bugün

çekicilik, alımlılık, cazibe kelimeleriyle eş anlama gelir.
bir çikolata çeşidi
nadir sevdiklerimden. ayran içerken albeni yiyince insanlar nedense garip garip bakıyor. *
(bkz: kitkat) ın yerini alamayacak bir çikolata.
fanta ile deli olan bisküvili çikolata.
ülker'in twix taklidi ürünü. bence twix'ten daha güzeldir tadi.
"yemek için bir bahane söyle" sloganından sonra gerildiğim ve artık yemekten vazgeçtiğim çikolata.
cazibe..
alım..
çikolata yemek için insanlara türlü bahaneler bulduran ve arzuhalcilere götüren çikolata
alırımseni ve yerimseni dedirten ülker mamülüne verilen ad olarak ta bilinir. e tabi güzeldir alınır ve yenilirse lezizliği anlaşılır. *
(bkz: bahanesi çok)
arkadaşım kantindeki adama parayı uzatır al-beni kantinci nasıl yani *kısa bir süre kopmamıza sebebiyet veren bir durum olmuştur
istersen vur yerden yerlere
ne olur al beni götür gittiğin yere
yeter ki yeter ki terketme
ne olur al beni götür gittiğin yere

bekledim bekledim seni gecelerce
yaralı ceylan misali
ardından düşdüm çöllere
mecnuna koşan leyla misali

şimdi ben sensiz nasıl yaşarım söyle
şimdi ben sensiz neylerim söyle
söyle ben sensiz nasıl yaşarım söyle
al beni götür gittiğin yere

duygusal bir ayşegül aldinç parçası.* * *
bahane muhabbetini içeren iğrenç reklamları olmadan önce zamanında, gayet sıcak bir biçimde mfö tarafından da reklamı yapılmış, çocukluk dönemlerimde soğuk kış gecerli, babamı iki ''ınga'' ile kandırdığım, eşek kadar olduktan sonra dahi, bilinçsizce mahalle bakkalına gittiğim de, elimi atmamın bir olduğu, çikolata..
küçüklük çikolatam. babama yalvar-yakar aldırmaya çalıştığım çikolataydı. şimdi g.tüm kalktı twix yiyorum.
bahanesiz yenmeyen çikolata. ayrıca istemdışı olarak isminden mütevellit kendisini aldıran çikolata.
(bkz: bahanem yok ki)
yeni ambalajı ve tadıyla gerçekten kendisini yenileyen çikolata. bir de içine ne kattılarsa yedikçe yiyesi geliyor insanın, akşam yemeğinde iyi gidiyor, tavsiye ederim.
ahmet altan ın anlatmaktan çok hoşlandığı yada benim, o nun anlatmaktan çok hoşlandığı diye hatırlamak istediğim bir öykücük var.

takdir edersiniz ki kendisi bu topraklarda, kadından aşk tan filan en çok anlayan ve en çok çapkın ve en çok bir sürü şey olarak nam salmıştır. o yüzden bunu anlatması ayrıca manidardır.

öyküye gelir isek, rivayet o dur ki, bir davette genç ve yakışıklı ve başarısız bir yazar, marcel proust a yaklaşır ve şöyle der;

-üstadım hayranınızım ve bütün bunları nasıl yazabildiğinizi anlamak, bilmek istiyorum..

marcel cevap verir;

-delikanlı ben eğer sizin kadar genç ve yakışıklı olsa idim, tüm bunları yazmaya gerek duymazdım..

ahmet beyin çıkardığı kıssa ise kabaca şu ki, eğer kadınlar konusunda sorun yoksa pek sorun da yoktur bir erkeğin yaşamında.. baksana marcel bütün o dev yazın'ını nasılda gözden çıkarıyor bunun için işte.. diğeri gibi olmayı nasıl da istiyordur. ve bu kulağa ilk gelen hali ile doğru gibidir de.. kabaca yani..

fakat şöyle bir şüphe duymaktayım..

marcel, diğerine; " bak çocuğum, bu mevzuular seni aşar, sen git bir 'hayranlık' üzerine düşün önce, ki içinden çıkamayacağın muhtemel, sonra da güzelliğin ve yine onun sende eksilttikleri, güdük bıraktıkları ile tüm bunları zaten önemsemeyeceklerinden senin için pervane olacakların arasında takıl. olmaz yani, yorma kendini." yi;

ustaca bir zerafet ve iltifata dönüştürerek,

demiş olabilir mi diye düşünüyorum,

dememişte olabilir tabii..

albeni ise çikolata gibi bir şey işte..
sütlü çikolata kaplı karamel ve bisküvi.
kendimi arıyorken olmaktan korktuğum yerdeyim,
sendeyim,
al beni ne yaparsan yap!
böylemesine çizgileri olan bi kelebek cinsi.

getirisi yok, götürüsü çok. fiş falan kesemezler bunlar. kesemesinlerde zaten.

"biz götürüye tabiiyiz abi"
çay ile tüketildiği takdirde süper olan çikolata.
(bkz: ülker)
ister bahaneyle, ister takla açarak, ister iki elinizi bırakarak, isterseniz de bilumum atraksiyoları yaparak yiyin her halukarda mükemmel tadı olan çikolata.
(bkz: muzo)
bahanesi çok olan çikolata.
altınbaşak ipliğin bir zamanlar ki reklam sloganı
al beni ör beni altınbaşak.