bugün

tolstoya sorarlar

-bu kitapta neyi anlatmak istediniz?
+bu soruyu cevaplamak için kitabın virgülüne dahi dokunmadan tekrar ifade etmem gerekir..*
elim bir tren kazasında kaybettiğimiz, tolstoy un bir roman karekteri.
Tolstoy denince akla ilk düşen isim.
bugun sinasi sahnesinde izledigim, olaganustu guzellikte bir yapit; tolstoy'un ayni adli romanindan esinlenmis ve kent oyunculari tarafindan sahnelenmistir. oyuncular sahane, kostumler sahane, isik sahane.. e daha ne olsun, yildiz kenter'in anna'yi oynamasi imkansizdi, ama yetistirdigi oyuncular da onu aratmayacak guzellikte bir performans sergilediler, arada sirada sahneye narin girisiyle yuregimizi hoplatti, ne denir ki, yine olsa yine izlerim hic affetmem. **
ahlak budur. *

bir kitap uslup, akıcılık, anlatım dili, kelime oyunları bir yana konusuyla insanı hemen etkiliyorsa bilin ki yazar okuyanın kalbine dokunmayı basarıyordur. okurken fonda ic burkan bir keman sesi duyuyorsunuz. beni o kadar etkiledi lev tolstoy bu kitabıyla. keman sesleri, mutsuz bir kadın, evli, aynı zamanda anne ve asık. (baska bir adama asık)

ahlak, erdem, heyecan tam zıttında sonu olmayacak bir ask. secimler, vazgecmeler ve verilen kararlar. o tren istasyonunda ben olsaydım aynı seyi yapardım'lar. tereddut etmeden, bir ic cekisle. aman diyorum, aman...
hakan gerçek in canlandırdığı levin karakteriyle bizi bizden aldığı, kent oyuncularının sahnelemekte olduğu tolstoy eseri.
tolstoyun klasiklerinden. kent oyuncuları tarafından sahnelenen oyunda bütün oyuncuları beğenmemle beraber, hakan gerçek ayrı bir yer tutmuştur. mükemmel şekilde rolünü oynamıştır.
tolstoyun her ayrıntıyı gören her ışığı yakalayan dehasının ürünüdür. eserin başlangıcında tolstoy ''içim nefretle dolu öcümü alacağım'' demektedir. sadece bu söz bile tolstoyun eseri kaleme aldığı dönemdeki manevi krizini yansıtır. itiraflarında tolstoy bu döneminden daha iyi bir yaşam sürme arzusunun baskınlığından bahsetmektedir.
tolstoy ''mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer; mutsuz ailelerin mutsuzluğuysa kendine özgüdür'' yazarak bir romana önsoz dersi vermektedir. eserin yazılışı sırasında anna karenina tolstoyun zihninde oluşturduğu ilk portreden bağımsızlaşarak adeta kendini varedebilmiştir. tolstoy ''onu öldürmemek isterdim,fakat kendisi bunu yaptı diyerek'' karakterin kendine hükmünü açıklamaktadır.
anna karenina dar, sıkışmış oligark bir cevre içerisinde kokumuşlukla yoğrulmuş bir atmosferde ilerleyen çarlık rusyasının herhangi salon kadın tipinden birisidir. anna yı özne yapansa tutkusunu, heyecanını, arzusunu yitirmiş kişiler arasında tutkuya, heyecana ve arzuya yönelmesidir. bu yöneliş sırasında toplumun ahlak anlayışını yerle bir eden argumanlarla doldurur eserini tolstoy. sevmediği,hissetmediği ve sonsuz mutsuzluğa mahkum edilmiş birisinin kendini aşk ile yeniden varetmeye çalışmasında ikiyüzlü ahlak yasalarının kişiyi ''hapis'' alışına öfkesini boşaltır.
eser aslında levinde dengelenen bir kurgudur. gercek asaleti, paylaşamı, erdemi ve aşkı onda sürdürürüz. anna ne kadar tutkulu bir ilişkiye kendini adamış bulunsada vronsky annanın zıttına kendi öykusune annasızda devam edebilecek bir eşitsizlikte davranmaktadır. annanın cevresinden aşkından dolayı dışlandığı dönemde vronsky kendi yaşamının heyecanını salon aktivitelerinde sürdürmektedir. sadece bedensel hazların çekiminde belki de. sonuçta aşk leviyi mutluluğa götürürken, annayı mutsuzluğa götürmektedir.
levi yazarın romandaki sözcülüğünü üstlenmekte bir anlamda, tolstoy kendini levi ile aktarmakta okuyucuya. eserin temel omurgası aslında köy ve kent çatışması oluşturmaktadır. levinin gözünden bozulan sosyal dengeye, kişisel hırslara, ahlak çöküşüne, eğitime, nihilizme, kurtuluş bekleyen dinsel dogmalara saplanmış kitlelerin acınacak durumuna ve bunların sorumlusu olan sosyetenin yaşam biçimine sokuluş vardır. halk yığınlarının bir sarmalın çıkmaz sapaklarında boğulmasının yanında, sadece arzularını yaşamayan çalışan azınlığın çelişkisi eşlik etmekte okuyucuya.
tolstoy çıkmazın farkındaydım demektedir, ama ''anna ile vronski'nin trajedisi tam burada başlar, kazanmak için kaybetmek gerekir oysa tverskaya gibileri geride bırakamadan levi olmaya çalıştılar'' sözü ile açmazı özetlemektedir.
tolstoy annaya intihar ile ölüm biçmiştir (aslında tolstoy burada toplumcu yanını kullanarak kentlerde o dönemde sıklıkla görülen demiryolunda intihar edenlere gönderme yapmaktadır)burada anna'yı yargılamaktadır tolstoy, her basit hucrenin yaptığını anna'da yapmakta aşkı acıya, nefrete, kıskanclığa sürükleyerek acısı bir zaman sonra yerini karşı taraftan öfke duymaya bırakmaktadır. toplumun aşkından dolayı yargıladığı anna, toplumun kendine biçdiği payın bir benzerini vronski ye uygulayarak kendi intiharı ile onu cezalandırmaktadır.
eser anna ile açılmaz kapanışı da anna ile olmaz.eser üzerine düşüncelerini aktaran, nabokov bunu anna'dan önce varolanın anna'dan sonrada devamı olarak açıklar.değişen hiçbirşey yoktur herşey sizden sonra devam edecektir sadece harcanırsınız olarak manasızlığa dikkat cekmektedir.
anna ölmüştür fakat zaman serüvenine yeni annalar yaratarak kaldığı yerden devam etmektedir. sadece anna gitmiştir, oysa tum çarpıklığı ile ahlak yasaları devam etmekte, geniş yığınlar ezilmekte azınlıktakiler bedensel hazlarının peşinde sürek avındadırlar..
kitabı okurken kendinizi rusya da aşk, acı, tutku, nefret duygularıyla yaşıyormuş hissi veren kitap.
filmi de vardı bunun. sophie marceau ve sean bean oynuyordu. kitabı kadar olamamıştı hali ile.
(bkz: kostantin dimitriç levin)
tolstoy'un müthiş eseri.lenin'in karısının doğum tasviri süper.keşke hiç bitmese diyerek okuduğum bir kitap.kont vronslei: "keşke bana biraz saygı duysaydın."
anna karenina: saygı mı?.. sevgiden arta kalan boşluğu doldurmak için uydurulmuş bir sözcük.
3 ciltlik kapkalın bir kitaptır. hayati seçimlere dikkat çeker tolstoy burada. okunulasıdır.
(bkz: ellerine sağlık tolstoy)
'aramadığı' aşkı 'bulan' bir kadın. öcünü aldı...
insanoğlunun ''bu yeni bir tarzdır'' diyerek başlattığı ilk hareket rönesanstır. rönesans; diğer devirlerden(ilk çağ, cilalı taş devri, tekerleğin bulunması) ayrı olarak insanoğlu tarafından bilinçli bir şekilde başlatılmış ve başladığı dönemle eş zamanlı olarak isimlendirilmiştir.

anna karenina da benim rönesansım olmuştur. tolstoy'un dehası kulağıma çalındığında, eserin benim için yeni bir hayat yolu aydınlatacağının bilincindeydim. kitaba bu ruhsal tavır ile başladım ve hayata dair bütün algılarım yepyeni bir forma büründü. mekanın cennet olsun tolstoy!
tolstoy'un insan nesliyle tam manasıyla taşak geçtiği eseridir. içinde boğulduğumuz histeri denizlerimizin aslında bir kaşık su olduğunu o kadar güzel anlatıyor ki, insan ne kadar küçük olduğunu tekrar anlıyor. bir de eğer bu kadın vaktiyle hislerini bir kağıda dökmek için eline bir kalem alıp yazmaya girişseydi, muhtemelen şu eseri yazardı;

(bkz: acılara tutunmak)
rus edebiyatçı lev nikolayeviç tolstoy 'un yazdığı iki ciltlik kitaptır. kitap ilk etapta bir aşk hikayesini anlatıyor gibi görünse de aslında dönemin toprak reformundan bahsetmektedir. ancak tolstoy'un içinde bulunuğu akımdan (bkz: realizm) kelli bu adam bir kadının balo salonuna girdğinde ki ilk izlenimi bile 3 sayfa betimlemeyle anlatarak iç daraltmıştır. binlerce kitap okumuş şahsımın tamamını bitiremediği ilk ve tek kitap olma özelliğini taşır bu kitap...
--spoiler--
adı yüzünden levin karakteri ikinci planda kalır gibi olur. halbuki madalyonun diğer yüzü de unutulmamıştır. buradan hareketle levin ve anna tabii ki vronski ve kitty'leriyle ve diğer onlarcasıyla yin ve yangı oluşturur. gerek anna'nın intiharında, vronski'nin acısında, arkadyeviç'lerin hüznünde, levin'gilin boyun eğişlerinde hiçbiri suçlu değildir. çünkü ortada bir suç ya da masumiyet de yoktur. hayat işte, yüz yıl geçse de başrolündeki insan at arabasından dört çeker arazi taşıtlarına binse de insan her daim insan gibi yaşamak zorunda, yazık lan bize
--spoiler--
tolstoy un torunu viktoria tolstoy un iddiasına göre aslında tolstoy un karısı tarafından yazılmış olan eser.
madame bovary'den sonra okunduğunda, insanda oldukça değişik bir ruh hali oluşumuna mahal veren tolstoy baba'nın en büyük imzası.anna karenina'nın dış görünüm itibariyle nasıl bir can olduğunu fena halde merak etmekteyim. içi beni böyle yaktıysa, dışı kim bilir neler yapmıştır vronsky gibi bir bünyeye.

eser, ilk bakışta oldukça kalın görünse de, göz korkutulmamalı; alınıp okunmalıdır.
tolstoy un baş yapıtı. tolstoy'u biraz biliyorsan, sonunu merak etmeyeceğin bir konu.
yine de bir gün de ve bir çırpı da okunur.
'mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.'
yasak aşkı en güzel anlatan film.
fransız edebiyatında, madam bovary; türk edebiyatında ise aşk-ı memnu ile benzerliği oldukça dikkat çekicidir. madam bovary okunurken bir yerden sonra oldukça ağırlaşır, insanın içini kasvet kaplar çünkü kadının mutsuzluğu çok güçlü anlatılmıştır. romanda, genç bir kadın; maddi olarak ondan daha güçlü fakat sevilmeyen bir koca, istenmeyen bir çocuk ve bir sevgili vardır. aşk-ı memnu'da da durum farklı değildir. bu üç klasiğin ortak yanı; kadın mutsuz bir evlilik yapmıştır ve aradığı şey aşk mıdır yoksa boşluktan ve mutsuzluktan kaynaklanan bir saplantı mıdır, belli değildir. haliyle kadın karakterin ölümüyle biter roman. kadının ölümüyle bu sürünceme bitmiş, herşey netliğe kavuşmuştur.
--spoiler--

ne sen anna kareninasın tren düdükleri her çaldığında hatırlanan, ne de ben vronskiyim seni ölümünle bırakıp gidebilecek...

--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar