktır ki, onun hakkında girilen bu entry uzun uzun yazılır, silinir. yazılır, silinir. çünkü söylenecek her kelime yetersiz kalır. duygular bir türlü aktarılamaz.

anne; yarım ekmek kaldığında, onu ikiye bölerek, iki evladına paylaştıran insandır. kendisi açlıktan ölse bile.

anne; kaç yaşına gelirseniz gelin "aman yavrum, bilmediğin insanlara kapıyı açma" , "tramvaylara, arabalara dikkat et yavrum, allah muhafaza" şeklindeki komik uyarıyla yüzünüzde tebessüm oluşmasına neden olandır.

anne; 30 yıldır içtiği sigarayı, evladının sigara içtiğini öğrendiği an bırakabilen iradenin adıdır.

anne; 50 yaşını geçtiği halde, evladı rahat rahat okuyabilsin diye hala çalışan insandır.

anne; yaşanan depremde, kendisi deprem bölgesinde olduğu halde, babayla birlikte telaşa kapılıp, farklı şehirlerde yaşayan iki evladının nasıl olduğuyla ilgilenendir.

anne; alkolik ve kumarbaz babayı tamamen değiştirip dinine bağlı bir insana çevirmeyi başarandır. yuvayı kurtarandır.

anne; evladının yaşı kaç olursa olsun onun başını okşamaktan, bağrına basmaktan vazgeçmeyendir.

anne; çocuğunun aşık olduğunu ses tonundan anlayandır.

anne; evinize ziyarete geldiği zaman keyif yapmak yerine, orayı burayı toplayan, temizlik yapan, mutfak alışverişi için oradan oraya koşuşturan güzel insandır.

anne; gizlice ağlayandır. çocuğu, annesinin ağladığını gördüğü zaman, sırf o üzülmesin diye gülümsemeye çalışandır.

anne; ona sinirlendiğiniz zaman "anne olmadan bilemezsin!" cümlesiyle, verdiği değeri anlayabilene çok şey anlatandır.

anne; çoğu şeyi bilmezden geldiği halde, aslında her şeyi adı gibi bilendir.

anne; evladının canı yandığında, kendi canı iki kat yanandır.

anne; 9 ay boyunca her gün biraz daha güçsüz düşerek evladını karnında taşıyandır. onu emziren, besleyen, büyütendir.

en büyük fedakarlıkları ise; sizi hayatta karşılıksız olarak sevmeyi göze alabilecek tek insan olmalarıdır.

edit: seni çok seviyorum kadın.
kendisinin ihtiyacı olduğu halde sırf oğlu parasız kalmasın diye ilaç parasını gizlice oğlunun cüzdanına koyandır. bunu yaptığını duyunca kızıldığında verdiği cevap ise '' senin boynunun büküklüğü benim en acı hastalığımdır '' der.
saymakla bitmeyecek kadar çoktur annenin fedakarlıkları.
onları beyaz yalan söylemeye iten fedakarlıklardır.

- yok kızım ben sevmem pastayı bir dilim kalmış ye sen
- ben çok tokum obk az kalmış sucuk siz paylaşın aranızda
böbrek yetmezliği sonucu diyalize bağlı yaşamakta olan evladına gözünü kırpmadan böbreğini vermesi ve bunun sonucunda tek böbrekle kendi yaşayamaz hale gelmesi. yatalak kalması; ama oğlunun diyalizden kurtulduğunu gördükten sonra gözlerinde ki sevinç ve mutluluğun kendi düştüğü durumu göremeyecek kadar gölgelemesi. üç yıl içinde zayıflayıp iyice halden düşmesi, sırf evladı kurtulsun diye. ardından gözlerini dünya hayatına kapatması. evladı için kısacası ölümü göze alması. başka hangi varlık yapabilir bunu, anadan başka!!
sözlükte ifade edilemiyecek kadar büyüktür. küçük ve güncel bir örnekle: yemek koyarken yeter dememize rağmen 1-2 kaşık daha koyma eylemi olabilir..
çocuğunun hayatının selameti için, çocuğunun duygularını hiçe sayıp mutlu bir evlattan feragat etmeleri gibi karmaşık görünen aslında çok basit sevgi göstergeleridir.
anneliği abartmaktır. yani mecbur olduğu şey(ler)i yapması fedakarlıksa pes doğrusu... pes yani...
"banyodan çıktım, saçlarım ıslak. aslen kıvırcık olan saçlarıma bi fön çekeyim dedim, başladım föne, yarısı bitti biticek, küt fön makinesi bozuldu. ee okula gitmem gerek birazdan. annem gitti komşudan benim için fön makinesi istedi, aldı geldi. işimi hallettim, okula gittim." peki fedakarlık bunun neresinde derseniz, her anne yapar tabi böyle bişeyi ama, istanbuldan okumaya gittiğin bir memlekette, yeni taşındığın bi binadaki tanımadığın bi komşunun kapısına gidip meramını anlatıp o fön makinesini almak tam bi fedakarlıktır. annem, seviyorum seni.
en büyük fedakarlık.
(bkz: 9 ay karnında taşımak)