bugün

duygu, güdü ve muhakemelerini etkilemek amacıyla, izleyicilere, seçili enformasyonu ve sinyalleri taşıyan ya da inkar eden faaliyet.
tanım halkla ilişkiler açısından önem arz etmektedir. anlatmak istediğim kısmı ise; öncelikle abd'nin sonrada avrupa devletlerinin yöntem olarak algı yönlendirmesini uzak ara iyi yönetmesiyle ilgilidir. başkanın adamları filminde bunu çok iyi anlatırlar ve kitlelerin ak dediğine kara dedirtmeyi becerebilme yeteneğine sahip olduklarını gösterirler.
çok güncel kavramlardandır. bir dolu tanımı yapılmaktadır. en doğrusu " ben seni dövüyorum ama senin iyiliğin için dövüyorum" mantığının çağdaş kavramlarla dile getirilmesidir.

döven:
- heee seni dövüyorum ama sor hele niye dövüyorum.
dövülen:
- sormuyorum ulan. * * *
post modern bir yönetişimin bir diğer parçası.

kitleleşirken olumsuzladığınızı kitleleştirmemelisiniz ! HAKLI OLMAK YETMiYOR ?

algı kitle süreç ehil güven istişare yönetişim tekrar sosyal medya gönüllülük yeniye adapte adanmışlık havuz ittihad politik zamanlama konumlandırma yol yöntem toplum manipülasyon dalgakıran uslup geri bildirim neden sonuç zemin inşa...

yönetişim zor şey. zemin inşa operasyonel bir tekrar içinde seyretmeli. burda yeni olana adapte olmakta önemli. ehil olan kısma geçildiğinde bu kısım biraz can sıkıcı. örneğin sizi ehil olduğunuz için bir yere getirdiğinde sizden daha ehil olanı bulduğunda düşünmeden sizi o alandan almalı. alırken bunu kırmadan dökmeden yapmalı. tabi burda o alana konumlandıracağınız bireyler bu noktayı biliyor olmalı.

merkezi tepeler olmalı. bu daha çok havuz gibi düşünülmeli. 12 çeşmeli bir merkez olarakta düşünülebilir bu havuz. besin kaynağı yani. yol & yöntem & yönlendirmenin veri bankası. sıradan ama etkisel.

istişare ile yapılan çalışmaların geri bildirimlerine göre değişiklere açık olan durum değerlendirmeleri. organize edeceğiniz kitlenin uslubunu iyi analiz etmeniz gerekiyor. yani bu her şeyi kontrol etmek isteyenlerin en büyük artısı. toplumların sinir uçlarını biliyorlar. bu kısmı açmayacağım konu değil şu an. ona göre kelimeler seçeceksiniz. görsel alanı o bağlamda ilerleteceksiniz. gönüllülük ve adanmışlık burda kendine hissettirecektir.
Eğitimin içindeki ajan, Sağlıklı beyin düşmanı.
Yeni dünyanın en büyük silahı. Algıyı yönetmek insanı insanlığı yönetmektir.
güncel olmayan bir kavramdır en iyi tanımı ise bu işin uzmanı ve yaratıcısı olan abd savunma bakanlığı tarafından bizzat yapılmıştır çok uluslu toplumları yönetmedeki en büyük silahtır algı yönetimi.
akp sayesinde herkesin öğrendiği/öğrenmek zorunda kaldığı kavram. akp tabi olayı beyin yıkamaya kadar götürmüştür...
afrika da ki kabileleri biririne düşüren türkiye de ki halkları birbirine düşüren hatta müslümanlarda ki mezhep savaşlarının sebebidir.
bu yönetim israil ve abdnin en büyük silahıdır.
düşündüler hakettiler.
biz birbirimizi katledip gelişmemeye duralım her hangi bir bahane ile ülkemize barışı getireceğiz diye girip milyon milyon can alabilir doğal kaynaklarımızın üstüne konabilirler.

bizim suriye politikamızı düşünün. adamlar suriyeden türkiyeyi bombalattırıp savaş açmayı düşünüyor
aynısı saddam içinde geçerli olamaz mı o teknolojiye sahip adamlar uçağa silahla girmiş ve fark edilmemişler.
uçağın kulelere çarpmasına göz yummuş pilotlar adam kendi kafasına sıktırtır yine denize düşürürdü o uçağı.
yani saddam yaptı dediler bizde yedik bitti gitti.

aynısının yarın bizim için yada suriye için yapılması çok mu zor.
yeterince amerikan düşmanlığını körükler ama aslında onlara hizmet edersin.
sonunda amerika ile işler bozulmuş görünür incirlik veya bir amerikan hava üssü falan bombalanır al sana bahane
savunacak gücün silahın var mı yok bravo o zaman sana.
şimdi dua et allah belki duyar.
gerçekten iyi yapılırsa onlarca yıl iktidarda kalmanızı sağlayabilir. yanlışı doğru, siyahı ak, çirkini güzel göstermenin sanatıdır.
Arkadaşlar kimse kendini kandırmasın neyin algısından bahsediyorsunuz ya halk herşeye ve onca yapılanlara rağmen gözü kapalı güdülüyor alan razı veren razı o yüzden siz fazla kasmayın gidin kate uptımun memeleri başlığına yazın en azından kimseyi kandırmayın yok algı yönetim yapılcakmış o zaman ülke düzelirmiş peh.
(bkz: mind control) bence
Adam giriyo basliga bakiyo entry kotu. Tam arkasini donmus gidecek bi bakiyo o da ne oylamalarda eksili bi sayi var daha once eksilenmis yani. Hmpffpffs diyo sinirden kendinden geciyo abaniyo hemen eksiye.

Al sana algi yonetimi.
Aslinda o kadar da zor olmayan tiriviri. Hele de turkiye cumhuriyeti'nde.
sosyal medya ve basın sayesinde başarılı bir şekilde ilerlemesi sağlanan yönetim biçimi. konuyu biliyorsanız gündemi siz belirlersiniz. insanlar bir konuyla meşgulken, başka konulara yönelebilirsiniz. başarısız bir eylemi başarılı gösterebilirsiniz. konuyu tuttuğunuz yeri önemli.
Baslik acilmistir atiyorum birisi yazmistir "iki gobek atarim" gibisinden. Hemen altina yazar birisi "uc gobek atarim" tarzinda. Sonra gelir alt alta dort gobek bes alti diye dizilir gider. (temsilidir)

Al sana algi yonetimi.
terörist başı, bebek katili apo demek yerine imralı demektir.
türbanlı bacısına gerçekleşmeyen saldırıyı tüm medyanın işlemesi ama gerçekten olan saldırıyı hiç birinin işlememesidir. böylece gerçek din düşmanı kendini maskelerken dinle sorunu olmayan insanlar din düşmanı gibi gösterilir.
Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın algı yönetiminin nasıl adım adım gerçekleştirilebileceğini anlattığı bir konuşması:

"Ay'da petrol bulunduğuna dair bir haber okursanız, bunun derhal yalan olduğunu düşünebilirsiniz ki doğru düşünüyorsunuz demektir. Çünkü petrolün oluşması için bitkilerin fosilleşmesi gerekir. Ay'da ise bitki yoktur ve hiç olmamıştır. Öyle ise Ay'da petrol olamaz. Bu çok açık gerçeğe rağmen siz eğer insanların "Ay'da petrol olduğuna" inanmalarını sağlamak isterseniz yine de bunu yapabilirsiniz. Bunun için gereken doğru teknikleri kullanmanız yeter......"

http://alkislarlayasiyoru...soykirimi-ayda-petrol-var
özellikle yandaş kanallar olmak üzere bir çok haber kanalının şu an şehit cenazelerini canlı olarak yayınlaması buna en güzel örneklerden birisidir. yıllardır şehit haberi bile yapamaya yeltenmeyen bu kanallar bugün kaotik ortamda insanların algılarını bu yöne çekmek için özel bir çaba harcar durumdalar. Oysa ki ne kadar da "haber niteliği taşıyan bir olay" gibi geliyor ilk bakışta.

Küçük hesaplar değil bunlar. üst akıl alt akıl ne varsa hepsi toplanmış amk. Yakın gelecek umarım daha az kanlı olur.
türk millîyetçiliğine 'kültürel hegemonya'da mevzî kaybettiren mefhûm.

http://www.yeraltiavrasya...rk-milliyetciliginin.html
1989 yılı... Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır. Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer. Bekledikleri gibi olmaz. Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez. Dükkanlar kapatılır. Geri dönülür.
1991 yılı.Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür. Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder. Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur. Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal. Yayınlanmaya başlar. Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur. Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.
1994 yılına gelindiğinde çizgifilm dizisi milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır. Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar. Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez. Talep gitgide artar. Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar. Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder. Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir. Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.
Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgifilmi çoktan tahmin ettiniz değil mi? Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”! O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur, onu da buraya yazmayayım.

Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi. ilk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu. Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor. ilk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor : “Pizza mı söylesek?” Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.

işte algılarımız böyle yönetiliyor.20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor. Bizim eğlenceli diye izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibaret. Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!

Bu sadece bir örnekti, Her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi. Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye 15 lira ödüyor olmamızın müsebbibi. Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için pet şişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu. Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.

Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil. Etkiye bakar mısınız? işte bu yüzden unutmayalım; Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99’u bir amaca hizmet ediyor. inanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.

“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X, Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine bir de sigara yaktırırlar… Afiyet olsun!
özetle; bir başkasının sizin nasıl düşüneceğinizi kendi istediği gibi yönlendirmesi.

(evet özet geçtim ama konuyu açıkladım resmen.)
0:00 5:00
örnek vermek gerekirse; 1989 yılı...Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer.Bekledikleri gibi olmaz.Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez.Dükkanlar kapatılır.Geri dönülür.

1991 yılı.Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür.Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder.Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur.Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal.Yayınlanmaya başlar.Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur.Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.

1994 yılına gelindiğinde çizgifilm dizisi milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır.Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar.Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez.Talep gitgide artar.Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar.Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder.Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir. Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.

Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgifilmi çoktan tahmin ettiniz değil mi?Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”!O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur,onu da buraya yazmayayım.
Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi.ilk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu.Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor.ilk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor : “Pizza mı söylesek?”Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.

işte algılarımız böyle yönetiliyor.20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor.Bizim eğlenceli diye izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerdenibaret.Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!
Bu sadece bir örnekti,Her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi.Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye 15 lira ödüyor olmamızın müsebbibi.Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için pet şişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu. Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.
Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil. Etkiye bakar mısınız?işte bu yüzden unutmayalım;Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99’u bir amaca hizmet ediyor.inanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.

“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X,Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine de bir sigara yaktırırlar…Afiyet olsun!
günümüzde hükümetin gazete, dergi, televizyon, milletvekilleri, afişler, broşürler, sosyal medya hesapları, cuma vaaz ve hutbeleri ile sürekli olarak toplum bilincini etkilemeye çalıştığı ve bunda muvaffak olduğu açıktır. algı yönetimi halkın her kesimine yapılmakta olup laikçi söylemi bunun bir tezahürüdür. bu sebeple aklı selim kişiler olarak bizler her duyduğumuza inanmamalı hatta gerekirse saçma şeyleri dinlememeli, öğrendiklerimizi akıl süzgecinden geçirdikten sonra benimsemeli ve konuşur-yazarken bunun ucunun nerelere varacağını bilerek yazmalı-söylemeliyiz.